Yakalandığı delikte bile lüksünden vazgeçmedi
Saddam lükse öylesine düşkündü ki ABD’liler onu yakaladığında bile sığındığı evde Lacoste deodorantı, Dove şampuanı ve nemlendirici kremleri bulundu...
Saddam Hüseyin 1979 yılında Irak’ta tek adam olarak iktidara geldikten sonra petrol zengini ülke savaşlar ve ekonomik sıkıntılardan kurtulamadı. Önce İran’la savaşan daha sonra da Kuveyt’i işgal eden Saddam, Irak’taki Kürt ve Şii azınlıkları da baskı altında tuttu. Saddam’ın iktidarına karşı ayaklanan Kürt ve Şiiler’e bastırmak için uyguladığı şiddet operasyonları sonucu en az 300 bin kişi hayatını kaybetti.
ALTIN KLOZETLİ SARAYLARI VARDI
Ancak o halkı sefalet ve savaşla boğuşurken her diktatör gibi lükse içinde yaşıyordu. ABD işgalinden önce de dünyada sarayları ve ailesinin lüks hayatıyla tanınan Saddam, iktidara gelmesinden itibaren, Irak’ın çeşitli yerlerinde ultra lüks toplam 80 saray inşa ettirdi. Som altından musluk ve klozetlerin, elektrik düğmelerinin olduğu bu saraylar için milyarca dolar harcadı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir araştırmasına göre 1998’deki Körfez Savaşı’ndan sonra birkaç yıl içinde 2.2 milyar dolar harcayarak 48 yeni saray yaptırdı. En önemli ve büyük sarayı ise hiç kuşkusuz Bağdat’taki Cumhuriyet Sarayı oldu.
İŞKENCE ODALARI YAPTIRDI
Saraylarında lükse büyük önem veren Saddam’ın olmazsa olmazları ise kapalı ve açık yüzme havuzları, dev mutfaklar, Fransız tarzı mobilyalar ve muhaliflerini cezalandırdığı işkence odalarıydı. Hatta bir sarayında lunapark bile vardı. Saddam’ın lüks düşkünlüğü ABD tarafından doğum yeri Tikrit’te yakalanana kadar devam etti. Bir evin içindeki sığınağında sefil koşullara rağmen kişisel bakım ürünleri kullanmaya devam ettiği ortaya çıktı. Advar köyündeki evde Saddam’ın Lacoste deodorantı, Dove şampuan ve nemlendirici kremleri ile Palmolive şampuanları bulundu. Saddam’ın yatağının üzerinde Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza” adlı romanı ile Arap düşünü İbni Haldun’un kitapları duruyordu.
Eli kanlı diktatörü kahraman yaptılar
Dünya Müslümanları’na bundan daha berbat bayram hediyesi verilemezdi. Saddam’ı apar topar asanlar, eli kanlı bir diktatörden bir halk, mezhep ve medeniyet kahramanı yaratmak gibi imkansız bir işi becerdiler. İdamın Irak’ı, Ortadoğu’yu, hatta dünyayı karıştıracağı açık.
1) Medeniyetler çatışması: Saddam’ı öncelikle bir Müslüman olarak görenler idamın arkasında ABD ve batı dünyasının ve tabii İsrail’in parmağı olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla idamın İslam dünyasındaki Batı, Amerikan ve Yahudi düşmanlığını daha da tırmandırması mümkün.
2) Etnik çatışma: Saddam’ın Arap olmasını öne çıkaranlar, idamdan biİranlıları ve Kürtleri sorumlu tutuyor. Saddam’ı kendine sembol edinmiş Arap milliyetçiliğinin boy vermesine ve Arap olmayanlara düşmanlığı teşvik etmesine tanık olabiliriz.
3) Mezhep çatışması: Saddam’ın Sünni olmasına vurgu yapanlara göre idamın arkasındaki esas güç Iraklı Şii Araplar ve onların baş destekçisi olan İran. İdamın tetikleyeceği Şii-Sünni çatışması Irak’tan çıkıp tüm bölgeye yayılırsa kimse şaşırmasın.
Oğulları Uday ve Kusay tüm Irak’a korku saldı
Saddam’ın ilk karısı Sacide’den olan oğulları Uday ve Kusay, Iraklılar’ın korkulu rüyası oldu. Irak Futbol Federasyonu başkanı olan Uday, maç kaybettikleri zaman futbolcularını falakaya yatırması, çiğ etlerle beslediği kaplanları ve lüks otomobillere düşkünlüğüyle tanınıyordu. Uday ayrıca Baasçı gazeteleri de kontrol ediyordu. Kusay ise, strateji konusundaki uzmanlığı ile Saddam’ın veliahtı olarak görülüyordu. ABD’nin başına 30 milyon dolar koyduğu iki oğlu da 2003’te Musul’da ABD askerlerinde ölü olarak ele geçirildi.
Diktatörlerin sonu kötü olur
Tarih, Saddam gibi ülkelerini demir yumrukla yöneten birçok diktatörün kanlı sonuna tanık oldu...
HITLER: “Führer”, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Sovyet askerlerinin Berlin’e girişinden kısa süre sonra 30 Nisan 1945’te sığınağında, sevgilisi Eva Braun’la birlikte intihar etti.
STALIN: 30 yıldan fazla Kremlin’in ev sahibi olan Sovyetlerin bir numaralı ismi Stalin, 5 Mart 1953’te beyin kanamasından öldü.
MUSSOLINI: 1922 ile 1943 arasında İtalya’yı yöneten Mussolini, Almanya’nın hezimetini takiben İsviçre’ye kaçarken kendisini tanıyan İtalyan partizanlar tarafından 28 Nisan 1945’te vurularak öldürüldü.
ÇAVUŞESKU: 24 yıl boyunca Romanya’yı idare eden Çavuşesku, devrildikten birkaç gün sonra karısı Elena ile birlikte Aralık 1989’da askerler tarafından kurşuna dizilerek idam edildi.
MİLOŞEVİÇ: Lahey’de uluslararası ceza mahkemesince savaş suçu, insanlığa arşı suç işlemek ve soykırımla suçlanan Yugoslavya’nın eski başkanı 11 Mart 2006’da davası bitmeden hücresinde şaibeli bir şekilde öldü.
RUŞEN ÇAKIR İDAMI YORUMLADI
Saddam’la birlikte aslında Irak da öldü
Saddam’ın idam kararı çıktıktan sonra Amerikan ve Irak yönetiminde iki eğilim belirmişti. Bir yanda “Temyiz sürecini uzatıp Saddam’ın hayatı üzerinden Sünnilerle pazarlık edelim” diyenler vardı, karşılarındaysa “Hemen asalım. Ne olacaksa bir an önce olsun. Sonra da önümüze bakalım” diyenler.
İkinciler baskın çıktı. Böylece Bush yönetiminin Irak konusunda yapageldiği vahim hatalara bir yenisi, belki de işgalden sonra en tehlikelisi eklenmiş oldu. “Ne olacaksa olsun” diyenler idamın faturası karşısında şok olabilir, önlerine bir daha bakamayabilirler. Çünkü idamın Irak’a, bölgeye ve dünyaya ne kısa, ne de uzun vadede herhangi bir hayrının dokunabileceğini savunabilmek imkansız.
DAĞILMA KAÇINILMAZ
Öncelikle idamın işgale karşı direnişin hızını azaltması söz konusu olamaz. Öyle olsaydı, Saddam’ın oğullarının öldürülmesinin ve kendisinin yakalanmasının ardından direniş daha da şiddetlenmezdi. Aynı şekilde El Kaide lideri Zerkavi’nin öldürülmesinin ardından intihar eylemleri daha da artmazdı. Amerikalılar ve Irak’ı yönetenler artık sorunun kişilerden kaynaklanmadığını, dolayısıyla kişiler üzerinden çözülemeyeceğini kabul etmek zorundalar.
Bu sefer de benzer bir durumla karşılaşmamız kuvvetle muhtemel. İdam Sünni Arapları muhtemelen daha da provoke edip, onları daha acımasız ve uzlaşmaz kılacak. Halbuki Amerikan askerlerinin Şii milisler ve İran ajanlarına karşı tavır almaya başlaması Sünnileri bir nebze memnun etmeye başlamıştı. Ayrıca birçok bölge ülkesinin de katkısıyla, bir dizi yarı açık ve gizli görüşmeler yapılıyor ve Sünniler siyasi sürece dahil edilmeye çalışılıyordu. İdamdan birinci derecede sorumlu olan Amerikalıların bundan böyle Sünni Araplara ulaşıp onları kazanabilmeleri iyice zorlaşacaktır. Kuşkusuz idam en çok iç savaşı olumsuz etkileyecek, bunu daha da derinleştirecektir. Daha haber duyulur duyulmaz yaşanan Şiilere yönelik misillemeler, belki de yıllar sürecek bir kan davasının ilk işaretleri olarak görülebilir. İdamı, Irak’ı bundan böyle tek parça halinde tutmanın imkansız olduğunun ilanı olarak kabul edebiliriz. Yani Saddam’la birlikte Irak denen ülkenin de ortadan kalktığını ileri sürmek hiç de yanlış olmayacaktır.
Doğumundan idam sehpasına Saddam’ın kilometre taşları
1937: Babasız büyüdü
28 Nİsan’da Tikrit’in El-Avya köyünde çobanlıkla geçinen bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Annesi oğluna “karşı duran, göğüs geren” anlamına gelen Saddam adını koydu. Saddam Hüseyin, doğumundan 6 ay önce ortadan kaybolan babasını hiç tanımadı. Üç üvey kardeşi olan Saddam, üvey baba elinde şiddet görerek büyüdü. 10 yaşına geldiğinde Bağdat’a, dindar bir Sünni olan amcasının evine gönderildi.
1957: CIA kampında eğitildi
Saddam Hüseyin’in hayatı, belki de ileride hiç tahmin edemeyeceği şekilde değişti. Saddam, dindar amcasının da etkisiyle “Arap Diriliş Partisi” Baas partisine üye olurken, ileride bu partinin başında ülkesini yöneteceğini bilmiyordu. 1959 yılında adı General Abdul Kerim Kassım suikastına karıştı. Ayağından vuruldu ancak CIA ve Mısır istihbaratının desteğiyle Beyrut’a kaçtı. Burada CIA tarafından eğitildi. Daha sonra Mısır’a giderek hukuk okudu.
1963: Kuzeniyle evlendi
Baas Partİsİ iktidara gelince ülkesine geri döndü. Bu sırada kuzeni Sacide ile evlendi, Rana, Raghad ve Hala isimli üç kızı ve Uday ve Kusay adında iki oğlu oldu. Saddam Hüseyin daha sonra iki kez daha Samira Şahbandar ve Nidal el Hamdani ile evlendi. Hüseyin’in eşi Samira’dan Ali adında bir oğlu daha oldu.
1968: Hapse atıldı
Geçen yıllar Baas Partisi ile arasındaki farklılıklar derinleştirmeye başladı. Çatışmalar iyice sertleşince Saddam hapse atıldı. 1968 yılında yapılan darbe Saddam’ı da hapisten kurtardı. Parti içinde hızla yükselen Saddam, kararlılığı ve sertliği sayesinde Baas’ın en önemli yapılarından olan Devrim Konseyi Kurulu’na girdi.
1979: İran’ı işgal etti
Saddam iktidara geldi, oğlu Uday basını kontrol ederken, Kusay da Cumhuriyet Muhafızlarının başına geçti. 1980 yılında İran’ı işgal ederek 8 yıl sürecek İran-Irak savaşını başlatmış oldu. Savaşta 300 bin Iraklı öldü.
1988: Halepçe’de katliam yaptı
16 Nİsan’da tarihe Halepçe Katliamı olarak geçecek Kürtlere karşı kimyasal silah kullanımına izin verdi. 5 bin kişi öldü. Aynı yıl İran savaşı sona erdi.
1990: Kuveyt’e saldırdı
İran savaşından 2 yıl sonra Saddam bu kez 2 Ağustos’ta Kuveyt’i işgal ederek tekrar gündeme oturdu. ABD’nin buna yanıtı sert oldu 1991 yılında Birinci Körfez Savaşı başladı. 17 Ocak’ta başlayan “Çöl Fırtınası” operasyonu, 28 Şubat’ta Irak’ın ateşkesi kabul etmesiyle sona erdi.
2003: Amerika Irak’a girdi
11 Eylül saldırılarının ardından Saddam tekrar Amerika’nın hedefi oldu. George Bush yönetimi, 20 Mart 2003’te Irak’ta Kitle İmha silahları olduğu gerekçesiyle Irak’ı işgal etti ancak Irak’ta kitle imha silahları asla bulunamadı.
2003: Böyle ele geçirildi
13 Aralık’ta Saddam doğduğu ve büyüdüğü yer alan Tikrit’te bir sığınakta saklanırken ABD askerleri tarafından yakalandı. 22 Temmuz’da da iki oğlu Uday ve Kusay Musul’da bir Amerikan baskınında öldürülmüştü. Ürdün, Saddam Hüseyin’in kızları Raghad ve Rana’ya insani sebeplerle sığınma hakkı verdi. Eşi Sacide ile üçüncü ve en sevdiği kızı Hala’nın ise nerede olduğu hala bilinmiyor.
2006: Ve idam edildi
Saddam Hüseyİn 30 Aralık 2006’da, Türkiye saati ile 05.00 sularında Bağdat’ta asılarak idam edildi. Böylece babasız başlayan ve pek çok kişinin babasız kalmasına neden olan bir hayat sona ermiş oldu. Geride çok tartışılacak bir tarih ve çok tartışılacak bir ölüm bıraktı.