Türkiye'de çalışan her 100 kişiden 5'i çocuk
İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde çocuk işçi sayısı korkunç rakamlara ulaştı. 6-14 yaş grubu çocuk nüfusumuzun yüzde 32'si çalışıyor
Türkiye'de çalışan her 100 kişiden 5'inin 6-14 yaş grubu çalışan çocuklar, her 100 kişiden 14'ünün ise 15-19 yaş grubu çalışan gençlerin oluşturduğu bildirildi.
Türkiye'de 6-14 yaş grubu çocuk nüfusunun yüzde 32'sini işyerlerinde ve ev işlerinde çalışan çocuklar oluştururken, çalışan çocukların yüzde 77'si tarım, yüzde 11'i sanayi, yüzde 7'si hizmetler ve yüzde 5'i de ticaret sektöründe bulunuyor. Ülke genelindeki 6-14 yaş grubundaki çocukların yüzde 87'si okula devam ediyor, yüzde 27'si ise hem okuyor hem de çalışıyor. Çocuğun çalışması, aile için 'gelir', çocuğu çalıştıran için 'ucuz emek' anlamına gelirken, çalışan çocuk için ise, 'para kazanma' olgusu, büyüme, yetişkin olma olarak algılanıyor.
Türk-İş, "Türkiye'de Çocuk İşçiliği" konulu bir araştırma yaptı. Araştırma sonuçlarına göre, çocukların erken yaşlarda çalışma hayatında yer almaları, gitgide daha fazla çocuğun çeşitli işkollarında çalışması olgusu Türkiye'de önemli bir toplumsal sorun olarak dikkati çekiyor. Araştırmaya göre, gelişmekte olan Türkiye'nin günümüzde önemli temel sorunları bulunuyor ve temel sorunlarla ilişkili olarak çocuk işçiliği çok boyutlu bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yoksulluk, eğitim sisteminin beklentilere yanıt verememesi ve işverenlerin ucuz işgücünü tercih etmeleri çocukların çalışmalarında önemli etken olarak sıralanıyor. Araştırmanın önsözünde çocuk işçiliğine ilişkin şu tespitlere yer veriliyor:
"Nedenleri ne olursa olsun, çocukların çalışmaları çocukların çocukluklarını yaşayamamalarına, eğitimden uzaklaşmalarına, fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin olumsuz etkilenmesinin yanı sıra çeşitli istismarlara uğramalarına neden olmaktadır. Çocukların çalıştırılmaları, başka bir anlatımla ekonomik istismar, çalışan çocuk istismarının en yaygın biçimidir. Denilebilir ki, bugünün ve geleceğin kaynağı olan çocukların gelişim ve eğitim çağında zor ve tehlikeli işlerde çalıştırılmaları, uygulanmakta olan sosyo-ekonomik politikaların, her türlü ihmalin ve denetimsizliğin mağdurları durumuna düşmelerine neden olmaktadır. Çocuk emeğinin istismar edildiği bugünkü yapı, çalışan çocuklar konusunun köklü bir biçimde ele alınmasını, çalışan çocukların sorunlarının çözümü yönünde yol ve yöntemler bulunmasını, çocuk işçiliğine karşı mücadelede rolleri bulunan kişi, kurum ve kuruluşların çabalarını yoğunlaştırmalarını gerektirmektedir".
"Çalışan çocuk", "genç işçi" kavramları farklı sosyal yapılara sahip toplumlarda farklı anlamlar taşıyor. Bu kavram ve tanımlar bir ülkeden diğerine, gelişmiş bir ülkeden gelişmekte olan bir ülkeye, ülke içinde kırsal alandan kentsel alana farklılıklar gösteriyor.
Türkiye'de Umumi Hıfzısıhha Kanunu'na göre, 12 yaşından küçüklerin çalıştırılamayacağı hükme bağlandı. Yine İş Kanunu çalışma yaşını 15 olarak belirledi, yasaya göre hafif işlerde bu yaş 13'e çekilebilir. Türkiye'nin de imzaladığı Birleşmiş Milletler'in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi'nin 1. maddesine göre, '18 yaşına kadar her insan çocuk' olarak kabul ediliyor. Medeni hukuktaki rüşt yaşı dikkate alındığında ise '18 yaşını doldurmamış' olan herkes 'küçük' olarak adlandırılıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 15-24 yaş grubundaki kimseleri genç işçi kabul ederken, 146 sayılı tavsiye kararıyla da taban yaşının yukarıya çekilmesini benimsiyor. ILO'nun çocuk işçi tanımında benimsediği yaş sınırı ise 15 olarak belirtiliyor.
ÇOCUKLAR NEDEN VE NERELERDE ÇALIŞIYOR?
Türk-İş'in raporunda, çocuk işçiliğine ilişkin çarpıcı tespit ve önerilerde bulunuluyor. Raporda, çocukların çalışmaları olgusuna yaklaşırken, ülkenin sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel durumunu ortaya koymak, konuyu çeşitli boyutlarıyla incelemek gerektiği vurgulanıyor. İşte rapordan notlar:
"Türkiye genelinde 6-14 yaş grubunda ekonomik işlerde istihdam edilen çocukların yüzde 68'i hanehalkının ihtiyaçlarına katkıda bulunmak için, yüzde 21'i ailesi istediği için, yüzde 6'sı iş öğrenmek, meslek sahibi olmak için, yüzde 4'ü kendi ihtiyaçlarını karşılamak için, yüzde 1'i ise diğer nedenlerle çalışıyor. Kentsel alanda çocukların yüzde 56'sı hanehalkı ihtiyaçlarına katkıda bulunmak, yüzde 18'i iş öğrenmek, meslek sahibi olmak için çalışma hayatına katılıyor. 6-14 yaş grubundaki çocukların yüzde 27'si okula ilgi duymaması, öğretmenleriyle iyi geçinememesi, yüzde 15'i okul masraflarının çok yüksek olması, yüzde 14'ü ailesinin ekonomik faaliyetine yardımcı olmak ve ücretli çalışmak zorunda olması, yüzde 11'i ailesinin izin vermemesi, yüzde 9'u ev işlerinde ailesine yardımcı olmak ve küçük kardeşlerine bakmak zorunda olması, yüzde 4'ü uygun okulun olmaması nedeniyle ve yüzde 20'si ise diğer nedenlerle okula gitmiyor veya okulu yarıda bırakıyor. Çalışan çocukların genel olarak, çeşitli gerekçelerle formel eğitim sistemi dışına itilmiş olan çocuklardan oluştuğu bilinmektedir. Ancak bu itilmenin tek nedeni, 'yoksulluk' değildir. Bunun yanında, çocukların arasında çeşitli nedenlerle eğitim kurumlarına karşı güvensizlik ve isteksizliğin olduğu da gözlenmektedir. Genellikle ilk bakışta, 'okulda başarısızlık" olarak da algılanan bazı durumlarda; sonuna kadar okunmayınca, eğitim sisteminin hüner kazandırmaması; formel eğitim sisteminin iş piyasasının isteklerine uygun olmayışı; okumuş gençler arasında işsizliğin yüksek ya da yaşam düzeyindeki düedn çözümü yönündeşüklüğün algılanması; eğitim kurumlarının çocuklar tarafından 'sevimsiz' bulunması gibi birçok etken de söz konusu olabilmektedir. Kente göç, kültürel farklılaşma, ailelerin öğrenim düzeyi gibi nedenlerle, başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Adana, Bursa gibi büyük kentlerde çocukların bir bölümü tam gün ve sürekli olarak, bir bölümü okul dışı zamanlarda küçük sanayide ve sokaklarda çalışmaktadırlar. Büyük kentlerde günün büyük bir bölümünü sokakta geçiren ya da sokakta çalışan çocukların sayısı da artmaktadır. Öte yandan, işverenlerin çeşitli nedenlerle çocuk işgücünü tercih etmeleri, çocukların çalıştırılmasında önemli bir etkendir. Çocukların ucuz işgücünü oluşturması, çocukların bazı işler için uygun olması, çocukların haklarını arayamaması, işverenlerin çocuk işgücünü tercih etme nedenleri olarak sıralanabilmektedir. Çocuğun çalışması, aile için 'gelir', çocuğu çalıştıran için 'ucuz emek' anlamına gelmekte; çalışan çocuk için ise, 'para kazanma' olgusu, büyüme, yetişkin olma olarak algılanmaktadır".
ÇALIŞMAK OKUMAKTAN 'DAHA CAZİP' GELİYOR!
"DİE'nin Ekim 1994 Hanehalkı İşgücü Anketine göre, Türkiye'de ekonomik faaliyette bulunan 6-14 yaş grubundaki çocuklar, sivil nüfusun yaklaşık yüzde 20'sini oluşturmaktadır. 15-19 yaş grubundaki gençler, sivil nüfusun yüzde 12'sini; 6-19 yaş grubundaki çocuk ve gençler ise, sivil nüfusun yüzde 32'sini oluşturmaktadır. 6-14 yaş grubu çocuk nüfusu 11 milyon 889 bin olup, bunun 1 milyon 73 bini; 15-19 yaş grubu genç nüfus 7 milyon 62 bin olup, bunun 3 milyon 45 bini; 6-19 yaş grubu çocuk ve genç nüfus 18 milyon 951 bin olup, bunun 4 milyon 118 bini çalışmaktadır. 6-14 yaş grubu çalışan çocukların işgücüne oranı, yaklaşık yüzde 5, 15-19 yaş grubu çalışan gençlerin işgücüne oranı yaklaşık yüzde 14, 6-19 yaş grubu çalışan gençlerin işgücüne oranı yaklaşık yüzde 18'dir. Başka bir anlatımla, Türkiye'de çalışan her 100 kişiden 5'i 6-14 yaş grubu çalışan çocuklar; her 100 kişiden 14'ü 15-19 yaş grubu çalışan gençler; her 100 kişiden 18'i 6-19 yaş grubu çalışan çocuk veya gençlerdir. Türkiye'de 11 milyon 889 bin olan 6-14 yaş grubu çocuk nüfusun yaklaşık 3 milyon 848 bini işyerlerinde ve ev işlerinde çalışan çocuklardır. Buna göre, 6-14 yaş grubu çocuk nüfusunun yüzde 32'si işyerlerinde ve ev işlerinde çalışan çocuklardır. Erkeklere oranla kadınların çalışma oranı daha yüksektir; Erkeklerin çalışma oranı yüzde 25'lerde iken, bu oran kadınlarda yüzde 40'lara çıkmaktadır. Kente oranla (yüzde 28) kırsal alanda çalışan çocukların oranı daha yüksektir (yüzde 37). Aynı şekilde, toplam çalışan çocuklar içinde ev işlerinde çalışan çocukların oranı yüksektir (yüzde 74). Bu tür çalışma kentte ve kırsal alanda yaygındır.
Türkiye genelinde 6-14 yaş grubunda ekonomik işlerde çalışan 1 milyon 8 bin çocuğun sektörlere göre dağılımı şöyle: "Çalışan çocukların yüzde 77'si tarım, yüzde 11'i sanayi, yüzde 7'si hizmetler ve yüzde 5'i ticaret sektöründe çalışmaktadır. Çocuk istihdamının yapısında kentsel ve kırsal alanlarda farklılık görülmektedir. Kentsel alanlarda istihdam edilen çocukların ekonomik faaliyetleri incelendiğinde, yüzde 40'ının sanayi, yüzde 26'sının hizmetler, yüzde 22'sinin ticaret ve yüzde 12'sinin tarım sektöründe çalıştıkları görülmektedir. Kırsal alanlarda istihdam edilen çocukların yüzde 92'sinin tarım, yüzde 4'ünün sanayi, yüzde 3'ünün hizmetler ve yüzde 1'inin ticaret sektöründe çalıştıkları dikkati çekmektedir. Türkiye genelinde ekonomik faaliyette bulunan çocukların yüzde 79'u ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Kentsel alanda bu oran yüzde 24 iken, kırsal alanlarda yüzde 92'ye yükselmektedir. Çocukların kırsal alanda ücretli veya maaşlı olarak çalışması yüzde 3'tür. Bu oran kentsel alanda yüzde 43'lere kadar çıkmaktadır. Bu durum, çocukların küçük yaşlardan itibaren tarımsal alanda hanehalkı gelirine ve ekonomik faaliyetlerine ücret almadan katkıda bulunduklarını göstermektedir. Kentsel alanda ücret ve yevmiye alarak ailesine katkıda bulunan çocukların oranı yüzde 69'a kadar çıkmaktadır. Türkiye genelinde 6-14 yaş grubundaki çocukların okul durumları incelendiğinde, çocukların yüzde 87'sinin okula devam ettikleri görülmektedir. Okula devam edip çalışanların oranı yüzde 27; okula devam edip ekonomik işlerde çalışanların oranı yüzde 4; okula devam edip ev işlerinde çalışanların oranı yüzde 23'dür. Okula devam edip çalışmayanların oranı ise yüzde 73'dür. Okula devam etmeyen çocukların oranı yüzde 13'tür. Okula devam etmeyip çalışanların oranı yüzde 71; okula devam etmeyip ekonomik işlerde çalışanların oranı yüzde 39; okula devam etmeyip ev işlerinde çalışan çocukların oranı yüzde 32'dir. Okula devam etmeyip çalışmayanların oranı ise yüzde 29'dur. Bu bulgulardan ortaya çıkan sonuç, okulun çalışmayı önleyici ya da geciktirici bir etken olmasıdır. Kırsal ve kentsel alanlar için de aynı durum söz konusudur".
ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN SAĞLIĞI RİSK ALTINDA
"Çalışan çocuklar aile bütçesine katkıda bulunmak ve bir meslek öğrenmek amacıyla genellikle küçük sanayide, enformel sektörde, tarımsal alanda, esnaf ve sanatkarlar yanında, marjinal çalışma alanlarında, işyerlerinde, evde, sokakta çalışan küçük yaştaki kimselerdir. Eğitim çağında çocukların çalışmaları tam zamanlı ya da yarı zamanlı olarak gerçekleşmektedir. Çalıştıkları sektörler ve çalışma biçimleri ne olursa olsun, çocuklar çalışma yaşamında ortak risk ve tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bulunulan çalışma ortamı, yapılan işler çocukların yaşlarına uygun olmayıp, ruhsal ve fiziksel sağlıklarını tehdit etmektedir. Çocukların istismarı şu şekilde kendini göstermektedir. Çocukların çocukluklarını yaşayacakları, eğitim görecekleri yaşta bu haklarından yoksun olmaları, bunun yanında ekonomik sömürü, kötü koşullarda çalışma nedeniyle sağlık sorunlarıdır. Çok yaygın olmasa da cinsel istismar da söz konusudur.
Aynı araştırmanın sonuçlarına göre, çalışan çocukların yüzde 38'i günde 10 saatten fazla, yüzde 37'si ise günde 8-10 saat arasında çalıştırılmaktadır. İş sürelerinin düzensiz oluşu, çocukların aşırı ölçüde çalıştırılması ve herhangi bir ek ücret ödenmeden çalıştırılmak zorunda bırakılması, çocuk emeğinin ne ölçüde sömürüldüğünün bir kanıtı durumundadır. Çalışma ortamları genellikle işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarına uygun değildir. Mekanlar küçük, gürültülü, havalandırma önlemleri alınmamıştır. Bu tür çalışma ortamlarında kullanılan çeşitli maddeler çalışanların ve çalışan çocukların sağlıkları ve güvenlikleri açısından tehlikeler içermektedir. Örneğin ayakkabı, saya, saraciye ve deri konfeksiyon sanayinde kullanılan ilaç, solüsyon gibi yapıştırıcılar içindeki kimyasallar, bu iş kolunda çalışanlar ve özellikle çalışan çocuklar üzerindeki en önemli tehlikeyi oluşturmaktadır. Hegzan, heptan ve toluen gibi zararlı kimyasallar, solvent gibi organik sıvılar çalışanlarda kalp, akciğer hastalıklarına, karaciğer, böbrek bozukluğuna, sinir felcine neden olmakta; tolvenli yapıştırıcıların sürekli koklama ihtiyacı gibi bağımlılık etkileri de bulunmaktadır. Sokakta çalışan çocuklar kavramı, aile bütçesine katkıda bulunmak ya da kendi masraflarını karşılamak için günün bir bölümünde sokakta çalışan, gecenin erken ya da geç bir saatinde evine dönen çocuklar için kullanılmaktadır. Bu çocukların aile ilişkileri sürmektedir; ancak, günlerinin önemli bir bölümünü aile korumasından, yaşadıkları çevreden oldukça uzak sokaklarda geçirmektedirler. Sokakta çalışan çocuklar çiklet, su, balon, simit satıp, ayakkabı boyayıp, hamallık, çöp toplayıcılığı, çiçek satıcılığı yapmakta, sık sık iş değiştirmektedirler. Bu çocuklar uzun sürelerle çalışmakta, bir bölümü asgari ücretin üstünde de olsa, genellikle az para kazanmakta, yetersiz beslenmekte, ağır yük taşımakta, çeşitli kazalara uğramaktadırlar. Ayrıca çalıştıkları ve bulundukları ortamlar çocuklar için tehlikeli olabilmektedir. Çocuklar fiziksel ve cinsel istismara açık ortam ve koşullarda çalışmaktadır. Sokakta çalışan çocuklar zabıta ve polislerle sık sık karşı karşıya gelmekte; çeşitli kişilerden fena muamele görmekte; sokak çetelerine girmekte; zararlı maddelere alışabilmektedir. Sokakların tehlikeli ortamlarında çalışan çocuklar sıklıkla okulu terk etmek zorunda kalmakta; aileleriyle sorunları arttığında evden kaçmakta; zamanlarının büyük bir bölümünü sokakta geçirmektedirler. Ailesi ve okuluyla ilişkisi kesilerek sokak çocuğu olmaya aday önemli sayıda çalışan çocuğun olduğunu, bu alanda yapılan bazı araştırmalar ortaya koymuştur." Türk-İş raporunda, çalışan çocukların çalışma nedenlerinin, sorunları ve çözüm yollarının çok boyutlu olduğu, Türkiye'nin temel sorunlarından ve bu sorunların çözümü yönündeki politikalardan soyutlamanın mümkün olmadığına dikkat çekiliyor. Bozuk gelir dağılımı, düşük ücret, işsizlik, hızlı nüfus artışı, göç, çarpık kentleşme, yetersiz eğitim gibi olumsuzlukların çocukların erken yaşta çalışma yaşamına katılmalarına neden olduğunu anlatan raporda, her gün daha fazla çocuğun çalışma yaşamına katıldığı, başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde sokakta yaşayan, çalışan çocuk sayısının korkunç boyutlara ulaştığı ifade edildi.
Yapılan araştırmaların, çocukların aile gelirine katkıda bulunmak için çalışmak zorunda olduklarını ortaya koyduğunu belirten raporda, bu nedenle, öncelikle ailelerin gelir düzeylerini yükseltecek sosyo-ekonomik önlemlerin alınması, geniş kitleler lehine uygulanacak sosyal politikalar çerçevesinde ekonomik önlemlerin hayata geçirilmesini, gelir dağılımı, ücret, asgari ücret, istihdam, maliye, sanayileşme, verimlilik, sosyal güvenlik gibi alanlara sistematik biçimde yaklaşılmasını önerdi.