Bir festivalden çok daha fazlası Sziget
Budapeşte’de gerçekleşen Sziget Festivali’nin 25’inci yılını kutlamaya gidiyoruz. Aklımızda iyi müzik dinlemenin dışında bu özgürlükler adasında, bolca dans etmek ve anılar biriktirmek de var...
Yedi yıl önce hayatımda ilk yurt dışı festivali deneyimini yaşamak için yola çıkmıştım. Rota Macaristan’ın başkentinde gerçekleşecek Sziget Festivali’ydi. Nam-ı değer Özgürlükler Adası... İnsanın hayatında bir kez deneyimlemesi gereken bir organizasyon. Ardından tatil planlarımı yurt dışı festivallerine göre yapmaya başladım, bir süre sonra Sziget benim için fazlasıyla yorucu olmaya başladı ve üç yıl önce yedi günlük bu maratona ara verip başka ülkelere yelken açmıştım...
İşte üç yıl sonra Sziget’in tam orta noktasında buluyorum kendimi. Ada bıraktığımdan daha genç ve daha da özgür. Ada, Doğu Avrupa’nın bir noktasında yüzde 60’ı başka dil, din ve ırklardan gelmiş gençlerin istilasına uğramış durumda. Bu yıl festivali 452 bin kişi ziyaret ediyor. Kimse kimseyi kimliği ile yargılamazken ana konu dans etmek, daha çok sahneye koşturmak ve daha çok kahkaha atmak üzerine kurulu. Kostümlerini giymiş, aylar öncesinden bu anı beklemiş izleyicinin enerjisi ile adeta mutluluk sarhoşuyuz. Gelelim konserlere... Yıllardır değişmeyen bir yargı vardı, “Sziget’e sahne alacak müzisyenler için değil adanın ruhu için gidilir.” Keza bu yıl bunu yeniden kanıtlamış gibiler. Dünya gençliğinin DJ müziğine olan hayranlığını düşününce bu yıl 25’inci yılını kutlayan festivalin alt yapısını da DJ’lerin oluşturduğunu söyleyebilirim. Üç gün kalabildiğim festivalde onlarca sanatçının arasında seçtiklerim ise şunlardı...
Twerk izlemeye gelmiştik!
- PJ Harvey ile festivali açıyorum. Geçtiğimiz yıl çıkardığı ‘The Hope Six Demolition Project’ albümünün turnesine devam ediyor. Geçtiğimiz yıl İstanbul’da izlediğimiz aynı setlist ve aynı sahne kostümü ile bizi selamlıyor. Sziget’in ruhuna aykırı kalıyor PJ Harvey... Çünkü buraya gelen dinleyicinin ilahları ne yazık ki DJ’ler... PJ tüm coolluğuyla sahnede, ufacık bedeninden çıkan büyüleyici sesiyle şiirsel şarkılarını seslendiriyor.
- Hemen ardından sahne Kasabian’a ait. İngiliz grup bu yıl çıkardığı For Crying Out Loud albümünden şarkılarının ağırlıkta olduğu şarkı listesi ile bizi üzüyor. Keza ben bu albümü hiç beğenmediğimden her hit bekleyişim, mutsuz bir son. Kasabian pek ruhsuz çalıyor. Grubun delilikleri ile ünlü gitaristi Sergio Pizzorno bile oldukça sakin. Ama sürpriz ertesi gün Budapeşte sokaklarında bizi buluyor. Vokal Tom Meighan ile karşılaşıyoruz ve soruyoruz “Neden ‘Days Are Forgotten’i çalmadın?”, “Haklısınız, başka sefere” diye bizi avutuyor.
- Son dönemin en popüler rapper’ı Iggy Azalea sahnede. Ünlü popo dansı twerk’ünü izlemek için herkes orada. Çünkü Iggy’nin rap’i sıradan ve yorucu. Sahnenin kurtarıcısı tabii ki DJ Wizz Kidd... Her rap’çinin sırtını dayadığı sağlam bir DJ olmalı bu hayatta.
- Üç kez izliyorum, üçünde de beni hiç yanıltmadılar. Macklemore & Ryan Lewis’in konser performansı kusursuz. Macklemore’un ince İrlandalı espri anlayışı da geldi mi ortaya izlemesi lezzetli bir performans çıkıyor. Downtown’ı capcanlı ve çılgın bir kalabalığın içinde dinlemek ayrıcalık.
Üç ayrı sahne üç ayrı Türk
Festivalin Türklerini es geçmemek lazım; Gaye Su Akyol, Bubituzak ve Almanya’da yaşayan Türk DJ İpek... Bubituzak’ı kapalı değil de açık alanlarda festivallerde daha da çok görmemiz lazım. Tam bir festival grubu olduklarını kanıtladılar. Dünyada müzik başka kollara ayrılırken Bubituzak, bunun farkına varıp müzikal çizgisini sıradanlıktan çıkarabilen gruplardan. Gaye Su Akyol ise buğulu sesi ile hayranlarını tabii ki uzaya davet etti. Hayatında ilk kez bu sesi duyanlar merak içinde dili anlamaya çalışırken Gaye, 70 ya da 80’lerdeki bir bilim kurgu fırlamış kıyafetiyle büyüleyici. Selda Bağcan’dan duymaya alıştığımız ‘Yaz Gazeteci Yaz’ ve ‘Çay Elinden Öteye’ türküsünün saykodelik janrada cover’laması ile de tarafımızdan bolca alkışlandı. Seneye Glastonbury’de de izleriz diye umutlandık.
DJ İpek’i es geçmemek lazım. Onun müziği ile Fatih Akın belgeseli sayesinde tanışmıştım. Festivalin en kendine has sahnelerinden biri olan Magic Mirror’da dans etmeyen bir insan bile bırakmadı. Düğünlerde çalan Fatih Ürek, Kibariye şarkılarına burun kıvıran arkadaşlarım bir bir göbek atmaktaydı. Aynı şekilde yarısından fazlası başka ırklardan olan ve bu müziği hiç duymamış gençlerin bel kıvırmasını şaşkınlıkla izledim. Büyüleyici bir festivalin daha sonuna gelirken dedim ki “Sziget için fazlasıyla yaşlıyım”!
Yeni dünyanın rock starı DJ’ler
- İkinci günün gece yarısı Crystal Fighters’a koşuyorum. Çünkü eminim sahnede döktürecekler. A38 sahnesini yakıyorlar. Ufak bir bahçe haline getirdikleri sahnelerinde vokal Sebastian Pringle tabii ki bizi yerimizde durdurmuyor. Hemen ardından ise GusGus’ın en sert müzikal performansına şahit oluyorum.
- Metronomy festivalde en beğendiğim performanslardan biri. Sahneye çıktıklarında bomboş olan alan, yarım saat sonra grubun enerjilerine dayanamayan seyirciyle doluyor. Bir kez daha ‘The Bay’ şarkısında sesim kısılana kadar şarkı söylüyorum.
- Ana sahnenin önemli ismi The Chainsmokers. Coldplay ile projeleri ‘Something Just Like’ onların dönüm noktası. Amerika ve Avrupa’daki tüm performansları çığlık kıyamet... Gençlerin yeni idolleri, kariyerlerinin tepe noktasında olduğunun o kadar farkında bir performans sergiliyor ki DJ kabinini adeta oyun alanına çeviriyorlar. Beat’lerinin cazibesini ve DJ masasındaki tüm hünerlerini en iyi şekilde dinleyicisine sunuyorlar. Malumunuz DJ’ler yeni rock starlarımız.
Vodafone Stüdyo ile seslerini keşfedecekler
Sziget keşiflerinden bizim açımızdan bir başka özel olan nokta ise Vodafone’un Freezone kapsamında 8 çifti Obuda Adası’nda rüya gibi bir tatil yaşamalarını sağlamalarıydı. Şanslı FreeZone’lular, Sziget Festivali’nde 7 gün boyunca VIP çadır alanında konaklayarak özel bir festival deneyimi yaşadı. Hatta talihlilerden yakında evlenecek olan bir çifti Sziget’in ünlü evlilik çadırında önceden yüzüklerini taktı. Vodafone ciddi bir müzik yatırımı atağı ile bu yıl kullanıcılarının karşısına çıkacak. “Gençlik bir kere yaşanır, özgürce yaşa” mottosuyla yola çıkan marka müziğin, toplumların gelişim ve dönüşümüne de katkı sağladığına inanıyor. Gelecek sezonda ise genç yetenekler için kendilerini geliştirebilecekleri ve alanında uzman müzisyenlerle albüm çıkararak seslerini geniş kitlelere ulaştıracakları “Vodafone FreeZone Stüdyo” adında bir platform açıyorlar. Gençler için madden ve manen hiç şüphesiz müthiş bir fırsat olacaktır.