Hadise'yi rakip olarak görmüyorum
Atiye, hayatının bilinmeyenlerini ve hedeflerini anlattı
Türk Pop Müziği'nin en yetenekli isimleri arasında gösterilen Atiye, henüz 24 yaşında. Yorumcu, besteci ve söz yazarı olan Atiye'yle ilginç hayatını, müziği ve Eurovision'u konuştuk.
-Önümüzdeki Mayıs ayında Azerbeycan'da gerçekleşecek Eurovision finalleri için en çok senin adın geçiyor, Türkiye'yi temsil etmek üzere TRT'den teklif aldığın doğru mu?
Hayır henüz bir teklif almadım. Ama teklif gelirse bu beni çok gururlandırır ve gerekeni yaparım. Hayranlarım facebook'da falan sayfalar açıyorlar '2012'de Atiye Eurovision'a' diye. İnanın çok mutlu oluyorum.
-Peki böyle bir teklif gelse şu andaki şarkılarının içinden orada söyleyebileceğin bir şarkı var mı?
Eurovision'a gidebilecek şarkılarım var. Ama onun için özel olarak yazdığım bir şarkım yok. Henüz resmi olarak bir teklif almadım.
-TRT yetkilileri bugün seni arasa, 'Bize şarkı yap' dese, kendini bu işe hazır hissediyor musun?
O konuda kendimi hazır hissediyorum. Beste ve şarkı yapmayı çok seviyorum ve buna özen gösteriyorum. O yüzden her albümümde kendi yazdığım, kendi bestelediğim şarkılarıma yer veriyorum.
-Eurovision'da yarışsan hangi dilde şarkı söylemek istersin?
Uluslararası bir yarışma olduğu için herkesin beni, söylediklerimi anlayarak dinlemesini isterim. O yüzden İngilizce'den yana olurum.
KENDİSİYLE TARZLARIMIZ ÇOK FARKLI
-Hadise'de senin gibi yurt dışında doğdu ve yetişti. Eurovision temsilciliği sırasında onu nasıl buldun?
Hadise'yi çok başarılı buluyorum. Performansı gayet güzeldi.
-Tanıştınız mı, arkadaş mısınız?
Tanıştık evet. Kendisini çok samimi buluyorum. Nihat Odabaşı tanıştırmıştı.
-Kendine rakip olarak görüyor musun?
Hiç... Ne ben onu rakip olarak görüyorum, ne de onun beni rakip gördüğünü zannetmiyorum. Çünkü tarzlarımız çok farklı. Farklı sanatçıların birbirleriyle kıyaslanması hoş bir şey değil. Ortak bir noktamız var, ikimiz de yurt dışında büyüdük.
-Sen yurt dışında çıkış yapmadın ama, Hadise önce yetiştiği ülkede parladı.
Hayallerimden bir tanesi dünyaca tanınan başarılı bir şarkıcı olmak..Ülkemi bu şekilde temsil etmeyi çok isterim. Başarılı olur muyum bilmiyorum ama ülkem için yurt dışına açılmayı deneyeceğim. Bu kolay bir şey değil. Benim için en önemli olan şey Türkiye'de müziğe başlamış olmaktı. Onu da başardım.
Gece yarısı uyanıp beste yapıyorum
-Kaç şarkın var?
40 şarkım var. Sadece Türk değil yabancı şarkılarım da var.
-Peki, bestelerini ne zaman ve nasıl yapıyorsun?
İçimden bir şeyler geliyor ve yazmak ihtiyacı hissediyorum. Bu hemen hemen her yerde olabiliyor. Mesela hiç unutmam bir keresinde gece yarısı 3'te kalktım. Sonra ağlamaya başladım. Dedim ki bunları yazmam gerekiyor. Hepsini yazdım yazdım, içimde biriken her şeyi şarkılarıma yansıttım. 'Don't Think' adlı albümümün şarkıları böyle açığa çıktı.
-Ağlayarak bestelediğin şarkı hangisiydi?
Albümdeki 'Change' isimli şarkıydı.
-İlk çıkışın internette oldu. 'Dont Think' adlı şarkını seslendirdin. Seni dinleyenler bir çığ gibi büyüdü ve albüm de o müthiş ilgiden sonra ortaya çıktı değil mi?
İlk gün 5 kişi seyretti. Sonra ki gün 20 derken toplamda 1.5 milyon kişi izledi şarkımı... Benim için büyük sürprizdi.
DÖRT DİL BİLİYORUM
-Altıncı hissin kuvvetli mi?
Yok ama annemin söyledikleri çıkar. Rüyasında bire bir gördüğü şey çıktı. İzmir'de oturuyorduk deprem olmuştu. Depremden bir gün önce bir rüya görmüştü. Deprem olmuştu ve o asansörde kalmıştı. Elektirikler kesilmişti. Ertesi gün aynı şeyi yaşadı, asansörde kaldı.
-Ev işlerinde nasılsın, güzel yemek yapar mısın?
Makarna yaparım çok güzel. Salatalar, gözleme yaparım. Kilo almıyorum çünkü çok hareketliyim, devamlı spor yapıyorum.
-Kaç dil biliyorsun?
İngilizce, Hollandaca, Almanca ve Türkçe.
TÜRKLÜĞÜM ÇOK DAHA AĞIR BASIYOR
-Atiye isminin anlamı nedir?
Eski, geleneksel bir isim... Arapça'da 'Gelecek' demek. Benim ilk adım aslında Deniz.
-Hangisini daha çok kullanıyorsunuz Atiye'yi mi, Deniz'i mi?
Özel hayatımda yakınlarım bana Deniz diyor. Ama bu işi yaptığımdan beri Atiye demeye başladılar.
-Atiye kimdir bize kendinizi anlatır mısınız?
Almanya'nın Bremen şehrinde doğdum. İlkokulu İzmir'de, liseyi Almanya'da bitirdim. Liseyi bitirir bitirmez İstanbul'da soluğu aldım. Müzik yolculuğum böylece başlamış oldu.
-Anneniz Hollandalı değil mi?
Evet, annemin adı Monica, babamın adı Orhan Yılmaz!
-Babanız ne iş yapıyor?
Organik tarım... Babam annemle birlikte hem burada hem de yurt dışında çalışıyor.
-Hollandalı bir annen ve Türk bir baban var. Çifte pasaporta sahipsin. Kendini Türk mü, yoksa Hollandalı mı hissediyorsun?
Ben kendimi dünya vatandaşı olarak görüyorum. Çünkü farklı ülkelerde yaşadım ve farklı ülkelerde de mutlu olabilen bir insanım. Ama Türklüğüm birazcık daha ağır basıyor.
Yaşadığım ülkeye adapde oldum
-Yurt dışında bir Türk olarak yaşarken çok şeyler öğrendi. Başka bir ülkeye gittiğin zaman adapte olmak zorundasın. Bende öyle yaptım, yaşadığım ülkenin dilini öğrendim, kültürünü anlamaya çalıştım. Doğal olarak da insanlar bana sempati beslediler. Beni kendi hayatlarının içine aldılar.
Mickey Mouse'a aşıktım
İlk sevdiğim erkek Mickey Mouse'du. Aşkından ölüp bitiyordum. Bütün gün Mickey'i seyredip eğleniyordum. Annem gıcık oluyordu. Aşk acısı çekmeseydim böyle güzel şarkılar yazamazdım. Bugün geldiğim noktada olamazdım.
Gençler beni görüp çığlık atınca mutlu oluyorum
-Ünlü olduktan sonra hayatında neler değişti?
Çok bir şey değişmedi. Ben sahneyi her zaman çok seviyordum. Ünlü olmadan önce de dansçı olarak sahnedeydim. Dans grubumuz vardı. Özel şov gruplarının bir tanesindeydim. 10 kişilik bir gruptu bizimki... Sokakta yürürken gençlerin beni gördüklerinde çığlık atmaları çok hoşuma gidiyor. Onlardan gizlenmek için bir çaba sarf etmiyorum.
PAZARDAN GİYİNİYORUM
-Alışverişi nerelerden yaparsın?
Pazardan alışveriş yapmayı seviyorum. Pazarda çok rahat bir şekilde dolaşıyorum. Halkla iç içeyim, bende onlardan biriyim. İkinci el mağazalarından giyiniyorum. Bit pazarından da giyinirim, oradan da alışveriş yaparım.
KORUMASINI TARKAN SANDIM
Tarkan'ın hayranıyım. Cana yakın olması, sahnedeki duruşu harika ve çok sempatik. Ben Kıbrıs'ta onun konserinde ön grup olarak çıkmıştım. Konserden ayrılırken bir araba yanaştı yanımıza. Camları indirdiler. "Tarkan yaşasın, ne haber" dedim. Sevinç çığlıkları atıyordum. Meğerse o Tarkan değilmiş korumasıymış. Koruması o kadar çok benziyor ki Tarkan'a ama maalesef tanışamadık. Mosmor oldum tabi...
BUGÜN