Ata Demirer'den flaş sözler: '15 Temmuz'dan sonra vazgeçtim'
‘Olanlar Oldu’ adlı yeni filmiyle sevenleriyle buluşmaya hazırlanan Ata Demirer, “Ölene kadar mizah yapmak istiyorum. Drama pek başarılı olduğum bir alan değil. Ama birisi benim için böyle bir kıyafet dikerse, giyerim. Bundan korkmam” diye konuştu.
20 Ocak’ta vizyona girecek olan ‘Olanlar Oldu’ filminin hem senaryosunu hem de başrolünü üstlenen Ata Demirer, Cadde’ye konuştu. Gişe kaygısı yaşamadığını söyleyen Demirer, yeni projesini anlattı.
- Filmlerinizin senaryolarında sizin imzanızı görüyoruz. Size senaryo geliyor mu?
Geliyor ama komedi olanları değerlendirmeye alıyorum. Çünkü komediyle ilgili birikim var elimde. Komedi dışında bir şey gelirse canlandırmayı çok isterim.
Sırada nasıl bir film olacak?
‘Olanlar Oldu’, ‘İzmir Filmi’ diye kodladığım bir çalışma. Sığacık’ta geçen bir Ege projesi. Şimdi o vizyona girecek. Bundan sonra da bir dönem filmi yapmayı hayal ediyorum. 1980’lerde Bursa’da geçen bir hikaye. Uzun yıllardır da dillendirdiğim bir iş. Hayatla ilgili çok plan yapmak tutmuyor ama projelerim içinde o var. Bir müzik filmi olacağını söyleyebilirim.
Senaryo yazarken nelerden etkileniyorsunuz?
Kendi günlük yaşantımdan besleniyorum. Yılın altı ayı Ege’de yaşayan bir insanım. Beslendiğim, beni mutlu eden coğrafyanın insanlarını, öykülerini anlatmak beni cezbediyor. Aslında hep orada yaşamak istiyorum.Yaşar Kemal nasıl Çukurova’yı, Sait Faik nasıl Burgazada’yı seviyorsa benim de sevdiğim yer Ege... Ama bu demek değildir ki, bir gün Adıyaman’dan, Şanlıurfa’dan bir hikaye anlatma arzusu gelmez bana. O da gelebilir. Ama şu an hayata geçmesini istediğim hayallerim var. Bu hayallerimden biri de ‘Olanlar Oldu’ filmiydi. Çok şükür çektik. İnşallah kazasız, belasız vizyona girer.
‘Olanlar Oldu’nun diğer projelerinize göre ayrılan bir özelliği var mı?
Var tabii, kadını oynuyorum. (Gülerek) Yani hem kadını, hem oğlunu oynuyorum. Sinemada ilk defa yaptığım bir şey. O açıdan çok heyecan verici bir durum. Turizmden geçinen bir anne ve oğul; Ege kasabasından, çekirdek bir aile. Oğlu yaşını, başını almış anne de tabii “Torun sahibi olamadım” diye deliriyor. Bununla ilgili uğraşları var.
‘Aklıma Marlon Brando geldi’
İki rolde olmak sizi zorlamadı mı?
İzmir sıcağında makyaj ve peruk biraz sıkıntı yarattı. Makyaj bir saat sürüyordu. Makyajı yaptık, baktık genç oldu. Nasıl yaşlandırırım diye düşünürken o an aklıma Marlon Brando geldi. ‘Baba’ filminde ağzının içine peçete koyup oynamıştı. Ben de Suzan Abla’nın (Kardeş) meşhur hamurlarından alıp ağzıma yerleştirdim. Bir an da yanaklar şişince, 15-20 yaş yaşlandım. Ağzımda biraz yara yaptı ama sonra alıştım.
İzleyici bu filme neden gitmeli?
İnsanlara çok güzel bir hediye. Bu millet çok güzel şeyleri hak ediyor. Herkesin kıskanacağı güzellikte denizlerimiz var. Kaptan Zafer’in dünyası benim kişisel ütopyam. Doğayı ve özellikle denizi piramidin en üstüne koyan bir iş. Filmde bir de ‘Aşksız geçen günlerimi ömürden saymıyorum’ meselesi var. ‘Olanlar Oldu’ iyi yürekli bir film. İnşallah insanlarımız seyreder.
Çekimler nasıl geçti?
Unutulmaz derecede güzeldi. Her filmde böylesi nasip olmaz. Benim teknemi kullandık. Tirhandil tekne önemli bir kültürdür. Süngerci teknesi derler. Benim için ayrı bir önemi var filmin. 5-10 dakikalık tekneli sahneler için 15 günümüz denizde geçti. Ben daha ne isterim?
‘Drama oynamaktan korkmam’
Filmi ne kadar sürede yazdınız?
Senaryodaki anne yıllardır cebimde var, adam da öyle. Senaryoyu yaklaşık 4.5 ayda zor şartlarda yazdım. Yazın yaşadığımız olaylar malum. Filmi çekime hazır hale getirdiğim gün, 15 Temmuz’a denk geldi. Sonra vazgeçtik. Tabii o dönem insanlar tedirgin olunca bize de bir umutsuzluk gelmişti. Ama hep diyorum, bu film kendisini perdede göstermek için her şeyi yaptı. Mizah insanların ruh sağlığına destektir. Mizahın çökmesi gerçek bir çöküş olur.
Drama projeleriniz ne kadar sonra hayata geçer?
Ölene kadar mizah yapmak istiyorum. Drama yazmak benim pek başarılı olduğum bir alan değil. Çünkü kağıt, kalemi elime aldığımda muziplik yönümü kaybedemiyorum. Ama birisi benim için böyle bir kıyafet dikerse, giymek isterim. Bundan korkmam. İnsanlar gülmeye diye gelecek, beni o halde görecek, seyircimi hayal kırıklığına mı uğratırım gibi duygularda olmam. Çünkü hayatta ikisi de var.
‘Çalgı Çengi İkimiz’ vizyona girdi, ‘Recep İvedik 5’ de şubatta vizyona girecek. Gişe kaygısı taşıyor musunuz?
Benim gişe kaygımı oluşturacak sebepler bunlar değil. Hepsi vizyona girsin, hepsi daha çok iş yapsın. Ama yeter ki, iyi filmler girsin. Gişeye esas zarar veren şey, biraz özensiz filmlerin vizyona girmesi. Aynı hafta girmedikten sonra bence zararı değil, tam tersi yararı dokunur. Bu işte çok basit bir kural var. İş güzelse fısıltı gazetesi dediğimiz şey olur. Ben de giderim evime aileme öneririm. ‘Olanlar Oldu’ filmi gişesi ne olursa olsun umarım insanların birbirlerine tavsiye edebileceği bir filme dönüşür.
‘Eyyvah Eyvah 4’ gelecek mi?
Yok, hissetmiyorum bunu. Bir gün hissedersem yaparım. Gerçekten hissettiğim şeyleri yapmayı seviyorum. Stand up yaparken bir anda bırakıp gazino yaptık. Neden stand up yapmıyorum da gazino yapıyorum? Çünkü şarkı söylemek istedim. Bence ‘Eyyvah Eyvah 3’ son noktayı koymuş bir filmdir.
ABDULLAH MALKOÇ / MİLLİYET
FOTOĞRAF: CAN ALTINEL CİBLAK