"Hiç kaslı sevgilim olmadı"
Sosyal medya fenomeniyken reklamlardan, dizilere, oradan başrole transfer oldu. Kendini “Çok deliyimdir” diye tanımlıyor. İlişkilerdeki konumunu “Çapkınımdır. Tavlanırım da ama genelde tavlarım. Ben hiçbir şeyi belediyeden beklemem” diye özetliyor. Aslı Bekiroğlu’yla dizisi ‘Benim Tatlı Yalanım’ vesilesiyle buluştuk.
Sosyal medya uygulaması Vine’a yüklediğiniz videolarla önce fenomen oldunuz... Ardından oyunculuğa başladınız. Sizin hayaliniz ünlü olmak mıydı?
- Ben aslında hep şarkıcı olmak istiyordum. Stadyumlar dolsun, şarkılarım ezbere bir ağızdan söylensin. Zaten bu yüzden yarı zamanlı İstanbul Devlet Konservatuvarı’na gittim.
Neden olmadınız?
- Altı sene okudum ve sonra okuldan atıldım.
Niye?
- Arp ve solfejden iki sene üst üste kaldığım için. Normal okula devam ettim.
Çareyi sosyal medyada mı buldunuz?
- Aslında okula giderken bir arkadaşım Vine uygulamasından bahsetti. Videolar çekmeye başladım. Mizahi türden... Bu sırada beni orada bir yapımcı izlemiş; bir reklam teklifi geldi. Ailem bunun gerçek olduğuna bile inanamadı. Hemen ardından ‘Beni Böyle Sev’ isimli dizi işi geldi. Ben de madem şarkıcı olamıyorum televizyonda bir şey yapayım diye düşündüm. Oyuncu oldum ve arka arkaya dizilerde oynadım.
Bu noktada oyunculuk size ne ifade ediyor?
- Hayatım! Ömür boyu hiç vazgeçmeden yapacağım.
Başrol oyunculuğuna kadar yükseleceğinizi hiç tahmin eder miydiniz?
- Asla. Hatta ilk dizimin setini hatırlıyorum, “Aman sosyal medyadan gelmiş” diye beni kenara atıyorlardı. Ama şimdi bak, ne oldu!
Bu önyargıda bulunan eğitimli oyuncular haksız mı?
- Aslında haklılar, millet yıllarca okuyor, çalışıyor, sen bir anda bir yerden geliyorsun. Bu algıyı kırmak için de çok çalışmak gerekiyor. Ben de çok çalıştım ve kendimi kanıtlıyorum.
Başarınızın ne kadarı yetenek ne kadarı fizik?
- İlk başlarda güzelliğimin etkisi yüzde 70’di. Şimdi yeteneğim daha ön planda.
Kendinizi beğeniyorsunuz sanırım...
- Evet, kendimi beğenirim. En çok da gülüşümü.
Romantik komedilerin yıldızı olarak sizce seksi mi yoksa sempatik misiniz?
- Genel olarak tatlı ve sempatiğim. Benim olayım bu, sempati. Ama insanın kendini seksi hissetmek istediği zamanlar da oluyor.
Sizin için “Biraz çılgındır” diyorlar...
- Evet, çok deliyimdir.
Hangi noktada başladı bu durum?
- Erenköy Işık Lisesi’nde okuyordum. İtalyan Lisesi’nde prenses hayatımdan çıktım. Orada şımarık, kötü, iyi, korkunç, farklı insanlarla tanıştım. Ve kendi duvarlarımı, dünyamı yarattım.
Nedir delilik sınırınız?
- Deliyim oğlum işte! Mesela kolaya ekmek banarım. Lüzumsuz bir enerjim vardır. Herhangi bir gerginlikte kaçarım. Kendimi hemen bütün mutsuzluklara ve kötülüklere kapatırım. Kendi küçük hayal dünyama çekilirim ve umursamam. Kötü bir şey yaşadığımda da üzüntü sürem maksimum üç gündür. Hemen üzüntümü kafamın arkasındaki kutulara atar, hayatıma devam ederim. Stres hayatımda hiç yoktur.
Aşk acısı da mı çekmezsiniz?
- Aşk acım kısa sürer. Hemen dediğim kafamın arkasındaki kutulara atarım geçer. Beni üzen şey neden benim hayatımda olsun? Mutlu olmanın yolu bu, üzül üzül nereye kadar.
Şimdiye kadar rol aldığınız romantik-komedi dizilerindeki kadınlardan farklısınız?
- Evet. İçimde sadece küçük bir romantik var. Onun dışında öyle dizilerdeki gibi edebi cümleler kurmam. Uzun uzun birbirimize bakalım gibi şeyler bana göre değil.
Madem aşk acısı yok, çapkınlık var mı?
- Çapkınımdır.
Tavlar mısınız tavlanır mısınız?
- Tavlanırım da ama genelde tavlarım. Ben hiçbir şeyi belediyeden beklemem.
O ne demek?
- Yani o bana yazsın, ben beş dakika bekleyeyim gibi şeylerim yok. Beğeniyorsam giderim. Karşımdakinde de beni etkileyen şey enerjisidir.
Oysa dizilerde hep partnerleriniz kaslarıyla ön plana çıkıyor?
- Ne yapayım? (Gülüyor). O benim elimde değil. Kaslı erkekleri hoş buluyorum ama bir erkek sadece kaslı olduğu için onu alayım, bir ömür onunla yaşayayım demem. Hiç kaslı sevgilim olmadı mesela.
Toplumca “ayıptır” denilen şeyleri rahatça konuştuğum için insanlar beni ayıplayabiliyor
Bu kadar romantik komedi sonrası sizden dram oyuncusu çıkar mı?
- Zorlarsan çıkar. Şimdiye kadar mutlu, sempatik, kıskanç kızları oynadım. Onlardan farklı bir rol hayal ediyorum. Bir sanat filminde ya da bağımsız filmde oynayıp ödül almayı istiyorum.
Bir röportajınızda “İyi bir iş bile olsa soyunmam” demişsiniz. Böyle kurallarınız var mı?
- Bir sanat filmi gelmişti. Zaten çekilmedi; demek yönetmenin derdi başkaydı. Bana “Perdelerin arkasından çıplak geçeceksin, çıplak kontrbas çalacaksın” dedi. Yoksa sevişme sahnesinde oynayabilirim ama beni çırılçıplak görmenizi istemem.
Konu cinsellikse yüzü kızaranlardan mısınız?
- Hayır. İçim dışım bir. Toplumca “Yasaktır, ayıptır” denilen şeyleri rahatça konuştuğum için insanlar bazen beni yanlış bile algılayıp ayıplayabiliyor.
Babam Trabzon, annem Rizeli. İstanbul’da doğup büyüdüm. Babam inşaat mühendisliğini bitirip tekstille uğraştı. Annem ev hanımı. Bir kız kardeşim var. 16 yaşında ve dâhi tanısı kondu, çok zeki.
Vücudumda 11 dövme var. En sevdiğim sol kolumdaki, kedim Osman’ın dövmesi. O evin reisidir.
Ünlü olduktan sonra hayatımda tek değişen şey sokakta tanınıyor olmak. Bir de para kazanıyorum, eskiden bir kazancım yoktu. O yüzden başlarda çok harcadım, biriktiremedim. Şimdi bir şeyleri fark ettim, tasarrufluyum, çok param olsa bile bir ayakkabı sadece güzel diye 7 bin lira vermem.
İki aydır bir birlikteliğim var. Adı Can. Diş hekimliğinde okuyor. DJ’lik yapıyor. O da benim gibi mutlu ve enerjik.
Sizi hiç tanımayan birine kendinizi nasıl anlatırsınız?
- Mutlu, mutlu, mutlu...
Pollyanna mısınız siz?
- Yok. Akrep burcuyum, genelde olayların en kötüsünü düşünürüm ama yine de iyi tarafından bakarım. Ya sanırım ben Pollyanna’yım, şu an fark ettim.
Ağzınıza geleni söyleme gibi bir huyunuz olduğu doğru mu?
- Çook. Birine ısındığım anda açılıyorum, ısınmam da zaten çok uzun sürmüyor. Ağzıma geleni direkt söylerim, dobrayım. Birine patavatsızlık yapıyorsam bile öyle tatlı bir yerden yapıyorum ki karşımdaki kırılmaz.
Yeni diziniz ‘Benim Tatlı Yalanım’... Hayatınızda yalan var mı?
- Eskiden çok vardı. Ergenlik sert geçti yani ama yalan bir şekilde ortaya çıkıyor. O da bir yük oluyor insana. Şimdi minimum yalan söylüyorum.
En büyük yalanınız neydi?
- “Seni seviyorum” demek. Arkadaşlarıma demişliğim çok var. (Gülüyor)
Peki dizide canlandırdığınız Suna’yı nasıl anlatırsınız?
- Ayakları yere basan,çok samimi, tatlı, ailenin aklı başında kızı. Babasına çok düşkün. Başlarda Nejat’tan hoşlanmıyordu. Şimdi aralarında bir çekim var. Bu da izleyiciye çekici geliyor. Suna hayatıma iyi ki girdi, onu çok seviyorum.
Dizinin ekrandaki diğer işlerden farkı ne?
- Samimi ve sıcak olması bence. Ailece oturup keyifle izlenecek bir hikâye. Aşk, aile olmanın önemi, sevdiklerimizi korumak adına yaptıklarımız hep hayatımızdan yaşanmışlıklar.