Hala mahalledeki Hülya gibiyim
49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin jüri başkanlığı tartışmalarıyla gündeme gelen ünlü oyuncu Hülya Avşar, Vogue Türkiye’ye verdiği röportajında sinema ile olan ilişkisini ve içinde yaşattığı “diğer Hülya”yı anlattı.
SİNEMAYLA İLİŞKİM KARI KOCA İLİŞKİSİ GİBİ
Hülya Avşar bugün televizyonda en çok izlenen iki şov programına çıkıyor, pek çok dizi senaryoları önce ona gidiyor, kariyeri pek çok filmle dolu ve önümüzdeki günlerde Altın Portakal’ın jüri başkanı olacak.
“Film çekmeye başladıktan sonra kendimi alamadım bu işten. Sinema yapmak için gerçekten açıklayamacağınız, büyük bir sevgi olması lazım.
Yoksa çok zor. O kadar çok nefret ettiğim zamanlar oldu ki. Karı koca ilişkisi gibiydi sinemayla ilişkim. Kopamıyorsun da, nefret ediyorsun.”
Avşar, her zaman kendinden konuşturmayı sevdi. Ve bunu her zaman işine yarayacak şekilde kullandı.
Avşar bunu kendini iki Hülya’ya bölerek gerçekleştirdiğini anlatıyor. İşte şimdi diğer Hülya’yla tanışma zamanı
“Ben Ankara Emek mahallesinde yırtık blue jean’le dolaşan, freni olmayan bisikletle gezen, erkek çocuklarını döven Hülya’yı yaşıyorum hâlâ.
Sanki şöhrete dair olan şeyler başka bir Hülya var ve onun başına geliyor gibi. Kendi ailemin ve sevdiğim üç-beş arkadaşımın yanında hâlâ mahalledeki Hülya gibiyim.”
O SAHNENİN FİLME KONULMASINI BEN İSTEDİM
Hülya Avşar’la buluşup da Türk sinema tarihine ‘Basma elbiseli Avşar ve onun masturbasyon sahnesiyle’ geçen “Berlin in Berlin” hakkında konuşmamak, Obama’yla buluşup Amerika sormamak gibi olur.
“O sahnenin filme konulmasını ben istedim. Normalde klişe bir sevişme sahnesi olacaktı. Kocasından ayrılmış, hiç konuşmayan bir kadının gizli bir dünyası nasıl olur diye düşündüm ve aklıma birden o fikir geldi. Sinan’a söylediğimde ilk başta inanamadı sonra uçtuk, uçtuk...”
GİŞE GETİRECEK BİR FİLME ÖDÜL VERMEK İSTİYORUM
49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin jüri başkanı seçildiğinden beri bu konuya dair tartışmalar bitmedi.
Jüri başkanı olarak iki oy hakkı olduğu festivalde nasıl bir tutum izleyeceğini ilk, belki de son kez söylüyor:
“Şimdiden tavrımı koyuyorum. Benim birinci göstermeye çalışacağım film popüler olacak, ses ve gişe getirecek.
Bunun için mücadele vermek istiyorum. Sadece yönetmenine yaramayacak yani. Popülerliği seviyorum, magazini seviyorum.
Ben böyle bir seçim yapmaktan yanayım. ‘Bu bir sanat filmidir bunun gişede bu kadar kazanacağını bileceksiniz’ diyebilmeliyim. Ben Cem Yılmaz’a da ödül verebilirim, Şahan Gökbakar’a da. Film gibi film yapıyorlar çünkü. Benim için festival budur.”