Yıldız Tilbe
.
Hem söyledi hem oynadı
MESUT YILMAZ / VATAN MAKARON
Bayram konserlerine önceki gün Kıbrıs Nuh’un Gemisi Otel’inde gerçekleşen konserle son veren Yıldız Tilbe, sahnede bir an olsun yerinde durmadı.
Birbirinden güzel parçalarını seslendiren Tilbe, iki saat boyunca hem söyleyip, hem oynadı.
Kendisini dinlemeye gelen isimlerin arasında Semiha Yankı’nın olduğunu fark eden Tilbe, usta ismi sahneye davet etmeyi de ihmal etmedi.
Tilbe’den önce ise sahneye Asena çıktı.
Yıldız Tilbe’yi dinleyenler arasından Meral Kaplan-Erhan Kanioğlu çifti de yer aldı.
Yıldız’lı gece
Daha önce bir röportajında sedef hastası olduğunu açıklayan Yıldız Tilbe, fotoğrafını gören hayranlarını üzdü.
Yıldız Tilbe jön arıyor!
Kenan İmirzalıoğlu ya da Kıvanç Tatlıtuğ fark etmez. Yaşıma uygun olsun yeter ”dedi.
Mor saçlı Yıldız!
Tilbe’yi dinlemeye gelen konuklar arasında İspanyol, Rus ve Bulgar turistler de vardı.
Turistlerin birçok şarkıda ünlü sanatçıya eşlik etmesi ve şarkılarını ezbere bilmeleri Tilbe’yi şaşırttı.
Metin Üstündağ'ın Öküz ve Hayvan'dan sonra 'organik kültür-sanat dergisi' iddiasıyla çıkardığı OT, haziran sayısında Yıldız Tilbe'yi konuk etti. Müzik dünyasının kraliçesi Yıldız Tilbe, birbirinden samimi açıklamalar yaptı. Günümüz aşklarının tanımını da yapan Tilbe, "Seksin adını aşk koymuşlar" diyor.Yıldız Tilbe'nin röportajından bazı başlıklar...
Çocukluğumdan beri sesim güzel. 6-7 yaşındaydım, bana şarkı söyletirlerdi. Komşu kızları aşık olurlardı birilerine, beni çağırırlardı, ben onlara şarkı söylerdim, ağlarlardı..
"MÜZİK ÖĞRETMENİM BENİ HİÇ SEVMEZDİ"
Bir müzik öğretmeni vardı, beni hiç sevmezdi, neden bilmiyorum. İki kızdık sınıfta, ikimizin de sesi çok güzeldi. Herkes çok beğenirdi, o ise beğenmezdi. "Senin sesin beş kuruş etmez!" derdi. Bana böyle davrandığı için notaları da öğrenemedim. Sınav yapıyordu mesela, bana diyordu ki "Sıfır vermeye utanıyorum, sana bir." Orta bire giden bir kızım ben ya... Müziğim birdi... O kadar... Hissediyorum. Hisler öğretilemez, bilinenlerden daha çoktur. Müzik konusunda kim ne kadar biliyorsa, ben ondan daha çok biliyorum; çünkü hissediyorum.
PAVYONDA BAŞLADIM
Kimseyi tanımıyorken henüz, kimin ne olduğunu bilmediğim çağlarda, çocukken, hep şarkı söylerdim. Hep içimde bir ses vardı, şarkı söylerdi... Sonra büyük kardeşlerimin eve getirdiği plakları ezberledim. Annemin dinlediği Kürtçe şarkılar, ilk arabeskler, sanat müzikleri... 70'lerde TV aldık, ilk defa Türk sanat müziğini,Türk halk müziğini televizyondan dinledim, korolarda öğrendim. Sonra pop müziğe Türkçe söz yazıldı, Ajdalar vesaire... Pop müzikle de o şekilde tanıştım, sonrasında çıkan bütün şarkıcıları tanıdım. Alpay'la başlayarak; Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Nilüfer, Nükhet Duru...1990 yılıydı, yirmi dört yaşındaydım.Şiir yazardım hep, sesimin güzel olduğunu da biliyordum. Tuncelili olduğumuz için evimizde saz olur, kuzenlerim saz çalar, ben türkü söylerdim. Sonra da pavyonda başladım. İlk 90 ya da 91'de olması lazım. "Gel başla" diyen beyefendinin ismi Cengiz Özşeker... Çok iyi bir insandı. Cengiz Abi, sana gülmek çok yakışıyor derdi, sahne adımı Gülen koydu. Asla unutmam ben bunu, asla.
"SEKSİN ADINI AŞK KOYDULAR"
İlk aşk temel gibi, her şey onun üstüne... Aşk acısı korkunç bir şey. Seksin adını aşk koydular. Yatmanın, kalkmanın adını aşk koydular. Canları çekmeyince "aşkım bitti" oldu. Aşk öyle bir şey değil ki. Aşk hepsini kapsıyor... Hepsi güzel, aşkla her şey güzel. Savaşmak bile güzel aşkla.
BABAM BANA 'İYİ KIZSIN AMA İKİ TAHTAN KIRIK' DERDİ
47 yaşındayım. Çocukken en sevdiğim dizi, TRT'de eskilerden, Vadideki Hayat'tı... Kızım evli. Torun yolda.Babam bana: "Kızım iyisin, hoşsun ama iki tahtan kırık." derdi. Dört tahtam kırık olsaydı daha fenaydı ama. Hayat felsefem: Boş ver dünü, yarına da bakma... Hayat beni öyle yaptı.
CUMHURİYETLE BİR KÖPRÜ YIKILDI
-Dil, din, şarkı, müzik, tarih, kültür, ülkenin nesi varsa her şey... Osmanlı dönemi kapanıp Cumhuriyet kurulduktan sonra dilin değiştirilmesiyle birlikte orada, büyük bir köprünün yıkıldığına inanıyorum. Bu köprü yıkıldığı için de kendimizi ifade etmekte zorlanıyoruz. Nef'i var, Karacaoğlan, Mevlana var... Hepsi Osmanlı'nın yıkılmasıyla birlikte dil olarak orada kalmış. Sanatı, müziği, tarihi günümüz Türkçesiyle tam olarak Türkçeleştirebilecek ve ifade edebilecek doğru dürüst insanlar olsa da, bizim de iç dünyamız, dış dünyamız genişlese ne güzel olur. Baktığınız zaman beş yüz kelimeye sıkıştırılmışız.
Aşk kelimesinin Osmanlıca'da bir sürü anlamı var, çiçek bahçesi gibi... Dilimize çevirdiğinizde birkaç kelimeyle ifade edebiliyorsun ve ifade edemediğin şeyleri, zevkleri, hazları da aşk adı altına sıkıştırdığınızda ne oluyor, aşkı tanımamış oluyoruz. Oysa bizde aşk çok derindir, kutsaldır, anadır, yârdır... Nasıl sevmişler... Fuzulî anlatıyor, anlamıyoruz ki... Anlamadığımız için kendimizi de ifade edemiyoruz dolayısıyla.
ŞARKILARIMI İNTERNETTEN İNDİRSİNLER
-İnternetten şarkılarımı indirsinler. Ben hiç şikâyetçi değilim. Ben de indiriyorum. Herkesin parası yok ki almaya, kaç kişi 13-14 lira verecek de CD alacak? Herkes indirsin
