'Aşkımız bizi güzelleştiriyor'
Hotel Les Ottomans’ın sahibi Ahu Aysal’ın kızı Ceyla Aysal ile otelin müdürü Mehmet Kırklar üç ay önce evlendi. Dört yıllık aşklarını evliliğe taşıyan Kırklar çifti, tanışma hikayelerini, aşklarını ve 2015 hedeflerini Şamdan Plus’a anlattı...
Hotel Les Ottomans’ın sahibi Ahu Aysal, dört yıl önce otelde müdür olarak çalışmaya başlayan Bilkent Üniversitesi mezunu tecrübeli turizmci Mehmet Kırklar’a döner ve “Sana kızımı emanet ediyorum, eti senin kemiği benim. Mesleği en ince ayrıntısına kadar öğretmeni istiyorum. Bir gün oteli ona emanet edeceğim, çok iyi bir müdür olmasını istiyorum” der. Mehmet Kırklar, otel sahibinin güzel kızına bakar ve hayranlığını gizlemeye çalışarak ilk direktifini verir; “Sizin pazarlamadan sorumlu olmanızı istiyorum, umarım uyum içinde çalışırız...” Ceyla Aysal, ilk görüşte çok beğendiği müdürüyle çalışmaya başlar ve arkadaşlıkları kısa sürede büyük bir aşka dönüşür. Bir süre birbirlerine belli etmemeye çalışsalar da, bir Galatasaray maçında olanlar olur. Ceyla Aysal ve Mehmet Kırklar ile buluştuk ve aşk hikayelerini dinledik...
Yeni yıla evli bir kadın olarak giriyorsunuz, mutlu musunuz?
Ceyla Aysal Kırklar: Anlatamayacağım kadar, bu mutluluğum da hiç bitmesin istiyorum. Yeni yıldan tek beklentim bu. 2014’ü çok güzel bitiriyoruz.
Aman ne yaptınız röportajın sonunda alacaktım, yeni yıl temennilerini. Görüyorum ki müthiş bir enerji vermiş aşk size...
C.A. Kırklar: Haklısınız, içim dışım birdir benim. Duygularımı anında belli ederim, saklayamam; tabii mutsuz veya sıkıntılıyken de belli ederim. Gerçekten insanın sevdikleriyle, sağlıkla bir arada olmasından öte mutluluk yok. Sevdiğim, çok yakışıklı bir erkekle evliyim. Daha ne olsun? Huzurluyuz, dört yıldır birlikteydik.
Mehmet Kırklar: Ben de çok güzel bir kadınla evliyim...
Bu aşka giden macera nasıl başladı acaba? İlk görüşte aşk mıydı?
C.A. Kırklar: İlk görüşte beğenme desek... Çok yakışıklı olduğunu düşündüm, ilk tanıştığımızda. Önce arkadaş olduk ama...
M. Kırklar: Ahu Hanım, Ceyla’yı bana getirdi ve “Eti senin kemiği benim, mesleği senden öğrenmesini istiyorum” dedi. Çok beğendim ama hiç belli etmedim.
C.A. Kırklar: Yeniden çalışmaya başlamak istiyordum, otelde daha etkili ve verimli çalışmaya karar verdim. Mehmet’in yanına asistan gibi girdim. Son derece disiplinli ve çalışkandır. İşine olan aşkından etkilendim ilk önce. Öyle ciddidir ki inanamazsınız.
TÜRK ERKEĞİ KADAR YAKIŞIKLI ERKEK YOK
Dört yıl neden beklediniz evlenmek için?
C.A. Kırklar: Oğlumla Mehmet’in ilişkisinden emin olmak istedim. İkisi de bu beraberlikten dolayı mutlu olmalıydı, huzurlu olmalıydı. Arkadaş, abi-kardeş gibiler şimdi. Aileme çok bağlıyım, çok hassasım, her şeyin uyumlu olmasını isterim.
“İki gönül bir arada olsun yeter” derler ama yetmiyor galiba...
C.A. Kırklar: Yetmiyor çünkü aileleriniz de anlaşabilmeli. Böylece mutluluk büyüyor.
Siz farklı bir kadınsınız, hem Avrupalı hem de Türk gibi...
C.A. Kırklar: Belçika’da farklı ve çok mutlu bir hayatımız vardı, ablam, annem ve babamla beraber. Sonra İsviçre’de okudum, New York’ta master yaptım ve İstanbul’a geldim. İstanbul’a ve Türklere aşığım. Belçika’da güzel insanlar var ama Türk erkeği kadar yakışıklı erkek yok. Kadınlar da dünyanın en güzel kadını.
Mehmet Bey’le ortak arkadaşlarınız var mıydı?
C.A. Kırklar: Mehmet’le çok güzel birleştik. Onun dostları benim dostlarım oldu, benimkiler de onun. Yavaş yavaş oldu, dört yılda inşa ettik. Bana göre hemen tanışıp evlenmemek lazım. İyi gününü de, kötü gününü de görmelisin. Aynı evde yaşamak lazım, flört ederken hatası önemli değil diyorsun. Evlenmek söz konusu olunca, Sabah uyanıp Mehmet’i görmekten daha güzel bir şey olamaz. İkimiz de güleryüzle uyanırız. Ona hazırlanırken bakarım, çok yakışıklı olduğunu düşünürüm. Evimizde çok huzurluyuz, akşam olsun diye dört gözle bekliyoruz. Yatağımıza girmek için sabırsızlanıyoruz, el ele ayak ayağa uzanıp film seyrediyoruz. Günü konuşuyoruz, hiç gizlimiz saklımız yok. İlk defa yaşadığım bir şey bu, çok güveniyoruz birbirimize.
‘PATRON KIZI GİBİ DAVRANMADI ONDA BİR BABA, BİR ABİ GÖRDÜM’
Ankaralı erkek daha mı farklı oluyor yani? Başka neler yapıyor Mehmet Bey size, kendinizi özel hissettiriyor mu?
C.A. Kırklar: Çok başka bir erkek, hiç yaşamadığım duyguları yaşattı bana. Bir kere beni çok güzel hissettiriyor, hasta bile olsam önemli değil. Dostluğumuz da var, altını çizmek isterim; aşk kadar önemli. Aşkımız bizi daha da güzelleştiriyor sanki.
M. Kırklar: Ceyla ile tüm hayatımızı ve zamanımızı birbirimize ayırıyoruz. Şimdi sadece onunla gezmek, tatile çıkmak, eğlenmek istiyorum. Her tatilimiz mükemmeldi. Eve gidip salona bile girmeden yatağa geçiyoruz. Odamızdan çıkmayı bile istemiyoruz, orası bizim yaşam alanımız oldu. Buzdolabımız da var, abur cubur yiyoruz yatakta.
C.A. Kırklar: Bu kötü bir huy, ama kilo aldım atıştırmaktan.
M. Kırklar: Hala çok gülüyoruz birlikte. Böyle de devam edeceğini sanıyorum. Ceyla çok farklı bir insan, çok saf. Onun bana verdiği elektrik müthiş.
M. Kırklar: Patron kızı gibi davranmadı bana, onda bir baba, bir abi gördüm. Sevgili ve arkadaşın ötesinde.
'AŞIK OLUNCA İŞE DİZLERİM TİRTEYEREK GİTTİM'
Siz Ceyla Hanım’ın ilk önce hangi özelliğinden etkilendiniz?
M. Kırklar: Çok güzel olmasının dışında mı?
Aynen öyle...
M. Kırklar: Çok masum bir kadın ve çok iyi bir anne. İkimizin de ikinci evliliği, yeniden evlenmeyi hiç düşünmüyordum. Onun anneliğinden çok etkilendim, evlilik konusunu aklımıza getirdi. Yoğun bir koşuşturma içinde bir aileden bahsediyoruz. Ailesinin de böyle bir konuma rağmen mütevazı olması, insanlara değer vermeleri beni çok etkiledi. Herkesin derdine koşan bir ailesi var. Bunlar da Ceyla’ya bakış açımı farklı bir boyuta taşıdı. İlk başta neticede Ceyla’yı iş konusunda yetiştirmek ve benim yerime otelin başına geçecek biri olarak görmekten başka bir niyetim yoktu. Sonradan paylaşımlarımız arttı. Yakınlaştık...
İlk yakınlaşma dediniz de, neredeydiniz acaba, nasıl bir ortamdı?
M. Kırklar: Bir Galatasaray maçıydı.
Eyvah kayınpeder de orada!
M. Kırklar: (Gülüyor) Hayır yoktu; ben de koyu bir Galatasaraylıyım. Yunanistan’a maça gidelim dedik, gittik. Henüz arkadaştık, ilk fotoğrafımız da stad girişinde çekilmişti.
C.A. Kırklar: Maçı seyrettik, otele geldik; ayrıldığımızda içimde tuhaf bir şey oldu. Kıvılcım gibi, inanamadım; kendi kendime “Mümkün değil” dedim, “Aynı işte çalışıyoruz, olamaz”. Hislerime engel olmaya çalıştım. Benim patronum konumundaydı. O günden sonra her gün dizlerim titreyerek işe geldim.
M. Kırklar: Belli etmemeye çalıştık...
C.A. Kırklar: Sabahları saatlerce hazırlanıyordum işe gelirken. İlişkimiz başlayınca yurtdışında daha rahat ettik. Mehmet gergindir burada, baş başayken çok rahattır. Ailelerimizin sorumlulukları da üzerinde tabii.
M. Kırklar: Nazar da var burada, hemen her şeyi dedikodu malzemesi yapabiliyorlar. Önemli bir kurumu, dünya çapında bir oteli temsil ediyorum. Ceyla tanınan bir insan, hepsi stres yaratıyor.
C.A. Kırklar: Çok rahat bir insanım, bu yüzden zor durumda kaldığım anlar da oldu.