'Uydu devlet değiliz'
AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Kınıklıoğlu: 'Türkiye artık ABD'nin karakol devleti değil'
İktidar partisinin dış politikada etkin ismi Kınıkoğlu,
İsrail’le yaşanan krizi değerlendirirken, değişen dünyada, Türkiye’nin değişen rolüne vurgu yapıyor: Artık 1980’lerdeki gibi uydu devlet değiliz
ANKARA - New York Times’a yazdığı son makalede, “İsrail çizmeyi aştı” diyen, Türkiye-ABD Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Suat Kınıklıoğlu, VATAN’ın sorularını yanıtladı:
* Türkiye İsrail ilişkilerinde kırılma nerede başladı?
Dönüm noktası, Gazze Savaşı’dır. Olaydan 4 gün önce Olmert, Türkiye’ye geldi, Başbakanımız ile 5.5 saatlik görüşme yaptı. Başbakanımızın, Hamas’ın elinde bulunan İsrail askeriyle ilgili somut önerileri oldu. Olmert hemen cevap veremeyeceğini, Kudüs’e döndükten sonra bildireceğini söyledi. Ama 4 gün sonra Gazze Savaşı patladı. Başbakanımızın daha önce de eleştirileri vardı ama ana kırılma noktası orasıdır.
* Düzelme ihtimali?
İsrail bizim taleplerimizi yerine getirirse... Bağımsız bir araştırma komisyonu kurulup, olayın iyice incelenmesi, bulgulara göre suçluların cezalandırılması, ölenlerin yakınlarına, yaralılara tazminat ödenmesi ve Gazze’deki ablukanın kaldırılması olursa tabii ki.
* İsrail ile askeri ilişkilerimiz, anlaşmalar nasıl yürüyecek?
Muhtelemen anlaşmaların tamamlanması beklenir. Sonuçta bir mal alıyorsunuz. Ama yeni tatbikat, yeni anlaşmaların olacağını hiç zannetmiyorum. Ekonomi ve turizm alanında bile çok kısıtlı bir ilişkinin olacağını düşünüyorum.
* Yaşananlarda ’One minute’ etkisi var mı?
Davos olayından sonra bir eksen kayması tartışması başlatıldı. Türkiye sırtını batıya dönüyor, Araplaşıyor gibi şeyler. Bunun doğru olmadığını yazanlar da biliyorlar. Ancak ABD’de etkin çevrelerde ciddi bir rahatsızlık var. Çünkü Türkiye bölgede 1970, 1980’lerde olduğu gibi ABD’nin karakol devleti olma konumundan çıktı. ABD ne derse yapan, soğuk savaş döneminin uydu devleti Türkiye gitti. 1 Mart 2003 tarihi bir kırılmadır. İlk defa çok önemli bir müttefikin çok ısrarla istediği bir şeyi kabul etmeyen bir parlamento ve kamuoyu iradesi oluştu. Tezkere dış politika karar verme sürecinde kamuoyu faktörünün dikkate alınması gereken bir unsur haline gelmesini teyit eder.
Artık bölgesel güçüz
*Ama hemen ardından bir çuval geçirme olayı yaşadık.
Türkiye, ABD ilişkilerini elinin tersiyle itebilecek kadar güçlü mü?
Dış politika analizi yaparken insanlarımız uluslararası ilişkileri siyah-beyaz, dost ve düşman gibi net algılıyor. Dış politikada grinin yüzlerce tonu vardır. Mesela Rusya ile çok iyi ilişkilerimiz var ama Kıbrıs meselesinde anlaşamıyoruz. Rusya ile kavga mı edelim? O konuyu ayırıyoruz. ABD için de bu geçerli. Eskiden bir karakol, uydu devlet konumunda olan Türkiye yerine şimdi bölgesel bir güç olan, büyüyen ekonomisiyle dinamik bir toplum olan bir ülke var.
* İran’la son anlaşmayı hemen sorayım...
İyi bir örnek. Hedeflerimiz aynı: biz de ABD de nükleer silaha sahip bir İran istemiyoruz. Ama yöntemlerimiz çok farklı. ABD’liler bir an önce sopayı elimize alalım diyorlar, biz diplomasiye daha çok ağırlık verelim istiyoruz. Brezilya ile birlikte imza attığımız anlaşmanın ümit vaat ettiğini ve denenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
* Ama bu olayın hemen ardından Mavi Marmara’ya ateş açıldı. Bir bağlantı, gözdağı var mıdır?
Ben doğrudan bir bağlantı kurmuyorum ama ABD ve İsrail tarafında bizim bu işi kotarmamızla ilgili hem bir hayret hem bir şaşkınlık var. Obama’nın Sayın Başbakanımıza ve Brezilya Cumhurbaşkanı’na yazdığı mektuplardan anlaşılıyor ki ABD tarafı hem bizi hem Brezilya’yı böyle bir anlaşmanın imzalanabilmesi istikametinde teşvik etmiş. Fakat işi kotaramayacağımız beklentisi hakimdi. İşin bir başka boyutu ise: “Mahallenin beş büyük abisi dururken nasıl oluyor da şimdi bu iki orta boylu abisi iş kotarmaya başladı?”. Küresel yönetim sistemi artık eski güç dengeleriyle işletilemiyor. Yükselen güçler küresel idare sisteminde söz payı istiyor.
*Savaşın eşiğinden döndük mü?
Bence savaşa yaklaşmadık bile. Çünkü diplomasinin araçları çok etkin işletildi. Verilen mesajları karşı taraf çok iyi okudu. Türkiye’nin, İsrail’e olan ihtiyacı 5 ise, İsrail’in Türkiye’ye olan ihtiyacı 50’dir. Türkiye artık Bank Asya liginde top oynamıyor. Süper ligin cevval takımlarından. Sonraki hedef, Gazze’deki ablukanın kaldırılması ve uluslararası hukuk yollarının zorlanmasıdır.
* “Savaş gemileri yola çıkacaktı” diye iddialar da ortaya atıldı?
Güvenlik zirvesinde her türlü opsiyon masaya yatırılmıştır. Bu opsiyonun da değerlendirilmiş olması beni çok şaşırtmaz. Ama diplomaside birtakım şeyleri denerseniz, sonuç alamazsınız başka opsiyonları masaya yatırırsınız. Böyle deniz baskınını hangi ülke kabul edebilir? Herkes kiminle dans ettiğini iyi anlamalı.
Mavi Jeans’in
siyasi versiyonuyuz
*Kınıklıoğlu “Türkiye hala arabuluculuk yapar mı?” sorumuza ilginç bir örnekle karşılık veriyor:
Hâlâ yapar. Çünkü Türkiye’nin amacı bağcı dövmek değil. Bölgede istikrar istiyoruz, öngörülebilirlik istiyoruz. AB’nin yaptığını bu bölgede yapmak istiyoruz. Komşularımız Fransa ve Almanya değil tabii ama buna rağmen başarabiliriz. Vizeleri kaldırmamız çok cesur adımlar. Bunu mümkün olduğunu gören bazıları ürkmeye başladılar. Çünkü Türkiye bölgenin kaderini değiştiriyor. Mavi jeans reklamında ’Bu Türkler de çok oluyor ama’sloganı vardı ya, biz de mavi jeans’in siyasi versiyonuyuz: Bu Türkler de çok olmaya başladı ama...