Geçmiş ve gelecek arasında köprü: Tasarım Hikayecisi
Tansel Baybara, tanıştığınız andan itibaren enerjisine hayran kaldığınız, dakikalar içinde birçok şey öğrendiğiniz, tasarladığı hikayeler arasında geçmiş ve gelecek ile hayalleriniz arasında gidip geldiğiniz biri... Şişli Elmadağ’daki atölyesinde buluştuğumuz Baybara, sahip olunan tasarımların, insanın kendini tanıma yolunda bir ayna görevi gördüğünü söylüyor
Kendinize ‘Tasarım Hikayecisi’ diyorsunuz... Nedir tasarım hikayecisi, ne yapar?
İnsanın kendini anlatması nedense kelimeler, sözler ve hikayeler ile olabilecekmiş gibi duruyor. Oysa insan kendini en çok anlatamadığı şeylerde gizliyor. Sahip oldukları, yanında taşıdıkları ve kutularda sarıp sakladıklarında. Onlarla hatırlıyor, hatırlamak için onlara bakıyor. Yola devam etmek için onlara ihtiyaç duyuyor. Sahip olduğu tasarımlar bir ayna gibi insana kendini tanıtıyor aslında. İyi tasarımın hem içimizde hem de gözümüzde kendine kolayca yer edinmesi bundandır. Tasarlanırken farklı yanları ön plana çıkarılmış objeler, güzelliğini sadece duruşundan değil ardındaki düşünceden de alan tasarımlar, bugün ile geleceği birleştirme gücüne sahip. Bu gücün farkında olan Tasarım Hikayecisi, lezzetten müziğe, mücevherden modaya farklı ürünleri ruha dokunan hikayeleriyle yaratıyor. Mitolojilerden ve masallardan beslendiği kadar, üretiminde çağdaş teknikleri ve son yenilikleri de takip ediyor. Sadece sunduğuna değil, nasıl sunduğuna, ne için ve kimin için sunduğuna da dikkat ediyor.
Siz bu mesleğe, daha doğrusu tasarıma nasıl başladınız? Sizin hikayeniz nedir?
Ortaokulda resim öğretmenim Ferit Esas sayesinde öncelikle resim yapmayı çok sevdim ve onun beni ve ailemi yönlendirmesi ile Güzel Sanatları tercih ettim. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Grafik Anasanat Dalını okudum. Oradaki tüm hocalarımın bana katkısı çoktur. Ama bir hocamı ayırmak isterim Prof. Dr. Sinan Bayburt mesleki hayatımda bana tasarımda hikayenin öneminden bahseden ilk kişidir. Ve her tasarlanan şeyin ardında bir yaşam olduğunu ve bu yaşamın tüm duygulara hitap etmesi gerektiğini anlatırdı.
En başta kendinizi tanımalısınız!
Bu mesleği herkes yapabilir mi?
Reklam Ajanslarında çalışan Creatif Direktörler bir nevi Tasarım Hikayecisi’dirler aslında. Tek fark onlar fikrin hikayesini oluşturur ama üretmezler.Tasarım Hikayecisi hem hikayeyi hem de ürünü ortaya koyar. Bu yüzden biraz işi zordur ama bir o kadar da keyiflidir. Tasarım hikayecisi olmanız için yaşam ile iç içe olmanız ve hayal kurmanız şart. Bunun için; her şeyi gözlemlemeniz, analiz etmeniz, teknolojiyi takip etmeniz, tarih ve mitoloji ile haşır neşir olmanız, insanı sevmeniz, doğayı sevmeniz, tatları keşfetmeniz, üretmenin ve farklılıkları yakalamanın mucizelerini bilmeniz, modanın farklılıklarını keşfetmeniz, müziğin tınılarını hissetmeniz ve gezmenin size verdiği keşif anlarını yaşamanız lazım. En ama en önemlisi kendinizi tanımanız ve farkındalıklarınızı arttırmanız lazım.
Logonuz da çok ilginç. Anlamı nedir?
Logom Lidya Uygarlığı’nın kanatlı atının stilize edilmiş halidir. İnsanlar ilk logomu gördüklerinde Pegasus atı diyorlar ama değil. 4 elementi temsil etmekte. At olduğu için toprağı, kanatları ile havayı, kuyruğu ile denizi ve ben logoyu yaparken gerçekten ateşten geçtiğimi düşündüm ve aşk ile yaptım.
Bildiğim kadarıyla Muhteşem Yüzyıl sergisinin takıları ve aksesuarlarını tasarladınız, onları sergilediniz...
Muhteşem Yüzyıl Sergisini düzenleyen IEG ekibinden Yalçın Balcı 2013 yılında beni de bu projede çalışmam için çağırdı. Sergi önce İstanbul’da, sonra Katar’da ve şimdi de Dubai’de sergileniyor.
Şu an üzerine çalıştığınız hangi projeler var?
İki Sosyal sorumluluk projesine marka desteği ve tasarım desteği veriyorum. Hayatım Yenibahar ve Amazon Kraliçeleri. Şubat ayında çocuklarla ilgili güzel bir projeye başlayacağım hayırlısı ise. En önemlisi yazdığım kitabım var.
Kitabınızın konusu nedir?
Görsel bir anlatım var. Konusu sanal dünyada kendimizi arasaydık ve yaşasaydık nasıl olurduk? Kendi arayışımı facebook, instagram, mail, mesaj ve notlarla ortaya koyuyorum. Kitapta yer alan her fotoğrafı ben çektim. Kitabım için özel bestelenmiş iki şarkı bile var.
İstanbul ile sohbet ediyorum
Sizin ‘İstanbul Haritaları’ adlı kitaba yaptığınız tasarımlar da meşhur...
Hayatımı değiştiren kitaptır ‘İstanbul Haritaları’. Her sayfayı farklı tasarladım. İpek kağıt kullanıp kapakta kabartmalar yapınca dokunma hissi kendiliğinden oluştu. Gazetelerde ‘Aşık olunacak kitap’ diye çıktığında gözümden yaş geldi. Kitabın yazarı Sedat Simavi ödülü kazandı.
İstanbul’dan nasıl besleniyorsunuz? Başka bir yerde yaşama şansınız olsa nereyi tercih ederdiniz?
Başka yerde yaşamayı hiç düşünmedim. İstanbul benim her şeye olan köprüm. Nereye gidersem gideyim muhakkak İstanbul’a tekrar varmak istiyorum. Kapalıçarşı, Tahtakale, Eminönü, Galata, Karaköy, Adalar, Anadolu Yakası vazgeçemeyeceğim yerler. Kapalıçarşı’nın hanlarında ustalarla sohbet etmek, Galata’nın eski sokaklarında kendime yeni hikayeler yaratmak beni besliyor. Ben her gün İstanbul ile sohbet ediyorum o da benimle.
Bundan sonrası için ne gibi projeleriniz var? Neler yapmak istiyorsunuz?
6 yıldır üzerinde çalıştığım bir projem var. Evrensel Miras Birlikteliği / Geçmişi Derle, Bugünü Ekle, Geleceğe Miras Bırak / WhoYouAre - Kimsin Sen. Mimarlık üzerine bir eğitim almak istiyorum. Eko sisteme borcumu ödemek için tarımla uğraşmayı ve toprak ile haşır neşir olmayı planlıyorum.