Andy’nin zihni bir mucize
Apple’ın kurucusu Steve Jobs’ın hayatını anlatan aynı isimli filmde bilgisayar dahisi ‘Andy Hertzfeld’ karakterini canlandıran Michael Stuhlbarg, “Andy’nin zihni bana göre bir mucize” diyerek dünyaya farklı bir pencereden baktığını itiraf ediyor.
- Bize Andy’yi anlatabilir misiniz?
Andy, Macintosh ekibinin ilk üyelerinden biriymiş ve ilk makinede başka birçok şeyin yanı sıra kullanılan işletim sistemi ve yazılım üzerinde çalışmış. Andy, Silikon Vadisi’nde bir simgedir ve birçok kişi onu haklı olarak bir rock yıldızı olarak görüyor. Bu, halen hayatta olan birini canlandırdığım ilk filmim. Canlandıracağınız kişiyle bir araya gelmek ürkütücü. Andy ile öyle olmadı. Çok keyifli ve açıktı. İhtiyacım olan her konuda bana gerçekten yardımcı oldu. Hikaye, Andy için çok özel. Hikayeyi olabildiğince doğru anlatmaya yardımcı olmak istedi. Neşeli biri. Filmi yaparken onunla çok iyi vakit geçirdim. Olgun, açık yürekli, dürüst ve gerçekten sevgi dolu, harika biri.
- Onunla birlikte zaman geçirme fırsatınız oldu mu?
Evet, Andy geldi ve hepimizle bir masanın etrafında konuştu. Sonra ben Palo Alto’ya gittim. Bana mahallesini gezdirdi ve Hewlett Packard’ın kurulduğu yeri, garajını, evini, Burrell Smith’le birlikte Macintosh için birçok şeyi yarattıkları yeri gösterdi. Bana adeta hayatını açtı.
- Andy filmi izledi mi?
Tam bilmiyorum ama sanırım izledi.
- Filmde Andy’nin Steve’e söylediği son sözler çok sert. İlişkilerinin doğru anlatıldığını düşünüyor musunuz?
Senaryoda bulacağınız her şey gerçek hayatta bir açıdan olmuş. Hikayenin dramatik bağlamında yeniden hayal edilmiş olabilir. Bu durumda Andy’nin, Steve’e sert konuştuğu biliniyor. Ama Steve de ona karşı son derece sert sözler sarf etmiş. Mantıksız ve anlam sapması olsa da her şeyde gerçek payı var.
- Boyle ve Fassbender ile çalıştınız. Bu iş birliğinden keyif aldınız mı?
İkisiyle de okulun ilk günü tanıştım (gülüyor) Çok heyecanlıydım ve heyecanımı bastıramıyordum. İkisinin de hayranıyım ve daha hoş davranamazlardı. Danny, doğal bir şekilde organizatör gibi. Büyük bir zevkle ve cömertlikle aynı anda milyonlarca tabak çevirebilir. Michael, baştan sona kadar güvenilir ve fırtınanın içinde çok sakindi. Kendisinden istenilen her şeyi yapabilmesinden çok etkilendim ve hiç çaba göstermeden dengeleyebiliyordu.
- Böyle diyaloğu yoğun bir senaryoda prova dönemi ne kadar önemliydi?
Daha önce çalıştığım hiçbir projeye benzemiyor. Muhtemelen de hiç benzemeyecek. Çünkü hikayenin üç bölümünden önce de uzun bir prova dönemi geçirdik. Danny, bu zamanın verilmesinin Michael için çok önemli olduğunu düşündü. Prova yaptığımızda hikayenin her bölümünü ayrı ayrı hissedecekti. Sıralı çekememiş olsaydık ki muhtemelen öyle yapmak zorunda kalacaktık, kırk dakika boyunca bölüme duygusal olarak girdiği prova sürecimizden hatırlayabilecekti. Bütün enerjinin aktığı bir birikimin zirvesi algısı prova olmadan yapamayacağımız bir şeydi. Bu enerjiyle, ilerlemeyle ve hızlı diyaloglarla dolu bir çalışma. Bence çok işe yaradı.
- Bu filmin tipik bir biyografiden farkı nedir?
Aaron (Sorkin), Walter Isaacson’ın kitabını alıp üç bölümlük bir senaryoya dönüştürme işini üstlenmiş ve bence o kadar çok şeye yer verme ve sadece tipik kronolojik şekilde olmadan, dramatik bir bağlamda vermek konusunda müthiş bir iş çıkardı. Sizi bir kavganın içine atıyor ve o lansmanların bir parçası olmanın ve Steve bir krizden diğerine giderken onu tanımanın nasıl bir şey olduğunu anlıyorsunuz.
-Film boyunca teknoloji dünyasına nasıl adapte oldunuz?
Sanırım beynimin kullanmadığım bir bölümünü kullanmak zorunda kaldım. Kostüm tasarımcımızın erkek kardeşi Silikon Vadisi’nde programcı. Çekimlerde gelip bize katıldı. Senaryodaki tüm teknik jargonun üstünden geçmeme yardım etti. Böylece mesleğe yabancı biri olarak anlayabilecektim. Çok vakit ayırdı. Hala da anlamıyorum. Elektriğin iletilmesi ve bu küçük mikroskobik parçaların o kadar çok bilgi barındırabilmesi minik mucizelere benziyor. Bunları bilen kişileri takdir ediyorum. Andy’nin zihni bana göre bir mucize.
Harika bir yolculuktu
- Bu filmden önce Apple ve Steve Jobs hakkında ne düşünüyordunuz?
Sadık Apple takipçileri olan arkadaşlarım vardı. Benim de bir Apple dizüstüm vardı. Ama o noktada hala PC’nin ihtiyaçlarım için daha uygun olduğuna ikna edilebilirim. Steve Jobs hakkında hiç bilgim yoktu ama Walter Isaacson’ın kitabını okumuştum. O kadar çok insanın ilgili olmasından etkilemiştim. Son derece okunabilir ve çok iyi bir hikaye olduğunu düşünmüştüm. Şirkete ve dünyaya sunmaya çalıştıkları şeye, saygım büyük.
- Walter Isaacson’ın Steve Jobs hakkındaki biyografisini okuduktan sonra, canlandırmayı seçtiğiniz karakter Andy Hetzfeld mi olurdu?
Ne ilginç bir soru. Herhangi birini canlandırabilmekten hoşlanacağımı düşünüyorum. Joanna Hoffman’ı, Steve Wozniak’ı veya Steve’i oynamaktan keyif alırdım ama Andy Hertzfeld’i oynarken çok eğlendim. Benim için harika bir yolculuktu. Kendi sahip olduklarınızın ötesinde yeteneklere sahip olan insanlarla bir araya geliyor ve onları tanıyorsunuz. Dünyayı başkasının gözünden görmek de olağanüstü bir şey. Bazı durumlarda daha iyi biri olmak istemenize neden olabilir. Andy’nin dürüstlüğü de böyle hissettiriyor.
- Herhangi bir tepki aldınız mı?
Steve Wozniak’la (Apple’ın ortak kurucusu, Seth Rogen canlandırıyor) ve Janet Wozniak’la Telluride Film Fesitvali’nde konuştum. Heyecanlıydılar ve çok beğenmişler, çok etkilenmişler. Keyif almalarından memnun oldum.
3 tarihi an
Danny Boyle’un ‘Steve Jobs’ filmi, Oscar ödüllü yazar Aaron Sorkin’in çarpıcı senaryosuyla Jobs’un üç teknolojik yeniliğini dünyaya tanıtacağı lansmanların sahne arkasında geçiyor. 1984’te devrimci Macintosh’un tanıtımıyla başlıyor. 1988’deki NEXT Cube’ün lansmanına geçiyor ve 1998’deki iMac sunumuyla bitiyor. Jobs her seferinde Apple’ın ortak kurucusu Steve Wozniak (Seth Rogen), pazarlama yöneticisi Joanna Hoffman (Kate Winslet) ve Andy Hertzfeld gibi hayatındaki en önemli insanlarla etkileşime giriyor.
Onlar olmadan yaşayamazdık
Hayatlarımızdaki etkileri çok büyük. Ürkütücü ve hantal olduğu düşünülen makineleri kullanıcı dostu cihazlara dönüştürüyorlardı. Şimdi genel olarak onlar olmadan yaşayamadığımız hazır, kullanımı kolay ve gündelik eşyalara dönüştürmenin yaratıcı sürecinde ön plandaydılar. Dışarı çıkınca on kişiyi ellerinde cihazlarla görürsün. Herkes bağlanmış görünüyor. O sayfayı çeviren ve bunların bize nasıl yardım edebileceği konusundaki ihtimallere gözümüzü açanlar onlar oldu.