Yeni adli yıl, protestolarla başladı!
Bazı kentlerde Baro başkanları tören nedeniyle yaptıkları konuşmalarda yargı sistemine sert eleştiriler yöneltirken, İzmir'de ÇHD'li avukatlar pankartı açıp, slogan attı.
2013-2014 adli yılı Adliye binalarında düzenlenen törenlerle açıldı. Bazı kentlerde Baro başkanları tören nedeniyle yaptıkları konuşmalarda yargı sistemine sert eleştiriler yöneltirken, İzmir’de ÇHD’li avukatlar “Tutuklu avukatlara özgürlük” yazılı pankartı açıp, slogan attı.
İzmir Adliyesi A-Protokol girişinde 2013-2014 adli yılı açılışı için düzenlenen törende konuşan İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, geçen yılın hukuk devletinde görülmeyen uygulamaların yaşandığı bir yıl olduğunu, bu nedenle avukatlar olarak üzgün, kırgın ve öfkeli olduklarını dile getirdi. Yeni adli yılın da insan hakları ihlallerine karşı hukukun üstünlüğüne dair çok söz söyleyecekleri bir yıl olacağını ifade eden Pekdaş, Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi meslektaşlarına karşı yapılan operasyonun en kabul edilemez uygulamaların başında yer aldığını söyledi. Meslektaşlarının hala tutuklu olduklarını ve duruşmalarının yaklaşık 1 yıllık tutukluluk süresinin sonunda aralık ayında başlayacağını dile getiren Pekdaş, Türkiye ’de tutuklama kurumunun başlı başına bir cezalandırma işlevi gördüğünü kaydetti.
Pekdaş’ın ardından İzmir Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Osman Ermumcu'nun konuşma yapmak üzere kürsüye geldiği sırada, Baro Vestiyeri önünde duran ÇHD İzmir Şubesi üyesi bir grup avukat, “Tutuklu avukatlara özgürlük” pankartı açarak protesto gösterisinde bulundu. “Tutuklu avukatlar serbest bırakılsın”, “ÇHD'li avukatlar onurumuzdur”, “ÇHD susmadı, susmayacak” sloganları atan avukatlar, ardından törenin yapıldığı protokol bölümünü terk etti.
Protesto üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş, İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş'ın kulağına doğru eğilerek bir şeyler söyledi. İzmir Adli Yargı Komisyon Başkanı Akar Karasu ise protestoya üzüldüğünü belirterek, adliyelerin gösteri ve yürüyüş yapma yerleri olmadığını söyledi.
‘Aleviler tasfiye ediliyor’
Adli yılın açılışı töreninin yapıldığı otelin önünde aralarında CHP’li Kamer Genç ve Mahmut Tanal’ın da bulunduğu bir grup toplandı. “Kaybettiğimiz adalettir. Ölen adaletin adıdır, Didem Yaylalı” yazan siyah çelenk getiren grubun otel bahçesine girmelerine izin verilmedi. Otelin karşısında yapılan basın açıklamasını stajyer avukat Dilruba Kara okudu. Açıklamada “Bangalore Yargı Etiği’nden söz ederek stajyer hakimlik görevine son verdikleri Didem Yaylalı’nın kaybı, bu etik kuralların en çok da kimler tarafından ihlal edildiğini açıkça ortaya koymuştur. Adaletsizliğin resmi belgesidir, Didem Yaylalı’nın çantasından çıkarılarak ailesine teslim edilen tebligat parçasındaki HSYK kararı. Kaybettiğimiz adalettir” denildi.
Su faturasını zamanında ödemediği gerekçesiyle hakimlik adaylığından atıldığını belirten Tolga Onur ise, “Birilerini sallandırıyorlar göz dağı olsun diye. Gerekçe bulamadıkları kararları için Bangalore Yargı Etiği ilkelerini değerleri gerekçe olarak gösteren HSYK üyeleri yargı etiğine uygun mu davranıyorlar?” diye sordu.
Kamer Genç ise Başbakan Erdoğan’ın iktidara geldiğinden beri “inanç bazında ayrımcılık yaptığını” söyledi. Yaylalı’nın Alevi olduğunu söyleyen Genç “İktidar ne yazık ki Alevi inançlı insanları yok ediyor. Bürokraside Alevilerin hepsi tasfiye edilmiştir” dedi.
DİYARBAKIR: BU MAHKEMELER ZULÜM ÜRETİYOR
Diyarbakır’da da yeni adli yılın açılışı nedeniyle Adliye önünde bir araya gelen Baro üyesi avukatlar cübbeli basın açıklaması yaptı. Avukatlar adına konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, Cumhuriyet tarihi boyunca yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının hep sorun olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"İleri demokrasiyi hedeflediği belirtilen Türkiye'de hala yargının bağımsızlığı ve özellikle tarafsızlığı sağlanamamıştır. Yargı; yargılama yaparken hala birey karşısında devlete, evrensel demokratik standartlar ve özgürlükler karşısında devlet çıkarı denilen ideolojik ve politik mülahazalara öncellik vermektedir. Özellikle Özel Yetkili Mahkemelerin görev alanına giren suçların soruşturması ve kovuşturulmaları sırasında, adil yargılama hakkı fütursuzca ihlal edilmekte, şüpheli ve sanıklara adeta düşman muamelesi yapılmaktadır.
Özellikle de KCK yargılamaları olarak bilinen Kürt toplumunun her kesiminden, belediye başkanı, milletvekili, diğer seçilmişler, siyasi ve sivil aktivistler, memur, işçi, esnaf gibi tümüyle sivil insanların tutuklu yargılamaları adeta bir tedip ve tenkil anlayışını, diğer bir ifadeyle; uslandırarak yola getirme anlayışını akla getirmektedir. Bu mahkemeler, adalet değil zulüm üretiyor. Öte yandan aynı yargı, yakın geçmişten günümüze kadar; gözaltında kayıp, kısa yoldan ve yargısız şekilde infazlar, Uludere/ Roboski'deki toplu katliamlar gibi insan haklarının en ağır ihlalini oluşturan suçları soruşturmakta ve yargılamakta bir başarı sergileyememiştir. Binlerce ağır suça rağmen birkaç istisna dışında, devlet görevlileri olan bu suçların failleri adalet önüne çıkarılmamaktadır. Halen binlerce dosya zaman aşımından peş peşe düşmekte, insanlığa karşı işlenen bu suçların failleri suç ve cezadan ilelebet muaf kalmaktadır. Devlet aleyhine işlenen suçlar ile devlet görevlileri tarafından işlenen suçların soruşturmalarının neredeyse tamamında gizlilik kararı verilmekte, faili üst düzey kamu görevlisi olan çok sayıda davayı, suçun işlendiği yerden binlerce kilometre uzaklıktaki batı illerine nakletmektedir. Bu ülke; devlet aleyhine suç işlediği iddiasıyla yargılananlar için tam bir cehennem, devlet adına suç işleyenler için ise tam bir suç cennetine dönüşmüştür."
DENİZLİ: AVUKATLAR VE BAROLAR YOK SAYILIYOR
Denizli Barosu Başkanı Müjdat İlhan da adli yıl açılış töreninde yargı sistemini sert sözlerle eleştirdi. İlhan, yeni adli yıla, hukukun üstünlüğünün ve güvenilirliğinin kalmadığı, temel hukuk prensiplerinin sistematik olarak çiğnendiği, savunmanın ve onun temsilcisi olan avukatla baroların yok sayılmaya çalışıldığı bir ortamda girildiğini söyledi.
Denizli’de 2013-2014 Adli Yılı’nın başlaması nedeniyle Valilik önünde düzenlenen törende konuşan Baro Başkanı İlhan, “Yeni adli yıla, hukukun üstünlüğünün ve güvenilirliğinin kalmadığı, temel hukuk prensiplerinin sistematik olarak çiğnendiği, savunmanın ve onun temsilcisi olan avukatın ve baroların yok sayılmaya çalışıldığı bir ortamda girilmektedir. Milyonlarca sayfadan oluşan dosya içeriğine, binlerce sayfadan oluşan mütalaalara karşı savunma hakkı iki saatle kısıtlanan sanık müdafi, bu uygulamanın savunma hakkının kutsallığına aykırı olduğunu söylediğinde mahkeme heyetinin talebi ile hakkında Bakanlık soruşturma izni veriyorsa, savunma ve avukatlar olarak başka sorundan bahsetmemiz gereksizdir. Cezaevi içinde oluşturulan mahkeme salonlarına hakim ve savcı hangi şartlarda girebiliyorsa avukatlar olarak bizim de aynı şartlarda girmemizin en doğal hakkımız olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.