Güle güle zarif usta
Zeki Alasya’nın ani ölümü herkesi yasa boğdu. Çocukluk kahkahaları boğazda düğümlendi, zarif usta aramızdan ayrıldı...
Türk sinemasının ve tiyatrosunun büyük ustası Zeki Alasya (72), karaciğer hastalığı nedeniyle 16 gündür tedavi gördüğü Topkapı’daki Koç Üniversitesi Hastanesi’nde dün sabah 10:32’de hayatını kaybetti. Usta oyuncu, en son “Hayranlarımın üzülmesine gerek yok. Sağlık durumum iyi” açıklamasıyla hayranlarını teselli etmişti. Kızı Zeynep Alasya da, “Önceki gün doğum gününü kutladık. Aniden rahatsızlandı. Ancak durumu iyi” demişti.
‘Zeki benim vitaminimdi’
Usta oyuncunun vefatının ardından kızı Zeynep Alasya taziyeleri Levent’teki evinde kabul etti. Taziyeye ilk olarak Alasya’nın uzun yıllar birlikte çalıştığı yapımcı Türker İnanoğlu geldi. İnanoğlu, “Bodrum’da tatildeydim. İki hafta önce hastaneye kaldırıldığını öğrendim, koştum gittim. Zeki Alasya benim için çok önemliydi. Ben sıkılgan, çekingen bir adamım. Zeki benim vitaminimdi” dedi. İnanoğlu’ndan sonra taziyeye can yoldaşı olarak bilinen Metin Akpınar geldi. Akpınar, “Durun çocuklar Zeynep’imi göreyim” diyerek Zeynep Alasya’nın evine girdi.
HEM YAZDI HEM OYNADI HEM YÖNETTİ
Alasya sanat hayatına 1959’da amatör olarak başladı. Bir süre dekoratörlük ve rehberlik yaptı. 1964’te, Arena Tiyatrosu’nda profesyonel oyunculuğa ilk kez adım attı. 1965’te Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda Mister Nato, Kargalar Okulu, Şampanya ve Viski gibi oyunlarda rol aldı. 1965’te Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda çalıştıktan sonra 1967’de Haldun Taner, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan ile birlikte Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun kurucuları arasında yer aldı. Bu topluluğun tüm oyunlarında oyuncu, yazar, yönetmen olarak çalıştı. Film çevirmeye 1973’ten sonra başladı. Metin Akpınar ile birlikte 37 yıl süren efsane bir ortaklığa imza attı. 1977’de de yönetmenlik yapmaya başladı. Yönettiği filmlerin çoğunda oyuncu olarak yer aldı. Sinemaya uzun süre ara verdikten sonra son filmi olan “Güle Güle”de oynadı. 1998 yılında Kültür Bakanlığı’nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı. 2010 Yılında Altın Portakal Yaşam Boyu Onur Ödülü aldı.
Hasta bir Fenerli
“Hayatımız Fenerbahçe Stadı’nda geçerdi. Belli bir yaşa kadar Fenerbahçe’nin hiçbir maçını kaçırmadım. Zamanla Fenerbahçe aşkı, renk aşkı, oyunculara aşk yerini başka hiçbir aşka bırakmayacak şekilde insanı zapt ediyor sanırım fanatizm dedikleri şey de bu. Kendim gözüm kapalı fanatik olmama rağmen ve başarısızlıklarımızda da objektif düşünebilmeme rağmen tabir-i caizse ‘hasta bir Fenerbahçeli’ oldum.”
Tiyatro sınavına girince bavulumu kapıda buldum
Eczacı-kimyager olan babasını 15 yaşında kaybeden Zeki Alasya bir röportajında, o vefat etmeseydi asla başlayamayacağını söylemişti: “Babam yaşasaydı hayatta bu mesleği seçemezdim. Ya doktor ya eczacı ya kimyager olurdum. Tabii annemin biraz daha frenleri gevşekti bu konuda. Ona güvenerek şehir tiyatrolarının sınavına girdim. Hocalarımız Vasfi Rıza Zobu, Avni Dilligil, Haldun Taner gibi önemli isimlerdi. Annemin Türk Sanat Müziği üstadı bir yakını da o sınavdaymış ve anneme koşturup sınava girdiğimi söylemiş. Ben akşam eve gittiğimde bavulum kapı önünde, kapı açılmadı bana. Tabii ertesi gün af diledim ve bağışlandım! Ve Ulvi Uraz tiyatrosunda devam ettim.”
‘Hiç kalbimden silinmeyecek’
ZEKİ Alasya, doğum günü olan 18 Nisan’da karısı Jülide ve kızı Zeynep ile bir fotoğrafını “Doğum günü hatırası, hiç kalbimden silinmeyecek...” notuyla paylaşmıştı. Zeki Alasya ilk evliliğini Oya Hanım ile yaptı. Zeynep adındaki tek kızı bu evliliğinden dünyaya geldi. İlk eşinden 1987 yılında ayrıldıktan sonra ikinci evliliğini ise 1993’te Türkiye 2. Güzeli seçilen Sema Yunak ile hayatını birleştirdi. Usta oyuncu son olarak 2008 yılında kendisinden 35 yaş küçük olan Jülide Adak ile dünya evine girdi. Yedi yıllık eşi Jülide onun son anına kadar yanındaydı.
‘Terliğimi getir’ demem
Usta oyuncu, eşiyle hikayesini şöyle anlatmıştı: “Jülide ile evlenmemiz için bir sürü nedenimiz vardı. En önemlisi bana katlanmak çok zordur ama o katlandı. 4,5 yıl flört ettik. Bir balık lokantasında yaş gününü kutluyorduk. Çıkarıp bir yüzük verdim ve ‘Benimle evlenir misin?’ dedim. Kızım da vardı. En yakın arkadaşlarıma bile söylemeden nikah masasına oturduk. Jülide’yi güldürürüm. Müthiş kalender bir adamım. O bakımdan benimle olan kadınlar hep avantajlıdır. Yok ‘terliğimi getir’ falan demem.”