‘Bu dizide patron kadınlar’
‘Kalbim Ege’de Kaldı’ iki gencin Ege’nin Ildır Köyü’nde kesişen hikayesini anlatacak. Başrollerden Alper Saldıran, dizinin farkını “Bu dizide patron kadınlar” diye özetliyor.
ROLE HAZIRLANIRKEN MOTORDAN DÜŞTÜM
Zeliş nasıl bir karakter?
Şimdi çocukluğunda köyde ailesiyle büyümüş ama daha sonra okumak için İstanbul’a gitmiş. Dolayısıyla bütün kadınların yapmak zorunda olduğu gibi erkek egemen toplumlarda, birazcık erkekleşmiş. Kendi kendine yetmek için dövüş sporlarına merak sarmış, motosiklet kullanıyor. Çocukken Mustafa diye çok yakın bir oyun arkadaşı var. Daha sonra yolları ayrılıyor. İkisi de İstanbul’da farklı hayat yollarından geçip farklı insanlar haline geliyorlar. Nenesi ikisine de eş zamanlı olarak mektup atıyor. Memlekette tekrar karşılaşıyorlar ve hatırlıyorlar.
Ege’de bir dizi olmasının size çekici gelen yanı ne?
İlk işim de İzmir Çetesi’ydi. Kadir İnanır’ın kızını oynuyordum. Benim Annem babam da İzmirli, onların annesi babası da Selanik göçmeni, buraya gelmekten çok mutluyum, kan çekiyor, evime gelmiş gibi hissediyorum.
Bu dizide peki patronun kadınlar olmasının sizin için anlamı ne?
Bir söz vardır bilir misiniz “Erkek baştır ama kadın boyundur. Başı nereye çevirmek isterseniz o tarafa bakar erkek.” Kadınlar zaten her zaman hayatın içinde, anne, eş, sevgili, evlat ne olursa olsun fark ettirmeden erkekleri olması gerekene doğru itiyor. Böyle bir durum var kabul etmek lazım. Daha ince, daha duygusal bakıyor kadınlar.
Peki Zeliş için biraz daha erkeksi bir kadın yaratıyorsunuz. Nasıl değişiklikler yapıyorsunuz kendinizde?
Daha sert bir görüntü olsun diye kendi saçımdan daha koyu bir tonda postijden kahkül kullanıyoruz. Benim hatlarım çok yumuşak biraz sertleştiriyoruz bu şekilde. Başlangıçta da ben tabii bilmiyordum Zeliş’in bu kadar Aikido yaptığını, motor kullandığını… Öğrenince çok sevindim çünkü benim her zaman yapmak istediğim şeylerdi, bir türlü nasip olmamıştı. Motor dersi aldım. Bir kere düştüm hatta. Ders aldığım gün sekiz çizmeye çalışıyorduk. Hoca engeller koymuştu, onların arasından geçiyordum. 180 kiloluk bir motordu, yatmaya başladı. Tam yatacakken dedim ki “Ben bunu kaldıramayacağım, altında kalacağım” ve attım kendimi, bacağım altında kalacaktı yoksa.
Oyunculuk çocukluk hayali olanlardan mısınız?
Ben çocukluktan itibaren çok içindeydim güzel sanatların. Ortaokuldan itibaren konservatuara girdim. Flüt bölümü mezunuyum. Hepsi iç içe devam etti. Daha sonra oyunculukta kendimi daha iyi hissettiğimi fark ettim.
Sevgiliniz de oyuncu (Ahmet Tansu Taşanlar) aynı soruyu Alper Saldıran’a da sordum. Nedir avantajı?
Sözlüyüz zaten. Oyuncu olduğu için çok destek oluyor. Ayrı olmak şu anda biraz zor tabii ama birbirimize destek olarak aşıyoruz onu da.
MUSTAFA DEFOLU BİR ERKEK
Nasıl kesişti yollar diziyle?
Çekimlere bir hafta önce başladık. Yollarımız da bir hafta önce kesişti. Biraz hızlı oldu benim için. Son giren ben oldum diziye. Ben de anlayamadım ama güzel oldu.
‘Kalbim Egede Kaldı’yı farklı kılan ne oldu sizin için?
Burada çok ciddi bir vaka var farklı kılan. Öyle bir tablo var ki, özellikle Mustafa karakterinden bahsedeceğim. Zamanında İstanbul’a gidiyor, zengin bir ailenin oğlu. İşler çok iyi, bir özel üniversitede sekiz yıl okumuş. Bir standarda alışmış ve bunu kaybetmek istemiyor. O standardın bozulmasını istemiyor, sorumluluk istemiyor. Mustafa biraz anti karakter aslında. Normalde ana karakterler çok defolu olmaz. Salt iyidir. Mustafa sadece kendi çıkarını düşünen, sefasına zevkine düşkün bir adam. Ve bu adamın bir anda hayatı değişiyor. Ege’ye geliyor, doğduğu yere. İstanbul’da bir hayat kuruyor. Çok memnun hayatından. Bir anda buraya geliyor ve bambaşka tamamen yaşadığı hayata ters bir hayata rastlıyor. Bir şekilde bu hayat onu törpileyecek. Benim ilgimi bu çekti. Şahsen ben böyle bir süreci izlemeyi isterim.
Dizilerde genelde ata erkil yapıyı görüyoruz. Modern gençlik dizisi ya da kadının öne çıktığı diziler ağırlıkta değil. Sizinki biraz farklı gibi...
Bizim dizimizde bütün olayları çıkaran nene. Patron kadın bu dizide yani. Ki zaten öyledir. Konuşulmaz ama patron kadındır. İlişkilerde de öyledir. Benim zihniyetim şöyle biz önce insanız, sonra kadın erkek diye ayrılıyoruz.
Bu sene diziler açısından çok acımasız oldu. İşlerin başlamasıyla bitmesi bir oldu. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Tabii bir dizi başlıyor. Nereden baksanız 100 kişi ekmek yiyor. Bittiği zaman da bir anda bıçak gibi kesiliyor. Ekip için de oyuncular için de ciddi bir zaman dilimi oluyor. Kurallarıyla bir sektör olamadık. Yıllardır devam ediyoruz. Bir anda dizi bitti deniyor, bu da tabii ki hoş bir şey değil. Baktığımız zaman dünyada çok ciddi bir dizi sektörü var. Bir yandan imkanlar çok iyi ama bir yandan vakit kısıtlı. Hikaye başlıyor senarist de çok yoğun çalışıyor, bir boş kağıdı doldurmak kolay değil. İşin köküne bir gidebilsek, gidemiyoruz. Ortak kararlar da olmalı. Şu an baktığımız zaman bizim dizilerimiz dünyanın pek çok kanalında gösteriliyor, bu sistem sağlansa çok daha iyi olur diye düşünüyorum.
Sektörün aksine erken evlenen bir oyuncu çiftsiniz eşiniz Pınar Tuncegil ile. Oyuncu çift olmak sektörde nasıl?
Başına sıfatları koyabilirseniz her şey zor. İnsan çift olabilmek önemli. Biz de bunun için çaba sarf ediyoruz. Ben oyunculuk yaptığım zaman oyuncu olurum ama normalde sıradan bir insanım. Kimseden farkım yok. Set saatlerinin yoğunluğu açısından avantaj, çünkü birbirimizi anlayabiliyoruz. Başka sektörden biri olduğu zaman bizim sektörde özellikle “Nerede kaldın?” diye sorar. “E çalışıyordum”, “Bu saate kadar çalışılır mı?” Bizde öyle bir şey yok. Bu anlamda birbirimizi anlıyoruz.
‘KADININ OYNADIĞI ROLÜ GÖRECEĞİZ’
Dizinin Iraz ninesi, usta oyuncu Celile Toyon, hem senaryoda hem de sette ekibin patron kadını. Ona tabii ki kadının öne çıktığı bu dizide kadının önemini sorduk, şunları söyledi: “Dünyada kadın mesajı çok önemli bildiğiniz gibi. Türkiye’de son seçimler de kadının ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Kadın başka türlü donanımlı, çeken çeviren. Ben demiyorum ki önde olalım. Ne önde, ne arkada, yan yana. O zaman çok şeyi kotarabiliriz. Tiyatroda da hep yakındığımız kadın rolü yoktur. O kadar zordur ki. Oysa dünyada kadının oynadığı rol hiç de onların gösterdiği gibi değil. Ben inanıyorum ki günün birinde hepsi yerini bulacak. Ve oradan kadınların nasıl, neden, nelerle öne çıktığını göreceğiz.”