'İzinli eserler yaratmadık'
İstanbul Bienali’nin 13’üncüsü yarın açılıyor
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından bu yıl 13’üncüsü gerçekleştirilecek olan İstanbul Bienali yarın başlıyor. Lale Müldür’ün aynı adlı kitabına gönderme yapan “Anne, ben barbar mıyım?” isimli bienale 88 sanatçı ve grup katılıyor.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın uluslararası sanat platformlarında en çok yankı uyandıran etkinliği İstanbul Bienali’nin 13’üncüsü yarın açılıyor. Şair Lale Müldür’ün aynı adlı kitabından alıntılanan “Anne, ben barbar mıyım?” başlığını taşıyan 13. İstanbul Bienali’nin bu yıl ki küratörü Fulya Erdemci. Edebiyat ve şiirin ve diğer sanat dalları arasındaki ilişki üzerinde duran bienale 88 sanatçı ve grup katılıyor. Ancak 13’üncü İstanbul Bienali, içerdiği eserlerden ziyade küratörü Fulya Erdemci’nin kamusal alanlardan çekilme kararı ile gündeme gelmiş ve tartışma yaratmıştı. Kendisine bu tartışmaları sorduk.
- Bienali bu yıl sokaklarda yapmayı planlıyordunuz fakat daha sonra vazgeçtiniz. Neden?
Aslında sokaklardan çekilmemizin birkaç nedeni var. En önemlisi “Duran adam” ve “Yeryüzü sofraları” gibi son derece barışcıl performansların engellenmesi, Türkiye’deki ve özellikle İstanbul’daki vatandaşların ifade özgürlüklerine izin verilmemesi. Dolayısıyla biz de izin vermeyen otoritelerden izin alarak izinli sanat eserleri yaratmak istemedik. Çünkü tüm bu projelerde kamusal alan problemini ortaya koyuyoruz. Başından beri bienali, ücretsiz yapmak istiyorduk ama mümkün değildi. İç mekanlara çekilince özel olanı kamusallaştırmak adına bunun artık şart olduğunu düşündük. Özel alanlara çekildik ama özel alanları kamuya açtık.
- Türkiye’de özellikle de İstanbul’da son aylarda yaşanan olaylar ve Suriye konusundaki gelişmeler bienale katılacak sanatçıların yaklaşımını etkiledi mi?
Tabii ki de bienalin son halinin şekillenmesinde Türkiye’de son aylarda yaşanan olayların etkisi var. Bienale katılacak sanatçıları yaklaşık 1,5 sene önce davet etmiştik. Ben kavram ve sanatçı seçimlerimi temam dahilinde yaptım. Mesela Halil Altundere’nin “Harikalar Diyarı” isimli video film çalışması, Sulukule’deki kentsel dönüşümü ele alıyor ve Şubat 2013’te çekilmiş bir çalışma. Bu şekilde pek çok örnek var. Yalnızca bir kaç sanatçının işi Gezi Parkı üzerine yapıldı. Çünkü onlar Gezi Parkı eylemleri olduğu sırada İstanbul’da araştırma gezisindeydiler ve dolayısıyla içinde bulunulan olaylardan etkilendiler. Çalışmalarına da bu olayları yansıttılar. Gezi Parkı olayı bizim uzun zaman içerisinde düşünüp hazmetmemiz gereken bir şey. Ben sanatçılara ‘’ bu konuda iş üretin ‘’ demedim.
FARKLILIKLARIN BİRLİKTELİĞİ
- Bienalin teması nasıl ve ne zaman oluştu?
Benim kavramsal çerçeveyi yazıp ortaya koymam Temmuz 2012’de oldu. Aslında öngörülü bir bienal diyebilirsiniz. “Çoklu Kamular” temasına uygun olarak ‘birbirimizle aynı düşünmesek de çok farklı dünyalarımız da olsa, din, dil etnik köken açısından farklı da olsak birarada yaşayabilir miyiz?’, ‘Çatışmadan ama tartışmaya dayalı bir siyasi forum oluşturabilir miyiz?’ sorularına odaklandık. Kent mekanlarını demokratik aygıtın mekansal bir bileşimi olarak ele alıp bu sokaklarla meydanların özgür iradeye cevap verip veremediğini görmek istedik.
- Bienalin kapalı alanda olması ne gibi olumlu / olumsuz eleştiriler getirdi?
Daha çok olumlu eleştiriler aldım. Zaten daha önceki yıllar hep kapalı mekanlarda oluyordu. Sadece bu yıl dışarı çıkacaktık ama içeride bienali ücretsiz yaparak bu geri çekilmeyi aslında karşıladık diye düşünüyorum.