Çatlaklarınızdan kalıcı olarak kurtulabilirsiniz!
Bugüne kadar tedavisi en zor estetik sorunlardan biri olan çatlaklarınızdan kalıcı olarak kurtulmak artık mümkün. Dermatolog Dr. Erçin Özüntürk ile çatlak tedavisinde uygulanan Biodermogenesi yöntemini konuştuk.
Yakın zamana kadar çatlak tedavisine yaklaşım hep cilde mikro hasar verilmesi ve cildin kendini toparlaması üzerineydi. Bu tip yöntemler halen kullanılıyor ve yüzde 15-25 oranında iyileşme sağlıyor. Çatlakların sadece dış yüzeyde olan sorunlar olmadığını söyleyen Erlamer Polikliniği doktoru Dermatolog Dr. Erçin Özüntürk, cildin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini anlatıyor: “Çatlak oluşumunun en önemli sebebi hormonal değişikliklerdir. Tabii ki mekanik etkiler (yer çekimi, kilo alıp verme vs.) hali hazırda hormonal değişiklikler sonucunda oluşan çatlakların biraz daha derinleşmesine ve büyümesine sebep olur. Güncel çalışmalar çatlakların aslında atrofi olduğunu kanıtlamıştır. Atrofi hücrelerin beslenememesi durumunda küçülmesidir, yani doku kaybıdır. Dikkat ederseniz, çatlağa dokunduğunuzda parmağınızın hafif içeriye girdiğini görürsünüz. Sonuçta hücre bazında bir sıkıntı varsa, fraksiyonel lazer, dermabrazyon gibi sistemlerle cildi soymak ya da mikro iğneleme sistemleriyle enerji vermek yeterli değil. Bir başka önemli nokta ise ciltte oluşan çatlakların renklenememesi, bronzlaşamamasıdır. Bu tarz yapılan uygulamalar çatlağın yeterince tedavi etmemekle birlikte, cildin renklenmesine ve bronzlaşmasına da katkı sağlamaz.”
Solaryuma girmeye ve bronzlaşmaya engel değil
Erçin Özüntürk, çatlak tedavisinde uygulanan son yöntem olan Biodermogenesi ile ilgili şunları söylüyor: “14 senelik çalışma ve araştırma sonucunda cilde zarar vermeden çatlağı tedavi etmek için geliştirilen bir yöntem. İtalya’da üretilen bu sistemle çatlakların yüzde 85 oranında kalıcı olarak iyileştiği kanıtlandı. Yüzde 15’lik kısımda ise başarısızlık söz konusu değil. Bu rakam çatlağın doldurulması ile alakalı. Yani her çatlakta iyileşme görülüyor. Bilinen hiçbir yan etkisi de yok. Tamamen Bio-uyumlu manyetik alan ile birlikte bazı spesifik amino asit bazlı serumlar cilde yedirilmesi suretiyle hiçbir acı hissetmeden, hayat standartlarınıza hiçbir kısıtlama getirmeden çatlaklarınızdan kurtulabiliyorsunuz. Yani tedavi sırasında güneşe çıkabilir, solaryuma gidebilir, çatlaklarınızı bronzlaştırıp sağlıklı derinizle aynı renk ve bronzluk seviyesine getirebilirsiniz.”
Seans sayısı ve aralığı
- Tedaviye başlamadan evvel bir form yardımıyla puanlama yapılarak tedavinin kaç seanstan oluşacağı belirlenir.
- Genel olarak, 10 yıla kadar olan çatlaklarda 10-12 seans uygulanırken, 10 yıl ve üzeri olan çatlaklarda 20 seanslık bir tedavi programı uygulanır.
- Seanslar haftada minimum 2 seans, maksimum 3 seans olarak uygulanır. Önemli kıstas en çok 48 saatte bir seans uygulanması.
Dokuların yeniden canlanmasını sağlıyor
Bu yöntemin diğerlerinden farkı ne? Dermatolog Dr. Erçin Özüntürk bu soruyu şöyle cevaplıyor: “Öncelikle cilde hiçbir zarar vermez. Dokulara hasar vererek değil, aksine dokuların biyolojik olarak tekrar canlanmasını sağlayarak kendi kendini yenilemesini sağlar. Derideki anormal olan metabolik faaliyetleri normalleştirip, destek dokusu ve üst deride hücresel faaliyetleri artırarak normalleşmeyi tetikler. Yöntemin yara oluşturmadan normalleşmeyi tetiklemesi ile deri destek dokusunda normalde diğer tedaviler ile elde edilemeyen doğal kolajen (yara iyileşme kolajeni normal kolajen dokudan farklı) ve elastik doku artışı sağlanıyor. Bu da üst deride renk üreten hücrelerin normal renk üretme yeteneğini yeniden kazanması sayesinde derinin renklenmesini sağlayabiliyor.”
Uygulama 4 adımda gerçekleşiyor
Peeling: Çatlak dokusunda normal deriden daha kalın olan ölü deri tabakası özel soyma tekniği sayesinde inceltilerek normal deri sevisine getiriliyor.
Beslenme: Cilde kare dalgaların
faaliyeti ile amino asitler ve hyalüronik asit içeren özel etkin bileşenler veriliyor. Aynı zamanda kılcal duvarın damardaki kan akışı harekete geçiriliyor ve bu aşama cilt düzleşip parlaklık kazanıncaya kadar devam ediyor.
Yenilenme: Hücrelerin normal fonksiyonlarını yerine getirmesi için sodyum ve potasyum gerekiyor. Bu sistem sayesinde hücreler ve fibroblastlar içine sodyum ve potasyum pompalanıyor, vücut kendi kendini yeniliyor. Bu şekilde yeni kolajen ve elastin fiberler üretilmiş oluyor. Yeni kolajen üretme sürecinin 48 saat kadar kısa süre içinde başladığı bilimsel olarak kanıtlandı.
Dengeleme: Cildin PH seviyesi dengeleniyor. Düşük oranlı glikolik asit ve hyalüronik asit içerikli etkin bileşenler kare dalgalarla cilde uygulanıyor ve çatlak dokunun daha da pürüzsüzleşmesine, kolajen ve elastin artışına yardımcı olunuyor.
Düzenli peynir tüketimi kemik erimesi riskini azaltıyor
Kemik erimesinin önlenmesi ve tedavisinde en iyi önlemlerden birinin kalsiyum almak. Muratbey Gıda Beslenme Danışmanı Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, kalsiyum ihtiyacının karşılanması için de kalsiyum zengini ve protein kaynağı olan peynirin sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini belirtti.
Yetersiz kalsiyum alımında en çok çocuklukla erişkinlik arasındaki geçiş döneminde (adolesan) yer alanlar ile yaşlıların zarar gördüğünü dile getiren Garipağaoğlu, “Bu dönemde alınan yeterli kalsiyum ile kemik kitlesi maksimum düzeyine ulaşabilmekte, erişkinlik döneminde kemik kitlesi korunabilmekte ve post-menapozal dönemde ise sadece kemik dokusunun kaybı yavaşlatılabilmektedir” diye konuştu.
Süt ürünlerinin kalsiyumun en zengin ve biyoyararlılığı en fazla olan kaynaklar olduğunu yineleyen Garipağaoğlu, “Bunun için günde en az 60 gram peynir ile iki su bardağı süt veya yoğurt yemeye özen gösterin” dedi.