Türkiye’nin en gizemli canlısı görüntülendi! Anadolu Parsı yok olmamış...
Türkiye'nin en gizemli canlısı görüntülendi. Neslinin tükendiği düşünülen Anadolu Parsı yıllar sonra ilk kez termal kamera tarafından görüntülendi. Uzmanlar Anadolu Parsı için, "İhtişamlı bir hayvan. Kendini saklayan, güzel kamufle olan bir hayvan. Dağların SAT komandosu” diyor. Peki bu türün nesli nasıl tehlikeye girdi? Her şey 'Mantolu Hasan'ın başının altından mı çıktı? İşte heyecanlandıran gelişmenin tüm detayları...
Yıllardır neslinin tükendiği düşünülen Anadolu Parsı hakkında özellikle sosyal medyada pek çok farklı bilgi karşımıza çıkıyor. Bu bilgilerden birçoğu ise gerçeği yansıtmıyor. Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan termal kamera görüntüleri ise büyük heyecan yarattı. Anadolu Parsı yıllar sonra ilk defa net bir şekilde görüntülendi.
Peki kulaktan dolma bilgiler gerçeği ne kadar yansıtıyor? Anadolu Parsı hakkında doğru bildiğimiz yanlışlar neler? Nesli gerçekten tükendi mi? Konuyu Karadeniz Teknik Üniversitesi Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şağdan Başkaya, Niğde Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Karataş ve Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Burak Akbaba ile konuştuk.
'FOTOKAPANLARI 2010'DAN SONRA KULLANMAYA BAŞLADIK'
Anadolu Parsı'nın neslinin tükendiği iddiası yıllardır konuşuluyordu. Ancak son dönemde yapılan araştırmalar ve ortaya çıkan görüntüler bu iddianın aslında doğru olmadığını kanıtlıyor. Peki neden yıllarca bu gizemli canlının neslinin tükendiği iddia edildi? Geçmişte neler oldu? Prof. Dr. Şağdan Başkaya, yaban hayatı konusunda Türkiye'nin geri kalmış bir ülke olduğunu ve bunu da üzülerek söylediğini ifade etti. Prof. Dr. Başkaya, "ABD'deki üniversitelerde Yaban Hayatı bölümü 1933'te kuruldu, Avrupa'da 200 yıl önce bu işin eğitimi verilmeye başlandı. Biz ise 2009 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde zorluklardan bu bölümü kurabildik" dedi.
Yaban hayatı konusunda çalışan eleman sayısının ve uzmanının yok denilecek kadar az olduğunu söyleyen Prof. Dr. Başkaya, son dönemde imkânların arttığını belirterek, "Kameralar daha yeni ortaya çıktı. Termal kameralar yoktu. Fotokapanları 2010'dan sonra kullanmaya başladık. Bu hayvan kameralara yakalanmaya başlayınca işte o zaman vatandaşlardan ve uzmanlardan dönüşler olmaya başladı" diye konuştu.
'BU HAYVAN TÜRKİYE'DE HİÇ TÜKENMEDİ'
1997'de yazdığı yazısında Anadolu Parsı'nın Türkiye'deki varlığını bilimsel olarak kaleme aldığını söyleyen Prof. Başkaya, 2004'te ise hayvanın Karadeniz Dağları'ndaki yayılışını haritalandırarak ortaya koyduğunu söyledi. Hayvanın aslında yaşadığını birçok toplantıda söylediklerini ancak kendilerine kimsenin inanmadığını söyleyen Prof. Dr. Başkaya, "2010 yılından itibaren termal kameralar yaygınlaştı ve ancak bu tarihten sonra fotokapanlarla beraber işin rengi değişmeye başladı" açıklamasını yaptı.
Anadolu Parsı'nın Türkiye'deki neslinin hiçbir zaman tükenmediğini belirten Prof. Başkaya, "Bu hayvan Türkiye'de hiç tükenmedi. Sadece popülasyonu Batı bölgelerimizde azaldı. Şu anda tekrar oradaki varlığını geriye dolduruyor. Diyelim Aydın'da yok ama Denizli'de varsa o zaman Denizli'den Aydın'a doluyor. Dolu bardaktan boş bardağa gidiyor" dedi.
'İNCE NOKTAYI KAÇIRMAMALI'
Dr. Burak Akbaba da Anadolu'da parsın neslinin tükendiği iddiasının yanlış kabul edilen bir yaklaşım olduğuna dikkat çekti. Ekoloji biliminde yeterli kanıt olmadığı sürece bir türün yokluğunun asla kabul görmediğini vurgulayan Dr. Akbaba, özellikle de Anadolu gibi geniş ve kesintisiz bir coğrafyada bunun asla onaylanmadığına işaret etti.
Dr. Akbaba, fikrini bir örnekle açıkladı: "Bugün Amanos Dağları’nda günümüze ait tüm teknolojik ekipmanları günlerce, aylarca ya da yıllarca kullansanız bile parsa ait kayıt alamayabilirsiniz. Bu durum parsın Amanos Dağları’nda olmadığını asla göstermez. Ancak bir kez kayıt altına alsanız bile bu parsın var olduğunu gösterir. Bu ince noktayı kaçırmamalı."
Pars ile ilgili spekülatif yaklaşımların yaklaşık 50 yıldır sürdüğünü söyleyen Akbaba, 'reklam kokan' davranışların akademisyenler arasında devam ettiğini, buna türün karizmatik yapısının neden olduğunu belirtti.
'O FOTOĞRAFLARLA İNSANLAR DALGA GEÇTİLER'
Prof. Dr. Ahmet Karataş ise tıpkı Dr. Burak Akbaba gibi spekülatif yaklaşımları eleştirdi. Dönem dönem basına yansıyan görsellerin birçoğunun gerçeği yansıtmadığını söyleyen Prof. Dr. Karataş, "Antalya, Giresun, Gümüşhane, Erzincan ve Tunceli gibi illerimizde ama ortada bir tane sağlıklı fotoğraf yok. Daha önce yayınlanan fotoğraflarla insanlar dalga geçtiler. Domuz çıkan oldu, ev kedisi çıkan oldu. Onların hepsi asparagas gibi bir şey oldu" dedi.
Prof. Dr. Karataş, Türkiye'de doğada çekilen ilk pars görüntülerine geçtiğimiz nisan ayında Almanya'nın tanınan bilim dergilerinden Zoology in the Middle East'teki makalelerinde yer verdiklerini söyleyip, "Cudi Dağı'nda elde ettiğimiz görüntüleri fotokapanlarla tespit ettik. 1970'li yıllardan beri türün ülkemizdeki varlığına dair en somut kanıttı" açıklamasını yaptı.
Sosyal medyada hem canlı pars görüntülerinin hem de post gibi birçok görselin dolaştığını söyleyen Prof. Dr. Karataş, hangi görüntünün nereden çekildiğinin belirsiz olduğunu, bu durumun da ciddi bir inandırıcılık problemi yarattığına işaret etti. Prof. Dr. Karataş, "İncelememiz için bize gönderilen görüntüler bazen bir saz kedisi bazen de bir karakulak çıkabiliyor" dedi.
EN ÇOK HANGİ BÖLGELERDE GÖRÜLÜYOR?
Peki Anadolu Parsı Türkiye'nin hangi bölgelerinde görülüyor? Prof. Dr. Şağdan Başkaya, Artvin'den Kastamonu ve Zonguldak'a kadar tüm Karadeniz illerinde Anadolu Parsı'nın görüldüğünü söyledi. Prof. Dr. Başkaya'ya göre ikinci sırada Doğu Anadolu, üçüncü sırada Güneydoğu Anadolu var. Başkaya, Anadolu Parsı'nın Ege Bölgesi'nde az görüldüğünü, İç Anadolu'nun göbeği haricinde Karadeniz'e, Toroslar'a ve Doğu Anadolu'ya komşu olduğu bölgelerde parsın sık görüldüğünü ifade etti. Prof. Dr. Başkaya, Anadolu Parsı'nın hiç görülmediği yerin ise Trakya olduğunu belirtti.
Dr. Burak Akbaba ise bu sorunun cevabının 20-30 yıllık bir çalışma sonrasında daha net ortaya konulacağını söyledi. Dr. Akbaba, "Bugün parsın varlığını tespit ettiğimiz Şırnak ve Siirt sınırlarında kalan Cudi ve Gabar Dağları dışında türün, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Dağları'nın büyük çoğunluğunda, bunun yanı sıra, Doğu Karadeniz Dağları’nın Gürcistan sınırına yakın bölgeleri, Toros Dağları’nın Antalya ili, Adana ili, Niğde ile kısımlarında ve Amanos Dağları’nın Osmaniye ili kısımlarında olduğu düşünülüyor" dedi.
'KAHVE FALI GİBİ GÖRÜNTÜLERDEN HİÇBİR ŞEY ÇIKMAZ'
Prof. Dr. Ahmet Karataş, Anadolu Parsı'nın Türkiye'deki dağılımıyla ilgili en eski kayıtların 1856 yılında İzmir yakınındaki Nif Dağı'ndan olduğunu söyledi. 1856'dan itibaren tüm kayıtları nokta nokta işaretlediklerini açıklayan Prof. Dr. Karataş, "Kastamonu, Eskişehir ve Beypazarı taraflarında var. En sonuncular Eskişehir-Bolu-Ankara üçgeninden ve Aydın'dan geliyor" diye konuştu.
Günümüzde Anadolu Parsı'nın daha çok Doğu Anadolu'dan çıktığını söyleyen Prof. Dr. Karataş, "Iğdır'ın aşağısında İran sınırı boyunca yani Ağrı Dağı, Van Gölü'nün doğu tarafı, Hakkari, Cudi Dağı, Diyarbakır'a doğru dağlık kesimler... Bugün en yoğun bu bölgeden olmakla birlikte, şüpheli olarak Osmaniye'den fotokapan görütüleri var" açıklamasını yaptı. Prof. Dr. Karataş, Karadeniz bölgesine ilişkin ise bazı kayıtların olduğunu ancak net bir görüntü olmadığını, "O kahve falı gibi görüntülerden hiçbir şey çıkmaz" diyerek dikkat çekti.
'YIRTICI BİR HAYVAN AMA DURDUK YERE İNSANA SALDIRMAZ'
Anadolu Parsı'na dair çeşitli görseller sosyal medyada sıklıkla karşımıza çıkıyor. Ancak net görüntüler yakalamak bir hayli güç. Peki Anadolu Parsı tam olarak nasıl bir tür? Anadolu Parsı'nın diğer pars türlerinden önemli farkları neler? Prof. Dr. Şağdan Başkaya, Anadolu Parsı'nın Türkiye'nin en büyük yırtıcı kedi türü olduğunu, boyut olarak ayıdan sonra Türkiye'de en büyük yırtıcı hayvan olduğunu belirtti. Başkaya, Anadolu Parsı'nı şöyle tarif etti: "İhtişamlı bir hayvan. Kendini saklayan, güzel kamufle olan bir hayvan. Dağların SAT komandosu."
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte Anadolu Parsı'nın ister istemez daha fazla görüntü verdiğini ve bu durumun normal olduğunu söyleyen Başkaya, hayvanın gündüzleri sadece ıssız bölgelerde dolaştığını, gece ise her yerin ona ait olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Başkaya, Anadolu Parsı'nın geceleri bazı yerlerde ilçenin içinden, kenarından geçtiğini söyledi. Ani karşılaşmalar olmaması için arazide gezenlerin yalnız olmaması gerektiğini vurgulayan Başkaya, "Anadolu Parsı en nihayetinde yırtıcı bir hayvan ama durduk yere insana saldırmaz" dedi.
'TÜRKİYE'DEKİ ANADOLU PARSI İSİM ÖNCELİĞİNE SAHİP'
Prof. Dr. Ahmet Karataş ise Anadolu Parsı'nın diğer pars alttürlerinden farkının hem gül veya rozet denen desenleri hem de boyutu gibi özelliklerinden kaynaklandığını ifade etti. Prof. Dr. Karataş, Yemen tarafındaki Arap Parsı'nın bu türün en küçüğü olduğunu, en büyüğünün ise Sri Lanka'daki Panthera Pardus Kotiya olduğunu söylüyor. Anadolu Parsı ile diğerleri arasındaki farkların Türkiye'deki bir Türk ile Azerbaycan'daki bir Azeri arasındaki fark gibi olduğunu belirten Karataş, son yıllarda Anadolu Parsı ile ilgili politik konuların gündeme geldiğinin altını çizdi.
Anadolu Parsı'na İngilizce olarak "İran Parsı" veya "Kafkas Parsı" denilmeye kalkışıldığını söyleyen Prof. Dr. Karataş, "Taksonomide öncelik (priorite) kuralı vardır. Bir şeye birden fazla isim verirsen çok özel bir durum yoksa en eski isim geçerlidir. 1856 yılı Tulliana'nın yani bizim Anadolu Parsı'nın tespit edildiği yıldır. Kafkasya'daki Ciscaucasica 1914 yılında, İran'daki Saxicolor ise 1927'de tespit edilmiştir" bilgisini paylaştı. Kafkasya, İran ve Türkiye'deki parsların klasik bilgilere göre pars türünün üç ayrı ırkı yani alttürü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Karataş, DNA analizlerine göre ise bu üçünün tek bir ırk olduğuna dikkat çekip, "Türkiye'deki Anadolu Parsı en eski olduğu için bizimki isim önceliğine sahiptir. Bugünkü bilgilere göre İran'da ve Kafkasya'daki parsa Anadolu Parsı diyeceğiz" dedi.
'DAVRANIŞI KÖTÜ GÖRÜLSEYDİ İSMET İNÖNÜ ONU KARŞISINA ÇIKARMAZDI'
Anadolu Parsı ile ilgili internette araştırma yapanların sıklıkla karşılaştığı isimlerden biri Mantolu Hasan. İnternetteki birçok içerikte Mantolu Hasan'ın Anadolu'daki pars neslinin tükenmesine sebep olduğu bilgisi yer alıyor. Peki bu bilgi doğru mu? Doğru değilse neden bu inanış devam ediyor? Prof. Dr. Şağdan Başkaya, Mantolu Hasan'ın eski zamanlar için bir kahraman olduğunu ancak bugün kötü biri olarak görüldüğünü söyledi.
Prof. Dr. Başkaya'ya göre Mantolu Hasan bir kahraman çünkü insanlara zarar vereceği endişesi duyulan bir hayvanı insanlardan uzak tutmuş bir isim. Prof. Dr. Başkaya, "Yaptıklarından dolayı devletin en üst kademesinden kendisine ödül verilmiş biri. Omzunda pars postuyla İsmet İnönü'nün karşısına çıkmış. Eğer o davranış kötü görülseydi İsmet İnönü onu karşısına çıkarmazdı" dedi. Ancak Mantolu Hasan'ın yaşadığı bölge haricinde örneğin Kastamonu, Antalya ya da Sivas'taki parsların neslinin tükenmesine sebep olamayacağını vurguladı. Başkaya, "Sosyal medyadaki yanlış bilgileri azaltmanın yolu yaban hayatıyla ilgili ciddi yayınlar yapılmasından geçiyor" diye devam etti.
'MANTOLU HASAN DIŞINDA DA PARS AVCILARI VAR'
Prof. Dr. Ahmet Karataş ise Mantolu Hasan'ın takriben 30 tane parsı öldürdüğünü ve bu yüzden rekortmen bir isim olarak görüldüğünü söyledi. Prof. Dr. Karataş, "Anadolu Parsı 1950'lerde ve 1960'lı yılların başlarında Aydın-İzmir demiryolu yapılırken görülüyor. İşçiler korkuyor. Şimdiki gibi aydınlatma yok. Birkaç kez insana saldırıyor hayvanlar. Mantolu Hasan da adını duyurmuş pars avcısı diye. Onun dışında da pars avcıları var ama rekor onda" diye konuştu. Anadolu Parsı'nın nadir görülen ve yalnız gezen bir hayvan olduğunu söyleyen Karataş, Mantolu Hasan'ın 30 parsı öldürmesi sayesinde adının kalıcı hale geldiğini vurguladı.
'TÜRKİYE OLARAK BU KÜLTÜRDEN VAZGEÇMELİYİZ'
Anadolu Parsı'nın korunması için neler yapılabilir? Altyapı ve istihdam sorununun çözülmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Ahmet Karataş, turizm fakültelerinden bazılarının doğa turizmi fakültelerine çevrilmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Karataş, "Sri Lanka ve Uganda gibi ülkeler milli gelirlerinin yarısından fazlasını doğa turizminden kazanıyor. Bizim de bunu örnek almamız lazım" dedi.
Dr. Burak Akbaba ise sadece pars özelinde değil tüm büyük memeli türleri için avlanma kültürünün bir kenara bırakılmasından yana. Akbaba, "Parsı korumak için yapacağımız ilk şey avlanmayı bırakmak olmalı. Bu kültürden Türkiye olarak vazgeçmeliyiz" diye konuştu. Prof. Dr. Şağdan Başkaya ise Yaban Hayatı bölümünden mezun olanların iş bulma imkânlarının artırılması gerektiğini hatırlattı. Prof. Dr. Başkaya, "Dünya standartlarında bir iş yapacaksak eğer mezunlarımızın akademik eğitimler haricinde pratik kısımlarda da kendilerini göstermeleri gerekiyor" dedi. (Milliyet/Can Şişman)