Türkiye’den bir insan koleksiyonu
Urfa’daki CSİ ekibinin bulgularını, yani ölüm nedenlerini mezar taşları üzerine resmeden Ahmet Taşçı
Bezirgan Yaylasında İskoç etekli bir Türk: Erol Şalvarlı
Urfa’da Oxford olsaydı, o şimdi başbakandı: Harran’lı Ali Kızıl
Arnold Schwazenneger’ın kol kaslarına sahip Uluabat’ın balıkçı kadınları...
Türkiye’nin ilk palyaçosu Yakup amca...
“Ben Köyümü Özledim” türküsü onun için yazılmış: Fabrikasını satan Gökçeadalı Bilge; Barba Yorgo
Manisa Tarzan’ından sonra Halfeti Robinson’u: Hasan Çiloğlu
Kaz Dağlarının Yerli Siddharta’sı: Hüseyin Meral
Ve daha niceleri…
TÜRKİYE'NİN İLGİNÇ İNSANLARI
Türkiye'nin birbirinden ilginç insanlarıyla tanışmaya hazır mısınız? Gazeteci Meltem İnan'ın, farklı bir biçimde hazırladığı gezi kitabına göz atabilirsiniz...
Renkli fotoğrafların yer aldığı ve mizahi bir dil kullanılarak yazılanİnsan Koleksiyoncusu kitabında Ardahan’dan Edirne’ye Türkiye’nin farklı coğrafyalarından manzaralar karşımıza çıkıyor. Bir yandan ülkemizin değişik yörelerini , görülecek yerlerini, tarihlerini ve efsanelerini anlatırken, diğer yandan da gezdiği yerlerdeki renkli, yöreye özgü, çokça güldüren, bazen de gözlerimizi dolduran insanlarla tanışmamızı sağlıyor.
İnan kitabının klasik gezi kitaplarından farklı olduğunu şu sözlerle anlatıyor:
“Çok sevgili dostum rahmetli Namık Kemal Atalay hep ‘Türkiye Gezi Kitabı yazsana’ diyordu. Türkiye’yi boydan boya gezeli tam 3 yıl olmuştu ama ben bilgisayarın başına oturup bir turlu tuşlara basamamıştım. Bugüne kadar yapılmamış bir bakış açısıyla yaklaşmak istiyordum. Bugün internete girdiğinizde gideceğiniz yer ve oraların tarihi ile ilgili yüzlerce yazı bulabilirsiniz. Alışıldık gezi kitaplarından farklı bir çıkış noktası olmasıydı amacım ama parmağımı o noktaya bir türlü basamıyordum. Sonra bir gün daha önce yaptığım belgesel ve gezi programlarını arşivlerken, dünyanın farklı ülkelerinde hazırladığım programlarda yarım saatlik bölümün ağırlıklı olarak gezilen yerlerden oluştuğunu, Türkiye’de yaptığım programlarda ise ağırlıklı olarak röportajlardan oluştuğunu fark ettim. Türk insanı o kadar renkliydi ki, gittiğiniz yeri onlar olmadan anlatmanız programın kuru ve tatsız olmasına neden olurdu. O an kafamda şimşek çaktı: ‘Türkiye, Türk insanı olmadan anlatılamaz’ dedim çünkü toprağa ruhunu veren insandır. Ve yazmaya başladım.”