Türkiye istemeyince Katar aldı
Resmi belgelerde Türk Koleksiyonu olarak adlandırılan İsveçli von Celsing ailesine ait 1700’lü yılların İstanbul’unu canlandıran 102 yağlı ve suluboya tablo Katar’a satıldı.
Von Celsing ailesi bu eşsiz koleksiyonun Türkiye ya da İsveç devleti tarafından satın alınmasını arzu ediyordu, ancak her iki ülke de kültür mirasına sahip çıkmayınca eserleri Katar Emiri Tamim bin Hamad El Thani satın aldı.
Gazetelere yansıyan haberlere göre aracı firma Sotheby tarafından gerçekleştirilen satış için taraflar 300 milyon krona anlaştı. Ulusal kültür varlığı olarak kabul edildiğinden koleksiyonun satışı için aile hükümetten izin almış, İsveç yetkili kurumu da koleksiyona 85 milyon kron değer biçmişti. Sotheby’nin gizlilik içinde yürüttüğü pazarlama sürecinde koleksiyona başka talep olup olmadığı bilinmiyor. Gazete haberlerine göre koleksiyonun Katar’a satışında dünya sanat piyasasında tanınan bir isim olan Katar Emiri’nin kızkardeşi Sheikha Mayassa belirleyici oldu. Haberlerde eserlerin başkent Doha’da özel bir müzede sergileneceği bildirildi.
Dönemin İstanbul’una tanıklık eden eserlerden oluşan koleksiyonda, sultanların portrelerinden oluşan bir tablo ile Topkapı Sarayı, Haliç ve Boğaziçi’ni yansıtan panoramaların yanı sıra çok sayıda esnaf, zanaatkar ve devlet ricalinin resimleri bulunuyor. Koleksiyonda ayrıca Sultanı III Ahmet’in, 1709-1714 yılları arasında Ruslar’dan kaçarak Bender’de Osmanlı’ya sığınmış olan İsveç Kralı Demirbaş Şarl’a verdiği borcu tahsil etmek üzere Stockholm’e giden heyetin başkanı Közbekçi Mustafa Ağa ile Mehmet Efendi ve diğer heyet üyelerinin resimleri de yer alıyor.
BABA CELSİNG TÜRKİYE'YE GİTMESİNİ İSTİYORDU
Türk Koleksiyonu von Celsing ailesine ait Stockholm’e 120 kilometre uzaklıktaki Biby çiftliğindeki malikanede muhafaza ediliyordu. Eserler 1745-1782 arasında İstanbul’da sırasıyla İsveç Büyükelçisi olarak görev yapmış Gustaf ve Ulric Celsing kardeşler tarafından toplanmış ve 1779’da İsveç’e getirilmişti. Ulric Celsing Türk Koleksiyonu olarak belirttiği eserlerin toplu olarak muhafaza edilmesini ve satılmamasını vasiyet etmiş, satılamaz varlıklardan sorumlu devlet kurumuna da kaydettirmişti. Böylelikle eşsiz koleksiyonun toplu olarak korunup satılmaması yasal olarak garanti altına alınmıştı. Ancak yasa 1974’te değişti. Yeni yasaya göre 1974’teki yasa değişikliği sırasında eserlerin sahibi olan varis öldükten sonra yeni varislere satış hakkı veriliyordu. 1974’te koleksiyonun sahibi Fredrik von Celsing idi. Kendisiyle 1996’da Biby Malikanesin’de görüştüm. Türk odasında oturup kahve içip sohbet ettik. Malikane tümüyle Türk Koleksiyonu’na tahsis edilmişti. Fredrik von Celsing ve eşi yandaki evde kalıyorlardı. Çocukları şehirde yaşadıklarından malikanenin geleceğinden endişe ediyor, koleksiyonu muhafaza etmenin zorluklarından söz ediyordu. ‘’Satacak mısınız’’ diye sordum. Yasadan söz ederek ancak çocuklarının satabileceğini söyledi. ‘’Kim alabilir bu zengin koleksiyonu’’ dedim. ‘’Bu eserler İstanbul’dan geldi. Türk tarihinin bir parçası oraya yakışır. En uygunu devletin alıp İstanbul’da sergilemesidir’’ diye yanıtladı sorumu. Fredrik von Celsing 2008’de öldü ve babalarının bana yıllar önce söylemiş olduğu gibi dört kardeş satış için düğmeye bastılar. Uzun yasal süreç geçen yıl tamamlandı. Resmi devlet kurumu koleksiyona 85 milyon kron (yaklaşık 30 milyon Türk Lirası) değer biçti.
İSVEÇ'TE PARA YOK
Satılamaz varlıklardan sorumlu devlet komisyonu 1974’te yürürlüğe giren yasa uyarınca ailenin talebi üzerine koleksiyonun satışına izin verdi ancak ulusal müze koleksiyonun kültür mirası özelliğine işaret ederek toplu olarak korunması gereken eserlerin devlet tarafından satın alınıp müzeye verilmesini talep ederek kültür bakanlığı nezdinde girişimde bulundu. Kültür bakanı ‘’85 milyonum yok’’ derken, hükümet aileye satış için tam serbestlik tanıyan bir karar aldı. Ulusal müze bunun üzerine idare mahkemesine başvurdu ama oradan da sonuç alamadı. Yüksek mahkeme de idare mahkemesinin kararını onayladı. Koleksiyonun yurt dışına satışını önleme umuduyla tanınmış akademisyen, diplomat ve Biby çiftliğinin bulunduğu Sörmland ili valisi, Dagens Nyheter gazetesinde yayımlanan ortak makalelerinde sponsor aradılar ama bundan da bir sonuç elde edilemedi. Değerini bilenler eserlerin satış yoluyla dış ülkelere dağılacağından endişe ettiklerinden, kendi tarih ve kültürünü yansıttığı için Türkiye’nin koleksiyona sahip çıkmasını umuyorlardı.
TÜRKİYE HAYAL KIRIKLIĞI YARATTI
Gerçekten de Türkiye Büyükelçisi Zergün Korutürk, satış için resmi girişimler başlamadan aile ile temas kurarak Biby çiftliğine gitmiş, koleksiyonu görmüş ve hemen Ankara’yı bilgilendirmişti. Dahası, kendisinin anlattığına göre, konuyu doğrudan aktardığı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan, koleksiyonun satın alınmasına olumlu yaklaşmışlardı. Türk Koleksiyonu’nun, Türkiye’ye götürülmesi için Büyükelçi Korutürk’ün üç yıl boyunca nasıl uğraş verdiğine tanık olduğumuzdan epey umutlanmıştık. Gerçekten de koleksiyonu görüp değerlendirmek için aralarında bakanlık temsilcisi de bulunan bir uzmanlar heyeti İsveç’e gelip koleksiyonu gördü. Heyetin olumlu görüş bildirdiğini duyduk ama Ankara sonraki adımı bir türlü atmadı. Dışişleri bakanlığı ile kültür bakanlığının, parayı kimin ödeyeceği konusunda bir türlü anlaşamadıkları yolundaki söylentileri Büyükelçi Zergün Korutürk doğrulamadı ama bir şeylerin ters gittiği belliydi. Büyükelçi Korutürk epey bir süre suskun kaldıktan sonra görev süresinin dolmasına bir ay kala durumu açıkladı: Ankara koleksiyonu istemiyordu. Büyükelçi Korütürk Ankara’da nasıl bir engel çıktığını açıklamadı. (Osman İkiz / NTV)