'Zekeriya Öz yalan söylüyor'
Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu, Savcı Zekeriya Öz'ün açıklamalarını sert bir dille yalanladı.
Meclis'te gazetecilerle bir araya gelen Ömeroğlu, kurumun 2013 yılı faaliyetlerini, yürüttükleri çalışmaları ve hedeflerini anlattı.
Kurumun henüz yeni olmasına rağmen ciddi bir mesafe katettiklerini belirten Ömeroğlu, ulusal ve uluslararası düzeyde çok sayıda görüşmeler yaptıklarını, özellikle sivil toplum kuruluşlarının sorunlarına, taleplerine önem verdiklerini ifade etti.
Geri dönüşlerin yetersiz olduğunu belirten Ömeroğlu, bireylerin ve sivil toplum kuruluşlarının, kendilerine en kısa yoldan ulaşabilmeleri için yoğun çaba sarf ettiklerini dile getirdi.
Kamuoyunda, "Kamu Başdenetçiliği Kurumu toplumsal olaylarla neden ilgilenmiyor" gibi yanlış bir algının söz konusu olduğuna dikkati çeken Ömeroğlu, kurumun anayasadaki görev ve yetkilerinin belli olduğunu, herhangi bir konuda harekete geçebilmeleri için öncelikle şikayet mekanizmasının çalışması gerektiğini söyledi.
Bu kapsamda kurumla ilgili yasadaki eksikleri de tespit ettiklerini anlatan Ömeroğlu, şikayet olmadan da resen harekete geçebilme yetkisi istediklerini kaydetti. Ömeroğlu, bunun için yasa değişikliği tasladığı hazırlayıp ilgili makamlara sunacaklarını bildirdi.
Kurumla ilgili yasayı, yönetmeliklerle geliştirdiklerini anlatan Ömeroğlu, özellikle insan hakları ihlalleri, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, engelliler, LGBT, kadın ve çocukların hakları konusunda ziyaretlerde bulunduklarını, kimin şikayet ettiğine bakmaksızın, herhangi bir menfaat aramadan inceleme yaptıklarını söyledi.
Bunun bir örneğinin 1 Mayıs gösterilerinde yaralanan Dilan Alp olduğunu anımsatan Ömeroğlu, çocuğun ve ailenin şikayet dilekçesi vermediğini, ancak konuyla ilgili gelen diğer şikayetler üzerine harekete geçtiklerini ve gerekli araştırmayı yapıp tavsiye kararı hazırladıklarını ifade etti.
Gezi Parkı olayları ile ilgili çalışmalarını da hatırlatan Ömeroğlu, tavsiye kararı hazırladıklarını, bunun İngilizce tercümesini yaparak AB organlarına da gönderdiklerini belirtti. Ömeroğlu, TBMM'ye sundukları yıllık raporlarında, önemli sosyal olaylarla ilgili tespitlerinin de yer aldığını vurguladı.
"Yeterli ilgiyi göremedik"
Ömeroğlu, ombudsmanlık kurumunun Batı'da çok önemsendiğini ancak Türkiye'de kurumlarının yeterli ilgiyi görmediğini ifade etti.
Kurumlarıyla ilgili farkındalık yaratmak için ellerindeki tüm imkanları kullandıklarını, kamu spotlarına ve özellikle basınla ilişkilere büyük önem verdiklerini ifade eden Ömeroğlu, bu konudaki çalışmalara daha fazla ağırlık vereceklerini dile getirdi.
Bunun yanında idarenin, kurumun verdiği tavsiye kararlarına bekledikleri oranda uymadığını açıklayan Ömeroğlu, "Biz bağımsız ve tarafsız bir kurumuz. Nötr durumdayız. Bireylerin ihlal edilmiş bir hakkı varsa devlet denilen o büyük aygıt karşısında bireyi savunma konusunda sonuna kadar gitmek durumundayız. Mümkün mertebe bu konuda gayret ediyoruz ancak idarelerin tavsiyelerimize uymaları, beklentilerimizin çok altında" dedi.
Avrupa ülkelerindeki ombudsmanlık kurumlarından örnekler veren Ömeroğlu, bu ülkelerde, idarenin, kurumun verdiği tavsiye kararlarına uyma oranlarının yüzde 90, yüzde 100 olduğuna işaret etti. Ömeroğlu, Avrupa'daki ombudsmanlık kurumlarında olan Anayasa Mahkemesi, İdare Mahkemesine gitme yetkisinin kendilerinde olmadığını dile getirdi. Bu konuda örnekler verilebileceğini belirten Ömeroğlu, Bulgaristan'daki ombudsmanlık kurumunun, internetle ilgili çıkan bir yasayı anayasa mahkemesine taşıdığını anımsattı.
Nihat Ömeroğlu, hazırlayacakları yasa değişikliği taslağında, yüksek mahkemeye gidebilme yetkisi de talep edeceklerini, yargı yoluna müracaat yetkilerinin olması halinde çalışmalarının daha etkinleşeceğini söyledi.
Bürokrasi kültürü ve mevzuat engeli
Geçen yıl kurumun tavsiye kararlarına uyum oranının yüzde 20 gerçekleştiğini belirten Ömeroğlu, bunun çok düşük olduğuna dikkati çekti. Oysa hedeflerinin en az yüzde 50 olduğunu kaydeden Ömeroğlu, "Kamu denetçisi arkadaşlarım idare yetkilileri ile bir araya gelip, bu tavsiye kararlarının yerine getirilmesi konusundaki aksaklıkları gidermek için çalışıyor. Burada bürokrasinin işleyişi ile ilgili de sıkıntı var. Kurumların üst düzey yöneticileri bu tavsiye kararlarını yeterince denetlemiyor. Bu konuda da yasada değişiklik yapılmalı. Tavsiye kararlarının bakanlara kadar, en azından müsteşara kadar ulaşıp değerlendirilmesi gerekiyor. Örneğin toplumsal olaylarla ilgili İçişleri Bakanlığı'na tavsiyelerde bulunuldu. Ama İçişleri Bakanı'nın bundan haberi var mı; bu konuda şüpheliyim" diye konuştu.
Ömeroğlu, şöyle devam etti:
"Einstein'ın da dediği gibi, 'ön yargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur.' Türkiye Cumhuriyeti'nde idari yapılanma kültürü, bürokrasisi, şeffaf olmama, zamanında vatandaşa hesap verilmeyişi, kararların zamanında alınmayışı gibi... Çoğu yerde mevzuat engeli karşımıza çıkıyor. Biz idarelere yasal mevzuatlarında değişiklik önerisinde de bulunuyoruz. Tavsiye kararlarına uymama konusu, biraz alışkanlıktan kaynaklanıyor. Türkiye'de mahkeme kararları her zaman uygulanıyor mu? Halen, uyulmayan mahkeme kararlarının tartışıldığını biliyoruz. Mahkeme kararlarına uyulmadığı için bize birçok şikayet de geldi. Aslında idarelerin bizim tavsiye kararlarına uyması, bireyleri memnun etme açısından kendilerine de puan kazandırır"
"Kurumun isminin değişmesini istiyoruz"
Ömeroğlu ayrıca "Kamu Denetçiliği Kurumu" isminin de değişmesini arzu ettiklerini belirtti. İnsanların "ombudsmanlık" ifadesini daha popüler bulduklarını belirten Ömeroğlu, "Çünkü, bırakın bireyleri, kamuda çalışan görevliler bile 'Kamu denetçiliği ne demek? Vergi denetçisi misiniz iç denetçi misiniz?' diyorlar. Bu ifade kurumu daha iyi anlatıyor. Farkındalığımız belki de bu yüzden yeterince gerçekleşmemiş olabilir" diye konuştu.
"Ombudsman" kelimesinin uluslararası alanda kabul gören bir ifade olduğunu belirten Ömeroğlu, "Ancak ülkemizin politikası gereği 'mutlaka Türkçe olmalı' denilirse de 'yurttaş savunucusu', 'halkın avukatı', 'halkların savunucusu' da deniliyor mesela. Ancak eğer kabul görürse ben şahsen 'ombudsman' olmasını isterim" dedi.
Ömeroğlu, aslında ombudsmanlık kurumunun temellerinin Osmanlı döneminde atıldığına da dikkati çekti.
"Yargıyı da hızlandırabiliriz"
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ömeroğlu, tavsiye kararları hazırlarken ciddi araştırmalar yaptıklarını, ulusal ve uluslararası mevzuatları incelediklerini belirterek, "Bu anlamda yargıyı da çok hızlandıracağımızı düşünüyoruz. 10 celsede bitecek bir dava 3 celsede de bitebilir. Çünkü herhangi bir konuyla ilgili ne kadar ulusal, uluslararası mevzuat varsa, bu konuda ne kadar uygulama varsa hepsini inceliyoruz" diye konuştu.
Ömeroğlu, "Yaklaşan 1 Mayıs öncesi, gösterilerde olay yaşanmaması için taraflar arasında şimdiden arabulucu rolü üstlenir misiniz?" sorusu üzerine, fiilen arabuluculuk görevlerinin olduğunu, ancak bir konuda harekete geçebilmeleri için bir şikayetin söz konusu olması gerektiğini belirtti.
Nihat Ömeroğlu, seçimlerle ilgili bir şikayet gelip gelmediği sorusunu yanıtlarken, şimdiye kadar Afyonkarahisar'ın Emirdağ ilçesinden, ikametleri orada bulunmayan kişilerin de oy kullandığına dair bir şikayet geldiğini, ancak bu konularla seçim kurullarının ilgilendiğini ifade etti.
Ömeroğlu, bunun dışında seçimlere ilişkin, çevre kirliliği, ses kirliliği gibi konularda şikayetlerin geldiğini, bunların da incelemelerinin devam ettiğini bildirdi.
Nihat Ömeroğlu, twitter ile ilgili kendilerine herhangi bir şikayetin gelmediğini söyledi.
Zekeriya Öz ile görüşmesi
Ömeroğlu, 17 Aralıkta başlatılan operasyonun ardından dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz ile görüşmesi ve Öz'ün bu görüşmenin ardından 'tehdit edildiğine' yönelik açıklaması ile ilgili soruyu da yanıtladı. Ömeroğlu, şunları söyledi:
"Yargıtay'da Ceza Dairesi'nde bir arkadaşımla, Bursa'da uzun yıllar kaldığım için orada bir yılbaşı programı yapmıştık. Bu ilgili arkadaşla konuşmadan önce, 20 Aralıkta, Bursa'da Osmangazi Belediyesi'nin misafirhanesinden eşlerimizle birlikte yer ayırttırdık. Sonra beklemeye başladık. Bir Yargıtay üyesi arkadaşımız, bana geldi, 'Ben bu arkadaşımı ikna edemiyorum. Siz onun ağabeyisisiniz. Bu yurt dışına gidecek. Bu ortamda gitmesin' dediler. Eski hukukumuz var. Ben de açtım. 'Yok ağabey ben yurt dışına gitmeyeceğim. Palandöken'e kayağa gideceğim' dedi. Ben de kendisine, 'Ortamı biliyorsun, görevinin başında olmanda fayda var' dedim. O da 'Zaten gitmiyorum, iptal ettim' dedi. Ben de 'Bursa'ya gidiyorum. Sen de Bursalısın. Orada da Uludağ var, gel orada kay' dedim. Sonra ben Bursa'ya gittim. 28 Aralık'ta o beni aradı, yanımıza geldi.
Ben Bursa'da 15 yıl ağır ceza mahkemesi başkanlığı yaptım. Bu süre içinde bu arkadaşımız da Bursa'da, evladımız gibi bir arkadaştı. Aynı zamanda meslek büyüğü idim. Samimi ilişkilerimiz vardı. Onun ağabeysiydik. sürekli de görüşüyordum. Ailece görüştüğüm bir arkadaşım.
Sizler şu an 17 Aralık operasyonunu konuştuğunuz gibi, kamuoyunu ilgilendiren bu konuda da kendisiyle görüştüm, fikir alışverişi yaptım. Zaten bu arkadaşımız operasyon savcısı değil, operasyon savcıları başka. Ama hiçbir zaman benim Başbakan'a elçilik yapmak gibi bir görevim yok. Başbakan'ın bakanları, müsteşarları var. Ben onu yalanladım. Ama bunun üzerine, kişiliğimi bir yana bıraktım, kurumum zarar görmesin diye, TBMM'nin Sayın Başkanı'na, hakkımda soruşturma açılması için müracaatta bulundum. Israrla bir idari soruşturma açılmasını istedim. Yalnız TBMM Başkanımız, tarafsız üç üniversite öğretim üyesinden de görüş alarak, ombudsmanlar üzerinde idari yönden soruşturma yapma yetkilerinin olmadığı kararını verdi. Zaten benim bir suçum olsaydı, Cumhuriyet Savcılığına da şikayet edilebilirdi bu konu.
İddiası kesinlikle yalandır. Bir hukukçu olarak 'açılmış soruşturmayı kapat' demem; herhalde dünyanın sonu gelmiştir. Herhalde arkadaşımızın psikolojisi o dönemde normal değildi, ondan dolayı yapmıştır. Ben ondan sonra kendisiyle görüşmedim, görüşmem de. Bitmiştir."
Dokulunmazlık talebi
"Kamu Denetçilerine dokunulmazlık" taleplerine ilişkin soruyu da yanıtlayan Ömeroğlu, kendilerinin şikayet üzerine inceleme yaptıklarını, bu kapsamda ombudsmanlara devlet sırrını dahi inceleme yetkisi verildiğini söyledi. Ömeroğlu, "(Bütün herkes hakkında bu ayrıcalık kaldırılsın) diyorsanız ben ona varım. Ama bugün bir hakim, savcı, müsteşarın, iddialarla ilgili, görevleriyle ve şahsi suçlarıyla ilgili birtakım koruma şeyleri varsa, TBMM'nin seçtiği bu arkadaşlarımızın da küçümsediğimden değil ama yarın bir karakol komiserinin 'gel ifade ver' demesini tahmin ediyorum siz de hoş görmezsiniz. Biz Avrupa'daki standartlara uygun olarak Kamu Başdenetçisi ve denetçileri için böyle bir önerimiz oldu ve olacak. Takdir yüce Meclis'indir" diye konuştu.
Kamu Denetçisi Mehmet Elkatmış da Ermeni cemaatlerinin din adamlarının maaşlarının devlet tarafından ödenmesine ilişkin başvuru konusunda ilgili taraflarla görüşmelerinin, çalışmalarının devam ettiğini bildirdi.