'Tutuklu vekiller çıkarsa Başbuğ da çıkar!'
Bozdağ'dan flaş açıklama...
Bİr televizyon kanalına konuşan Bekir Bozdağ, Alevilik tartışmalarından, tutuklu vekillerin tahliyesine kadar ilginç açıklamalarda bulundu.
Türkiye’nin iç politik gündeminde öne çıkan baslıklar, Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması, Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi ile TBMM'nin tatile girmeden önce çıkardığı son yargı reform paketi sayesinde tutuklu vekil ya da üst düzey bürokratların tahliye olup olmayacakları.
Hükümetin tüm yasal düzenlemelerinde kilit rol oynayan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, tartışılan tüm bu konularda çok önemli açıklamalar yaptı. Bozdağ'ın A Haber'in sorularını yanıtlarken yaptığı, çok tartışılacak açıklamaları söyle;
"İKTİDAR ŞANSI OLMAYANLAR BAŞKANLIK SİSTEMİNE KARŞI”
Radikal, ideolojik, statükocu ve milletle buluşmayan grupların başkanlık sisteminde iktidar şansı yok. O yüzden kendilerinde iktidar şansı görmeyenler buna karşı çıkıyorlar.
"ATATÜRK FİİLEN BAŞKAN’DI. ŞİMDİ DE ÖYLE"
“Başkanlık olursa Türkiye'de tek adam gelir” diyenler, başkanlık sisteminin niçin geldiğini dahi bilmiyorlar. Başkanlık sistemi tek adamlık olmasın kurgulandı. Atatürk’ün dönemi resmen ve fiilen başkanlık sisteminin Türkiye'de tipik uygulamasıdır. İnönü dönemi hakeza başkanlık sisteminin uygulamasıdır. Menderes dönemi de öyle, şimdi de öyle. Başkanlık sistemi eyalet sistemini getirir ve bu da ülkenin bölünmesine yol açar eleştirisine katılmıyorum. Türkiye, üniter yapıyı koruyarak başkanlık sistemine geçebilir.
"YETKİ KALDIRMASI YOK”
Özel yetkili mahkemeler konusunda kaldırılan yetkiler yok. Yetki kaldırması yok. Özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kaldırıldı. Davalar bitinceye kadar mahkemesinde devam edecek. Yeni savcılar ve mahkemeler kuruluncaya kadar da bu soruşturma dosyaları burada duracak, bu savcılar devam edecek, kurulduktan sonra oralara devredecek. Yeni mahkemeler kurulurken, yeni savcılar görevlendirilirken HSYK, bazı eski savcılara yeni yerde görev vermedi. Olay bu. İşin doğrusu yetkinin kaldırılması değil, yeni görevlendirme yapılırken bazılarını HSYK yeniden görevlendirmedi.
"ÖYM'LER TIPKI DGM İDİ? ONU DEĞİŞTİRDİK"
(Özel yetkili mahkemeler konusunda) Tartışmalar daha ziyade özel yetkilerden kaynaklanıyor. Bu mahkemeler ihtisas mahkemesi ama bizim 250 ve devamı esasında DGM’lerin tıpkısıyla devamı anlamına geliyor. Adı değişmişti ama imtiyazlar, ayrıcalıklar aynen duruyordu. Bu mahkemeler ihtisas mahkemesi özelliğini imtiyazından ve ayrıcalığından alıyordu. Biz şimdi ayrıcalıkların neredeyse yüzde 95’ini kaldırdık ve diğer mahkemelerin kullandığı genel yetkileri kullanır hale getirdik. Mahkemeler ihtisas mahkemesine dönüştü.
"NUMAN KURTULMUŞ AK PARTİ'DE SIKINTI OLMAZ"
Kurtulmuş, kamuoyunun yakından tanıdığı, bizim siyasetimizin gelenekleri içinde yetişmiş, donanımı ve nitelikleri itibarıyla Türkiye'ye faydası olacak bir insanımız. Ak Parti içinde bu anlamda herhangi bir sıkıntı olmaz, olması da düşünülemez. Çünkü bizim parti dinamiklerimiz, kendi geleneksel anlayışımız, Ak Parti'nin ortaya koyduğu misyon ve vizyon bu noktada bizde herhangi bir sorunun gelecekte de yaşanmayacağını çok açıkça gösteriyor. Kurtulmuş, Ak Parti içinde Türkiye'ye hizmet imkanı bulacaktır.
"ÖYM'LERİN İMTİYAZLARİ KALKTI"
Haklı eleştiriler yapılıyordu. Savunmayı zayıflatan, adaletin tecellisine engel olan orada düzenlemeler vardı. Biz şimdi mahkemeyi ayrıcalıklı kılan, savunmayı da zayıflatan düzenlemeleri ortadan kaldırdık ve hukuk devletini güçlendirdik.
"TUTUKLU VEKİLLER ÇIKARSA, BAŞBUĞ DA ÇIKAR”
Sadece tutuklu vekiller yok. Türkiye'nin eski genelkurmay başkanı da orada yatıyor. Mahkeme tutuklu vekillerle ilgili adli kontrole hükmettiği zaman öbürleriyle ilgili 'adli kontrolü ben uygulamam' diyemez. Neden diyemez? İsnat edilen suç aynı ve bu kanuni düzenlemede 'şu vekildir buna bunu uygulayacaksın, şu askerdir buna uygulayacaksın, öbürü sivildir ona uygulamayacaksın' diye bir düzenleme yok. Tamamen mahkemenin takdirine bırakıyor. Mahkeme vekil diye bu yönde bir değerlendirme yaptığı zaman yasayı çiğnemiş olur. Genel bir değerlendirme yapacak. Eğer uygularsa herkese uygulayacak. Uygulamazsa herkese uygulamayacak. Bu tamamen mahkemenin takdirinde olan bir konudur.
BAHÇELİEVLER FAİLLERİNİN TAHLİYESİ
Özal döneminde 1991 yılında bir düzenleme yapıldı. Buna göre mahkum olunan cezanın 10 yılını hapiste geçiren kişilere tahliye yolu açıldı. O dönemde mahkemeler bazı mahkûmları kaç suçtan ceza alırlarsa alsınlar 10 yılını doldurduğu zaman tahliye etti. Ama o dönemde sol düşünceye mensup olup cinayet dahil başka suçlardan mahkum olanlara uygulanan bu hüküm sağ cenahtan değişik suçlarla isnad edilip mahkum olan kişilere uygulanmadı. Bir yanda sol cenahtan olanlarla ilgili bütün suçlar tek ceza sayılıp 10 yıl yatılması halinde tahliyenin yolu açıldı, sağ cenahtan gelenlerle ilgili her ceza ayrı sayıldı her cezanın 10 yılının infazından sonra tahliye edebileceklerine ilişkin karar verildi. Öyle olunca 91'den bu yana bu yasa çıktıktan bu yana bir kısım kişiler bu kanundan yararlandırılamadı. Yargıtay'ın ve mahkemelerin yanlış demiyorum ideolojik kararlarında, uygulamalarından dolayı esas yargı bağımsızlığının Türkiye'de en büyük sıkıntısı burada yatıyor, ideolojilerine karşı bağımsız olamıyorlar. Biz ne yaptık bu haksızlığı giderdik.
"ALEVİLİK DİNDİR DEMEK HZ ALİ'YE SAYGISIZLIK"
(CHP Milletvekilli Aygün'ün 'Alevilik dindir' açıklaması) Hacı Bektaş-ı Veli’ye bir saygısızlık olarak görüyorum. Hz. Hasan'a, Hz. Hüseyin'e, Peygamber Efendimizin çocuğu mesabesinde hem yanında büyüyen hem kızıyla evli bulunan damadına ve soyunun devam şerefi kendinde olan bir kişiye Hz. Ali Efendimize ve bugüne kadar Alevilik yolundan, inanışından gelen büyüklere ve bu işin önderlerine çok büyük bir saygısızlık ve iftira olduğunu düşünüyorum. Çünkü yok öyle bir şey. Ama Türkiye'de böyle bir şeyi düşünen insanlar olabilir. Çünkü Alisiz Alevilik yaratmak isteyenler var. Bir sürü şeyler söyleyenler var. O yüzden böylesi bir iftira dile getirilince ben Alevilere komşu olan ve onlarla çok dostu olan ailecek de tanıdığım pek çok kardeşi olan bir insanım. Onların kabulleriyle bizim kabullerimiz arasında itikad noktasında hiçbir fark yok. Bazı usuli farklılıklar olabilir.
TBMM'DE CEMEVİ KURULMASİ
Bu konularda siyasetçilerin karar vermesi doğru değil. Bu konu Meclis'in karar vereceği bir konu değil. Çünkü yasama organları dini konularda statü veremezler. Çünkü onun statüsünü o dinin kendi içinde kuralları verir.
"CAMİ MÜSLÜMANLARIN TEK MABEDİ”
Mabet camidir ve tekdir. Bunu koymak ve değiştirmek Müslümanların elinde değildir. Bu Kur'an-ı Kerim'de belirtilmiştir. İlim adamları söylüyor. Hıristiyanlıkta kilise, Yahudilikte sinagog veya havra aynı anlama geliyor. Şimdi baktığımızda hepsi tek. Mezhepler, tarikatlar ne olursa olsun hepsinin mabedi tek. Dünyada Müslümanlara bakın İran Şia'dır ama mabedi Türkiye'deki gibi camidir. Türkiye'de Caferi kardeşlerimiz var. Onların kendi imamları var, Türkiye'de kendi camilerinde. Onların da mabedi aynı; cami. Hanefilerin ki aynı, Malikilerin ki, Şafilerinki aynı, Sünnilerin, Şiilerin aynı. Yüzlerce tarikatte aynı. Tarihte gelmiş geçmiş bütün dönemlerde bu İslam'ın kurulduğu günden bugüne kadar aynı. Cami Müslümanların tek mabedidir, ortak mabedidir. Ama İslam literatüründe İslam'ın kabullerinde yeryüzünün tamamı da ibadet edilebilir yerdir. Ama hiçbiri caminin alternatifi değildir.
"İBADETHANE DEGİL, DERGAH"
İlle şu isim değil de kültür evi denebilir, dergah denebilir, başka bir şey denebilir. Ben bunun cevabının da işin doğrusu Alevilikle ilgili kaynaklarda oradaki bilgilerin içerisinde bunun doğru adının olabileceğini de düşünüyorum. Bununla ilgili bir araştırma yapılmasında fayda var. Mesela Bektaşi tekkelerinde cemin yapıldığı yerler nasıl değerlendirilip hangi isimle anılıyordu. İbadet yeri olarak mı, dergah olarak mı anılıyordu. Bütün tarikatları bilmiyorum ama bu tür yerler daha ziyade dergah olarak kabul ediliyor.