“Aşkın Tarifi” dizisinin Şebnem’i İdil Sivritepe ile dizi ve özel hayatına yönelik açıklamalarda bulundu. Arp ve piyano çalan, oyunlar ve senaryolar yazan çok yönlü sanatçı, “İleriye yönelik o kadar çok projem var ki! Kadınların ürettiği projelerde olmak istiyor, onların hikayelerini dile getirmeyi diliyorum” diyor. Röportajımıza sizden kısa bir aşk tarifi alarak başlayabilir miyiz?- Aşk garip bir duygu. Zor olduğu kadar güzel. İki ayrı ucu bir arada yaşamak gibi. Sanırsam o yüzden insanın dengesini bozuyor. Ve garip bir şekilde bu dengesizliğin peşinden gidiyorsunuz. Sanki tüm o dengesizliği bütünüyle yaşarsak dengeye oturacakmışız gibi geliyor belki de. Delilik… Ama bir yandan da yumuşacık bir şey işte. Ben beklentisiz, koşulsuz ve sorgusuz bir sevgi diyorum galiba. ‘Aşkın Tarifi’ dizisiyle tanışmanız nasıl oldu? Teklif size nasıl geldi?- Dizinin ilk kast yapım sürecinde yönetmenimiz Deniz Koloş ve kast direktörümüz Mine Güler ile iletişim halindeydik. Bu role uygun olduğumu düşünmüşlerdi. Ben o sırada diğer dijital dizi projem “İlginç Bazı Olaylar”ın setindeydim. Bayağı yoğun dönemimden yeni çıkmıştım ki bir anda rol için tekrar iletişim kurduk. Kendimi o gün kostüm provasında, bir gün sonra ise sette buldum. KARAKTERİ ÇOK SEVDİMTeklifi kabul etmenizdeki en büyük etken ne oldu?- İlk etken karakteri sevmem oldu. Okuduğumda heyecanlandığım bir karakter oldu Şebnem. Klasik dizilerdeki kadın arketipinden uzak biri. Üzerine iyi düşünülmesi beni aldı açıkçası. Ayrıca Deniz Koloş ile çalışma fikri beni cezbeden diğer şeylerden biriydi. Bir de ben uzun süre önce, kadınların ürettiği bir projede sevdiğim bir rol istiyorum diye niyet etmiştim. Aşkın tarifi bu anlamda benim profilime çok uygun geldi. Dizideki “Şebnem” karakteriyle gerçek hayattaki İdil’in benzer veya farklı yönleri neler?- Çok ayrı değiliz bir yerde. Şebnem sarkastik espri yapan biri. Ki ben çok severim. Benim çok daha dışa dönük bir versiyonum. Duygularını filtrelemeden paylaşıyor. Ben de oldukça düz ifade ederim kendimi. Filtresizliğini seviyorum. Ayrıca laf sokma tarzı tamamen benzer. İç ritmimiz farklı ama kendisini oldukça mantıklı ve sağlam buluyorum. Aşk konusunda ise ben Şebnem’e göre daha özgürüm. O duygularını bastıran ve bilmediği yeri konuşarak kapatan biri. HIRSLI VE ÇALIŞKANIMKendi karakterinizin en belirgin özellikleri nelerdir?- Hırslı ve çalışkan olmam. Arkadaş çevremde oldukça alay konusuyum bu yüzden. İşim ile ilgili yapmam gereken bir şey varsa olana kadar duramıyorum. Dizedeki rol arkadaşlarınızı birer kelimeyle özetlemeniz gerekirse neler söylersiniz?- “Kıymetli” diyorum. Çünkü gerçekten öyleler. Sette o kadar güzel bir arkadaş ortamı yakaladık ki kolay kolay bulunmayacağının da farkındayız. Hem sosyal olarak güzel vakit geçirip hem de iş arkadaşı olarak birbirine saygılı insanlardan oluşuyor ekibimiz. Ben bu anlamda çok mutluyum. “Aşkın Tarifi” dizisini kariyeriniz açısından nasıl bir yere koyarsınız?- Bana iyi gelen projeler arasında. Bu karakteri canlandırarak oyunculuğum ile ilgili daha fazla insana ulaştığımı hissediyorum. Yani bu benim için şükrettiğim bir fırsat. Ben de iyi değerlendirmek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Sizi tanımak isteyen okurlarımız için kendinize nasıl tanıtırsınız?- İşimle ilgili çok şey anlatacağım, o yüzden kendimden bir şeyler söyleyeyim. Beni tanımlayacak şeyler mesela; denize girmeyi çok severim, karpuzu da severim. Paraşütle atlamak yaptığım en güzel çılgınlıktı. Çocukken tek amacım futbolcu olmaktı ve hala Cici Bebe yemeyi seviyorum. GÖRÜNDÜĞÜM KADAR SAKİN VE TATLI DEĞİLİMBilinmeyen yönleriniz var mı?- Bilinmeyen ilk yönüm; 31 yaşındayım. Bu en şaşırtıcı tarafım bence çünkü kimse inanamıyor. Yaşımı asla göstermediğim için bir yerde mutluyum tabii. Diğer bilinmeyen özelliğim, göründüğüm kadar tatlı olmamam bence. Dış görünüşüm insanlarda çok daha sakin ve yumuşak bir intiba yaratıyor, fakat tam tersine inatçının ve bazen birazcık delinin önde gideniyim. İzmirli olmak oyunculuk için bir avantaj mı? Birçok oyuncunun İzmir kökenli olduğunu görüyoruz.- İzmir benim için masum ve şeffaf bir şekilde büyüdüğüm şehri temsil ediyor. Belki bu hisler oyunculukta beni bir yere getirmiştir. İnsanın ruh hali, enerjisi, çevresi bu anlamda muhakkak etkilidir. Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz? Aklınızda başka meslekler var mıydı?- Konservatuvarın müzik bölümünde okurken oyunculuğa dair bir merak ile başladım. Normal şartlarda Devlet Opera ve Balesi’nde çalışıyordum fakat oyunculuk tutkusu daha ağır bastı. Ve içimi takip ettim. İyi ki de öyle yapmışım. Eğitim almak, tiyatro yapmak, bir karakter çıkarmak kadar beni dönüştüren bir süreç yaşamadım. Bana sadece meslek olarak değil, kendi kişisel hayatımda da iyi geldi. AİLEM HEP DESTEKLEDİAileniz bu isteğinizi nasıl karşıladı?- Başka bir meslek yapmamı beklerken oyuncu olmayı istemem ailem için hiç sorun olmadı. Destekleyici ve yapıcı bir şekilde beni motive ettiler açıkçası. Tek başıma İstanbul’da eğitim almaya geldiğimde beni yalnız bırakmadılar ama büyümeme de izin verdiler. Oyunculuğa adım attığınız ilk yıllarda karşılaştığınız zorluklar neler oldu?- Sanırım ilk defa yalnız kalmak, bir meslek için okurken hayatını idame ettirmeye çalışmak ve gerçek anlamda büyümek… Oyunculuk benim için o kadar “uzun zaman sonra birine kavuşmuşum” gibi hissettiren bir meslekti ki tüm o zamanları daha kolay kıldı. Bir yandan eğitimimi karşılamak için çalışırken bir yandan tek başıma yaşamayı öğrendim. Ama mesela kendi evime bir şey aldığımda yaşadığım mutluluğu hiç unutmuyorum. Hissettiğim o duygu çok kıymetli. Kendine aferin diyebiliyorsun. İyi ki olmuş. TANINMAK GÜZEL BİR DUYGURol aldığınız ilk projeden sonra hayatınızda ne gibi değişimler oldu?Popülerliğiniz artınca “Artık toplu taşımaya binemem” dediniz mi?- Demedim aslında. İnsanlar ile iletişim kurmak çok güzel. Birinin sizi tebrik etmesi, sizi görünce mutlu olması... Ne güzel duygular yaşıyoruz aslında. Ben metro, vapur kullanıyorum. Pandemi döneminde uzun süre kullanamadım sadece. YETENEĞİMİ SORGULUYORDUMMesleğinizle ilgili “keşke oyuncu olmasaydım” dediğin zamanlar hiç oldu mu?- “Keşke oyuncu olmasaydım” değil de “oyuncu olabildim mi?” diye çok sorduğum zamanlar oldu. Bu meslek kendini, yeteneğini, yeterliliğini çok sorgulatıyor insana. Dolayısı ile kendimi sevmek, beğenmek zaman aldı. Şu an öyle hissediyorum. Ayaklarım daha yere basıyor. KENDİ BESTELERİM VAROyunculuğunuzu biliyoruz. Müzikle ilgilenir misiniz?- Evet, müzik bölümü mezunu olduğum için, müzik hep hayatımda. Arp ve piyano çalıyorum. Kendi bestelerim var. İyi bir klasik müzik dinleyicisiyim fakat kendi bestelerim daha çok akustik, alternatif tarzda. Bana iyi geliyor. Beğendiğim her tarz müziği dinlerim. Bir Sezen Aksu fanatiğiyim. En belirgin isim o. İyi ki doğmuş gerçekten. Yoksa ne yapardık biz… MİSAFİR AĞIRLAMAYI SEVERİM- Mutfak işleriyle aranız nasıl? Malum pandemi döneminden hepimiz yarı aşçı olduk.-Şu aralar set yoğunluğundan vakit bulamasam da mutfak işlerini çok severim. Yemek yapmayı, sofra kurmayı, misafir çağırmayı... Vaktim olduğu dönemlerde evde muhakkak yemek olur. Buzdolabını açıp içinde yemek bulunca mutlu olan biriyim. Pandemiden önce de yemek yapıyordum fakat pandemi ile yoğurt ve ekmek yapmayı öğrendim. Günlük rutininizde olmazsa olmazlarınız neler? Spor, beslenme, kitap okuma gibi…-Sabahları spor ile başlamayı seviyorum. Erken uyanan biriyim. O yüzden spor sonrası kahvaltımı yapıp kendi işlerime dönüyorum. Tiyatro ya da kendi yazdığım projelere… Piyano çalmak bana çok iyi geliyor. Kafamı dinlendiriyorum bir yerde. Uyumadan kitap okumak da bunlardan biri. DAHA İYİ KALPLİ OLALIMSosyal medya ile aranız nasıl?- Aktif bir sosyal medya kullanıcısıyım. Bana bir şey katan hesapları takip etmeyi ya da bazen kafa dağıtmayı seviyorum. Beğendiğim filmleri, müzikleri, etkinlikleri paylaşıyorum bu açıdan çok yararlı. Onun dışında kendi hayatımda özellikle kalabalık ortamları paylaşmak ya da komik anları yakalamak hoşuma gidiyor. Şu ara partnerim Mehmet Şeker ile nostalji videoları çekiyoruz sosyal medya için. Eğlenceli bir içerik üretmek hoşuma gidiyor. Gelen olumlu-olumsuz yorumlar günlük hayatınızı nasıl etkiliyor?- Etkilenmemeyi öğreniyorsunuz. Fakat hâlâ anlamıyorum. Biri niçin sosyal medya üzerinden hiç tanımadığı birine acımasızlık yapar? Daha iyi kalpli olalım istiyorum ben. Hayat daha kolay olur. İleride kendinizi nerelerde görmek istiyorsunuz?- Yazdığım projeleri hayata geçirmek istiyorum. Türkiye’de kadın yazar oldukça az. Benim canım yazmak istiyor. Yazıyorum da; oyun, dizi vs… Bunları olgunlaştırmak ve kadın hikayeleri anlatmak istiyorum. Tabii ileride bir oyun yönetmek de harika olur. Ayrıca sanat filmlerinde çalışmak istediğim değerli yönetmenler var. Şans bulmayı ve değerlendirmeyi çok isterim. Kaynak: HürriyetFotoğraflar: Instagram