Dizileri gerçek zannedecek lüksümüz yok!
‘Güneşin Kızları’na gizemli bir giriş yapan Ege Kökenli, dizideki karakterine hakaret eden izleyicilere “Zor günlerden geçiyoruz, dizi karakterlerini gerçek sanıp ağır yorumlar yapacak lüksümüz yok” diyor.
Ege Kökenli, 22 yaşında olmasına rağmen şaşırtacak bir olgunluk ve donanıma sahip empati kurabilen pozitif bir oyuncu. Güneşin Kızları’na dahil olmasıyla Savaş ile Nazlı karakterinin arasına giren kara kedi gibi görülen karakteri nedeniyle sosyal medyada hakaretlere maruz kalan Kökenli ile hem izleyici profili hem de dizi hakkında konuştu.
FOTOĞRAF: ELİF MANDAN
Nasıl bir karakter Melisa?
Melisa’nın neler yaşadığını, neden hayatını buralara geldiğini bölümler ilerledikçe göreceğiz. Çok gizemli bir karakter olarak girdi. Gizemini hala koruyor. Geri dönmüş olmasına rağmen neden gitti, bunlar zamanla ortaya çıkartılmaya çalışılacak. Onlarla ilgili bilgi veremem ama Ege’nin gözünden Melisa’ya bakacak olursak bence yaşadıkları sebebiyle böyle bir yola başvurmuş. Yüzde yüz kötü ya da yüzde yüz haksız diyemeyiz biz ona. Çünkü yaşanmış ve yaşanacak şeyler var. Hayat onun bu şekilde bir yol çizmesine sebep olmuş.
‘KESKİN VE KÖŞELİ BİR KARAKTER DEĞİLİM’
Aynı durumda Melisa gibi gitme kararı verebilir miydiniz?
Melisa ile bizim benzeyen en büyük noktamız. İkimizin de sevdiğimiz insanlar için, bu aile olur, arkadaş olur, sevgili olur savaşacak olmamız. Çünkü ben de birini sevdiğim zaman onun için çabalarım. Bence sevgi çok önemli çünkü. İnsanın sevgi duyması çok önemli bir şey. Ama benzemeyen yanımız şu; ben mesela onun yaptığı gibi bir sene boyunca çekip gidecek kadar cesur değilim, yapamazdım. O kadar keskin ve köşeli değilimdir ben. Bir sene gideyim benim için çok zor bir karar. Bunun için oturup uzun uzun düşünmem lazım, danışmam lazım, tartışmam lazım.
Ne gibi yorumlar geldi Melisa’ya?
Olumlu ya da olumsuz tepkilere açığım ama bunun bir kurgu olduğunu, izledikleri Melisa karakterinin ben olmadığım noktası kaçıyor. Şahsıma yönelik hakaretler geliyor. Ama hakaret edene kadar bana de ki “Burada böyle oynamışsın bana inandırıcı gelmedi ya da burada böyle oynamışsın bu bize geçmedi” de. Ben bunların hepsini okuyup düşünüyorum. Bu bambaşka bir şey. Ama küfür ediyorlar. Bir kadına en basit nasıl hakaret edilir bizim ülkemizde, en basit yaftalama nedir onlar kullanılıyor. Dizideki Savaş ile Nazlı karakteri bir kitle oluşturdu. Melisa hep gizemli bir eski kız arkadaştı. Öbür tarafta yavaş yavaş filizlenen bir aşk vardı. Melisa birden ortaya çıkınca onu kötü karakter ilan ettiler. Kötü karakter de olabilir ayrıca ama bu benim şahsıma hakaret edilmesini gerektirmiyor.
Yani insanlar gerçekle rolü hala karıştırıyorlar mı?
Evet. Dizinin senaryosuna ben karar vermiyorum ki hakaret ediyorsunuz. Gerçek hayatta herkesin büyük sorunları, sıkıntıları var. Biz dizilerle seyirciye en azından birkaç saat sıkıntılarını unutması için bir masal sunuyoruz. Zor günlerden geçiyoruz. Hayat dizi karakterlerini gerçek sanıp üzerine ağır yorumlar yapacak kadar sorunsuz değil. Yeri gelmişken elbette ateş düştüğü yeri yakar, biz ne desek az, ama şehit ailelerine bütün kalbimle başsağlığı diliyorum.
‘BU DİZİDE YAN KARAKTERLERİN DE HİKAYELERİ VAR’
Güneşin Kızları’nın tutmasındaki tılsım ne size göre?
Bir kere ilk defa Türkiye’de bir anti kahraman hikayesi anlatılıyor. Başrol ama pür iyi, saf, harika, hepimizin özenerek baktığı bir adam değil, onun defolarını görüyoruz. Onun yaptığı hareketleri… Birinci sebebi bu, ikinci sebebi bir sürü karakter var ve her karakterin bir sürü etkisi var. Flash backler koyuyor, karakterler, hikayeler kesişiyor. Yan karakterlerin de hikayeleri var. Mesela Gossip Girl diye bir dizi vardı ne kadar tutmuştu. Bu tiyatroda çok meşhurdur tiyatroda ben Lady Macbeth’sem benim Lady Macbeth’im neyi sever ne renk giymekten hoşlanır, zaafları nedir, dini düşüncesi nedir, politik görüşü nedir. Burada da soru sorduğumuzda karakterle ilgili detaylar var mutlaka.
Diziler arasında favorileriniz neler?
Fringe ve American Horror Story.
‘MELİSA’NIN BEN OLMADIĞIM NOKTASI KAÇIYOR’
“Hiçbir zaman yüzde yüz değildir benim verdiğim karar. Özellikle anneme mutlaka sorarım. Annem çok moderndir ve aramız 24 yaş olduğu için bana da çok yakındır. Benden 24 sene fazla tecrübesiyle ama benim duygularımla bakabilir olaylara. Konservatuvara lisede de gidebileceğimi söyledi. En son Saint Joseph’te karar kıldık. Orası bana çok şey kattı. Mesela tarih kitabı olarak lisede Halit İnalcık’ın Devlet-i Aliyyesi’ni okurduk. Tiyatro kolunda Shakespeare’ler Moliere’ler okuduk. Okulu bitirdikten sonra burslu olarak Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümüne girdim. En iftihar ettiğim şey, çünkü o sırada ahşı Cazibe’yi çekiyorduk ve çok yoğun bir tempomuz vardı. Hem yoğun bir çalışma tempom vardı hem de sınava hazırlandım. İkinci senemde vazgeçip tekrar sınava girip Haliç Konservatuvarı’na girdim. İkinci sınıftayım.”