‘Türküm’ deyince kahve ikram ettiler
Savaşın izlerinin en ağır şekliyle hüküm sürdüğü topraklara adım attığımızda keskin bir benzin kokusuyla karşılaştık.
Türkiye’den 100 belki 200 metre sonra bizi savaştan kaçanların kurduğu derme çatma çadırları ardından bombardımanda yıkılmış evleri gördük. Her iki kilometrede bir karşınıza çıkan kontrol noktaları ve nereye gittiğinizi soran askerler artık olağanlaşmış. Tankların köstebek yuvasına çevirdiği yollarda sarsılmadan gitmek mümkün değil. 2011 yılından bu yana süren savaşta 25’in üzerinde silahlı grup, İdlib’de kazandıkları bölgelere hakim olmaya çalışıyor. Öyle ki her kontrol noktasında sizi farklı bir grubun askeri karşılıyor. Bu gruplar arasında en tehlikelisi Heyeti Tahrir Şam (HTŞ).
HTŞ tedirginliği
HTŞ’nin kontrol noktasına girdiğinizde araçtaki herkesin üzerindeki gerginliği hissedebiliyorsunuz. Gözaltına alınma ya da kaçırılma tehlikesi her zaman var. Yol kontrolünde yanımızda olan yerel gazeteciler Türkçe konuşmamamız konusunda bizi uyarıyor. Bazı kontrol noktalarında ise Türk olduğumuzu duyan askerler öğrendikleri birkaç kelime Türkçe ile ‘Hoş geldiniz’ diye bizi karşılıyorlar.
TSK’nın operasyonlarıyla güvenli hale gelen Afrin ve Azez’de halk günlük yaşantısına korkusuzca devam ederken İdlib’de aynı rahatlığı göremedik. İdlib’e girdiğinizde halkın tedirginliğini derinlemesine hissediyorsunuz. Vitrinlerdeki kadın cansız mankenlerin yüzlerinin kapatıldığını görünce çok şaşırdık. 16 grubun birleşmesiyle oluşan Ulusal Kurtuluş Cephesi birçok yerde güvenliği sağlarken İdlib merkezinde HTŞ’nin askerleri var.
Türk ve ÖSO bayrağı
İdlib’in ilçelerinden Maaret El Numan’da Cuma namazı sonrası rejimi protesto için sokağa çıkan halkı fotoğraflamak isterken bir güvenlik görevlisi beni durdurdu ve kim olduğumu sordu. Kendisine Türk gazeteci olduğumu söyleyince sarılıp ‘Ülkemize hoş geldiniz’ dedi. Ardından başka bir sürprizle karşılaştık. Göstericiler alana Türk ve ÖSO bayrakları ile geldi. Bir gazeteci olarak içim ürperdi. Halkın neredeyse tamamı Türk olduğumuz öğrenince bizi iyi karşıladı. Hemen kahve ikram ettiler. Bir çoğu Türkçe biliyor ve Türkiye’de iki ya da üç yıl kalmış ve dönmüş.