Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü’nde yapılan çekimde ekranların en çok izlenen dizilerinden biri olan Medcezir’den Çağatay Ulusoy, Serenay Sarıkaya, Hazar Ergüçlü, Metin Akdülger, Taner Ölmez, Barış Falay, Şebnem Dönmez ve Defne Kayalar Vogue setinde, tekrar okula dönmek için yerlerini aldı.
Bir yerden kahve bulup yere oturuyorum. Notlarıma bakarken oturduğum mermer döşeme sert topuk sesleriyle titremeye başlıyor ve kapıdan tek başına Şebnem Dönmez giriyor.
Hemen ardından da kocaman saçları ve en az o kadar kocaman gülümsemesiyle genç bir kız geliyor. O kız Hazar Ergüçlü. Makyaj odasındaki yüksek volümlü müzikle dans ederken sohbet etmeye başlıyoruz. Kıbrıs Lefkoşa doğumlu. Şu anda Haliç Üniversitesi’nde tiyatro okuyor. Kıpır kıpır, enerjisi insana çok iyi gelen bir kız Hazar. Kıvırcıklar birbirini çok iyi anlar, o da asla zaptedilemeyen saçlara sahip. Lisede kötü bir öğrenciyken, sahneye yönelince her şeyin değiştiğini anlatıyor: “Bir sürü yeni tarafımla tanışıp daha rahat ve özgür olunca, sahneyi benimsedim. Mesela kendimi çok hareketli ve enerjik, sosyal ilişki kurmakta zorlanmayan biri sanırdım. Aslında çok çekingenmişim. Bugün bile hâlâ kamera yakın planımı alırken boynum titrer.” Saçlarını sakinleştirmek için kuaförün emin ellerine teslim olduğunda ben de üst kata çıkıyorum. Çünkü az önce Metin ve Taner birlikte geldiler, onları bulmam lazım. Metin’i terasta görmek seçmek hiç de zor olmuyor. Güneşin altında saçları, sapsarı parlayan çok yakışıklı bir erkek.
Şebnem kamera karşısında çok rahat
Bu arada çekimler başlıyor. Önce en erken gelen Şebnem Dönmezli kareler çekiliyor. Bana genel olarak gergin bir izlenim veren Şebnem kamera karşısında bir o kadar da rahat. “Öğrenciliği özlüyor musunuz” diyorum, “Hayır, kim özler öğrenciliği? Öğrencilik kölelik bence. Çocukları 6-7 saat okulda tutmanın haksız bir şey olduğunu düşünüyorum. Benim ebeveynlik konusunda da düşüncem bu. Her gelen ruhun özgür, kendine ait bir dünyası olduğuna inanırım. Çocuklar hiç bir zamana anneye ya da babaya ait değiller” diye cevap vererek harika bir ebeveyn modeli anlatıyor. Bildiğim kadarıyla çocuğu yok. Peki ileride ebeveyn olmayı istiyor mu? “Mutlaka çocuğum olmalı gibi bir fikrim yok. Şu andan itibaren olursa benim için de sürpriz olur. Ama evlat edinmek istiyorum.” Sıra Taner Ölmez’e geliyor. Taner; The O.C’deki Seth’in bambaşka ama yine de benzer yorumuyla epey seviliyor. Taner kendi karakteri için “Sevilecek bir karakter. Tempoyu yükseltiyor. Seth ve Mert’in kumaşı anı olsa da farklı insanlar” diyor.
Çekimler son hızla devam ediyor
Çekimler son hızla devam ederken bulduğum boş bir odaya Defne’yi sokuyorum. Ayaklarını altına toplayıp masanın üstüne oturan karşımdaki bu kadın Türk televizyonunun yüz akı sayılacak pek çok projede senaristlik ve yapımcılık yapmış. Bu birbiriyle çok iyi anlaşır gibi görünen ekibin gençleriyle diğerleri arasında bir kuşak farkı da var. Bu durumun farkındalar mı diye sormak istiyorum ve bu soruyu rahatlıkla sorabileceğim tek olgun insan Defne. “Bana hiç kuşak farkımız varmış gibi gelmiyor. Bazen kendimi Hazar’a ‘Adam bizim yaşımızda derken’ buluyorum. Kaldı ki bizim Hazar’la aramızda 17-18 yaş var” deyip gülüyor.
Koridordaki gizli bölmelerin birinde Çağatay’ı otururken görüp usulca yanına yaklaşıyorum. Karşı karşıya oturduğumuzda gözleri o kadar hüzünlü bakıyor ki... Sanki büyük bir adamın gözlerini alıp bu 24 yaşındaki gence takmışlar gibi. Ürkek, çekingen ve çok temkinli. Neredeyse her soruya kaçamak cevap veriyor, her birini en az beş dakika düşünüyor. Çekim yaptığımız üniversitenin öğrencileri Medcezir ekibinin orada olduğunu öğrenince kapılara dayanmaya başlıyorlar. Barış Falay’ı hayranlarıyla fotoğraf çektirirken buluyorum.
Üniversiteden mezun olduğu günden bu yana, 25 yıldır hâlâ her sene büyük bir ısrarla sahneye çıkıyormuş ‘Tiyatro artık biraz demode kalmadı mı” diyorum. “Ben demode cümlesine çok üzülürüm şimdi” diyerek devam ediyor: “Son iki yıldır İzmit Şehir Tiyatrosunda Guguk Kuşu’nu oynuyorum. Kendi oyunuma üç hafta sonrasına bilet bulamıyorum.” Barış o ana kadar konuştuğum herkesten biraz daha farklı. Daha klasik bir adam. Mesela “bilginin önemine inanırım” diyor. Bunları söylerken de gözlerinizi kapatırsanız Hamlet’in oturduğunu sanabilirsiniz.
Cast’ingi iyi yapmışlar
Bu arada Ay Yapım’a da bravo. Bu dizinin cast’ingini kim yapmışsa çok iyi becermiş. Çok doğru insanları bulmuşlar. Metin mesela sanki gerçek bir Kaliforniyalı sörfçü gibi. Tek bir gram yağ olmayan vücudunu ve baklava dilimlerini herhalde amatör olarak ilgilendiği sörfe ve Amerikan futboluna borçlu.
Heyecanla, eli kolu durmadan konuşuyor. Sarışın ama zeki de. Koç Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler ve Siyaset okumuş. Tatlı
çocuk. Espriden anlıyor, komplekssiz, şakacı. Hikayeyle ilgileniyormuş. Şu ana kadar beş oyun yazmış. 26 yaşında, beş oyunu var. Ondan şu an söyleyemeyeceğim kadar büyüğüm ve iki tane yazılarımdan derlediğim dandik kitabım, bir tane de yüz yıllardır bitiremediğim romanım var. Okulu bitirdikten sonra bir ara vermek için Amerika’ya gidiyor ve Medcezir’deki rolüne Amerika’daki alt kat komşusu soap opera oyuncusu Agim’le çalışarak hazırlanıyor. Ve şu anda dizinin en beğenilen yetenekleri arasında.
Şebnem Dönmez: Kim özler öğrenciliği? Öğrencilik kölelik bence. Çocukları 6-7 saat okulda tutmanın haksız bir şey olduğunu düşünüyorum.
Barış Falay: Son iki yıldır İzmit Şehir Tiyatrosunda Guguk Kuşu’nu oynuyorum. Kendi oyunuma üç hafta sonrasına bilet bulamıyorum.