Ünlü anketçiden çarpıcı sözler!
Türkiye hem iç hem de dış olarak çok yoğun bir dönemden geçiyor. Peki, Türkiye’yi ilerleyen süreçte nasıl bir gelecek bekliyor?
ORC Araştırma Şirketi sahibi Mehmet Murat Pösteki, Türkiye’nin gündemini A’dan Z’ye AjansHaber’e değerlendirdi, Başkanlık sistemi, MHP’deki iş çekişme, yeni kabine, Türkiye-AB krizine dair konuların toplumsal yansımasını masa yatırdı.
İşte ORC Araştırma Şirketi sahibi Mehmet Murat Pösteki’nin AjansHaber’e yaptığı gündem değerlendirmesi: Yeni kabinenin eski kabineden temel farkı başkanlık sistemindeki güçlü vurgu olarak öne çıkıyor. Bu konuda başkanlık sisteminin vatandaşa anlatılması, benimsetilmesi konusunda da eski kabineden farklı bir politika bekleyebilir miyiz? Başkanlık sistemi Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği gün Türkiye’nin ana gündem maddesi olan ve tam olarak ülkenin merkezine oturan bir konudur. Sayın Davutoğlu ve kabinesi göreve başladığı anda halkın sistem değişikliği konusunda talebi olduğunu biliyorlardı. 21 aylık süre içerisinde sistem değişikliği konusu bazı isimler tarafından çeşitli şekillerde dillendirilmiş olsa da uygulamaya dönüşen ve kararlılık belirtisi olan gelişmeleri göremedik yaşayamadık.
7 Haziran ve 1 Kasım seçim sürecinde muhalefet “ Seni Başkan yaptırmayacağız” sloganını kullanırken, Sayın Davutoğlu ve ekibi “Liderimizi Başkan yapacağız” diye halkın karşısına çıkmadılar. Başkanlık sisteminin faydaları ve Türkiye’ye kazandıracağı güç halka anlatılmadı.
Vatandaşlar kendi imkânlarıyla ve Sayın Cumhurbaşkanından duyduğu kadarıyla başkanlık sistemi konusunda fikir sahibi oldu ve olmaya devam ediyor.
Gelinen noktada %58,4 oranında Türk Tipi Başkanlık Sisteminin hayata geçirilmesini isteyen bir vatandaş kitlesi var Türkiye’de. Siz bakmayın bazı araştırma şirketlerinin başkanlığa destek oranlarını düşük açıklayıp, muhalefetin bu oranları sahiplenmesine. Muhalefet partileri o sonuçlara itibar etse ve başkanlığa desteğin %30 - %40 lar da olduğuna inansa koşa koşa referanduma götürülmesine destek olurlar. Destek olurlar ki bu mesele halk tarafından reddedilsin ve gündemden çıksın. Muhalefet çok iyi biliyor ki, Başkanlık sistemi referanduma giderse, halk bu sisteme evet diyecek ve yapılacak seçimde de Recep Tayyip Erdoğan’ı Başkan seçecek. Burada MHP’nin üzerinde ciddi bir sorumluluk var ve seçmenine kulak vermeli. Çünkü MHP seçmeninin yarısına yakını Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy verdi ve başkanlık sistemine de destek veriyor.
Sayın Binali Yıldırım ve Kabinesinin Başkanlık Sistemi konusunda yapması gereken, halkın beklediği referandum sandığını yapılması gereken bütün çalışmaları ve muhalefeti ikna metotlarını hayata geçirerek halkın önüne koymaktır. Referandum sürecinde elbette ki hükümet ve AK Parti kurmayları halka Evet denmesi gerektiğini, Hayır cephesinde olanlar ise hayır denmesi gerektiğini anlatacaklar, bununla ilgili kampanya yürütecekler. Tabi bur da ilk yapılması gereken şey halkın önüne o sandığı götürmektir.
Eski-yeni kabinede farkları bakımından isimler bazında öne çıkarmak istediğiniz bakanlar var mı?
Yeni kurulan Hükümetin en dikkat çekici ve en önemli ismi kuşkusuz Başbakan Binali Yıldırım. Bugüne kadarki AK Parti Hükümetlerinin tamamında en başarılı bakan olarak araştırmalarımıza yansıyan Sayın Binali Yıldırım, yapmış olduğu çalışmalarla mega projelerle halkın güvenini kazanmış bir isim.
Burada halkın beklentisi Sayın Cumhurbaşkanı ile uyum içinde olan bir Başbakan ve kabine olması. Devlette uyum olduğu sürece, hiyerarşiye tam olarak riayet edildiği sürece bakanların tamamı kendi alanlarında hizmetlerini başarıyla yürütür ve genel bir başarı ortaya çıkar.
Halkın genelini memnun etmek için bakanlık başarılarının yerine, Hükümetin genel olarak başarılı olması gerekmektedir.
Yeni kabinenin hem AK Parti'nin kendi seçmeni hem de diğer seçmenler açısından ne gibi etkileri olacağını düşünüyorsunuz?
AK Parti seçmeni yeni kabineyi kendilerinin tabiriyle “Reisi” Başkanlığa taşıyacak, PKK'nın ve paralel yapının kökünü kazıyacak bir kabine olarak tanımlıyor. Hem Binali Yıldırım hem de bakanların bu konuda ki sadakatinden de, liyakatinden de şüphe duymuyorlar. O yüzden Sayın Binali Yıldırım’ın isminin açıklandığı ilk günlerde, kopma ve küskünlük olmadığını yaptığımız araştırmada ifade ederek AK Parti’nin %53 oy oranına sahip olduğunu ortaya koydular.
Muhalefeti bütün olarak değerlendirmemek lazım yani parti parti seçmenler bazında baktığımızda örneğin, CHP seçmeni hükümetin yaptığı hiçbir icraattan memnun kalmıyor. Bu durum bize CHP seçmeninin her durumda ideolojik davrandığını gösteriyor. MHP seçmeni ise yapılan iyi hizmetleri söylemekten ve takdir etmekten çekinmemekle birlikte daha iyisini daha fazlasını isteyerek ideolojik takıntılara göre değil hizmete göre değer verdiğini ortaya koyuyor ve bu hükümetinde son derece başarılı hizmetler yapacağını tahmin ediyor ve güveniyorlar.
Olası bir erken seçim için bir öngörünüz var mı?
Erken seçim tamamen referanduma bağlı.Halk parlamenter sistemin artık Türkiye’ye dar geldiğinin ve sistem değişikliğine gidilmesi gerektiğinin farkında ve mutlaka başkanlık sistemine geçilmesini sağlayacaktır. Halka rağmen siyaset yapmak muhalefeti hep küçülttü, Ak Parti’yi de sürekli büyüttü. O yüzden muhalefet partileri halkı artık anlamalı. Halk Recep Tayyip Erdoğan’ı sevdiği için destekliyor, korktuğu için değil. Bu yıl sonuna kadar halkın önüne mutlaka bir sandık gelecektir. Bu sandık referandum sandığı olursa halk sistemi direk kendisi değiştirir. Eğer seçim sandığı olursa 400 vekil vererek Ak Parti’nin değiştirmesini sağlar.
MHP'deki iç karışıklık ve yapılması kesinleşen olağanüstü kongrede Bahçeli, Akşener, Oğan, Özdağ ve Aydın isimlerinin yarışması bekleniyor. Muhaliflerin şansını nasıl görüyorsunuz?
MHP’de ki kurultay süreci yanlış şekilde ilerliyor. Muhalif adaylar işine gelen konularda MHP tüzüğünü, işine gelmeyen konularda ise siyasi partiler kanununu baz alarak ilerlemeye çalışıyor. Örneğin MHP tüzüğüne göre isterseniz bütün delegelerin imzasını toplayarak olağanüstü kurultay talebinde bulunun, genel başkan ve yönetim onaylamadığı sürece kurultayı toplayamazsınız. Burada hemen bir manevra yapılarak, mahkemenin Mhp tüzüğüne göre değil, siyasi partiler kanununa göre karar verilmesi sağlandı. Yeni yaşanan gelişmede ise, siyasi partiler kanununa göre olağanüstü kurultayda genel başkan seçilmesinde herhangi bir sakınca olmamasına rağmen, Devlet Bahçeli’nin genel başkan seçimi yapılacak kurultay çağrısına karşı, hayır bunu yapamazsın bu durum tüzüğe aykırı diye tüzük öne sürülüyor. Tüzüğe göre de, siyasi partiler kanununa göre de Sayın Bahçeli haklıdır. Çünkü tüzük baz alınacaksa delegelerin imzası kurultay toplamak için yeterli değil, siyasi partiler kanunu baz alınacaksa olağanüstü kurultayda genel başkan seçilmesinde bir sakınca yok.
Kurultayda adayların seçilme şansına gelince, Bahçeli bu kurultayı delegelerin en az %60’ının oyunu alarak kazanacak. Hep birlikte tablonun böyle olacağını göreceğiz, elimizdeki veriler bize bu işareti veriyor.
Dokunulmazlıklar konusunda yaşanan tartışmalar toplum nezdinde nasıl bir etki uyandırıyor? Kürt seçmenin bu konudaki tavrını nasıl görüyorsunuz?
Dokunulmazlıkların kaldırılması referanduma gitseydi halktan %78 - %82 arasında bir oranla destek bulacaktı. AK Parti ve Mhp oylarıyla meclisten geçti ve CHP’li bir grup milletvekili de buna destek oldu. Aslında milletin önemsediği şey HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıydı ve bu gerçekleşmiş oldu ve milletin TBMM’ye güveni arttı. Herhangi bir CHP’li milletvekilinin açtığı bireysel hak ihlali davası sonucunda, Anayasa mahkemesi hak ihlali kararı verirse bu CHP’nin siyasetten yok oluşu anlamına gelir. CHP milletvekilleri hak ihlali başvurusu yaparak harcayacakları enerjiyi mahkemelerinde savunma yaparak beraat etmek için harcamalı ve tekrar dokunulmazlıklarını elde etmeliler. Meclisteki oylamada hangi CHP’linin evet oyu verdiği, oyunun rengini belli eden birkaç isim dışında belli değil, yani herkes Evet’i sahiplenebilir. Fakat bireysel başvuru açıkça hayırcıların ortaya çıkmasını sağlayacaktır. HDP’nin oyu son yaptığımız araştırmada %7’ lere düştü. Bu tablo bize HDP’nin tabanının büyük bölümünü kaybettiğini ve Kürt halkının, HDP’nin PKK savunuculuğu yapmasından rahatsızlık duyduğunu gösteriyor. Bölgedeki Kürt vatandaşlar HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kalkmasını doğru buluyor ve devletin yanında yer alarak PKK savunucularına prim vermiyor.
Avrupa Birliği ile yaşanan gerilimde vatandaş nasıl düşünüyor. Vize serbestisi ve tam üyelik müzakerelerinin devamından yana bir görüş mü var, ayrılıktan yana mı? Türk Halkı AB üyeliğine onay veriyor fakat AB üyeliğini önemsemiyor. AB üyeliği milletin olmazsa olması değildir. Tam aksine Cumhurbaşkanı ve Bakanların Türkiye’nin çıkarlarını korumak için AB’ye rest çekmesi milletin hoşuna gidiyor ve vatandaşlar bu durumu sonuna kadar destekliyor.