ABD Başkanı Barack Obama’ya en yakın isimlerden Ben Rhodes, Türkiye’nin gücü ve bölgedeki etkinliğini vurgulayarak, "Suriye gibi çok ciddi zorluklarla uğraşırken Türkiye elbette bizim için vazgeçilmez bir ortak oldu" dedi.
Beyaz Saray Stratejik İlişkiler Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcılığı görevini 2 yıldan bu yana sürdüren Ben Rhodes, Obama’nın önümüzdeki 4 yıllık dönemde dış politika yaklaşımına ilişkin şunları söyledi:
"Bu dönemde Başkan Obama dış politikayı bizim için 10 yıl süren savaşın ötesine taşımak istiyor artık. Başkan Obama, göreve geldiğinde Irak’ta halen ABD askerleri savaşmakta idi. Ama bizim dönemimizde ilk olarak Irak’tan 150 bin ABD askerini çektik. Şimdi de Afganistan’ın geçiş sürecinde ilerleme sağlayarak oradaki askerlerimizi eve getireceğiz ve bu da artık daha geniş olarak dış politika gündemine bakmamıza imkan sağlayacaktır. İkinci olarak nükleer silahların yayılmasını durdurma çabalarının sürdürülmesi yanı sıra dünya çapında insanların yoksulluktan kurtulmasına faydalı olan daha geniş ekonomik gelişmeleri teşvik eden ve ABD için iş alanında yeni fırsatlar geliştirilmesine yardımcı olan çabaları da bunlara dahil edecektir. Bizler ayrıca Türkiye’de ve Ortadoğu’da Arap dünyasında olduğu kadar dünyada hızlıca büyüyen Asya Pasifik bölgesine odaklanarak varlığımızı artırmak istemekteyiz. Ayrıca olağanüstü geçiş dönemi yasayan Tunus’ta ve Libya’da gelişen demokratik değişimi pekiştirme çabalarıyla ve yine Suriye gibi çok farklı zorluklarla baş etmeye çalışacağız."
Rhodes, Obama’nın kendi evinde ekonomide mali uçurum kriziyle karşı karşıya gelirken bu politikalara nasıl odaklanacağına dair soru üzerine, şunları söyledi:
"Başkan Obama birbirlerine bağlı olmaları nedeniyle hem ekonomiye hem de dış politikaya aynı zamanda odaklanabileceğini bilmelisiniz çünkü bizler sürdürülebilir bir yolda daha çok büyüyen ekonominin dünya çapında dış politikamızı desteklemesini mümkün kılabileceğinin farkındayız. Bu nedenle göreve geldiğimizde durgunluk yaşayan ekonomiyi daha doğru yola koyarak ekonomide büyümeyi sağlayabildik. Eğer mali durumumuzu daha iyi bir şekle getirebilirsek o da bize aynı zamanda dış politikada daha çok imkan sağlayacaktır çünkü büyüyen bir ekonomiden sağlanan kaynak ile dış politikaya odaklanma sırasında bir dizi fırsat doğacaktır. Başkan Obama iç politikada pek çok alanda zorlukla mücadele ederken aynı zamanda bizler Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da demokrasiye ve istikrara geçiş için Türkiye gibi müttefikler ile çalışmayı ve oradaki savaşları azaltmayı ve terörle mücadeleyi yine de sürdüreceğiz."
Rhodes, Obama’nin ikinci döneminde dış politikada karşılaşacağı zorluklara dair, El-Kaide ile savaşı sona erdirmenin en büyük zorlukları olduğunu anlatırken, şöyle devam etti:
"El Kaide bizim için gerçekten zor bir mücadele olsa da aynı zamanda nükleer silahların yayılmasını önleme Başkan Obama ve yönetim için bir diğer önemli önceliktir. İran ve güvenlik nükleer maddeleri de gündemimizin parçasıdır. Biz bütün çabalarımızı aynı zamanda Kuzey Kore’yle de çok zor bir dönemden geçerken yapıyoruz ama İran’ın ikinci dönemde bizim için en önemli sorunlarımızdan biri olmaya devam edeceğini düşünüyorum. Yapmak istediğimiz, İran’ın nükleer sorununu diplomatik yoldan çözmektir ki bizler diğer tüm uluslar gibi İran’ın barışçıl nükleer enerji hakkına sahip olduğu gerçeğine saygı duymaktayız ama yine de Iran’in uluslararası normları ve uluslararası yükümlülükleri ihlal etmesi ve bir nükleer silah elde etme peşinde olması değil uluslararası yükümlülüklerine uygun hareket etmesi gerektiğini belirtmeyiz. Böylece uluslar arası toplum içinde yerini yeniden kazanabilirler. Ve aslında şu anda bizim uyguladığımız ekonomik yaptırımlarımızdan doğan olağanüstü baskı altında olan İran halkına daha iyi bir gelecek sağlamak için doğrusu bu gerekli olacaktır."
Ben Rhodes, İran ile ilgili olan ’kırmızı çizgileri’nden söz ederken, bu ülkenin barışçıl nükleer enerji elde etmeye hakkı olduğunu ancak, nükleer silah geliştirmesinin ABD ve ve Türkiye için çok kötü olacağını anlattı. Rhodes, şöyle dedi:
"Çünkü İran’ın nükleer silahı olursa bölgedeki diğer devletler nükleer silah elde etmek ihtiyacında hissedebilirler ve bölgede bir silahlanma yarışının başlamasını görebiliriz. Ayrıca İran’ın uluslararası yükümlülüklerine uymayı reddetmesinden ötürü sonuçlarına katlanmadığını gören ulusların nükleer silah elde etme isteğini artıracağından Uluslararası silahsızlanma rejimini bu durum riske sokacaktır. O nedenle bu bizim kırmızı çizgidir! Neticelere bakınca bizim uluslararası ortaklarımızla beraber ortaya koyduğumuz kısıtlamaların İran’ın ekonomik durumunun üzerine olağanüstü etkileri olmaktadır. Ve onlar (İran) bu baskının altından nasıl kalkabileceğini düşünüp çözüm ararken onların karar vermelerinde ve İran ile liderlerin arasındaki ilişkiyi etkilemelerin önemini görmekteyiz. Bizim onlara bu bağlamda apaçık mesajımız (İran’a) eğer bu tur kısıtlamalardan kaçınmak istiyorlarsa ve gelecekte büyüyen bir ekonomi istiyorlarsa su anda hazır olan bir yol vardır; o da sadece uluslararası sorumluluklarına uymaya başlamalarıdır. Böylece bu çabamızı (diplomatik süreçte) sunmaya devam edeceğimiz bir seçenektir."
Ben Rhodes, "ABD, Kuzey Kore’ye uluslararası alanda balistik füze geliştirme konusunda kırmızı çizgi çizecek mi?" sorusu üzerine, şu yanıtı verdi:
"Kesinlikle. Bildiğiniz gibi Uluslararası bir koalisyon olarak sadece Kuzey Kore’nin nükleer programı ile ilgili değil ayni zamanda balistik füze programı ile ilgili yükümlülüklerine uymak zorunda olduğunda ısrar ediyoruz. Çünkü Kuzey Kore ile ilgili olarak sonunda hem nükleer kapasiteye hem de kıtalararası balistik füze yeteneğine sahip olması ABD için önemli bir tehdit teşkil edecektir. Bu nedenle biz K. Kore’ye yaptırımlar uygulayarak bu teknolojileri ve BM Güvenlik Konsey kararlarını ihlal peşinde bir yolda devam ettikleri takdirde onların devamlı olarak izolasyonla karşılaşacağını açıkça belirttik. Yine bu bağlamda Çin, Rusya ve diğer Grup Altılısının üyeleri yanı sıra Japonya ve Güney Kore müttefiklerimizle ile beraber çalışıp ve K. Kore’ye eğer sorumluluklarını üstlenirlerse Kuzey Kore halkına refah getirecek ve onlar için iyi bir yol vardır ve eğer bu son roket fırlatmalarında gördüğümüz davranışı sürdürmeye devam ederseler K. Kore yönetimi daha da güçlü yaptırımlar ile karşılaşacakları mesajımızı göndereceğiz."
Suriye’ye ilişkin değerlendirmede bulunan Rhodes, "Doğrusu, Suriye’deki durumun bir süredir çok zor, çok kaotik ve çok trajik olduğunu düşünüyorum. Biz binlerce ve binlerce öldürülen insan gördük. Esad’ın iktidardan ayrılması ve Suriye’de farklı bir hükümetin iktidarı ele geçirmesinin ihtiyaç olduğunu anlama zorluğu durumu daha da kötüleştirmesinin sorunuza cevap olduğunu düşünüyorum. Biz diğer uluslarla birlikte çalışarak Suriye halkının temsilcisi olarak meşru Suriye muhalefetini tekrar tanıdık. Suriye’de demokratik bir geçişi teşvik etmek için Suriye Muhalifleri konseyi ile çalışmak istiyoruz. Şimdi Suriye’de muhaliflerin sadece Halep içinde değil aynı zamanda Şam içindedeki bölgeleri aldıklarını gördükçe ve Suriye’deki durum artik topraklarını kaydeden Esad’a karsı geliştikçe Esad rejimi sürekli artan baskıyı hissetmek zorunda kalacağını bilmekteyiz. O nedenle, Suriye’de şiddetin son bulması için geçiş sürecinin en hızlı şekilde oluşması gerekmektedir. Bu Süreci hızlandırmak için Esad üzerinde baskıyı artırmayı sürdüreceğiz ve Suriyeli muhalefete diplomatik destek, silah dışında her turlu y?rdım ve ihtiyacı olan Suriye halkına özellikle insani yardım sağlamaya devam ettiğimiz sürece bu geçisin hızlanması mümkün olacaktır. Ayrıca Suriye’den gelen bir tehdit ile yüzlesen müttefikimiz Türkiye’ye savunmak için Turkiye’ye 2 Patriot füzelerinin gönderilmesini NATO ile anlaşarak karar verdik" dedi.
Rhodes, Suriye Ulusal Koalisyonunun tanımada yaşanan tereddüde dair, "Doğrusu bir sureden beri Suriye’de Sünni, Alevi, Kürt ve Hıristiyanlar gibi farklı mezhep gruplarının dahil pekçok farklı sesin çok geniş ve kapsayıcı olan bir muhalefet tarafından temsil edilebilmesini görebilmek istedik. Ayrıca bizler Suriye’nin dışında yasayan veya ülkeden sürülen kişiler ile Suriye içinde sahada yer alan muhaliflerin bir araya gelebilen, yine ayni şekilde gelecekte en iyi desteğin nasıl sağlanacağını bilen sahada yer alan yerel meclis üyeleriyle de iyi bağlantı kurabilen muhalefeti görmek istedik. O nedenle böyle bir koalisyonu sağlamak amacına önemli ilerleme kaydedilen Doha toplantısı sonrasında Suriye için herkesi dahil eden bir vizyon sunan ve geniş tabanlı bir muhalefet oluşturulabildiğini gördük. Böyle bir koalisyon aynı zaman da Suriye içindeki yerel meclislerle ile iyi iletişim sağlanmasında ve o bakımdan gelecekte nasıl en iyi yardım verilebilmesini anlamak bakımından önemli olabilirdi" diye konuştu.
Rhodes, İsrail-Filistin meselesine dair, "Biz Ortadoğu’da uzun vadeli geleceğe bakıldığında güvenli bir İsrail’in yanında bağımsız ve egemen bir Filistin olması halinde bölgede istikrarı sağlanmada ve herkesin kendi geleceğine karar verme bakımından İsrail-Filistin çözümünün anahtar parça olduğu fikrine katıldıklarını söyledi. Rhodes,
"O çözümü elde etmek amacıyla dört yıllık dönemimizde çok uğraştık ama istediğimiz kadar ilerlemeyi sağlayamadık. Ciddi bir ilerlemesinin yokluğu hüsranına uğrasak da muhakkak ikinci dört yıllık dönemimizde şimdi ayni şekilde çalışmamız gerekmektedir ve sunu belirtmek gerekli ki iki devletli bir anlaşma, İsrail’in çıkarına Filistin’in çıkarına, Amerika’nın çıkarına ve tüm bölgenin çıkarına olacaktır. Bundan dolayı biz o neticeye doğru çalışmaya devam edeceğiz" dedi.
"Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Türkiye’nin bizim için anahtar müttefik olduğunun farkındayız" diyen Rhodes, şöyle devam etti:
"Arab Baharının başlangıcından itibaren bizim gördüğümüz budur Türkiye bölgede güçlü demokrasinin çok güçlü bir örneğidir! Bu bağlamda Libya’da Türkiye’nin katkılarına bakınca ve Başbakan Erdoğan’ın Mısır, Tunus ve Libya gibi yerlerde laik demokrasi tarafındaki söylemindeki üstlendiği role bakınca Türkiye’nin o bölgede cok güçlü bir ses olacağına inanmaktayız ve gene Türkiye’nin ABD’nın ortağı olabileceğine inanıyoruz ve Suriye gibi çok ciddi zorluklarla uğraşırken Türkiye elbette bizim için vazgeçilmez bir ortak oldu. ’Suriye Halkının Dostları’ grubunun bir parçası olarak o memleket için bizim yardımınızı koordine etmektedir ve ondan dolayısıyla biz bölgedeki zor durumları nasıl baş edeceğimizi hesap yaparken ikinci dört yıllık Obama yönetimi dönemine göz atarken bu problemleri hallederken Türkiye’nin bizim en önemli ortaklarından birisi olacağını düşünmekteyim."
Haberin Devamı