Enerjisi yüksek işleri seviyorum
Türk Sanat ve Türk Halk Müziği’nde yeni sesler çıkarmayı hedefleyen “Sıra Sende Türkiye” ve “Sıra Sende Avrupa” yarışmasının sunucusu Anıl İlter, “Sunuculuk yaparken insanların kendim olarak beni sevmeleri hoşuma gidiyor, oyunculuk yaparken de oynadığım bambaşka bir karakteri sevdiriyor olmak çok güzel” diyor.
Sunuculuğa nasıl başladınız?
İzmit’te spor akademisinde spor yöneticiliği eğitimi aldım. Öğrenci festivalleri yapılıyordu. Bir gün bölüm başkanı festivali sunmamı istedi ve sundum. Çok keyif aldım. Böylece sunuculukla başlamış oldum. Sektöre 2001 yılında girdim.
Şu anda “Sıra Sende Türkiye” ve “Sıra Sende Avrupa” yarışmasını sunuyorsunuz. Bu proje size geldiğinde kabul etmenize ne sebep oldu?
Başlıca sebebi TRT olması. O logonun altında bulunmak çok önemli, çok değerli. Ben daha önce TRT ile çok fazla televizyon programı yaptım. İçinde bulunduğum her an mutluluk duyduğum, geri dönüşlerin pozitif olduğu bir ortamdı. Böyle olacağını biliyordum, düşündüğüm gibi de oldu zaten. Kabul etmemin ikinci sebebi formatın alışık olunan müzik yarışmalarından farklı olması. Format beni çok heyecanlandırdı. 10 hafta sürecek bir tempodan bahsediyoruz. Bu 10 haftalık tempoda yarışmacılar elenmiyor. İşin en güzel yanı bu. Dolayısıyla yarışmacı bir gerginlik yaşamıyor. Yarışmacı gergin olmadığı zaman stüdyoda da gergin anlar olmuyor. Performansını bir sonraki hafta telafi edebiliyor. Bu da özgürlükleri getiriyor ki, özgür hissettikleri zaman daha yüksek performanslar ortaya koyuyor yarışmacılar. Böylelikle güzel bir müzik yapılan bir program haline dönüşüyor. Bu yüzden kabul ettim.
Oyunculuk ve sunuculuğu kıyaslamak isterseniz ne söylersiniz?
İkisi de çok farklı. Oyunculukta başka bir kişi olabiliyorsunuz. Olmadığın biri haline dönüşüyorsun, onun gibi düşünmeye başlıyorsun, onun gibi hareket ediyorsun. Dolayısıyla seni farklı bir dünyaya sokuyor. Bu çok keyifli. Sunuculuk ise biraz kendin olman, izleyiciye kendi halini kabul ettirmen ve sevdirmen lazım. İkisinin de farklı güzellikleri var. Sunuculuk yaparken insanların kendim olarak beni sevmeleri hoşuma gidiyor, oyunculuk yaparken de oynadığım bambaşka bir karakteri sevdiriyor olmak çok güzel. İkisini iyi kötü anlamında kıyaslayamam ama farklılıkları bu yönde. Sunuculuk biraz daha sıcak olduğum, kendim olmayı sevdiğim bir yer olduğu için daha özgür hissediyorum.
Karakteri yaratırsınız!
İlla şu karakteri oynaya-yım diye bir istediğim olmadı. Her karakterin içinde farklı şeyler yaratabilirsiniz.
KOMEDİ FİLMİNDE OYNAYACAK
Şu anda Kara Ekmek dizisinde oynuyorsunuz. Sinema projeniz var mı?
Çok sinema teklifi geldi. Arkadaşlarımla beraber hikayesi bana ait olan bir senaryo yazdık. Bu bir komedi filmi olacak. Okuma provalarında çok eğlendik. Hayal ettiklerimiz gerçeğe dönüşünce çok daha komik olacak. Onun çekimlerine başlayacağız. İstanbul’da Haziran ortası başlayacak. Bu yıl Kasım ayında vizyona girmesini planlıyoruz. Enerjisi yüksek işleri seviyorum.Teklif edilen sinema filmleri genelde romantik komedi tarzının çok fazla olduğunu görüyorum. Bu da muhtemelen farklı mecralarda gördükleri farklı enerjiyi sinema filminde de kullanmamı istemelerinden ötürüdür.
Hedefleriniz, ileriye dönük planlarınız nelerdir?
İlk olarak özel hayatımda olması gereken oldu. İyi bir eş ve güzel bir çocuğa sahibim. Hayatımdaki en önemli hedefim buydu. Bunu yaptıktan sonra önüme hiçbir zaman 5- 10 yıllık hedefler koymadım. Önüme gelen iş benim hedefim oldu. Bunu en iyi şekilde yaparsan 5- 10 yıl sonra maksimumda kendini nerde görmek istiyorsan önündeki ilk hedefleri en iyi şekilde yaptığın sürece on yıllık hedefinin üstüne de çıkman mümkün. Dolayısıyla kısa süreli hayat sana ne getiriyorsa onu en iyi şekilde yapmak, sana güvenenleri mahcup etmemek üzerine kurulu bir hayat tarzım var. Bu güne kadar güvenenleri mahcup etmemeye çalıştım.
Uzun uzun dizi izlemeyi seviyoruz
Kenan İmirzalıoğlu ve Kıvanç Tatlıtuğ dizi setlerinin uzun çalışma saatlerinin çok yorucu olduğunu ve dizi projelerinde yer almak istemediklerini söyledi. Tolgahan Sayışman da bırakacaksak hep beraber bırakalım diye bir açıklama yaptı. Ne düşünüyorsunuz?
Ben buna katılmıyorum. Bizim te- levizyon yayın akışımız ve süremiz bu. Bir şekilde sistem böyle oturmuş. Buna oyuncuların karar vermesi veya oyuncuların bu konuda yapımcılardan destek istemesi saçma olur. Bunu yapacaksak televizyon kanallarının tamamen akışlarını değişmesi gerekir. Bu çok uzun bir süreçtir ki izleyiciyi buna alıştırmak gerekir. Ben Türk dizisi izlemiyorum diyen biri, Game of Thrones’un 10 bölümünü bir gecede izliyor. Bizim kültürümüz bu, uzun uzun izlemeyi seviyoruz. Sponsorluk ve reklam piyasası da buna göre ayarlanmış durumda. Bu düzenin içinde çaycısı da bu düzene göre para alıyor, ışıkçısı da.. Diğer sisteme geçtiğin zaman çalışma süreleri azalacak. Bu durumda oyuncu ve set çalışanlarının da kazançları azalacak.
Marş dinliyorum
Sete giderken bana enerji vermesi için Beşiktaş marşları dinliyorum. Beşiktaşlı olmak bunu gerektiriyor.