Zeki Müren kaç yılında (yaşında) öldü?
Besteci, söz yazarı, yorumcu, oyuncu kısacası sanat güneşi Zeki Müren doğum gününde anılıyor. 88. doğum günü kutlanan Zeki Müren’i sevenleri anıyor. Sosyal medyada mesajlar paylaşılıyor, klipleri, filmleri paylaşılıyor. Peki, Zeki Müren kaç yılında öldü? Zeki Müren kaç yaşında öldü? İşte Zeki Müren’in hayatı…
Türkiye’nin sanat güneşi, besteci, yorumcu, söz yazarı ve oyuncu Zeki Müren doğum gününde hayranları tarafından anılıyor.
ZEKİ MÜREN KAÇ YILINDA ÖLDÜ?
Zeki Müren TRT’nin İzmir Radyosu Stüdyolarındaki canlı yayında 274 Eylül 1996’da kalp yetmezliği sonucu hayatını kaybetti. Zeki Müren öldüğünde 64 yaşındaydı.
Zeki Müren, 1980'de Kuşadası'nda kalp spazmı, ardından da 1983'te Paris'te kalp krizi geçirdi. Sahnelerden uzaklaşarak Bodrum'a yerleşen Müren, son konserini ise 1984'te geliri antik tiyatronun restorasyonuna harcanmak üzere, Bodrum Kalesi'nde verdi.
Mal varlığını Türk Eğitim Vakfı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı'na bağışlayan Zeki Müren, Ajda Pekkan, Muazzez Abacı ve Muazzez Ersoy'la düetlerin yer alacağı 7 şarkıdan oluşan yeni kasetini tamamlayamadan, TRT'nin İzmir Radyosu Stüdyolarındaki canlı yayında 24 Eylül 1996'da kalp yetmezliği sonucu hayatını kaybetti.
Sanatçının cenazesi, Bursa Ulu Cami'nde kılınan cenaze namazının ardından Bursa Emir Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi.
ZEKİ MÜREN KİMDİR?
6 Aralık 1931 yılında Bursa’da dünyaya gelen Zeki Müren, Üsküp'ten Bursa'ya göç eden Kaya ve Hayriye Müren çiftinin tek çocuğudur.
Yaptığı bir açıklamada yaşama geliş hikayesini ve ailesini kendi sözleriyle şöyle anlatmıştı:
"Uludağ eteklerine ikinci kar çoktan düşmüş. Bursa, sıfırın altındaki gecelerinden birisini yaşıyor. Dedem Hacı Mehmet Efendi, göbeğim kesildikten sonra o güzel sesiyle minicik kulaklarıma ilk ninniyi söylemiş, 'Oğlan oğlan boynuma dolan. Kolum sana yastık, saçlarım yorgan.' Sabah ezanı okunurken, saat beşte dünyaya gelmişim. Rahmetli babaannem, 'inşallah başarılı ve zeki bir çocuk olsun' diyerek adımı Zeki koymuş. Ortapazar Caddesi'nde oturanlar, o sabah ebemin sevinç çığlıklarına koşmuşlar. Güzel sesli dedem Mehmet Efendi çok ünlü bir hafızdı. Her gün Şehadet Camisi'ne gider, ezan okurdu. O ezan okurken, herkes sokaklara dökülür, tüyleri ürpererek dinlerdi onu. Babam Kaya Müren ise, Bursa'nın en iyi giyinen erkeğiydi. Yaz-kış demeden ölünceye kadar o takım elbisesini ve kravatını hiç çıkarmadı. Babaannem, uzun beyaz entarisini üzerinden hiç çıkarmaz, saçları hep topuzlu dolaşırdı. O yüzden adı 'Temiz Hayriye'ye çıkmıştı."
İlk şarkısını 3 yaşında söyledi
Zeki Müren, ilk musiki nağmelerini sesinin güzelliğiyle tanınan Şehadet Camii müezzini Bıçkıcı Mehmet Efendi'den duyarak, 3 yaşında şarkı söylemeye başladı.
Annesinin yardımıyla 5 yaşındayken alfabeyi öğrenen Müren, ilk ve orta öğrenimini Bursa'da tamamladı. Henüz ilk okuldayken öğretmenleri yeteneğini hemen fark etti ve bir piyeste çoban rolünü canlandırdı. İlk eserini 18 yaşındayken kaleme alan Müren, evinin bahçesinde mahalleliye konser verdiğini şu sözlerle anlatmıştı:
"Ortapazar Caddesi'ne her yaz çadır tiyatroları gelir, boş arsalardan birine kurulurdu. Bayılırdım o çadır tiyatrolarına. Babama hep yalvarırdım, 'Ne olur önden bilet al' diye. Benim hatırım için evdekiler iki gecede bir çadır tiyatrosuna taşınırdı. Sahneye önce bir saz heyeti çıkardı. Ardından şarkıcılar sırayla sahne alırdı. Oturduğum yerden onlarla birlikte mırıldanır, şarkılar söylerdim. Hele hele çadırın assolisti çıktığı zaman nefesim kesilirdi, heyecandan yerimde duramazdım. Sahne kokusunu ilk defa çadır tiyatrosundaki şarkıcıları izlerken hissettim. Ne garip bir kokuydu o. Şarkıcıların süründükleri esans, yaptıkları makyaj, hatta sahnenin arkasındaki tuvaletten yayılan koku! Bu rutubetli kokuyu ciğerlerimin ta derinliklerine kadar teneffüs ederdim. Ben o günlerde koyu bir Müzeyyen Senar hayranıydım. Müzeyyen Hanım'ın evimizde her plağı vardı. Okul dönüşü o plakları dinler, sonra ilk dersleri almaya başladığım Bursalı tambur üstadı İzzet Gerçeker Beyefendi ile Müzeyyen Hanım'ın şarkılarını birlikte geçerdik."
Lise eğitimi için İstanbul'a giden Müren, 1946'da İstanbul Boğaziçi Lisesi'nde yatılı eğitime başladı.
Acemkürdi makamındaki ilk eserini 1949'da Bursa'da kaleme alan Müren’in bu eseri, Suzan Güven tarafından TRT radyosunda seslendirildi. Zeki Müren bu eseriyle müzikseverlerin de dikkatini çekmiş oldu. Boğaziçi Lisesi'nde müzik dersleri veren bestekar Şerif İçli ve Kadri Şençalar'ın derslerini takip eden Müren, lise son sınıftayken Şükrü Tunar'ın "Bir Muhabbet Kuşu" adlı eseriyle ilk plağını doldurdu.
TRT İstanbul Radyosu'nun açtığı sınavda birinci olan Zeki Müren, 1 Ocak 1951'de İstanbul Radyosunda canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini verdi. Bu konserde kendisine eşlik eden saz ekibi arasında Hakkı Derman, Serif İçli, Şükrü Tunar, Refik Fersan ve Necdet Gezen yer aldı.
Müren, yeşilçam'ın ünlü rejisörü Arşavir Alyanak'ın babası Agopos Efendi ile Udi Krikor'dan da dersler aldı.
En yüksek rakamlı sözleşmelere imza attı
1950'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) girdi. Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen atölyesinden birincilikle mezun olan sanatçı, öğrencilik yıllarından başladığı desen çalışmalarını pek çok kez açtığı sergilerle sanatseverlerle paylaştı.
1954'te "Beklenen Şarkı" filmiyle sinemaya da adım attı.Bu filmde Türk sinemasının ilk kadın yönetmeni ve ilk kadın yıldızı Cahide Sonku ile başrolü paylaştı. Zeki Müren'in 10 bestesinin de yer aldığı müzikal film, sanatçıyı görmek isteyenlerin ilgisi sonucu gişe rekorları kırdı.
Sektörde en yüksek rakamlı sözleşmelere imza atan sanatçı, 1955'te Arena Tiyatrosu'nun "Çay ve Sempati" adlı oyununda da başrol oynadı. Genellikle oynadığı filmlere "Berduş", "Hayat Bazen Tatlıdır", "Altın Kafes", "Bir Yaz Yağmuru" gibi kendi bestelediği şarkıların adlarını veren sanatçı, dönemin en popüler, aranılan sesi ve yüzü oldu.
Royal Albert Hall'da konser veren ilk Türk sanatçı oldu
İlk sahne konserini ise, 26 Mayıs 1955'te veren, aynı yıl "Manolyam" şarkısıyla Türkiye'de ilk kez verilen Altın Plak Ödülü'nü kazanan sanatçı, 1976'da Londra'daki Royal Albert Hall'da konser vererek bu salonda sahne alan ilk Türk sanatçı oldu.
Kostümleriyle de dikkat çeken Müren, sahnede bütünlük oluşturmak amacıyla Türkiye'de ilk kez saz ekibini bir örnek giydirmiştir.
1991'de Devlet Sanatçısı unvanına layık görüldü
Sanat hayatı boyunca 600'ü aşkın plak ve kaset dolduran sanatçı, 1991'de "Devlet Sanatçısı" seçildi. "Şimdi Uzaklardasın", "Manolyam", "Bir Demet Yasemen", "Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin" ve "Elbet Bir Gün Buluşacağız" gibi birçok sevilen esere imza atan Müren, aynı zamanda kurallı şekilde Türkçe konuşmaya özen göstermesiyle biliniyordu.
Doğum tarihi her yıl "Türk Sanat Müziği Günü" olarak kutlanıyor
Bodrum'daki evi, vefatından sonra Kültür ve Turizm Bakanlığınca müzeye dönüştürüldü. Zeki Müren'in vefatının ardından oluşturulan Türk Eğitim Vakfı (TEV) Zeki Müren Fonu'ndan bugüne kadar, 73 şehirde öğrenim gören 3 bin 31 kişiye burs sağlandı. Burs fonundan ayrıca 2018-2019 öğrenim yılı boyunca 231 öğrenci yararlandı.
TEV ve TSK Mehmetçik Vakfı tarafından 2002'de Bursa'da sanat üzerine eğitimler verilen Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi yaptırıldı.
ZEKİ MÜREN’İN ALBÜMLERİ
"Senede Bir Gün" (1970),
"Pırlanta 1" (1973),
"Pırlanta 2" (1973),
"Pırlanta 3" (1973),
"Pırlanta 4" (1973),
"Hatıra" (1973),
"Anılarım" (1974),
"Mücevher" (1975),
"Güneşin Oğlu" (1976),
"Nazar Boncuğu" (1977),
"Zirvedeki" (1977),
"Sükse" (1978),
"Kahır Mektubu" (1981),
"Eskimeyen Dost" (1982),
"Hayat Öpücüğü" (1984),
"Masal" (1985),
"Helal Olsun" (1986),
"Aşk Kurbanı" (1987),
"Gözlerin Doğuyor Gecelerime" (1988),
"Ayrılık İşte (1989),
"Karanlıklar Güneşi" (1989),
"Şarkılar" (1989)",
"Dilek Çeşmesi" (1989),
"Bir Tatlı Tebessüm" (1990),
"Doruktaki Nağmeler" (1991),
"Sorma" (1992)."