Gazete Vatan Logo
MagazinBu albüm ‘Nazdrave’* diyor

Bu albüm ‘Nazdrave’* diyor

Türkiye’nin önde gelen davulcularından Ediz Hafızoğlu, yaptığı müzikleri Lin Records’tan çıkan ‘Nazdrave’ albümünde topladı. İşte Elif Çağlar’dan Ceylan Ertem’e içinde hayaller saklı albümün hikayesi...

Röportajlarda bu kadar uzun alıntı yapılmaz, ama belki de bu sefer yapılmalı. Uzun yıllardır Türkiye’nin jazz anlamda önde gelen isimleriyle çalan ve sayılı davulcularından olan Ediz Hafızoğlu şerefe kadeh kaldırdığı ‘Nazdrave’ albümünün girişinde bir röportajda söyleyeceklerinden çok daha güzel özetlemiş ve anlatmış albümü çünkü, sonrasını da biz sorduk...

“... Hatırlıyorum, çocukluğumdan beri hep hayal kurduğumu... Tarlanın ortasına balıklar için göl yapmaya kalkıştığımı. Helikopter gibi uçan bisiklet yapabilmek için çarkları, zincirleri alıp monte etmeye çalıştığımı... Tüm hayatımı çocukluğumdan beri kurduğum hayallerimin peşinde yaşadığımı hepsini hatırlıyorum!. ...O köy kokusu da bu şehrin karmaşası da üzerime sindi. Bu albümdeki müzikleri hayal ettiğimi, bu güzel insanlarla buraya aktardığımızı çok iyi hatırlıyorum, hatırlayacağım... Bazı dinleyiciler için belki de sıradan ama benim için özel olan bir müzik, çünkü içinde hayallerim ve dostlarım saklı.”

Haberin Devamı

‘Nazdrave’ (Şerefe) albüm. Dinleyenlere mi bu ‘Nazdrave’?

Bulgaristan kökenliyim kökenim orası. Dolayısıyla, Bulgarca kadeh kaldırdım. Hem benim kökenime işaret ediyor, hem sağlığa demek her zaman iyidir, hem de işte kendi içinde bir protesto gibi de düşünülebilir.

Nasıl sürdü kayıt aşaması?

Kayıtlara tam Gezi’den önce başladık, kanal kayıt gibi yapmaya başladık ön parçaları yazdıktan sonra. Sonra ben bir kaza yaptım motosikletle ayağım kırıldı. Ardından Gezi başladı, derken biz durağan bir vaziyete geçtik. Sonra çalmaya başlayınca grupla bunları bir canlı canlı yapalım dedik. Hatta lansman günü almıştık Babylon’dan. Kayıtları da lansmandan bir gün önce bitirip öyle lansman yaptık. Albümü daha yeni kaydettik. Aralık sonu gibi dijital olarak çıktı. Bu hafta da albüm olarak çıkıyor.

Ceylan Ertem, Elif Çağlar gibi isimlerle çalıştınız. Nasıl bir tarzı var albümün?

Haberin Devamı

Üç tane vokalistimiz var onun dışında sabit bir kadronun yanına bir tane daha trompet, bas ve Tunç Çakıç bütün albümlerin perkisyonlarını çaldı. Onlarla kaydettik. Kara Orkestra, Yasemin Mori, Elif Çağlar, Yansımalar dahil bir sürü orkestra vardı o sırada çalıştığım. Bu parçaları onlarla birlikte kaydedip çaldım. Ama albüm olarak o gruba yaptığım şarkıları kaydetmiş olduk.

Genel tarzına nasıl tanımlayabiliriz albümün?

Hep farklı gruplara yazdığım için şarkıları jazz var, ama funk da var, biraz popüler öğeler de var, hatta arabesk de... Ama hepsi jazz müzisyenlerinin yazdığı müzikler.

Bu arada kendi tarnız müzikleri yazdığınız ve istediğiniz albümleri paylaştığınız Lin Records var 5 senedir. Müzik piyasasının içinde nasıl bir yerde?

Artık bir çevre oluştu zaten, bunun içinde Birsen Tezer de var, Jehan Barbur da var. Dolayısıyla şimdi yıllar öncesinde baktığımızda konserlerimize bu kadar insan gelmezken şimdi daha kalabalık olduk. Mesela Jülide Özçelik artık kulüp konserleri vermiyor sadece büyük konser salonlarında çalıyoruz ve hepsi ‘sold out’ konserler oluyor. Birkaç hafta önce Elif Çağlar ile İzmir’e konsere gittik. Yine herkes mesaj atıyor, biletler bitmiş nasıl geleceğiz diye. Böyle bir hale geldi aslında. Ne kadar çok artarsa bu albümler ve gelen müzisyenler o kitle de genişliyor. Albüm aslında benim hayatımın özeti gibi oldu. Evim, köpeklerim, arkadaşlarım... Çalınan müzikler de çalan insanlar da benim için çok değerli olduğu için çok kişisel ama aslında bir grup müziği oldu. İkinciye de başladık. Bu daha yeni çıktı ama bu biraz uzun bir süreç olduğu için ikinciye doğru da adım adım gidiyoruz.

Haberin Devamı

Barınaklar köpeklerle dolu pet shop’lara gitmeyin

Mila’ya (büyük kızı) şarkı da var içinde...

Evet Ceylan’ın (Ertem)?sözlerini yazdığı Mila parçası. Zaten onlarla birlikte yaşadığımız için her şeyin ortasında onlar var. Benim köpeklerim pet shop’tan alınma değil. Hep bir yerlerden sahiplendim.?Mila’yı sokakta tinerciler ayağına tel bağlamış, denize batmış halde bulduk. Maya da Hasdal barınağına bırakılmış, orada kendini bırakmış, bir deri bir kemik kalmış, ölmek üzereydi. İnsanları biraz bu konuda da uyarmak lazım. Pet shop’larda olmamalı bu iş, yasaklanması lazım. Oysa ki barınaklar köpeklerle dolu. Herkes soruyor ‘niye barınaktan alıyorsunuz?’ diye çünkü sokak köpeği barınabiliyor, cins köpek girdiği anda ölüyor. Hiçbir şeye dayanıklı değiller. Cins köpekleri sahipleniyoruz o yüzden. Şu anda elimizde 7-8 tane ‘setter’ cinsi köpek var. Mesela Gezi’den kulağına bomba patlayan bir köpek şu anda Marmaris’te çok mutlu.

Haberin Devamı

Biyografinizde ‘şanslı olmama sebep olan insanlar’ diyor, kim onlar?

En önemlilerinden biri Ricky Ford, Bilgi Üniversitesi jazz bölümünde okurken hocamızdı. Charles Mingus ile son döneminde çalan bir adam. Şimdi Paris’te yaşıyor ve geçen gün Mezzo’da izledik. Burada üç buçuk sene onun orkestrasında çaldık, dersler aldık. Gece gündüz beraberdik. O yüzden o benim en önemli usta kabul edebileceğim kişilerden biri. Yansımalar var, Şenol Filiz, Birol Yayla, zaten onların dünya duruşu bakışı ciddi şekilde etki etti bana. Cem Tuncer var yine sürekli akıl fikir alışverişinde bulunduğumuz. Böyle insanlar az değil hayatımda.

‘Bulgaristan’da doğdum, hiç memleketim olmadı’ diyorsunuz, ne demek bu?

Hiçbir yere ait hissetmemek, burada yaşarken de burada yabancı gibi hissediyorum kendimi, Bulgaristan’a gidince de, Avrupa’ya gidince de öyle. Bir yerde 15 günden fazla kalınca bir dellenmeye başlıyorum. O yüzden memleketim yok ama çok arkadaşım var. Hatta İstanbul’daki evi kiraya verip Tekirdağ Saray’da, köpeklerin de rahat oynayabileceği bir ev tuttum bu kışlık. Orada odun kesip, sobayı yakıp orada vakit geçiyorum. O yüzden şu anda olabildiğince bütün grupları bıraktım. Çok az grupla çalıp orada çalışıp onlarla ormanda mantar toplayıp onları yiyip yaşıyorum. 40 yaşımı beklemeden gerçekleştirdim hayalimi.