Gazete Vatan Logo
Magazin'İşte bu okulda ameleydim'

'İşte bu okulda ameleydim'

İbrahim Tatlıses’in “İbo Show”u, bu akşam Star TV’de yeniden başlıyor

Program öncesi Sema Eren’le buluşan Tatlıses, 40 yıl önce inşaatında çalıştığı Baltalimanı’ndaki Behçet Kemal Çağlar Lisesi’ni ziyaret etti.

Demir işçisi
Yıl 1967-68... Bu okul bitene kadar burada çalıştım. Demir işçisiydim. Her katında, her bölümünde alın terim vardır. Ben hiçbir zaman çalışmaktan, işçilik yapmaktan, amele olmaktan utanmadım. Ben bu işi keyifle yaptım. Demir işçiliğini ben yaptığım için sağlam okuldur, bilirim...



Cepte para yoktu
Kolay iş var mı, her işin zorluğu vardır. O günler güzeldi. Cebimde param yoktu, soğan, peynir, ekmek yiyordum ama mutluydum. İşler büyüyünce dertler de büyüyor. Çok çalıştım, hâlâ da çalışıyorum. Hep söylüyorum, 63 yaşında sahneyi bırakacağım. Hayat nedir ki? Ye, iç, gez, eğlen... Bundan sonra böyle yaşayacağım.

“İbo Show” artık Star TV’de yayınlanacak. Öncelikle hayırlı, uğurlu olsun diyelim...
- Teşekkür ederim. “İbo Show” 17 yıldır devam ediyor. Artık biraz değişiklik yapmak istiyorum ama ne yapacağımı bilmiyorum. Belki içine yarışma falan koyarım. Ben bir yarışma programı yapsam, hiç sanatçı olmasa, içine de sadece kendi şarkılarımı koysam, o program inanın tavan yapar, tavan. Şimdi kafaya koydum, yapacağım vallahi! Bir, iki arkadaşım var, format arattıracağım onlara. “İbo Show’da Yarışma”, isim de bu olabilir.

Yok, bence “İbo Show Kazandırıyor” yapın ismini...
- Vallahi süper isim. Tamam, ismi budur yarışma programımızın.

Programa ara vereli üç ay oldu. Özlemişsinizdir ekranda olmayı...
- Özledim tabii. Üç ay içinde çektiğim sıkıntıyı size anlatamam. Herkes sürekli “Neden programınızı bitirdiniz?” diye sıkıştırıyordu beni.

AZERBAYCAN’DA PE..VENK DİYE BAĞIRACAĞIM
“İbo Show”, Yıldız Tilbe ile yaşadığınız tatsızlık yüzünden bitti...
- Zaten bitirmek istiyorduk. Bülent Ersoy programa konuk geldikten sonra yardımcılarıma döndüm, “Artık bitirelim, hem konuk bulmakta zorlanıyoruz hem de yoruldum, 3-4 ay ara verelim, yazın tekrar başlarız” dedim. O dönem albüm çalışması da vardı, ikisi bir arada zor olacaktı. Yapım ekibim, “Şurada kaç program kaldı, biz konuk buluruz” deyince devam kararı aldık. Ama sonrasında o tatsız olay yaşanınca, bitirdik. Gereksiz bir tatsızlıktı ama benim söylediğim de önemli bir şey değildi. Çok önem verdiler. O kelimeyi bir daha Azerbaycan’da kullanacağım.

Yani ‘pe..venk’ kelimesini... Neden Azerbaycan’da kullanacaksınız, anlamadım?
- Pe..venk, Azeri dilinde “kodaman, yiğit, büyük adam” anlamına geliyor. Mesela, “Çok yahşi pe..venktir” derler. Şimdi ben internete girdim, rahmetli Haydar Aliyev, Süleyman Demirel için bu kelimeyi kullanmış. Ben de Azerbaycan’a gidip ‘pe..venk’ diye bağıracağım. Bunu dediğiniz zaman, adamların hoşuna gidiyor.

Azeri dilinde anlamı bu olabilir ama bizim dilimizde farklı İbrahim Bey...
- Bel altı vurmak isteyenler hazırda bekliyordu. Onlar başladı vurmaya. Kadın (Yıldız Tilbe) orada bana diyor ki, “Senin haremin var”. Bu laf kadına yakışıyor, ama bir erkeğe bu kelimeyi söylemek yakışmıyor, öyle mi? İyilik yapılınca karşılığı beklenmez, doğrudur. Ama insan, yaptığı iyiliğin karşılığında nankörlük görürse, kuduruyor. Hüngür hüngür ağlayarak bana telefon açmıştı, ben de yardımcı olmaya çalışmıştım. Daha neler neler yaptım. Ben sana ne yaptım ki kalkıp, “Senin haremin var” diyorsun, ters ters konuşuyorsun? Ben ona kızım gibi baktım. Ne asıldım ne de başka bir şey yaptım. Ayıptır yani...

Yani siz Yıldız Tilbe’ye “Seni pe..venklerin elinden kurtardım” dediğiniz için pişman değilsiniz?
- Hayır canım, hiç değilim. Üzülmüyorum da. Hak eden insana söyledim. Ağzımdan çıkan ne ki? Sokakta milyonlarca insan daha beterini kullanıyor, televizyonlarda “bip” yapıyoruz... Ben tepkimi, sinirimi gösterdim

Önce Demet Akalın, ardından Yıldız Tilbe polemiği... Bu son iki olayda da “Kadınlara hep böyle davranıyor, bel altı vuruyor” diye eleştiriliyorsunuz.
- Ben Yıldız Tilbe’ye, “1-2-3-4 tamam, daha da katlanamam diyorsun. Yani sevgiline dört tane kadından sonrasını çekemem mi diyorsun?” diye sordum. O da kalktı, “Ne söylediğimi onlar anlıyor” dedi. Bunun üzerine, “Ben anlamıyorum, ne diyorsun?” dedim. Şov yapıyorum sonuçta, işi alevlendirmeye çalışıyorum. Bunun üzerine bana dönüp, “Senin haremin var, bu işleri sen bilirsin” deyince sinirlendim. Şimdi ben mi kaba davrandım, bel altı vurdum, yoksa o mu? “İyi, peki. Canın sağ olsun” dedim, reklama girdim. Yayına döndüğümüzde saygısızlığını devam ettirince ben de köpürdüm. Onun dışında, kadınlara nerede kaba davrandım? İnsanın adı çıkacağına canı çıksın derler ya, o hesap... Öbür hanımefendiye gelince (Demet Akalın)... O cümlemde ince bir sanat var...

O UÇAĞI DEĞİŞTİRDİM
Yani “O benim nasıl binici olduğumu iyi bilir” cümlenizde...
- Tabii... Kadın ticari itibarımıza dil uzatıyor, herkes bize telefon açıyor, onurumuzla oynuyor. “Uçağın içi pis” ne demek? Bu bir kadına yakışıyor mu? O kadına bunları söylemek yakışıyorsa eğer, benim söylediğim de bana yakışıyor. Bu kadar! Kadın hak ettiğini bulur. Bak biz seninle kaç yıldır tanışırız, röportaj yaparız. Neden bugüne kadar ben sana hiç kaba davranmadım? Çünkü sen oturmasını, kalkmasını, konuşmasını bilen bir kadınsın. Ancak saygıyla konuşurum seninle. Ben hep “Ağır kadını, az konuşan kadını severim” derim. “Hahaha pis kokuyor, uçağına girdim leş gibi...” Bunlar şaka mı? Telefon açar, söyler ama kamera karşısında böyle şaka olmaz.

Demet Hanım’ın bindiği bu uçağı değiştirmeye karar vermişsiniz. Doğru mu bu?
- Evet, değişti bile. Ama bu yüzden değil. Zaten değiştirecektim. Bakıma göndermiştik, o yüzden değiştirmeye karar verdim. Allah nasip ederse, Amerika’dan üç ay sonra yeni uçağımız gelecek. Bir jet... Diğeriyle arasında hem hız, hem para hem de irtifa farkı var. Mesela buradan Bodrum’a eski uçakla 1 saat 5 dakikada gidilirken, bu jetle 50 dakikada gidiliyor.

Bu jeti kaça aldınız peki?
- Şimdi krizden dolayı fiyatlar çok düştü. Ben de düştüğü için alıyorum. Diyelim ki 8 milyon dolarlık bir uçak, krizde 5 milyon dolara kadar düştü. Diğer uçağımı ben 2 milyon 300 bin dolara sattım. Adamlar geldi, uçağı çok beğendiler. Pilotu da tebrik ettiler. Çok temizdi uçak çünkü.

Bu yeni uçağı da kiraya vereceksiniz. Saati kaç para olacak?
- Saati 2 bin 500 euro ile 2 bin 700 euro arasında değişecek. Mesela buradan Urfa’ya gidiş-geliş 6 bin 500 euro falan tutacak. Güzel para da, buradan bana saatte ne kalır biliyor musunuz? 1000 euro.

Yeni albümünüzde sözü ve müziği size ait “Yağmurla Gelen Kadın” adlı bir şarkı var. Kim bu yağmurla gelen kadın?
- Otobüs durağında gördüğüm bir kadın, o kadar. Gerisini anlatmak istemiyorum. O bana kalsın... Diyor ki şarkıda, “Yağmur duası gibi sana yalvarıyorum, bir damla yağ üstüme yanıp tutuşuyorum, yeter Allah aşkına körkütük aşık oldum, aç kapıyı vefasız, yağmurdan adam oldum...”

Açmadı mı kapıyı size bu kadın?
- Açmadı vefasız...

Hülya Avşar dedi ki, “Erkek arada bir başka kadınla zevklenmeli...”
- Biri çıkıp, “Kocanı filan yerde gördük” dediğinde kadın, “aaa ne güzel” derse kazanır. Bunu demesini bilen çok az kadın var. Bazı şeyleri bildiğini çaktırmadan hissettirecek kadın. Ama çaktırmadan, çirkefleşmeden. İşte erkek o zaman mahcup olur, kadın da 1-0 öne geçer. Bir de kadın bir erkekle ilişkiye girerse, başka bir şey olur, erkek yaparsa zampara, çapkın olur. Hayatım boyunca hep kadının yanında oldum. Adam gibi kadın sevdim. Hayatım boyunca kadının kalitesiziyle birlikte olmadım. Zaten kendini kalitesiz sıfatına sokan kadın da, toplumda yeri olmayan kadındır.

Halkiyatçıyım
Biraz önce ofisinizde bir yazı gördüm. Sizin “Kadınlarımız” başlığıyla yazdığınız bir yazı... O yazınızda bir şey dikkatimi çekti. Demişsiniz ki, “’Ben bitti demeden bitmez’ cümlesini anlamadan, kadın haklarını savunan kadınlarımız...” Bu cümleyi Asena’dan ayrılma aşamasındayken söylemiştiniz. Açalım mı biraz bu konuyu...
- Evet, ben bitti demeden bitmez. Ben bitirirsem, bitiririm ve bitti. Bir dansözdür, bilmem nedir, avcısı çok olur, üstüne düşen çok olur. Benim bu lafımda koruma içgüdüsü var. Yani hemen kimse heveslenmesin demek istedim. Bitti, gitti işte. Allah’ın selameti herkesin üstüne olsun, Allah işini gücünü rast getirsin. Benim kadınlarımıza yazdığım bu yazıyı köşe yazarları okusun. Çünkü bazıları hâlâ beni bir ipe sapa koyamadı. “bu yazıyı Attila İlhan’dan çalmış” dedi. Ben o yazıma sadece Attila İlhan’ın, “Ne kadınlar sevdim zaten yoktular” cümlesini koydum, o kadar. Şarkı sözü yazıyorum yakıştıramıyorlar, yazı yazıyorum, yakıştıramıyorlar, niye? Ben yazamaz mıyım? Hep köşe yazarları, edebiyatçılar mı yazı yazar? Bakın ben edebiyatçı değilim, halkiyatçıyım. Siz edebiyatı kitaptan öğrendiniz bense halktan.

Büyük dedem evliyaymış
Meraklıyım dediniz. Aynı zamanda da akıllı ve zeki bir adamsınız siz...
- Bu benim gücüm değil. Benim gücüm nasıl olabilir Allah aşkına? Okul okumamışım, bir eğitimim yok. Bakın bir helikopter gidiyordu, baktım, “Böyle gidiyorlar sonra bir yere düşüyorlar” dedim. Yarım saat sonra yangın için barajdan su alan helikopterin düştüğü haberi geldi. Böyle birilerini görüyorum, üç gün zaman biçiyorum, o kişinin dördüncü gün vefat ettiği haberini alıyorum. Ya da “şöyle olacak” diyorum, dediğim şekilde haberi geliyor. Bu benim gücümde olan bir şey değil.

Neyin gücü?
- Seyyid Ahmed El Bedevi benim dedemdir... O, İslam alimlerinin ve evliyaların büyüklerindendir. Bunlar, Allah’ın sevgililerinden. Bir gün diyetisyen Ender Saraç’a gittim. Bana, “İbrahim Bey maneviyatta birileri sizi koruyor, siz bir soyağacınızı araştırın” dedi. Aradan altı ay geçti, Ankara’da Sevgi diye bir kadına gittim. Altı şey söyledi, söylediği her şey de peş peşe oldu. Bir daha ona baktırmamaya yemin ettim. Sonra bu Sevgi Hanım bana, “Sizde bir güç var, buna bir baktırın” dedi. İki kişi aynı şeyi söyleyince, amcamın oğlunu aradım ve “Bizim soyumuzu araştırın, benim dedem kimdir” dedim. Bunun araştırması tam bir yıl sürdü. Sonuçta, Seyyid Ahmed El Bedevi’nin üç kuşak önceki dedemize el verdiği ortaya çıktı. Beni koruyan, bazı şeyleri hissetmemin sebebi bu. Bugüne kadar bana kim kötülük yaptıysa, mutlaka cezasını bulmuştur. Benim bir şey yapmama gerek yok.

OXFORD'LU TATLISES
“Urfa’da Oxford vardı da biz mi okumadık” diyen İbrahim Tatlıses’e, photoshop tekniğiyle yapılmış, onu Oxford’un önünde başında kepi, elinde diplomasıyla gösteren büyük boyutlarda bir fotoğraf hediye edildi.

HÜRRİYET

Haberin Devamı