In Dream metaforlarla dolu bir albüm
Pozitif Live’ın konser serisi Off The Hook kapsamında Volkswagen Arena’da sahne alan Editors, yeni albümü In Dream’i anlattı
Bazı gruplar için yeterince objektif olamıyorum. Editors da benim için o klasmanda gruplardan. İngiliz grup 10 yıl önce çıkardığı The Black Room albümü ile hayatımıza girdi ve beklediklerinden daha büyük bir kitleye seslerini duyurdu. Türkiye’de üç kez festivallerde izlediğimiz Editors, In Dream albümlerinin turnesi kapsamında ilk kez solo bir konser için İstanbul’daydı. Grubun yeni albümü In Dream, dinleyicisini karanlık bir dünyanın içine sokup çıkarıyor. Tom Smith’in muazzam sesi ve müzik zekasına bir kez daha tutulup kalıyorsunuz. Grup ile konser öncesi röportaj yapmak için sahne arkasına geçtim. The Cure ve Blur dinleyerek konsere hazırlanan Editors’a heyecanla plaklarımı imzalattım ve grubun en eski üyeleri Russell Leetch ve Edward Lay ile In Dream’i konuştum. Editors ile bundan iki yıl önce, Hollanda’da röportaj yaparken aynı heyecanla beni karşılamışlardı. Bir dinleyici olarak hayranı olduğunuz bir grubun sizi hayal kırıklığına uğratmaması enfes bir duygu.
Duygularınız ile şarkılara bağlanın
In Dream albümü isminden çok farklı bir şekilde bir uyanış gibi... Çünkü sözler hayata dair ve çok gerçekçi...
Edward Lay: Sözleri yazan kişi Tom. (Smith) Tom’un söz yazarken muğlak bir tarzı var. İnsanların kendi duygularıyla şarkıya bağlanmasını istiyor, bir hikayeye bağlanmalarındansa. Bu albümde de aynı durum sürüyor.
Russell Leetch: Hatta bu albümde diğerlerine göre daha çok metafor var denebilir. In Dream bir başlık sadece.
Müziğe yansıttığınız bir bakıma sizin karanlık tarafınız mı?
Russell: Genel olarak öyle ama bir şarkıyı yaparken sadece mutlu ya da mutsuzluk olduğunu söyleyemem. Daha çok bir enerji, o anda aldığımız titreşim...
Bu sefer albümün prodüktörlüğünü de yaptınız. Kendinizi daha özgür hissetmenizi sağladı mı bu durum?
Edward: Bu güzel bir kaza oldu diyebiliriz çünkü şarkıların demolarını yapmaya başladık ve demoları yaparken insanlar dinleyince iyi bir iş yaptığımızı söylediler. Hatta prodüktörlerin yaptığından daha iyisini yaptığımızı söylediler ve karar verildi. Kendi kendimizin prodüktörü olduk böylece. Biraz baskı vardı tabii ama eğlenceli oldu. Bu işe kollarımızı sıvamamız lazımdı artık iyi kötü her şey için sadece bizi suçlayabilir herkes.
Düet yapmak evlilik gibi
Bu albümünüzde ilk kez de kadın sesi duyuyoruz. Slowdive’dan Rachel Goswell’i ikna etmek zor muydu?
Russell: Grubu uzun zamandır biliyoruz ve dinliyoruz. Vokalleri Rachel’in yaptığı müziği seviyoruz. O yüzden onunla çalışmak istedik. Tom’la çok kontrast yaratan bir sesi var ve bu çok iyi. O yüzden hiçbir baskı yapmadan bir deneme yapalım dedik. Ona şarkının albümde olup olmayacağını söylemedik bile. Fakat sanırım o da bizimle çalışmayı sevdi. Bizim fark etmediğimiz noktaları gördü. Evlilik gibi... Sonuç iyi oldu.
Albümde yer alan Salvation şarkısı için bir bira da çıkardınız. Bu Tom’un kendi projesi miydi yoksa tüm grubun muydu?
Russell: Aslında o bir şarkımızın adı biliyorsun. In Dream adlı bir bira olmaz dedik ama Salvation bira içmeyi sevenlere göre gibi geldi. Ürettik ve Belçika’da oldukça popüler bir marka oldu. Artık kimse CD almıyor ama herkes bira içiyor sonuçta.
Edward: Yaratıcı olmak zorundaydık. Bunu yaparken yeni insanlarla tanıştık. O durum çok güzeldi. Arkadaş olduk, birlikte sarhoş olduk.
Turnede olmanın en zor yanı ne?
Eward: En zor şey arkadaşları, aileleri özlemek. Herkes uzakta kalıyor ama sonunda kavuşuyoruz neyse ki.
Hayatın devam ediyor olması tuhaf
Turnedeyken Paris olayları yaşandı ve Bataclan Tiyatrosu abluka altına alındı. Bir müzisyen olarak yaşananlar size ne hissettirdi? Turnenin diğer ayakları konusunda endişe duydunuz mu?
Edward: Çok aşırı duygusal bir durumdu haliyle. Orada bulunan tanıdıklarımız vardı. Günlük hayatın içinde böyle bir şeyle karşılaşmak çok zor. Ama ilk şoku atlattıktan sonra Lyon’daki konseri iptal etmek zorunda kaldık. Çünkü olayın hemen ertesindeydi ve herkesin acısıyla baş başa kalmaya ihtiyacı vardı. Sonra yolumuza devam ettik. Sonraki konserlerimizde tuhaf bir duygu vardı. Hayatın devam ediyor olması tuhaftı ama olması gereken bu. Hayatın gerekliliği bu.
Tom Smith, All The Kings şarkısında sesinin her aralığını kullanmış. Siz hangi şarkılarda zorlandınız?
Edward: Büyük olasılıkla Marching Orders... Çünkü şarkı farklı bölümlerde ve farklı şekilde yol alıyor. Beklenmedik bir şekilde de bitiyor.
Bu albümün sinematik bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz? Aynı zamanda ilk albümünüz The Black Room’un da 10’uncu yılını kutladınız...
Russell: Uzun zamandır bizimle birlikte çalışacak insanlar bulmakta zorlanıyorduk. Rahi Rezvani fotoğraflarımızı çekmeye başladı ve onun doğru kişi olduğunu fark ettik, sonra videolar geldi. Son albümdeki fotoğraflar ve videolar biraz tutarsızdı o yüzden tek kişiyle çalışmak istedik ve istediğimiz sonucu aldık.