Ana haberde reyting nasıl belirlenir?
Mehmet Ali Birand, Ali Kırca ve Fatih Altaylı'dan özel açıklamalar... İşte ünlü anchormanlerin sırları
Medya hareketli günler yaşıyor. Geri dönenler, sektöre yeni giren patronlar derken, hummalı bir ekip kurma yarışı aldı başını gidiyor.
Özellikle ana haber bültenlerinde iyice ön plana çıkan rekabet, reyting savaşını kanalların ötesinde kendi alanlarında marka haline gelmiş anchormanlerin arasında yaşanmasını beraberinde getiriyor.
Sabah ve ATV’nin eski sahibi Turgay Ciner’in Habertürk ve Kanal 1’i alarak medyaya geri dönmesini yanı sıra, ATV ve Sabah’ın Çalık Grubuna satılması medyadaki taşları yerinden oynattı.
Zira uzun zamandır Sabah-ATV’nin yeni sahibinin kim olacağı, Ciner’in medyaya geri dönüş planı konuşuluyordu. Medyanın yeni patronların belli olmasının ardından transferler hız kazandı.
Ali Kırca’nın ATV’den ekibiyle Show TV’ye geçmesi, ATV’de yaprak dökümünü başlatırken, Defne Samyeli ile Show TV’nin yollarını ayırmasını da beraberinde getirdi.
Ciner tarafından satın alındıktan sonra yeniden yapılanmaya başlayan Kanal 1 ise, ana haber bültenini Fatih Altaylı’ya emanet etti.
Kanal D ise yoluna Mehmet Ali Birand ile devam ediyor.
Ali Kırca, Fatih Altaylı ve Mehmet Ali Birand… Her akşam saatler 19.00’ı gösterdiğinde kanalların reyting rekabeti kadar bu üç önemli isim arasındaki rekabeti izliyoruz bir anlamda.
Köşe yazarlarından, TV yorumcularına kadar pek çok kişi, ana haber bültenleri arasındaki rekabeti ve anchormanlerin performansını kendi bakış açılarıyla değerlendirdi.
Biz ise, anchormanlerin bizzat kendisine medyadaki bu yeni dönemi, bu kıyasıya rekabetin içinde kendilerini ve hazırlayıp sundukları haber bültenini nasıl konumlandırdıklarını sorduk. Bakın neler söylediler…
O’nu 20 yıl boyunca 32. Gün’de izledik, kitaplarını, yazılarını okuduk, belgesellerini gördük, beş yıl boyunca CNN Türk’te ‘günün Manşeti’ni’ ondan öğrendik.
2005 yılından beri de Birand izleyicilerine Kanal D Ana Haber Bülteni aracılığıyla her akşam 19.00’da buluşabilmek için “Lütfen kimselere söz vermeyin” diyor.
Bu akşam beni konuk eder misiniz?
Mehmet Ali Birand, Kanal D Ana Haber Bülteni’ni ilk sunacağı 9 Eylül 2005 tarihinde Posta Gazetesi’nde okuyucularına bu soruyu sormuştu: “Bu akşam beni konuk eder misiniz?”.
Aynı yazıda Birand, anchormanliğe başlayacağı bu yeni dönemi hayatının en önemli dönemlerinden biri olarak tanımlayıp, okuyucularına “Yeni ve daha zorlu bir deneyime giriyorum. Kanal D ana haberi yönetmek ve sunmak çok zor bir iş. Ancak bana heyecan veriyor.
Size, biraz dahi olsa farklı bir ana haber hazırlamayı hedefliyorum. Beni evinize kabul ederseniz çok memnun olacağım” diye sesleniyordu. Randevu saati 19.00, yer ise Kanal D ekranıydı.
O günden bugüne Mehmet Ali Birand’ın anchormanliği kimi çevrelerce eleştirilse de, reyting tablolarının ortaya koyduğu bir gerçek var ki, Kanal D Ana Haber Bülteni zirve yarışından hiç kopmuyor, çoğu zaman başı çekiyor.
Kanal D Haber Grup Başkanı Mehmet Ali Birand, bugün ana haber bültenlerinin ön plana çıkmasının başlıca sebebini, Kanal D haberde 2006 yılından beri uyguladıkları yeni format olarak gösteriyor.
İlk dönemlerde kendisine yöneltilen ‘hüsrana uğrayacak, bunu yapamaz’ şeklindeki eleştirileri hatırlatan Mehmet Ali Birand, “Eski sulu magazinle dolu ana haber formatını bir yana bıraktık ve bütün riskleri alıp ciddi haber, ayrıntılı haber, yorumlu haber formatını ön plana çıkardık.
Ayşenur Arslan ile birlikte bunun tutacağından emindik ve sonunda bizim dediğimiz oldu” diyor.
Show haber değişmek zorunda kaldı
Show TV gibi magazin haberin kalesi sayılan bir bülten bizim bu yeni yaklaşımımız karşısında, geleceğin ciddi habere kaydığını anlamış olacak ki Ali Kırca ile anlaştı” diyen Birand, Türk televizyon ana haber bültenleri içinde bir devrim yarattıklarını ve bu sayede tevazuya gerek duymadan rahatlıkla “Şimdi de bu yarışta yine bayrağı elimizde götürüyoruz yani lider biziz” diyebildiğini ifade ediyor.
Kanal D Ana Haber’in yayın politikası haber, yorum ve basit anlatıma dayalı. Bir diğer önemli unsur ise “tarafsızlık” olarak karşımıza çıkıyor.
Mehmet Ali Birand’ın bunlara ilavesi ise haberi günlük gazetelerden değil, kendilerinin üreterek seyirciye vermeyi tercih etmeleri oluyor.
Haber bültenlerinin artık anchormanleri anılmaya başladığı şu günlerde Birand, “Anchormanlerin kişisel markaları önemlidir. Ancak ne olursa olsun ondan da önemlisi kanalın markasıdır. Hiçbir zaman anchorman kanalın markasının üstüne çıkmamalıdır” diyor.
Değerler noktasında Show TV ile buluştuk
Televizyon haberciliğinde 34 yılı geride bırakan Ali Kırca ile hayatı artık Show TV ekranlarında paylaşıyoruz. Anchorman olarak ilk ekrana çıktığında takvimler 31 Ocak 1994’ü gösteriyordu.
Aradan geçen 14 yıl içinde Star TV ve NTV’de çalıştığı dönemler olsa da, ATV ile özdeşleştiği bir gerçek. Ancak medyanın yeni dönemiyle birlikte Ali Kırca, 1 Ocak 2008 tarihinden beri Show TV ekranlarında.
Show TV Haber Dairesi Başkanı Ali Kırca “Show TV’nin ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasına hizmet eden, hem kaliteli hem de eğlenceli bir yayın çizgisi var. Kendi dalında oluşturduğu Etik Kurulu, belirlediği Yayın İlkeleriyle yayıncılık hayatında pek çok ilke imza atıyor, yeniliklere öncülük ediyor.
Kaliteli yayıncılık anlayışımız ve Show TV değerleri noktasında buluştuğumuza inanıyorum” diyor. “Hayat bir "Show" nasıl olsa.. Paylaşmadıkça ne anlamı var?” diye soran Kırca’ya göre aslolan bu kubbede hoş bir sada bırakabilmek.
Türkiye’de anchormanlik kavramını dillere ilk yerleştiren kişi olan Ali Kırca, mesleğin ne sorusuna hala muhabir diye cevap verdiğini anlatıyor. Zira, ne haber dairesi başkanlığı, ne genel yayın yönetmenliği, ne de editörlük…
Hepsi geçici birer konum. Kalıcı olan ise muhabirlik. “TRT'de, hem de ATV'de Haber Dairesi Başkanlığını yürüttüğüm yıllarda, muhabirlik görevine devam ettim..
Ekranda, yurt içinde ve yurt dışında, muhabir olarak pek çok haber izledim” diyen Ali Kırca, Show TV’de gerektiğinde mikrofon elde sahada yer almanın hem görevi, hem de arzusu olduğunu söylüyor.
Türkiye'de mesleğini başladığı gibi sürdüren yani 34 yıldır yalnızca televizyon muhabiri olan tek kişi olduğunu belirten Ali Kırca, anchormanlik modelini Türkiye’ye taşımadan önce ABD’de uzun yıllar üzerinde çalıştığını anlatıyor.
“Orada kaldığım yıllar içinde, hem ekrandan gözleyerek, hem de, ABC, CBS, NBC gibi büyük kanalların mutfaklarına giderek incelemelerde bulundum.
Anchormanlerin yazılmış mesleki deneyimlerini okudum.. Bazılarıyla yüz yüze görüştüm.. Ekranı bırakmış ama "idol"üm olan Walter Cronkite gibi efsane anchormanlerin anı kitaplarının satır aralarında dolaştım” diyen Ali Kırca tüm bunlar sonucunda vardığı sonucu şu sözlerle açıklamaya devam ediyor:
“İnandırıcı ve güvenilir olması için, televizyon haberlerini, meslekte uzun yıllar devirmiş "televizyon muhabirleri"nin sunması gerekiyordu.
İzleyip anlattıkları binlerce haberin yarattığı güven "hale"si çevreliyordu parlak isimlerinin çevresini..Evet, ABD'de, efsane anchormanlerin hemen hepsi "televizyon muhabiri" kökenliydi..
Muhabir kökenliydi.. Genel olarak gazeteci de değil, televizyon muhabiri.. Ve hemen hepsi, televizyon muhabirliğinde yirmi yılı, kendi ömür cetvellerinde ise kırklı yaşları devirdikten sonra ancak "anchormen" koltuğuna oturabiliyorlardı..
İkincisi, haber hazırlama sürecinin, ya başında, ama hiç değilse içinde oluyorlardı.. Belli bir sorumluluk taşıyarak.”
Sözcüklerin özgür kanalı
Anchormanliğe ilk başladığında bu maceranın nasıl süreceği konusunda Kırca’nın en ufak bir fikri bile yokmuş. Şimdi geldiği noktayı, “İnsanın inanası gelmiyor ama, 14 yıl göz açıp kapayana kadar geçip gitmiş..14 yıl her akşam, her akşam ekranda..” sözleriyle aktarıyor.
14 yıl Ali Kırca için ne kolay geçti, ne de çilesiz geçti. “Ama geçmiş işte, geçiyor sonuçta” diyor Ali Kırca Sezen Aksu’nun ‘Hem çok zor, hem de çok kısa bir macera ömür..Ömür, imtihanla geçiyor" mısralarına gönderme yaparak.
Bu 14 yılın içinde bir de Siyaset Meydanı var tabi. 5 yüz program, 3 bin saat, 30 bin konuk. Yani bir stadyum dolusu konuk, sabahın ilk ışıklarına kadar süren tartışmalar.
“Kaç "yasak sözcük" ilk kez Siyaset Meydanı'nda "telaffuz" edildi bilmiyorum” diyor Ali Kırca, “”Kaç "yasak elma"yı birlikte tattık uzun gecelerde.. Kaç “yasaklı” orada sahne aldı.. Kaç “kavgalı”, diz dize hasbıhal etti sabahın ilk ışıklarına dek..” diye devam ediyor.
Sözcüklerin yeni ve özgür kanalı olarak tanımladığı Show TV ekranlarında da devam edeceğini Kırca şöyle anlatıyor: “ Canlı yayın saatlerinin "olası" risklerin üzerinden aşarak geçen tik-takları..
Yetmezmiş gibi bir de, tam 14 yıl bıkmadan usanmadan terennüm edilen o haklı yakınmalar:"Bize artık sıra gelmeyecek sandık, sabahın bu saatinde artık kim kaldıysa.."
Oysa herkese sıra geldi son tahlilde, birileri hep vardı sabahın ilk saatinde.. Uzundu yol, velhasıl.... Uzun ve yorucu.. Değer miydi?
Sizce değmez miydi? Kim bilir? Ama biliyoruz ki, daha çok gece var, içinde sabahın ışıklarının aranacağı.. Biz aramaya devam edeceğiz, burada, sözcüklerin yeni ve özgür "kanal"ında...
Kötü haberciliğin kaderini değiştirecek
Kanal D ana Haber Bülteni’ni Mehmet Ali Birand’a devreden Fatih Altaylı artık Kanal 1 ana haber bülteninin kaptanı. Fatih Altaylı’yı Kanal 1 ekranında seyreden Hıncal Uluç’un yorumu, “Mehmet Ali Birand’dan sonra bu ülkede haber sunuculuğuna yani anchormanliğe cesaret eden ikinci adam Fatih Altaylı.
O ve Mehmet Ali Birand, bu ülkede kötü haberciliğin kaderini değiştirecek” diye yazmıştı Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde.
Fatih Altaylı, Kanal 1 haber merkezi olarak yapmak istediklerinin “haber patlatma” olduğunu söylüyor. Haber bültenleri arasındaki yarışı habercilik yarışından ziyade haber işleme yarışı olarak gösteren Altaylı, “Televizyonların haber bültenleri birbirleri ile haber atlatma yarışı içinde, yeni haber bulma yarışı içinde değiller.
Gün boyu yayınlanmış, hatta gazetelerde çıkmış haberleri alıp televizyon diliyle yeniden işliyorlar” diyor. Röportajı gerçekleştirirken Kanal 1’deki 16. gününde olan Altaylı, bu kadar kısa bir süre içinde en fazla özel haber üreten ve gündeme yeni haber taşıyan bülteni olduklarına dikkat çekiyor.
Kanal 1 tarafından “patlatılan” ardından gazete hatta diğer televizyon bültenlerine de konu olan haberler arasında üst düzey bürokratların hacca gitmek için yaptığı sahtekarlık, Cemil İpekçi’nin günlerce gündem olan eşcinsel muhafazakarlık açıklaması, türbanlı öğretmenleri şikayet ettiği için sürgüne gönderilen öğretmen, Salih Memecan’ın kamu kurumlarıyla parasal ilişkileri, eski milletvekili Sabri Varan’ın eşinin ve kızının konuşmaları yer alıyor.
Anchormanliği bayılarak yapmıyorum
Rayting konusunda şu an için çok iddialı olmadıklarını söylese de, yeni bir televizyon habercilik anlayışı yaratmak istediğini vurguluyor. Elbetteki bu biraz zaman alacak.
Ama Fatih Altaylı, Mehmet Ali Birand’ın başlarda yaptığı patinajı hatırlatarak, “Ben Kanal D Ana Haber’i Birand’a devrettiğimde az farkla ikinciyken dördüncülüğe kadar düştü. İlk 10’ dan düşmeyen haber bülteni 49-50. oldu.
Toparlanıp başarılı olması bir yıldan fazla sürdü ki, Kanal D gibi oturmuş bir kanalda olmasına rağmen.
Biz ise yeni bir kanalda, giderek yükselen ama hala ortalama izlenme payı beş civarında olan bir yerdeyiz. Kanal 1 ile beraber yukarı tırmanacağız diye düşünüyorum” diyor.
Bu noktada Altaylı bir itiraf da bulunuyor ve “Doğrusunu isterseniz ben bu anchormanlik işini çok da bayılarak yapmıyorum. Ben gazeteciyim. Gazeteci kalmak istiyorum” diyor.
Sert habercilik yapacağız
“Biz gazeteciyiz. Habercilik önce olacak” diyen Altaylı, tarafsız bir çizgileri olacağını ve diğerlerine oranla daha sert bir habercilik yapacaklarını söylüyor. Bunun işaretlerini şimdiden verdiklerini belirten Altaylı amaçlarının kendilerini izleyenin başkalarından duymadığı yeni bir şeyi duymasını, öğrenmesini sağlamak olarak açıklıyor.
“Alay ederim, kızarım, espri yaparım, sinirlenirim…Bunlar benim üslübum” diyor Altaylı. 14 yıldır ekranda olmasına karşın ana haberin başka bir şey olduğunu söyleyerek, “Doğrusu kimliğimi henüz tam olarak habere ve haber sunumuna yansıtabilmiş değilim ama zamanla olur.
Yine de bir kimlik, bir kişilik katmışımdır herhalde. Bir de şu var. Kanal 1 henüz 3 büyük kanal arasında yer almıyor ama ana haber bülteni söz konusu olunca Birand, Kırca ve ben birlikte anılıyoruz” diyor.
Birand’ın arkasında reklam kuşağı var
İzleyici kanalı mı seyrediyor, yoksa anchormani mi? Fatih Altaylı’ya göre yüzde 80 kanalı, yüzde 20 anchorman. Ama AB grubunda işler biraz değişiyor. Onlar daha çok anchormani daha çok izliyor. Diğer SES gruplarında kanal önemli.
Dolayısıyla anchorman transferleri izleyici için çok büyük önem taşımıyor. Altaylı, “Kanal D çok yükseldiği için Kanal D haber çok önde. Birand’ın arkasından yayınlanan reklam kuşağı bazen Birand’dan çok izleniyor.
Çünkü kanal müşteri çekiyor. Birand’dan sonra Yaprak Dökümü varsa, reklamın ve sporun izleyicisi haberi geçiyor” diyor.
ATV markasını herkes biliyor
Ali Kırca’nın Show’a geçmesinin ardından ATV’nin ekran yüzü ise Şebnem Sunal Küçük oldu. ATV Haber markasının herkes tarafından bilinen bir marka olduğunu belirten ATV Genel Müdür Yardımcısı Nalan Yetimoğlu, “Markayız ve öyle olmaya da devam edeceğiz.
İzleyicimizin güvendiği, izlemeyi tercih ettiği haber bültenlerine kaliteden taviz vermeden devam edeceğiz” diyerek yarıştan kopmayacaklarının sinyallerini veriyor.
Mehmet Ali Birand- Kanal D Haber Grup Başkanı :
“Devrim yarattık, lider biziz”
“Bugün ana haber bültenlerinin ön plana çıkmasının başlıca nedeni Kanal D Ana Haber’de, 2006 başından bu yana uyguladığımız yeni formattır.
Eski sulu magazinle dolu ana haber formatını bir yana bıraktık ve bütün riskleri alıp ciddi haber, ayrıntılı haber, yorumlu haber formatını ön plana çıkardık.
Hatırlayacaksınız ilk başlarda ‘Birand hüsrana uğrayacak, bunu yapamaz’ dendi. Ayşenur Arslan ile birlikte bunun tutacağından emindik ve sonunda bizim dediğimiz oldu.
Show TV gibi magazin haberin kalesi sayılan bir bülten bizim bu yeni yaklaşımımız karşısında, geleceğin ciddi habere kaydığını anlamış olacak ki Ali Kırca ile anlaştı.
Biz Türk televizyon ana haber bültenleri içinde bir devrim yarattık. Bunu hiç tevazu duymadan rahatlıkla söyleyebilirim. Şimdi de bu yarışta yine bayrağı elimizde götürüyoruz yani lider biziz.
Ali Kırca- Show TV Haber Dairesi Başkanı :
“Birileri başarı saysın diye ekranda değilim”
“Başarılı olup olmadığımızın takdiri, başkalarına ait bir keyfiyettir.. Benim için bu çok önemli de olmadı doğrusu.. Birileri başarılı saysın diye değil,"Bugün iyi bir şeyler yaptım" diyebilmek için ekrana çıktım her gün.
Ama şunun için mutluyum.. Doğru olduğuna inandığım "anchorman"lik modelinin kabul görmesi, kişisel başarımdan daha önemliydi..
Asıl "iddia"m buydu.. Aslında bu model başarılı olmasaydı, daha sonra hemen bütün kanallarda, klasik anlamda haber sunuculuğuyla hiç ilgisi olmayan meslekdaşlarımızın ekrana çıkması da mümkün olamazdı.”
Fatih Altaylı – Gazeteci :
“Riskli bir isim sayılırım”
“Fatih Altaylı dediğiniz gibi bir markaysa zaten onun belirli özellikleri var. Bunu kanala uydurmaya çalışırsam sırıtır. Sahte olur. Ne bileyim ben Galatasaraylıyım. Kanal 1’de Fenerbahçe sempatizanı gibi davranamam.
Turgay Ciner, bu görevi üstlenmemi isterken zaten benim markamla, Kanal 1 markasının nasıl örtüşeceğini hesaplamıştır. Tabii ben riskli bir isim sayılırım.
Sevenim var, sevmeyenim var. Ali Kırca gibi nötr bir kimlik değilim. Ama çok önemli olduğunu zannetmiyorum. Hatta nötr olmamak bir avantaj dahi sağlayabilir.
Ali Kırca Show TV için hem iyi hem de riskli bir seçim. Çünkü Show Haber Reha Muhtar’dan bu yana farklı bir izleyiciye hitap ediyordu.
Ali Kırca keskin bir dönüş oldu. Fakat şimdi izleyip içeriğe bakınca görüyorum ki, keskin dönüş sadece sunan ismin ağırlığında. Haberlerin içeriğinde çok da büyük farklılık olmamış.”