Kendinden 5+1 sistemli camiler!
Galatasaray ITM Akademisi’nin kurucusu, ses mühendisi Süden Pamir, camilerin doğal akustiğinin bütün dijital yöntemlerden daha etkili olduğunu savunuyor, mesele ise bunu çıkarmakta. İşte cami duvarlarının sırları...
Süden Pamir, yola müzisyen olarak çıkmış ama kendi söylemek istediklerini insanlara ulaştıramıyormuş da aradakı teknik masa, sesini istediği gibi şekillendiriyormuş gibi hissettiği için ses tekniğine kafayı takmış. Ve işin müzisyenlik kısmını bırakıp yurt dışında ses mühendisliği eğitimi almış. İstanbul’da Galatasaray İletişim Teknoloji Müzik Akademisi’ni kuran Pamir, Türkiye’nin en etkili ses eğitimini vermeye devam ederken, camilerin akustiğiyle ilgilenmeye başlamış. Ataşehir Camisi’nin akustiğini yeniden tasarlayan Pamir, şimdi yapılmakta olan Çamlıca Camisi’nin akustiğini, mimari ekiple baştan yaratıyor.
Cami akustiğinden kasıt tam olarak nedir, konser ve tiyatro salonlarında gelir aklımıza hep akustik...
Sesten başka her şey insana doğrudur, bir tek ses insandan öteye yollanabilendir. Bu yüzden camilerde ses son derece önemlidir. Buna en fazla yoğunlaşmış kişi Mimar Sinan’dır. Şehzade Mehmet Camisi’ni görmek istedim bu açıdan. Kitapçıklarda camiyle alakalı hikayeler yazıyor. Duvarlarda delikler gördüm. Bu delikler kandil hizasında neredeyse, bir kitapçıkta bu kandillerin isi toplayacağı yönünde yazılar var. Bu bilgi beni hiç ikna etmedi çünkü kandil yüksekliğinde aşağı yukarı 10 metrelerde delikler. Görmek ya da duymak istedim, ne olabilir diye. Elimde gece görüşlü ve uzağa yollanabilir bir kameram vardı. Onu da yolladım, içerisinde de bir buçuk metrelik odacıklar olduğunu fark ettim. Deliklerin frekansını da tam ölçtüm, ağlama sesiyle aynı frekansta, yani 780 hertz civarında. Sinan’ın büyük acılarla ölen Şehzade Mehmet’in acılarını yansıtmak istediğini anladım. İçinde ağıt yakıldığı zaman ‘huuuu...’ diye bir ses duyulur, Mehmet’in ağlama sesini vermek istemiş orada.
Siz cami akustiği açısından ne yapıyorsunuz bir caminin sesini tasarlamak için anlaştığınızda?
Mimar Sinan’ın makamlar, notalar, deyişler yüklediğini fark ettim. Dolayısıyla aslında dediğim gibi bilinçaltına çok hızlı ulaşabilen tek enerji sesi, camilerde kullanmanın önemini büyük ölçüde Mimar Sinan’dan aldım. Süleymaniye Camii’nin bir makamı var ve o makamla insanlara verilen bir mesajı var. Bunları yazdım, video’sunu da yaptım ama öncelikle valiliğe bir brif verip açıklamam gerekiyor. Osmanlı’da hocalar camilere müzikal bilgilerine ve kapasitelerine göre atanırlarmış. Dolayısıyla çok biliniyor ki camilerin makamı bir sesle verilmiş mesajı ve bir deyişi var. Bu zamanla tabii fonksiyon ve görevini yitirmiş. Buradan yola çıkarak Ataşehir Camii’nin danışmanlığını yaptığımda, sonradan mimarı olmadığım için dahil olmuştum projeye. Minarelerde hoparlör sistemleri insanların direk kafasına ya da direkt kişilere yönlendiriliyor. En önemli şey ses olduğu halde camilerde, yatırım olarak da tasarım olarak da en sona atılıyor. Ataşehir Camii’nde insanların üzerine direkt ses yönlendirmektense dört tane küçük hoparlör yerleştirdim. İnsanlar onun nerede olduğunu göremiyor bile. Ama benim inancım hacmi insanlara ifade etmek.
Gürültü kirliliğine çare: akustik
Peki bugün evlerde otururken insanların şikayet ettiği gürültüğü kirliliğinin esas kaynağı ne?
Belli ki büyük kısmını da anlatıp şu anda çok temel bir problem var. Çözümü gerçekten bu akustikten de geçiyor. Geleneksel camilerimiz incelenip orada sesle verilmiş mesajların bugünkü camilere aktarılıyor olması çok önemli. Buna artık yapılmış cami, hacmini bir daha ayarlayamıyoruz ama ses tasarımı dediğimiz uzmanlık buna yarıyor. Mesela söz ağızdan çıktığı andan itibaren son cemaate kadar sesin yol almasını istiyorum. Ne yapacağım, sesin havadaki varlığını uzatacağım. Süleymaniye’nin 13 saniye sesi uzatma süresi var. Tac Mahal’in 27 saniye, ama bir konser salonunun en çok 2 saniye. Aslında çok güzel ezanlar duyuyoruz ama onları duyuş şeklimiz kötü. Mahalle arasında gezen satıcıları da aynı hoparlörlerle dinliyoruz, camiden gelen ezanı da. Ohoparlörlerden bize ulaşan ses de aynı anda iyi yalıtımı yapılmış sistemlerle de bize ulaşıyor olsa “Hadi bitsin artık” demeyip daha uzun dinlemek isteyeceğiz.
Uşak makamında tasarlıyorum
5+1 ses sistemi gibi düşünebilir miyiz bunu?
Aslında kubbelerin görevi zaten bu. Sesi kendi üzerinde toplayıp belli hedeflere yönlendirir. Özellikle Süleymaniye Camii ve diğer tarihi camilerde kubbe aslında bir yarım değildir. İki odağı olan iki yarımdır. Dolayısıyla her yerden aldığı sesleri hedeflediği iki alana yükleyip dağıtır. Aslında kendi kendine bir 5+1’dir, 7+1’dir. O da oradaki hocaların ruhuyla birleştiği zaman mimarın mesajını daha net insanlara ulaştırabiliyor. Mimar Sinan’dan en azından bunu aldım. Çamlıca Camii’nin de şu anda danışmanlığını yapıyorum. Mekanın hacmini doğru ifade edebilecek mimari unsurları ses anlamında da denetlemek. Mimari grupla birlikte çalışıyoruz. Ne kadar gerçekleşir bilmiyorum ama “bu da benim ustalık eserim olsun” diyorum ve bir de hedefim var. Bir uşak makamı yakalar mıyım gibi bir hedefim var. Bunu doğal akustikle yakalayamasam bile içerideki akustikle yakalamayı istiyorum.
Neden uşak makamı?
Bugün insanların umuda, sevince, neşeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Mimar Sinan çalışmalarında kullandığı makamı insanlar üzerinde herhangi bir tedavi etkisi olmayan makamlardan seçmiş. Şöyle olduğunu zannediyorum, bir hastalığa iyi gelen bir makam, içeriye başka bir hastalıkla giren birine iyi gelmiyor diye düşünmüş olmalı.