'Ben uzay çağının Zeki Müren'iyim'
Ve o büyük an geldi! Nihayet Yılmaz Morgül’le karşı karşıyayız... Zeki Müren’in de modacısı olan Muzaffer Çaha’nın kendisi için özel olarak diktiği pullu, payetli frakla,Hafta Sonu’nu misafir etti..
Doğru söyleyin. Siz aslında hep büyüyünce Zeki Müren olmak isteyen bir çocuk muydunuz?
Ben dört yaşımdan beri şarkı söylüyorum. Müzisyenlerle dolu bir ailede büyüdüm; babam ut, annem akordeon sanatçısıydı, halam bugün halen Hacettepe Üniversitesi’nde müzikolog. O kadar müzisyenin içinde benim geleceğim elbette çiziliymiş aslında diyorum. Hiç unutmam, rahmetli babamın kendi yaptığı mavi bir sandalye vardı evde. O mavi sandalye benim sahnem gibiydi. Daha o yaşta elime ütünün kordonunu alır, sandalyenin üstüne çıkar şarkı söylemeye başlardım. Benim anneannem de geleceği çok iyi öngören bir kadındı. Benim o halime bakıp anneme hep, “Bak kızım, göreceksin; bir gün gelecek, bu çocuk Zeki Müren olacak” dermiş...
“Zeki Müren oldum” diyorsunuz yani?
Ben uzay çağının Zeki Müren’iyim! Bu net. Bunu benden önce, benim daha ilk çıktığım günden itibaren halk söyledi, medya söyledi. 1996-97 yıllarında, şöhrete ilk adımımı ‘Elveda İstanbul’ şarkısıyla attığımda, Hürriyet Gazetesi beni birinci sayfadan ‘Yeni Zeki Müren doğuyor’ diye verdi. Doğan Hızlan köşesinde yazdı; “Yılmaz Morgül, sesiyle, yorumuyla, klibinde giydiği kıyafetle tam bir İstanbul beyefendisi, sesindeki tınılarla, Türkçe’yi en güzel şekilde kullanmasıyla Zeki Müren ve Bülent Ersoy’u çağrıştırıyor” dedi.
‘BENDEN SONRA BİR ASSOLİST GELMEDİ’
Zeki Müren’e benzemek için özel bir çaba sarf ettiğinizi düşünüyor musunuz?
Mutlaka etkilenmişimdir tabii. Bunlar gurur duyulacak şeyler. Kimin kendisi için böyle şeyler söylenmesi hoşuna gitmez? Ve evet, bununla gurur duyuyorum! Benden başka hiçbir sanatçı için böyle bir benzetme yapılmadı neticede. Ve benden sonra maalesef bir assolist de gelmedi dikkat ederseniz. Ben son assolistim! Ben musikiyi Alaeddin Yavaşça’dan öğrendim. Müzeyyen Senar’dan, İbrahim Çanakkale’den, Şeref Çakar’dan öğrendim. 50’ye yakın eseri onlardan dinleyerek eğittim kendimi. Ama idolüm, hep söylüyorum Zeki Müren. O net!
Ama bunun ucu taklit etmeye de gidebilir. “Aslında kötü bir Zeki Müren taklidi” diyen biri için ne söylersiniz?
Taklitler aslını yaşatır. Ben asla taklit etmiyorum. Bunun için özel bir çaba sarf etmiyorum. Evet, örnek aldığım, izlerinden gittiğim çok yanları var. Zeki Müren benim idolüm. Onun beyefendiliği, çok yönlü bir sanatçı olması... Elbette örnek alıyorum.
‘EBRU GÜNDEŞ’E ÇOK KIRGINIM!’
Biraz sevimli konulara geçelim mi? Hadi bize hatırladığınız bir kulis dedikodusu verin...
Sahne saatleri çok önemlidir bizde biliyorsunuz. Bir gün Ebru Gündeş saatini aşmış, İbrahim Tatlıses kulisimin kapısını ‘tak tak’ vurdu; “Solistim, lütfen solistliğinizi yapın! İçerideki insan saatini aştı” dedi. Dedim ki “İbrahim Bey, seyirci istek yapmıştır, bir şarkı, iki şarkı kadar bir süre, olabilir yani” dedim. “Hayır, bu öyle bir durum değil, lütfen indirin, benim saatim geçti” dedi. Ben de çok kibar bir şekilde, “Ebru Hanım, saatinizi aşmış bulunuyorsunuz, İbrahim Bey çok sinirlenmiş duruma. Lütfen sahnenizi bir an evvel sonlandırın” şeklinde bir not yazdım ve sahne müdürüyle gönderdim. Bunun üzerine Ebru Hanım sahneden çok sinirli bir şekilde inerek, tüm o müzisyenlerin bulunduğu koridordan bağıra çağıra yürüyerek, bana hiç ağıza alınmayacak küfürler savurdu! Biz o güne kadar hep birbirimizin evinde olan insanlardık... Ama şimdi kitap yazıyorum, bu işin gerçek boyutunu orada anlatacağım.
Görüşüyor musunuz Ebru Gündeş ile?
O günden sonra hiç konuşmadım kendisiyle. Çok kırgınım ve asla affetmeyeceğim onu! Kendisini o gün bugündür Yılmaz Morgül’ün defterinden sildim!