'Kadınlarla ilgili ahkam kesecek biri değilim'
Nejat İşler, kadınlar ve aşk hakkında söylediği iddia edilen ve internette dolaşan sözlerle ilgili konuştu...
Septik şok nedeniyle 95 gün yoğun bakımda kalan, daha sonra iki parmağını kaybeden Nejat İşler; son dönemde internette dolaşan ve kendisine ait olduğu iddia edilen sözlerle gündemde. OT dergisinden yakın arkadaşı Ercan Mehmet Erdem'in sorularını yanıtlayan İşler; Eyüp'te doğduğu evden aşka bakışına, sevdiği filmlerden gençlik yıllarına kadar birçok farklı konuda konuştu...
'GÜZEL HATIRLA, GÜZEL ANLAT'
Yıllar evvel Kaş'ta, bir kız arkadaşımla gece gece motosikletle geziyorduk. Devrildik bir süre sonra. Bende türlü dikişli yaralar, onda ameliyatlık bir kol yarası... Kan içindeyiz yani... Herhalde şoktan, kalktım bir sigara yaktım. Bu sırada bize doğru tıpır tıpır bir ses geliyor; sesin geldiği yöne bakıyorum, bir şey görmüyorum. Bu arada kız arkadaşım seslendi; "Nejat, beni kaldırmayacak mısın?" diye. Gittim kaldırdım ama aklım hâlâ seste. Kız kalktı, havaya baktı ve "Yağmur!" dedi. Bir bulut bizi ıslattı ve gitti. Ortamda korku filmlerini aratmayacak kadar kan ve soğukkanlılık vardı. Bana döndü; "Bu anı güzel hatırlarsan, güzel anlatacaksın" dedi.
İlk kez babama sormuştum; ömrünü beraber geçireceğin kadını bulduğunu ne zaman anlarsın?
Çehov, 'In vino veritas' der. Türkçe'si; 'Gerçek, şaraptadır...' Bir de iyi bir yönetmenin iyi bir filminde; bir adamın işitme cihazı vardır. Karısı, dedikoduyla bir ailenin hayatını karartır. Son sahnede, kadın yine birileri hakkında konuşmaya başlar. Kadın konuşurken, adam işitme cihazını kısar ve kadın duyulmaz olur. Sessizlik... 'Hamlet' oyununun son lafıdır, bir de bu: 'Gerisi sessizlik...' 'Horatio' söyler; 'Hamlet'in en yakın arkadaşı...
Benim için ev; ilkel insan için mağara ne ifade ediyorsa, o... Hatta o bile değil; benim evim çocukluğum, sevgilim, dostlarım, kitaplar, müzik, sinema, tiyatro... Fenerbahçe evim, meyhaneler evim... Dünyanın bir yerindeki vicdanlı birisi de evim.
Geçenlerde gazeteci bir arkadaşım aradı. İnternette benim adıma bazı özlü sözler dolaşıyormuş. Özellikle de kadınlarla ilgili... 'Sana mı ait?' diye sordu. Kadınlarla ilgili ahkam kesecek biri değilim. Yaşadıklarımla ilgili bir şeyler paylaşabilirim, onu da arkadaşlarımla... Shakespeare'in güzel bir lafı varmış; zamanında çok güzel şeyler paylaştığım bir kadın söyledi: 'Kadınları ya anlayın, ya sevin; ikisini birden denemeyin.' Ben sevmeyi tercih ettim hep. Anlamayı deneseydim, nafile bir projeyi yürütürken ölen zavallı bir bilim adamı olurdum.
İŞTE İŞLER'E AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN SÖZLER
Kimseyi uzaktan sevmeyin, yakından da sevmeyin. Birini sevmek akıl işi değil.
Önce olacak gibi olur. Hatta biraz olur, umutlanırsın. Ama anlarsın ki olan sadece sana olmuştur.
Bir kadını mutlu etmek istiyorsan dost gibi dertleş, baba gibi koru, adam gibi sev.
Tek bir kadına ait olmayı göze aldığında erkek oluyorsun.
EVİMİZ YANARKEN BEN ÇAY İÇİYORDUM!
"Bir kış günü Eyüp'teki evde ders çalışıyorum. Dayadım odunu sobaya, gürül gürül yanıyor. Sobanın üstünde çay, arka arkaya içiyorum. Sonra itfaiye geldi. Camı açtım, itfaiye eri "Sizin ev mi yanıyor?" dedi, "Yooo" dedim. Komşumuz Mürvet Hala çıkıp "Şuna bak, evi yanıyor, o durmuş çay içiyor" dedi. Meğer odunları sobaya cehennem zebanisi gibi attığım için baca tutuşmuş. Onlarca adam içeri girip bacayı söndürdü."