Bir zamanlar Türkiye’nin en güzel kızları onlardı
Şebnem Dinçgör 1987 yılında Türkiye Güzeli seçildiğinde 17 yaşındaydı. Özlem Kaymaz 1992’de lisede okurken, ülkenin en güzel kızı unvanını almıştı. Pınar Tezcan Özçapkın ise 1996 yılının Türkiye Güzeli’ydi... Şamdan Plus bir döneme imza atan ve hala güzellikleriyle baş döndüren eski kraliçelerle buluştup dünden bugüne güzelliği konuştu
Kraliçe seçildikleri yıllardan bu yana güzelliklerinde azalma ya da eksilme olmadığı kesin. Yılların son derece cömert davrandığı ve güzelliklerine güzellik kattığı kraliçelerle Çırağan Sarayı’nda buluştuk. Şamdan Plus için bir araya gelen Şebnem Dinçgör, Özlem Kaymaz ve Pınar Tezcan Özçapkın ile son derece eğlenceli, keyifli bir çekim ve sohbet gerçekleştirdik. Eşi Mehmet Dereli’den boşanan ve bir oğlu olan Şebnem Dinçgör, sosyal sorumluluk projeleriyle uğraşmakta, bir kızı ve iki oğlu olan, 16 yıl Hollanda’da yaşadıktan sonra eşinden ayrılarak İstanbul’a dönen Özlem Kaymaz yeni bir hayat kurmaya çalışmakta ve Pınar Tezcan Özçapkın iki kızının tam zamanlı okula başlamasını fırsat bilerek çıkarttığı ayakkabı koleksiyonuyla ilgilenmekte...
Birinci seçildiğiniz o ana geri dönmenizi istesem, duygularınızı net olarak hatırlıyor musunuz? Kimler vardı yanınızda, ailenizin tepkisi ne olmuştu, hangi yıldı?
Şebnem Dinçgör: 1987 yılında Bulvar gazetesi tarafından organize edilen yarışmaydı... Ailem yanımdaydı; fakat yarışma fikri benim de, ailemin de hiç aklında yoktu. Sevgili Nazlı Ilıcak, bir saç şampuanı afişinde resmimi görüp, babamı zor ikna etti. Hiçbir beklentim olmadığı için sonuç beni çok etkilemedi açıkçası.
Özlem Kaymaz: 1992 yılıydı. İtalyan Lisesi’nin son sınıfında okuyordum Türkiye Güzeli seçildiğim yıl. Hayatımın her döneminde olduğu gibi ailem, annem en büyük desteğim olmuştu. Yarışma öncesi 21 gün Swissotel’de kampa girmiştik, ondan yıllar evvel TSYD’nin olimpik açık yüzme havuzu vardı, otelin inşa edildiği arazide. 10 yaşında ilk Türkiye şampiyonluğumu kazandığım yer. İçime doğmuştu kazanacağım ama yine de duygularımı, hislerimi çok net hatırlıyorum, sporcu olduğum için yarışma benim için çok antrenman yaparak, performansımın en iyisini sergilemekti. Ancak güzellik yarışması bambaşka bir dünya. Kazanama durumunu kendime açıklamakta zorlanabilirdim.
Pınar Tezcan Özçapkın: 1996 yılında Türkiye Güzeli seçildim. Benim için inanılmaz bir duyguydu. Yarışma ortamı zaten çok heyecanlı ve ilk beşe kalmak heyecanı ikiye katlayan bir olay. Ve sonunda numaram ve ismim okunduğunda, bir anda film karesi gibi donmuştum. Hayatımın dönüm noktası olmuştu. 12 numaraydım. Ailem her zaman yanımda destek oldular.
Kendinizi ülkenin en güzel kızı olarak görüyor muydunuz?
Dinçgör: Hiçbir zaman böyle bir düşüncem ve görüşüm olmadı, zaten güzellik herkese göre değişir, bana göre karakterle bir bütündür.
Kaymaz: Bir yarışmadan birinci çıkmış biri olarak görüyordum. Ne fazlası, ne de eksiği. İlk defa canlı yayında, ilk özel kanalda yapılan yarışmada seçilecek Türkiye Güzeli’nin yalnızca fiziki özellikleri değil, kültürü, duruşu, sporculuğu, konuştuğu lisanlar gibi birçok farklı özelliği de olan, ailesinin de desteklediği, amacı meşhur olmak değil de, dünyada seçilen güzellerin de misyonlarına yakın bir porte çizebilmekti amaçları. Biliyorum ki 90’ların başlarında seçilen güzeller bu misyonu yerine getirebildiler. Halka mal olmuş, genç kızların rol model aldığı güzeller çıktı o yıllarda.
Özçapkın: O an tabii ki en güzel kız bendim, 18 yaşındaydım! Birkaç günde kendime gelebilmiştim. Birden bire hayatım değişmişti.
Kamplar unutulmaz tecrübeydi
Günlerce kampa alınmıştınız, neler yaşadınız?
Dinçgör: Kampta insanların ne kadar hırslı olduğunu görünce, çok şaşırmıştım açıkçası. Benim için çok da önemli olmayan bir şey, bazılarna çok önemliydi.
Kaymaz: Miss World adayı olarak bir ay kaldım Güney Afrika, Sun City’de, orası Türkiye’deki kampa göre çok daha hareketli geçmişti. Dünyaca ünlü insanların oluşturduğu müthiş bir jüri vardı. 18 yaşında bir genç kız için oldukça etkileyici, rüya gibi bir zamandı. Havuzda güneşlenirken yanımızda yürüyen zebralar, elimle beslediğim fil yavruları, gezdiğim timsah çiftlikleri, egzotik meyvelerle beslendiğimiz büfeler, Ivana Trump’tan Carla Bruni’ye Joan Collins’ten Sidney Sheldon’a uzanan jüri ile yapılan sohbetler, çekilen resimler, muhteşem dekorlu sahneler, adımıza verilen gala ve balolar unutulmaz bir tecrübeydi.
Özçapkın: İki haftaydı kamp.. Ama sabah çok erken kalkıp, gece geç yatıyorduk ve tüm gün çok çalışıyorduk. İnanılmaz yorgunluk oluyordu. Şimdi güzel hatıralarmış diyorum.
Güzellik dış görünüşten ibaret değildir insanın kültürü güzelliği tamamlar..
O günkü güzellik anlayışınızla bugünkü arasında fark var mı? Güzelliği nasıl tarif edersiniz?
Dinçgör: O zaman 17 yaşındaydım, bugünkü düşüncem tabii daha farklı. Güzellik dış görünüşten ibaret değildir, insanın kültürü, kendini iyi taşıyabilmesi güzelliği tamamlar.
Kaymaz: Güzelliğin ne olduğunu tarif etmek çok zor. Çünkü herkese göre değişiyor, ancak ne olmadığını kesinlikle biliyorum. Yalnızca fiziki kaş, göz güzelliği, hele de sonradan yapılmış olanı değil, güzellik benim için bugünlerde. Kişinin kalbi, karakteri, düşünceleri, hali, tavrı insanı güzelleştirirken; toplumda güzel sayılan kişiyi çirkinleştiren özellikler artık benim anlayışımda. 90’larda dergiden kestiğim, adını bile bilmediğim bir modelin resmi dünyanın en güzel yaratığı sayılıyordu oysa ki benim için.
Özçapkın: Güzellik anlayışım hiç değişmedi. Yarışma zamanı da 10. değerlendirme sorusu ‘Güzel kadın tarifinizi alabilir miyiz’ olmuştu. Ben şimdi de, o gün de aynı cevabı veriyorum. Bakımlı her kadın güzeldir.
O günkü hayalleri hatırlıyor musunuz? Hayalleriniz gerçekleşti mi?
Dinçgör: Hayallerim yoktu, ama hayattan isteyebileceğim her şeyin sahibi olduğumu düşünüyorum.
Kaymaz: Genç kızlık hayallerimin birçoğu gerçekleşti. Hatta çok şanslıyım ki, daha o yıllarda birçok şeyi gerçekleştirebilmiştim. Milli bir yüzücü ve yelkenci olarak başarılara imza atabilmek, dünyaca ünlü dergilerin kapaklarında yer almak, okulumu başarıyla bitirebilmek, Türkiye Güzeli seçilmiş olmak, sonrasında en büyük hayal anneliği tadabilmek, yurtdışında bir hayat sürmek... Ancak henüz bitmedi, hayatın içinde akışına göre hayaller de bizimle şekilleniyor, büyüyor, hedefler değişiyor. Hayalsiz bir yaşam düşünemem. Yelkene geri dönmüş olmam, kişisel hayallerden biriydi mesela. Büyümenin en güzel yanı, artık başkaları için kurduğum hayaller için de koşturmak, gerçekleştirmeye çalışmak. Çocuklarım için, sevdiklerim için, tanıdıklarım için, ülkem için.
Özçapkın: Hiç hayal kurmadım, her zaman hedeflerim oldu ve bu hedefleri gerçekleştirdim, gerçekleştirmeye devam ediyorum.
ESKİDEN YARIŞMA GECESİ TÜRKİYE EKRANA KİTLENİRDİ
Kraliçe olmak sizi şımartmış mıydı?
Dinçgör: Hiçbir zaman şımarmadım, çünkü ben her zaman mütevazı olmayı severim. Ayrıca şımaracak bir durum olduğunu da düşünmüyorum.
Kaymaz: Hayır, aksine çok korkmuştum! O gece reyting yüzde 75 idi. Bir anda seni izleyen kocaman bir ülke var. Haftasında sokağa çıkıp, sonrasında girdiğim bir mekanda bulunanların yarısından fazlasının kafasını çevirip bana bakması ve tanıyor olması beni ürkütmüştü.
Özçapkın: Gerçekten hiç şımarmadım. Yarışmaya girmeden bir sene önce Başak Gürsoy Ajans’ta çalışmaya başlamıştım. Sonra da yarışmayla beraber iş tempom çok arttı. Her zaman sorumluluklarımın bilincindeydim.
90’lı yıllarda güzellik yarışmaları çok önemseniyordu, tüm ülke yarışmaları ekrandan izliyordu, artık bu yarışmalar önemini kaybetti mi?
Dinçgör: Benim zamanımda televizyondan bile verilmiyordu. Özel kanallar açılınca, daha popüler oldu sanırım. Şimdi takip etmiyorum.
Kaymaz: Evet 90’lar farklıydı. Sosyal medyanın tek adresi televizyondu. Her şey o kadar farklıydı ki 90’larda, sizce önemini kaybeden tek şey yarışmalar mı?
Özçapkın: Eskiden bütün Türkiye ekrana kitlenirdi. Yarışmalar çok önemliydi fakat günümüzde artık hiç seyredilmiyor. Eskisi gibi mankenlik de pek kalmadı hepsi şekil değiştirdi.