Dostları Aysel’i anlattı
“Haydi Gel Bizimle Ol”a katılan Aysel Gürel dostları onu anlatmakta zorlanmadı
“Haydi Gel Bizimle Ol”un bu haftaki konuğu 17 Şubat Pazar günü hayatını kaybeden söz yazarı Aysel Gürel’in dostlarıydı. Bu kez aralarına Mehtap Ar’ın da katıldığı kadınlar, Sezen Aksu, Timur Selçuk, Nilüfer, Nükhet Duru, Zerrin Özer, Atilla Atasoy, Garo Mafyan, Fuat Güner, İlhan Şeşen, Erol Evgin, Atilla Özdemiroğlu, İskender Paydaş, Asya, Yonca Lodi, Reyhan Karaca, Nazlı Mengi, Erhan Güleryüz, Murat Güneş ve İlke Özdemir’i ağırladı. Gürel’in sanatçı arkadaşları “Aysel”le yaşadıkları anıları anlattı, bazıları hiç duyulmamış şarkılarını seslendirdi.
Programda açılışı Timur Selçuk, Aysel Gürel’in sözleri yazdığı son şarkılardan birini seslendirerek yaptı. Müjde Ar’ın annesinin ölümünden sonra söylediği ilk sözler, “Canım anneciğim, ‘ruhun yaşı olmaz’ derdi; genç gitti. Arkamdan ağlamayın. İyi bir hayat yaşadım, ölünceye kadar ürettim, derdi” oldu. “Onun kızı olduğum için kendimi şanslı hissediyorum” diyen Ar, kız kardeşi Mehtap Ar’la birlikte annesinin anılarını yazacağını ve onun adına bir albüm hazırlandığını duyurdu. Ar, anne ve babasının ayrılık hikayesini de ilk kez anlattı ve “Aysel Gürel’in kızı olmaktan gurur duyuyorum” sözleriyle programı kapattı.
İşte geceden anılar ve diyaloglar:
SEZEN’E: TOPRAĞA GİRSEM ZORLA ÇIKARIRSIN
Mehtap Ar: “Sezen’le başbaşa oturuyoruz, hastanedeyiz. Doktorların biri giriyor, biri çıkıyor. Annemin şuuru yerindeydi, bize döndü ve ne kadar saklamaya çalışsak da, ‘beni yaşatmak için elinizden geleni yaptığınızı biliyorum’ dedi.”
Sezen Aksu: “Durumu ağırlaşınca panikledik ama belli etmemeye çalışıyorduk. Anladı, ‘ben toprağa girsem de sen beni zorla çıkarırsın’ dedi. Aysel sıfır yüktü, eşsiz, kibirsiz bir muhalif, başkaldıran bir kadın.”
EVİNİ SATIP KUYRUKLU PİYANO ALDI
Müjde Ar: “Gençliğinde bile çok yorgundu annem, geceleri tiyatro yapıyordu. Gündüz uyuyacak ki akşam işe gitsin. Bir odada soba yanardı. Mehtap’la ben uyansın diye suratına basardık. Kalkar bir tane patlatırdı.”
“Çok renkli bir çocukluk geçirmiş ama sanırım hiperaktif... Annesi ortadan kaybolduğunda paniklermiş, ‘meftayı eve getirmeden gömün’ dermiş. Biz çocukken babadan kalma Rum evleri varmış, onları satıp satıp yerdi. Ev satıldığı vakit gider kuyruklu piyano alırdı ama evde kimse piyano çalmayı bilmezdi. Sonra tabii açlık başlardı. Bir defasında çok parasız kaldık, su saatine giden kurşun boruları sattı.”
“Bize hiç ‘Babanıza gönderirim sizi’ demezdi, şikayet etmezdi. Sadece arada sırada ‘yatılı okula göndereceğim sizi’ derdi, ama ben konservatuarı yatılı okumak isteyince göndermedi. Olağanüstü bir baskı var üzerimizde. Annem 40’ından sonra dudaklarını simsiyah, saçlarını mosmor, kaşlarını kırmızı boyamaya başlayınca, Ertem Eğilmez, bir ruh doktoruna götürmemizi tavsiye etti. Götürdük, gördük ki doktor Aysel’den daha deli. Teşhisi koydu; anneniz bir deha!”
“25 yaşında evlenmiş, üreme zamanı gelmiş... Monogamdı ama çok flörtçüydü. Biz ona hiç rahat vermedik. Çok büyük aşklarını bizim yüzümüzden yaşayamadı. Sadakat önemliydi onun için, ‘sadakatsiz aşk da olmaz, arkadaşlık da’ derdi. Üslubu biz ondan öğrendik; bir dil kurmayı, karşındakinin kalbini önemsemeyi, acıtmadan söylemeyi öğrendik. Bir arkadaşım annem ölünce ‘Kadınlar kahramanını kaybetti’ dedi, gerçekten öyle.”
PARANOYAK BİR HİKAYE
Sezen Aksu: “Bir valizi vardı, içinde notları, kurabiyeler... Valizle yatıyor, valizle kalkıyor, valizle tuvalete gidiyor. Bir gün dayanamayıp neden böyle davrandığını sordum, bana dedi ki; içinde tereyağlı kurabiyelerim var, bu ev hırsız yatağı... Benden düpedüz şüphelendi!”
Timur Selçuk: “Bir sabah benim dershaneye geldi. Sekreter kız ‘Aysel Hanım geldi’ deyince kapı aralığından bir göreyim dedim. Baktım ki üzerinde yeşil parlak bir yağmurluk ve aynı renkte buruşuk bir itfaiyeci şapkası, ayaklarında da garip şeyler var. ‘Başka bir odaya al’ dedim. Onu karşıladım, yağmurluğunu çıkarınca içinde gecelik olduğunu gördüm, ayağındakiler de terlikmiş. Bana, ‘Dün rüyamda gördüm de seni, öyle geleyim istedim’ dedi.”
(Video 1: Sezen Aksu, Nilüfer, Timur Selçuk)
’ERKEKLER OLARAK ONU MİLİTAN KABUL EDİYORUZ’
Atilla Atasoy: “Erkek camiası olarak, biz onu bir militan kabul ediyoruz. Türkiye’de kadının adı o aslında.”
Zerrin Özer: “Ben annemi kaybettiğimde üç gün koynunda uyudum. Evrendeki tüm olumlu duyguların; şefkatin, vefanın, mütevazılığın, insan ayırmamanın karşılığı Aysel Gürel’dir. Her canlının onu tanımasını isterdim. Şarkılar hazırladık hep beraber, çok günler, geceler paylaştık. MESAM’da 850 tane Aysel Gürel şarkısı vardır, 25’i benimdir, diğerlerini de paylaştırmıştır. İki gündür hep beraber ağlıyoruz, ağlarken de kahkahalar atıyoruz. Biliyorum, bunu Aysel yapıyor! Bana, ‘Zerrincim’ derdi, ‘çocukları büyütürken biraz yokluk çektik. Peynir alırdım, cetvelle üçe bölerdim, Müjde’ye, Mehtap’a ve bana... Ertesi gün bana kalan parçayı yine üçe bölerdim’...”
ÖLÜM DÖŞEĞİNDE KIZINA: ÖLÜYORUM, DEVLETİ KANDIRAMAM
Müjde Ar: “Son bir hafta çok ağırlaştı. Hastane odasında devamlı senaryo yazıyorum, ‘Bodrum’a gideceğiz, sigara içeceksin’ dedim. Evimde sigara içmesine izin vermezdim, balkona çıkıp içerdi. Son üç gün daha da kötüledi. Emekli maaşını hep kendi almaya giderdi. ‘Seni pazartesi günü Fatih’e maaşını almaya götüreceğim. Bak her şeyini hazırladım, lame çantan da burada’ dedim, ‘Ben ölüyorum’ dedi, ‘Devleti kandıramam’...”
(Video 2: Nükhet Duru, Zerrin Özer ve Atilla Atasoy)
ABONE’Yİ BİR BAŞKASI İÇİN YAPMAZDIM
Garo Mafyan: “Hayatta tanıdığım iki kadın oldu benim. Eşim ve Aysel. Eşimle evlilik yıldönümümüzü onunla beraber kutladık. Gecenin starı biz değildik, oydu. Aysel Abla’nın kaybıyla biz aslında başka bir şeyi kaybettik; o kelimeyi, bulacak insanı... Yonca için Abone’yi yap dedi, yaptım. Başkası dese katiyen öyle bir şarkı yapmazdım.”
Fuat Güner: “Aysel o kadar lirik, anlaşılır yazıyordu ki, altında da öyle manalar gizliydi ki insanın tüyleri diken diken oluyordu. Aşkı, sevgiyi, hüsranı herkesin anlattığı gibi anlatmadı. Hepimizin dışında olağandışı bir kadındı. Her özelliği ağır basar hepimize. Çok zeki, filozof, şair, üstelik şair olması şarkı sözü yazmasını engellememiş.”
(Video 3: Garo Mafyan, Fuat Güner, Reyhan Karaca, Yonca Lodi)
DELİ KAMİLE’NİN DELİ KIZI
Atilla Özdemiroğlu: “Aysel’le 70’lerin başında tanıştık. Bir arkadaşım ondan ‘oyuncu ama çok güzel söz yazıyor’ diye söz etti ve ekledi, ‘çok güzel iki de kızı var’. Tanıştım, etkilendim, zaten ondan etkilenmeyecek birini düşünmüyorum. Dehşet güzel sözler yazıyordu.”
Müjde Ar: “Annem hiçbir şeyden korkmazdı. Endişeleri vardı ama korkmak nedir bilmezdi. Onun için ‘deli Kamile’nin deli kızı’ derlerdi. Mezarlıklarda oynarmış. Bize de ‘Hiçbir şeyden korkmayın, korku ruhu cüceleştirir’ derdi. Atilla’ya çok hayrandı, o bir Mozart, Beethoven derdi. Sezen için de aynı şeyi söylüyordu.”
Erol Evgin: “İki fotoğraf çıkardı çantasından. Birinde Bodrum’dan sakallı genç... Arkasında ortaokul Türkçesiyle ‘Ayselim sensiz bodrum gecelerinde...’ diye başlayan bir not, bir de imza var. Diğeri ise İTÜ önünde çekilmiş, daha düzgün bir Türkçe’yle yazılmış: ‘Saman sarısı saçlarının kokusu vs...’ ‘Bu adamları nasıl buluyorsun’ dedim, ‘bunları ben yazıyorum şekerim’ dedi, ‘e niçin yapıyorsun’ diye sordum. ‘Öyle tuvalet masamın üzerinde unutmuş gibi yapıyorum, flört ettiğim kişi görüyor, birden bire bana daha tutkuyla sarılıyor’...”
(Video 4: İlhan Şeşen, Atilla Özdemiroğlu, Erol Evgin Nazlı Mengi)
BOŞANMASI BİLE KOMİKTİ
Müjde Ar, “ayrılığı bile komikti” dediği anne ve babasının boşanma hikayesini de anlattı:
“Babam annemin ilk erkeğiydi. Gazeteciydi, Vedat Akın takma adıyla yazıyordu. Annem de üniversiteyi yeni bitirmiş, Küçük Sahne’de oynuyor. O zaman da sigara içiyor ne yazık ki. Babam eğiliyor ve sigarasını yakıyor. Annem vuruluyor. Ama kardeşim bir yaşına gelmeden boşanıyorlar.
Annem bir gün pazardan fileleriyle eve gidiyor, önünde de babam elinde filelerle yürüyor. Ama babam başka bir sokağa ve eve giriyor. Annem eve kadar takip ediyor, kapıyı çalıyor ve bir bakıyor ki başka bir düzen. Hemen boşanma davası açıyor. Hakim annemi boşamak istemiyor, o zamanlar Mehtap’a hamile, ‘önce bir karnındakini çıkar’ diyor. Nitekim annem bir yıl sonra boşanabiliyor. Bu ayrılıktan sonra annemin erkeklere olan kızgınlığı ölünceye kadar bitmedi, ama bir taraftan da onları çok seviyordu.”