'Türkiye'nin Suriye'de yapacağı en iyi hamledir'
Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cengiz Tomar, İdlib operasyonuyla ilgili, "Bu operasyon eski stratejik ortağının (ABD), Türkiye'yi terk ettiği bir ortamda, Türkiye'nin Suriye'de yapabileceği en iyi hamledir. Rusya ve İran ile anlaşılıp bu operasyonun başlaması, bölgeye YPG'nin sokulması ihtimalini de azaltmaktadır." dedi.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nda (SETA) düzenlenen, "İdlib Operasyonu, Amaçları, Kapsamı ve Stratejik Hedefleri" konulu panelde konuşan Prof. Dr. Tomar, Suriye meselesinin, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir mesele olduğunu, şayet bugün Suriye gibi bir sorun olmasaydı Türkiye'nin Irak'ta daha rahat hareket edebilme kabiliyetine sahip olabileceğini söyledi.
Tomar, eskiden beri Irak ve Suriye'nin bir şekilde parçalanacağı yönünde bir teorisi olduğunu belirterek, "Orada uzun süre yaşamama bağlı olarak söylüyorum. Toplumsal fay hatlarını iyi biliyorum. Bunu Irak'a şu an görüyoruz, üç parçalı olarak. Suriye'nin de iki veya üç parçalı bir yapıya doğru gittiğini görüyoruz. Aslında bu parçalanma Yemen için, Libya için belki uzun vadede Körfez Ülkeleri ve Suudi Arabistan için geçerli." ifadelerini kullandı.
Fırat Kalkanı operasyonunun çok yerinde bir hareket ve Türkiye'nin yaptığı "oyun bozucu" bir hamle olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tomar, şunları kaydetti:
"İkinci "oyun bozucu" hamlenin de İdlib olacağını söylemiştim. Astana görüşmelerinde Türkiye, Rusya ve İran'ı bir şekilde ikna ederek bu önemli rolü üstlenmiş durumda. Daha sonra belki Afrin'e yönelik yapılacak operasyonla üçüncü "oyun bozucu" hamleyi gerçekleştirmiş olur ki bu en zorudur. Kerkük, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) için ne kadar değerliyse, İdlib de PYD kantonları için o kadar değerlidir. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye üzerinden Akdeniz'e ulaşacak bir koridor olmazsa o kantonların yaşaması çok zor görünüyor. Onun için İdlib için yapılan bu operasyonu çok önemsiyorum. diğer taraftan, İdlib'te yapacağımız şey, gruplar arasında çatışmayı engellemektir. İdlib'te bir çatışma çıkarsa oradaki 3 milyon insanın gideceği bir yer yok. Türkiye'ye gelecekler. Bu operasyon, eski stratejik ortağının (ABD), Türkiye'yi terk ettiği bir ortamda, Türkiye'nin Suriye'de yapabileceği en iyi hamledir. Rusya ve İran ile anlaşılıp bu operasyonun başlaması, bölgeye YPG'nin sokulması ihtimalini de azaltmaktadır."
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer de "El-Bab'ta 'oyun bozucu' role sahip olan Türkiye, aslında Astana görüşmelerinden sonra İdlib'te "oyun kurucu"luğa doğru evrilmiş durumda. İleriki dönemde teröristanı da (PYD kantonları) akamete uğratacak bir hamle olduğunu düşünüyorum." görüşünü dile getirdi.
Fırak Kalkanı operasyonu ve İdlib'deki durumu karşılaştıran Güçlüer, şöyle konuştu:
"Türkiye, Fırat Kalkanı operasyonunu başlattığında dünyaya operasyonun 3 siyasi amacını deklare etti. Sınır güvenliğinin sağlanması, sınırın terörden arındırılması, Suriye'nin toprak bütünlüğü. Burada üçüncü madde çok önemli, Suriye'nin toprak bütünlüğünü esas aldığınız zaman, Türkiye'nin bölgede işgalci güç olmadığının en büyük kanıtı. İdlib'te yapılan operasyonda yine sınırları belirli, bu 3 siyasi amacı da kapsayacak çerçevede planlandığını görüyoruz."
Güçlüer, İdlib operasyonuyla Türkiye'nin elinin güçleneceğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"El-Bab'taki gibi askeri bir operasyondan ziyade insani yardım götürülmesi boyutu da vardır. Birden fazla ve homojen olmayan, siviller arasında konumlanmış silahlı gruplara karşı operasyon yürütülmeye çalışılıyor. Dolayısıyla doğrudan taaruz yerine Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçlerinin desteklenmesine devam edilebilir. Çatışmalar bölgesel değil lokal olabilir. Klasik bir harekattan ziyade barış koruma operasyonu şeklinde faaliyet gösterilecektir. Astana görüşmelerinden sonra bu operasyonda görev almak, Türkiye'nin elini güçlendirmektedir. Bölgenin istikrarı açısından İdlib'i çatışmasız kılmak önemlidir. Bu alandaki istikrar, Suriye'nin geneline yansıyacaktır."
SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın ise Suriye krizinin başladığı günden bu yana yaşanan süreci hatırlatarak, "Suriye'de demokratikleşmeyi destekleyen ve statükocu olmak üzere iki cephe oluştu. Herkes ABD'nin demokratikleşmeyi destekleyen cepheden taraf olacağını düşünürken, ABD desteğini geri çekti. Suriye'deki çatışmanın demokratikleşme çabası olmadığı, bir vekalet savaşı olduğu ortaya çıktı. ABD'ye göre Türkiye-Rusya ile İran-Suudi Arabistan ile dengelenecekti. Bu durum da tarafları yıpratacak bir hale dönüşecekti." dedi.
Yalçın, Fırat Kalkanı operayonunun Türkiye-Rusya-İran'ın mutabakata varıp gerçekleştirdiği bir operasyon olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Bu durum da Türkiye-ABD ilişkileri açısından ciddi bir değişimin göstergesiydi. ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass'ında hatırlattığı gibi 9,5 aydır Türkiye'de terör saldırısı olmuyor. Bu, Fırat Kalkanı'nın bir sonucudur. Fırat Kalkanı'ndan bu yana savaşan tarafların ne için savaştıklarını bilmedikleri bir hale dönüştüğü kanaatindeyim. Bu durum, tarafları hareketsizliğe, mevcut durumlarını korumaktan öte geçmemeye sevk etmişti. İdlib Operasyonu, Suriye meselesinin çözülmesi için bir şey yapılacaksa onun hazırlığı olarak yapılıyor. ABD'deki bürokratik siyaset, Suriye'de çözüm üretmekten uzak. ABD çözüm arzusuyla sahaya dönecek olursa Astana Süreci ve İdlib ve benzeri operasyonlar sayesinde Türkiye çözümde söz sahibi olur."