‘Sevgililer Günü’nde ne izlesek?’ diyenlere aşkı anlatan en güzel romantik filmler!
Sevgililer Günü akşamını renklendirecek çok sayıda romantik film var. Bu özel günü evde geçirmeyi planlayanlar için en güzel aşk filmlerini araştırdık. Roman uyarlamalarından, klasik ve sanatsal filmlere kadar, zevkinize göre seçim yapabileceğiniz en güzel romantik filmleri derledik! İşte ‘Sevgililer Günü’nde ne izlesek?’ diyenlere aşkı anlatan en güzel romantik filmler!
‘Sevgililer Günü’nde ne yapsak?’ diye düşünüyor hala aklınıza daha iyi bir fikir gelmiyorsa, bu özel günü sevgilinizle başbaşa film izleyerek geçirebilirsiniz. Baş başa geçirilecek muhteşem bir gecede sevgilinizle izleyebileceğiniz en güzel romantik filmleri derledik! İşte 14 Şubat Sevgililer Günü için film önerileri!
The Big Sick
Taze bir çift ilişkileri derinleştikçe aralarındaki kültürel farklılıklar yüzünden karşı karşıya gelmeye başlıyor.
Yönetmen koltuğunda Michael Showalter'ın oturduğu filmin başrollerini ise Matty Cardarople, Holly Hunter, Zoe Kazan üstleniyor.
Breakfast at Tiffany’s
New York Sosyetesinin renkli simalarından Holly, yan dairesine taşınan genç bir adama ilgi duymaya başlar. Holly aslında canı istediği ehr erkeği kendisine aşık edebilen bir kadındır. Gönlünce geçirdiği gecelerin sabahında mücevher dükkanı Tiffany vitrini önünde kahvaltısını yapar. Bu hep böyle yaşanır. Yalnız bir sabah işte bu genç adam Paul Varjak ortaya çıkar ve bu kez bir duygusallık oturuverir Holly’nin gündemine. Bu zamanla platonik bir aşka dönüşür. Film yazar Capote’nin romanından uyarlanmıştır.
Clueless
Jane Austen'in 1815 tarihli romanı Emma'dan esinlenilerek beyazperdeye aktarılan film, Beverly Hills'de yaşayan bir grup gencin dünyasını izleyiciyle buluşturuyor. Cher Horowitz okuduğu lisenin en popüler kızıdır ve çevresindeki hemen herkes ona hayranlık duymakta ve giyim stilini anbean takip etmektedir. Cher'in en büyük zevki çekingen ve içine kapanık görünen öğrencileri tespit edip onların görünümünü değiştirmektir. Böylece yardım ettiği herkes bambaşka birine dönüşür ve hayatı tamamen değişir. Cher'in son 'projesi' Tai isimli asosyal sınıf arkadaşıdır. Ne var ki bu süreç hepsinin hayatlarında yeni bir sayfa açacaktır...
Forgetting Sarah Marshall
Mütevazı bir müzisyen olan Peter, Televizyon yıldızı sevgilisi Sarah’tan ayrılmış olmanın bunaltısından kurtulmak için Hawaii’de bir kaçamak yapmaya karar verir. Gittiği bu tatil beldesinde, Sarah’ı da orada yeni sevgilisiyle görünce kendini kaybedip kıskançlık krizlerine giren Peter, daha sonra resepsiyonist kızla yakınlaşarak "çivi çiviyi söker" taktiği güder. Yapımcı Apatow'un kısmen romantik komedi, kısmen felaket filmi olarak nitelediği Forgetting Sarah Marshall'ın senaryosunu aynı zamanda başrolde de oynayan Jason Segel kaleme aldı.
Ghost
Molly ve Sam, aşk yaşayan, New Yorklu bir çifttir. Sam cüzdanını taşıyan bir serseri tarafından bıçaklanarak öldürülür. Ruhu bedeni terkettiğinde ölümden sonraki yaşamı yavaş yavaş keşfetme fırsatı bulur. Ölülerin ruhlarının canlılarla aynı ortamda varolduğu ama yaşayanların ruhları göremediği bir ortamdır bu.
Yardımsever bir hayalet Sam’in bu yeni durumu kabullenip alışmasına yardım eder. Genç adam artık bazı nesneleri hareket ettirebilmektedir. Ancak eski iş arkadaşı Carl’ın kirli çamaşırları ve Molly ile ilgili kötü planları gün ışığına çıktığında, canlılarla iletişim kurmanın tek yolunun bir medyum aracılığıyla mümkün olduğunu anlar. Sam’in karşısına medyumların belki de en eksantrik olanı çıkacaktır.
I Want You Back
30'lu yaşlardaki Emma ve Peter, evlilik, çocuklar ve banliyölerdeki evler gibi hayatın büyük anlarının eşiğinde olduklarını düşünür. Ancak tam da bu sırada sevgilileri tarafından terk edilirler. Büyük bir hayal kırıklığı yaşayan Emma ve Peter, çok geçmeden onları terk eden sevgililerinin yeni ilişkilere başladığını öğrenince iyice dehşete kapılır. Emma ve Peter eski sevgililerinin yeni ilişkilerini sabote etmek ve onları sonsuza dek geri kazanmak için beklenmedik sonuçları olan bir plan yapar.
Mothering Sunday
Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiltere'de yaşayan Jane Fairchild, Aristokrat aile Niven'in hizmetçisidir. Sürekli çalışan Jane, anneler günü nedeniyle bir günlük izne sahip olur. O, bu izin gününde başka bir kadınla evlencek olan sevdiği adamla gizlice buluşmaya çalışır.
My Big Fat Greek Wedding
30'lu yaşlarına gelen Toula, ailesi tarafından işletilmekte olan bir Yunan restoranında çalışmaktadır. Toula'nın bu yaşa gelip halen daha evlenmemiş olması ailesi için büyük bir sorundur. Kızlarının bu durumundan dolayı bir hayli endişeli olan aile, bu duruma bir çözüm bulmaya çalışmaktadır. Öte yandan hayatından oldukça sıkılmış olan Toula ise yeni bir şeyler yapabilmeyi umut etmektedir. Bu nedenle yıllardır yürüttüğü işini bırakan Toula, halasının turizm acentasında çalışmaya başlar. Ve mucize eseri büyük bir değişiklikle karşılaşır. Ian isimli çekici bir adama aşık olan Toula, bu halinden son derece memnun olsa da önlerinde ciddi bir engel vardır.
The Notebook
Yaşlılar için yapılmış bir bakımevinde yaşayan ve çevresindekiler tarafından 'Duke' diye çağırılan ihtiyar adam sararmış defterinde yazılı olan bir aşk hikayesini okumaya başlar. Hikaye 1940 yılında başlar. Güney Carolina'da yer alan Seabrook Adası'na Allie Hamilton isimli 17 yaşında bir genç kız gelir. Ailesiyle birlikte tatile gelen Allie, burada yaşayan Noah isimli bir gençle yakınlaşmaya başlar. Aralarındaki sınıfsal ve ekonomik farklılıklara rağmen birbirlerine duydukları hissi engellemez, doyasıya yaşamaya başlarlar. Ancak onları bekleyen ayrılık 2. Dünya Savaşı'nın kızışmasıyla birlikte gelmek üzeredir.
Ryan Gosling ve Rachel McAdams gibi son dönemin yetenekli oyuncularını başrolünde izlediğimiz film savaş ve dramı bir araya getiren filmlerden.
Notting Hill
William Thacker, Batı Londra'nın değişik bir yöresi olan Notting Hill'de yaşamaktadır. Eşinden boşanmış olan William, evini biraz tuhaf olan Spike adlı biri ile paylaşmaktadır ve Notting Hill'in tam merkezindeki Pazar caddesinde Portobello Road'da bir kitabevinin sahibidir. Bir gün dünyaca ünlü film yıldızı Anna Scott'un dükkanına gelmesi ile William'ın yaşamının akışı değişir. Birbirini takip eden komik olaylar sonunda Anna ile William çıkmaya başlarlar.
Pretty Woman
Son derece varlıklı bir işadamı olan Edward gösterişli olmasına rağmen sahte şeylerle örülü hayatından oldukça sıkılmıştır. Kendisini sokaklara attığı bir sırada Vivian isimli oldukça çekici bir sosyetik hayat kadınına rastlar ve o geceyi birlikte geçirirler. Bu sırada ilginç bir karar alırlar. Bir hafta boyunca birlikte olup sevgili gibi yaşayacaklar, bir haftanın ardından da yollarını ayıracaklardır. Bu süreç boyunca ikisinin hayatlarında da büyük duygu değişimleri olur.
Başrolleri Julia Roberts ve Richard Gere tarafından canlandırılan film dönemin en önemli romantik komedilerinden biriydi.
Pride & Prejudice (Aşk ve Gurur)
Film, Jane Austen’in beş kız kardeş, Jane, Elizabeth, Mary, Kitty ve Lydia Bennet’i anlatan romanından uyarlanmıştır. Hikaye George dönemi İngilteresi’nde geçer. Ailenin yaşamı, genç ve zengin bir adam olan Bay Bingley’in ve onun en yakın arkadaşı Bay Darcy’nin komşu gelişleri ile tepetaklak olur. Kızların anneleri olan Bayan Bennet, onların evlenmelerini istemektedir. Bay Bingley’in iyi bir aday olduğuna kanaat getirir. Bu aday ise Jane’den etkilenecektir. Bu durumu fark eden anneleri, kızını yağmurlu bir günde Bingley’in malikanesine gönderir. Geri dönemeyen Jane, üstüne bir de hastalanır. Bu kez ona yardıma giden Elizabeth de Bay Darcy’nin takibine takılır. Elizabeth bu durumdan hoşlansa da esas Bay Wickham’dan ziyadesi ile etkilenecektir. Lydia işin içine hesapsızca dahil olduğunda cesaret kavramı gözler önüne serilir. Gururun, aşkın önüne geçtiği bir çizgide kız kardeşlerin yaşamları umulmadık bir biçimde karmaşıklacaktır.
Romeo + Juliet
Romeo ve Juliet'in destansı aşk hikayesi çağdaş dünyada vuku bulsaydı nasıl bir trajediye yol açardı. Yine aynı, ancak bu defa kılıçların yerini "kılıç adları" taşıyan modern silahlar alacaktır. Başarılı yönetmen Baz Luhrman, bu defa William Shakespeare’ın trajik aşk öyküsü Romeo ve Juliet’i beyazperde'ye aktardı. Avustralyalı dahi yönetmenin filminde olaylar günümüz Florida’sında geçiyor. Filmde Romeo (Leonardo DiCaprio) ve Juliet (Claire Danes), kentin iki düşman ailesinin çocuklarıdır. Trajik bir rastlantı sonucu iki genç birbirlerine aşık olurlar ve ailelerin savaşının ortasında bir kaçış bulmaya çalışırlar.
Sleepless in Seattle
Karısı Maggie öldükten sonra Sam Baldwin ve oğlu Jonah, Seattle’a taşınırlar. Yaşadıkları ölümün acısından biraz olsun uzaklaşabilecekelerini düşünürler. Ancak aradan on sekiz yıl geçtiği halde Sam halen matemini sürdürmektedir ve uykusuzluk çekmektedir. Jonah da her ne kadar annesini çok özlese de babasının bir an önce yeni bir hayat arkadaşı edinmesini ister. Bir Noel arifesinde Sam, oğlunun da etkisi ile bir radyo kanalını arar. Canlı yayında karısını ne kadar çok özlediğini anlatır. Sam’in hikayesini dinleyen çok sayıda kadın ona aşık olur. Bunlardan biri de Annie’dir ve o, Sam’e bir mektup yazar. Gelen mektubu Jonah açıp okur. İhtiyacı olan kadını babası için bulduğunu düşünür. Bu sırada Annie ile Sam aslında çoktan tanışmışlardır.
The Tinder Swindler (Tinder Avcısı)
Tinder Avcısı, kendisini zengin bir iş insanı olarak tanıtarak internette tanıştığı kadınları dolandıran bir adamın hikayesini konu ediyor.
The Wedding Singer
Robert Hart (Sandler) adındaki bir şarkı sözü yazarı olma hayali kuran safdil genç ile, güzel garson kız Julia'nın (Barrymoore) hikayesi beyazperde'ye aktarıldı. Robert, hayallerini gerçekleştirmek için olağanüstü bir çaba harcamaktadır. Küçük yerleşim mekanlarında düğün şarkıcısı olarak çalışmaya başlayan Robbie'nin kaderi, bir düğünde garson Julia ile kesişince olaylar gelişir. Her ikiside nişanlı olan ikili yavaş yavaş yanlış kişilerle beraber olduklarını anlayacaklardır. Robbie, Julia’nın nişanlısının ne kadar güvenilmez bir insan olduğunu keşfeder ve bunu Julia’ya göstermeye çalışır.