Hayatı akışına bıraktım!
.
Gözde Kansu geçen sonbahar haftalar süren dekolte tartışmasıyla gündemimize bomba gibi düşmüştü. Bugün ‘Ankara’nın Dikmen’i dizisinde Latif’in eşi Tilbe karakterini canlandırıyor. Kansu, yaşadığı olayla ilgili “Buda heykeli gibi sakin durdum. Ne kadar çocuksu da olsam, içimdeki olgun kadın bana dönüp, ne yapmam gerektiğini söyledi” diyor.
Eylem Kaftan / kaftaneylem@gmail.com
Gözde, hayat nasıl gidiyor?
Hakikaten her şeyiyle çok güzel gidiyor. Dizi çok güzel, oyun çok güzel, ekip çok güzel. Zaten sen mutlu olduğun zaman hayat iyice güzelleşiyor. Çok yorucu aynı zamanda ama ben yorulmayı seven bir tipim. Yorulmayı zorladığım zaman yaşadığımı hissediyorum.
Hiperaktif miyiz biraz? Burç ne?
Burç arslan, başak kırması. Yükselen de akrep. Hiç geri çekilmedim.
Dekolte tartışmasında kıyametler koptu ve sen işinden oldun. O süreç seni nasıl etkiledi?
On iki yıl önce İstanbul’a geldiğimden beri hiç durmadan dizi, tiyatro, sinema yaptım. Çok fazla şehir dışı dizi çalışmaları son dönemde beni çok yormuştu. Zaten bir yıl sadece tiyatro yapmak istiyordum. Dizi yerine haftada bir gün sunuculuk yaparım diyordum. Olayın hemen akabinde yeni bir diziye girmek istemedim, bir de ortalığın sakinleşmesini bekledim. Oyun oturunca da tekrar dizi görüşmelerine başladım. Bir geri çekilme olmadı yani.
Bir süre herkesin seni konuşması zor olmalı. Nasıl baş ettin?
Sakin kalıp, sabırla bekleyip, etrafımı iyi gözlemlemeye çalıştım. Fikrine ve yoluna güvendiğim iş arkadaşlarım zaten benim hayattaki duruşumu biliyorlardı. Her söylenene cevap vermek gereğini duymadım. Zaten kadın forumlarının yürüyüşleri oldu. Bir sürü insan tepkisini gösterdi. Ruhumuzla iş yapıyoruz. İnsanın başına kolay kolay gelmez böyle bir şey. Torunlarıma anlatacağım çok enteresan bir hikayeydi.
SAKİN KALMAYI BAŞARDIM
Geriye bakınca kötü tecrübelere aslında iyi tecrübeler mi diyoruz?
Ben hareketli yaşarım, konuşarak, gülerek, ağlayarak... Bu benim başıma gelince ne kadar sakin durabildiğimi gördüm. Kendime çok şaşırdım. Buda heykeli gibi sakin bir şekilde oturdum. Ne kadar çocuksu da olsam, içimdeki olgun kadın bana dönüp, ne yapmam gerektiğini söyledi. İnsanın içindeki dengeler değişiyor. Savaşan tarafların ortasında durup, sakin olabilmek için bir şey gerekmiyormuş, öyle olabiliyormuş insan. Hiçbir şeyi sorgulamadım, akışına bıraktım.
Ülkenin gözünün önünde işten çıkarılıyorsun ve herkes senden bahsediyor. ‘İçsel Buda’n güçlüymüş!
İçimle bağım hep çok kuvvetli. Kalp ve akıl bağlantısı kurmadan ağzımdan çıkarmamaya çalışıyorum cümlelerimi. Dinlemeye özen gösteriyorum. Kendim bir şey yaşadığım zaman iyisiyle kötüsüyle kendimle ilgili şeyleri değerlendirmek için çok güzel bir fırsattı. Annemin dediği gibi ‘her şey aklıma gelirdi ama Egemen Bağış ve Hüseyin Çelik’in fotoğrafları arasında senin fotoğrafını göreceğim aklıma gelmezdi’. Mizahı zaten çok güçlüydü. Mizahi için bile yaşamaya değerdi.
Her şeyden kaçıp rolüme sığınıyorum
Ankara’nın Dikmen’ini konuşalım. Kültür farklılıklarını yansıtıyor...
Farklı kültürlerden gelmiş, farklı yetiştirilmiş iki tip insanın aynı çatı altında yaşamaya çalışması aslında biraz da Türkiye’yi anlatıyor. İki tarafın da birbirinden öğreneceği o kadar çok şey var ki. Bunu bir de mizahla anlatmak çok eğlenceli.
Karakterin Tilbe nasıl bir kadın?
Babası konsolos, annesi opera sanatçısı. Latif’le (Burak Kut’un oynadığı karakter) aşk evliliği yapmış konservatuvar yıllarında. Proje çocuk gibi yetiştirdiği bir oğlu var. Anlık reaksiyonlar verebilen, öfkesini yansıtabilen biri. Her şeyden kaçıp Tilbe’ye sığınıyorum. O evin içinde olmak çok eğlenceli. Her bölüm Tilbe’nin yeni bir şeyini keşfediyorum. Tilbe’ye herkesten bir parça ekliyorum. Tilbe’nin çok mimikli olmasını birinden, çocuklarla iletişimi başka birinden aldım...
Burak’tan bu oyunculuğu beklemiyorduk
Burak Kut’la rol arkadaşlığı nasıl?
Arkadaşları dışarıda ‘Ne güzel eziyor seni Tilbe’ diye dalga geçiyormuş. Burak da şahane oynuyor. Hiç kimsenin Burak’tan böyle bir beklentisi yoktu. Hepimiz birbirimizi kudurtup, coşturuyoruz.
Sürekli ağlayan kadın karakterlerden sonra Tilbe iyi gelmiştir.
Ben hep güçlü kadın karakterlerini oynadım aslında. Mutlaka bir mağduriyet oluyor ve o mağduriyetten kurtulmak için yükselmeni gerektiren bir gücün oluyor. Zaten olay da o aradaki hikayeyi anlatmak. Dramda en gerçek yerden oynadığın zaman, komedide de durumu oynadığın zaman durum komik zaten. O kadar hevesle işimizi yapıyoruz ki o satır arasına çok başka şeyler yerleşiyor.
Gücünü hisseden kadından kork!
Latif karakteriyle oynadığınız ilişkide sen kocanı yöneten bir kadınsın.
Tam tersini oynamak o kadar zevkli oluyor ki. Ben kocasını sevmeyle yerme ayarını kaçırmış bir kadınım. Şu sıralar en büyük eğlencem Tilbe’ye bir şey katmak. Toplumda zaten artık kadın-erkek dengeleri çok değiştiği için kadının ekonomik özgürlüğünü kazanmasıyla beraber, evin hakiminin kadın olduğu, o eşitliğin sağlanamadığı çok ev var etrafımızda artık. Doğuran kadın olduğu için, kendinde o tanrı yaratma gücünü hissettiği zaman, kork o kadından zaten. Hele o arada erkek kendine olan güvenini yitirip biraz da ilişkisini zaaf haline getirdiyse vay haline!
