Kendi müzikal kurallarım var!
Yaptığı şarkılar ile ülkemizde ciddi bir hayran kitlesi bulunan Oh Land, 29 Kasım’da Salon İKSV’de, 1 Aralık günü Jolly Joker Ankara, 2 Aralık’ta ise Container Hall İzmir sahnesinde olacak. Ruhunuzun derinliklerine işleyen kadifemsi sesiyle yine kaçırılmayacak bir performansa imza atacak olan Nanna Øland Fabricius ile müziğin hayatındaki etkisini konuştuk.
Kariyerinin en başına gidelim. Dansçıydın ve ciddi bir şekilde sakatlık geçirince müziğe odaklanmaya başladın. Dansçı olman müzik kariyerini nasıl etkiledi?
Yazdığım ilk şarkılar dans etmek hakkındaydı. Fauna albümüm için Numb ve Frostbite gibi şarkılar yazdım. Sizin için büyük anlam ifade eden bir şeyi kaybettikten sonra hissettiğin çaresizlik hakkındaydı bu şarkılar. Şu anda görüyorsunuz tüm video kliplerimde ve sahnede yani fırsatını bulduğum her yerde dans etmeye çalışıyorum. 9 yaşımdan beri dans ediyorum dolayısıyla düşünce şeklimde, mantığımda hep bir şekilde etkisi devam ediyor.
Kaza geçirmeseydiniz yine de dansçı olur muydunuz?
Kendimi şanslı hissediyorum, çok farklı bir işim yok, yaptığım işten yani şarkı söylemekten dolayı çok mutlyum. Müzisyen olarak bir kariyer inşa etmeye başladığımdan beri, kendi kişiliğimi ortaya koyabiliyorum ve kendi kurallarımla yola devam edebiliyorum. Tuhaflıklarımı ifade ediyorum ve insanlar da bunu seviyor daha ne isterim ki!
Sahnede gerçek beni görüyorsunuz
4. albümünüz Earth Sick’i evinizde kaydettiğiniz ve bağımsız bir plak şirketinden yayınladınız. Sebebi nedir?
Büyük plak şirketleri ile çalıştığınızda hepsi “Seni süperstar yapacağız” diye yola çıkıyor. Müzik endüstrisinin bazı kuralları var. Ben etrafımda beni ve müziğimi seven, ona sahip çıkan, bana inanan ve kişiliğimi olduğu gibi kabul eden bir küçük ekip olsun istiyorum. Genel kurallar bana göre değil. Albümün ilk notaları oturma odamda ortaya çıkmaya başladı. Ben de kayda evde devam ettim. Etrafımda plak şirketleri patronları olmadan, kimse beni yargılamadan oldukça keyifli bir şekilde eğlenerek kaydı tamamladım. Evet zor bir şey ama iyi hissettiriyor.
İnsanları mutlu etmek adına kariyerinizde istemediğiniz bir şey yapmak zorunda kaldınız mı?
Birkaç kez hissetmiş olabilirim. Ama içime sinmeyen, sevmediğim, inanmadığım hiçbir şarkımı yayınlamadım bugüne kadar. Bazı sanatçılar hiç sevmedikleri ama baskı gördükleri için seslendirdikleri bazı şarkılar hit olduğunda, hayatları boyunca üzerlerine yapışır ve her konserde defalarca söylemek zorunda kalır. Böyle bir şeyle karşı karşıya kalmayı hiç istemem. Sahnede söylediğim herbir şarkının, herbir notasından zevk almak isterim. Gerçek duygularımı, hissettiklerimi, kendi hikayemi anlatmak ve paylaşmak benim için çok önemli.
Şarkı yazabilmemle hep gurur duydum
Kariyerinize dönüp baktığınızda en büyük başarınız nedir?
Sanırım ‘Earth Sick’ şarkımı yazdığım an. İlk dinlediğinizde belki sizi hemen yakalayacak bir şarkı değil ama benim için çok özel bir şarkı. Bunu size tam olarak anlatmam da mümkün değil. Sadece on dakikada yazıldı ama o anki hislerimi tam olarak anlatan bir şarkı oldu. Şarkı yazabilme yeteneğimle her zaman gurur duyuyorum. Ve ne mutlu ki, yazdıklarımı takip eden çok özel bir dinleyici kitlesine sahibim. İkinci albümümün yayını öncesinde açıkçası bu denli büyük bir kitle tarafından takip edileceğimi hiç düşünmemiştim.
Bundan sonra gelecek planlarınız nedir?
Hala umudum var; bir gün herkes tarafından sevilecek ve dillere düşecek bir şarkı yazma konusunda. Mesela Eurythmics’in Sweet Dreams’i veya Gnarls Barkley’in Crazy şarkısı gibi... Böyle bir şarkı yazmak için, her şeyimi verirdim. Şarkı yazmaya, üretmeye devam etmek istiyorum.
Ülkemizde de çok seviliyorsun. Siz İstanbullu seyircilerinize dair neler hissediyorsunuz?
İstanbul’da hep çok sıcak karşılanıyorum. Günler öncesi konser biletlerinin bittiğini öğreniyorum, çok güzel mesajlar alıyorum. Bu kez Ankara ve İzmir gibi iki farklı şehirde de olacağım. Gelin yeniden hep beraber eğlenelim, dans edelim.