Gazete Vatan Logo

"Türkiye’den insan devşirme peşinde!"

"Türkiye’den insan devşirme peşinde!"

Güvenlik konularında çalışmalar yapan, IŞİD'i de yakından takip eden TOBB Üniversitesi Öğretim üyesi Haldun Yalçınkaya, IŞİD’in Türkiye’den insan devşirmek istediğini ve bu nedenle eylemlerini seçerek yaptığını söylüyor. Yalçınkaya’ya göre Batı, Türkiye’yi IŞİD’e karşı kara harekâtına zorladı, ama Türkiye bunu tercih etmedi. Al Jazeera'dan İrfan Bozan'a konuşan Yalçınkaya'nın açıklamalarından önemli başlıklar şöyle;


IŞİD neden Sultanahmet Meydanı’nında turistleri hedef alan bir intihar saldırısı düzenledi?

IŞİD, Türkiye’deki eylemlerinde Türkiye nüfusunun tamamının tepkisini alacak eylemlerden hep kaçınıyor. Kendisine seçici hedefler buluyor, örgütün bir stratejik aklı olduğunu kabul etmemiz lazım. Türkiye’yi, Türkiye’deki tartışmaları çok yakından takip ediyor. Ne zaman, nereye dokunabileceğini iyi hesap ediyor, hedef seçme yeteneği çok yüksek.

Sultanahmet saldırısı hangi stratejik aklın ürünüydü? Sultanahmet bombası hedef seçiciliğine oturuyor. Türkleri değil, turistleri hedef aldı. Esasen Türkiye’de eylem yapabildiğini göstermek istiyor. IŞİD, Türkiye’den istediği oranda sempatizan ve devşirme yapabilmiş değil. Düşünsenize 75-80 milyonluk nüfusunun yüzde 99’u Müslüman ama IŞİD’lilerin sayısı binlerle ifade edilen bir ülke Türkiye. Dolayısıyla Türkiye’den insan devşirme peşinde.

"IŞİD Türkiye’ye bulaşırsa hayatta kalmayacağını biliyor"

Haberin Devamı

Yabancı savaşçıları ve IŞİD’i konu aldığınız bir makalenizde, "IŞİD Türkiye’yi karşısına alacak eylemlerden kaçınıyor" tezini öne sürmüştünüz. Hâlâ aynı görüşte misiniz? Bence IŞİD hâlâ aynı tavrını sürdürüyor. Çünkü IŞİD kendisini terör örgütü olarak görmüyor, devlet olma iddiasında. Onun için bu kadar sayıda insanı çekiyor. "İleride devlet olursam burada yaşamaya devam edeceğim" ve "NATO üyesi olan bir Türkiye, benim bulaşmak istemeyeceğim bir devlet" diyor. Başka bir ifadeyle IŞİD’in stratejik aklı, Türkiye’ye bulaşırsa hayatta kalamayacağını biliyor.

Türkiye bir şey yapmıyor mu? Sanki yapıyor gibi?

Türkiye, Sultanahmet bombasının ardından 48 saat IŞİD’i bombaladı, 200 IŞİD’linin öldürüldüğü açıklaması yapıldı. Aslında Türkiye’nin IŞİD’den algıladığı tehdit, müttefiklerine göre kat be kat fazla. Bu kapsamda, Türkiye IŞİD’e karşı temkinli bir strateji uyguluyor. Gerektiği anda limiti artırarak misilleme yapıyor. Türkiye, IŞİD’e "Benim temkinli bir stratejim var, sakın bana bu bataklığı bulaştırma. Sen bana bir eylem yaparsan, ben bunun karşılığını misliyle her seferinde veririm" mesajı veriyor. Onlar sınırda bir Türk askerini öldürdü, Türkiye sığınaklarını bombaladı ve beş IŞİD’li öldürüldü. Ankara bombalamasından sonra hatırlarsanız, Türk Hava Kuvvetleri uçakları IŞİD hedeflerini bombalamıştı. Bakınız; IŞİD’in kendi belgelerine göre stratejisi, önce güneye Arap Yarımadası, Mısır vs… inmek. Bunu 2020’ye kadar yapmayı hedefliyor. Bu hedefine ulaştıktan sonra ise kuzeye dönüp Roma’ya ilerlemeyi planlıyor. Bu gidiş esnasında İstanbul’u alma hayali kuruyor. Bu bir ütopya tabii. Kendi açıkladığı stratejisi bu. Yani, teoride, 2020 yılına kadar; pratikte ise bölgede konsolide olup Roma’ya ilerleme aşamasına kadar, Türkiye’yi karşısına alacak eylemlerden kaçınacak. Tüm toplumu etkileyecek şekilde hedef gözetmeksizin, sözgelimi, aynı gün beş ayrı yerde eylem yapıp bütün Türk halkının kendisine tepki gösterdiği bir savaş açılmasını istemez. Bu olursa gelecek planları yatar. Bu nedenle tüm nüfusun tepkisini çekecek eylemler yapmadığını düşünüyorum. Eğer yaparsa bunun anlamı “devlet kurma ideali”nden vazgeçtiğidir. "IŞİD Türkiye’den istediği seviyede devşirme yapamadı" IŞİD’in Türkiye’deki eylemlerini üstlenmemesinin nedeni de bu mu? IŞİD, kendini bir terör örgütü olarak görmüyor. Bir devlet yapılanması olduğunu iddia ediyor. Bir toprak kontrol ettiğini ve orada bir düzen kurduğunu iddia ediyor. Kendi bakış açısıyla terör örgütü mantığı içinde hareket etmediği iddiasında. Dolayısıyla eylem yapıp bunu üstlenmek gibi bir derdi yok.

Fransa eylemini üstlenmedi mi?

Haberin Devamı

Örgüt anlamında bir üstlenme yok. Övgü yaptı. El Bağdadi zaten sürekli konuşan biri değil. Kendi belgelerinde, "Ben İslam Devleti’yim, dar-ûl sulhun içindeyim. Dar-ûl harbin olduğu yerler var, mürtedler var" diyor. Böyle bir söylem ve sürekli savaş halinde. Savaşta olan bir devlet savaş alanlarındaki her harekâtını üstlenmez, buna gerek duymaz. IŞİD’in da bu bakış açısına göre hareket ettiğini düşünüyorum.

"Teori bize IŞİD’e katılımın Türkiye Hizbullahı’ndan olacağını söylüyor"

Haberin Devamı

IŞİD’in Türkiye’den insan devşirme beklentisi içinde olduğunu söylediniz. Şu anda devşirilmiş kişi sayısı hakkında bir bilginiz var mı? Şu anda istediği seviyede değil. Bir çok spekülatif rakam var, ama ben 2000’lerle ifade edilen rakamı daha gerçekçi buluyorum.

Türkiye’den IŞİD’e gidenlere ilişkin bir profil ya da kesim tanımlanabilir mi?

Haberin Devamı

Bununla ilgili teorik bir değerlendirme yapabilirim. Şöyle ki; IŞİD’e destek verecek kesimlerin iki özelliği olması lâzım: daha önce şiddete bulaşmış olmaları ve dinî referanslı hareket etmeleri gerekir. Bu çerçevede sol örgütler dinî referanslı hareket etmediklerinden, onlar analizimiz dışında kalıyorlar. O hâlde "Türkiye’de sol örgütleri bir tarafa bırakırsak şiddete bulaşmış hangi örgüt var?" diye baktığımızda karşımıza Türkiye Hizbullahı çıkıyor. Dolayısıyla teori bize, "Onlar arasından şiddete bulaşmış olanların bu tür yapılanmalara katılması söz konusu olabilir" diyor. Şiddetin bulaşıcılığından yola çıktığınızda, hiçbir pratik bilgi olmadan teorik olarak Türkiye Hizbullahı'ndan katılım olabileceğini söyleyebiliriz. Bu teorik çerçeve, Türkiye’den IŞİD’e katılımlar üzerine medyada çıkan haberler üzerine oturtulduğunda pratik ile örtüşüyor gibi görünüyor. Bu söylediğim bir hipotez; tabii datalarla yanlışlanabilir de. Ama IŞİD bunun ötesine geçerek, Türkiye’de sadece şiddete bulaşmış olanlardan değil, nüfusun geneline hitap ederek geniş bir kesimden insan devşirmek istiyor. Kendisinin terör örgütü değil, idealleri olan devlet kurma yolunda olan, politik bir grup olarak tanıtması için hedeflerinin de seçici olması gerektiğini biliyor.

İnsanlar neden IŞİD’e katılıyor?

Batı’da şöyle bir algı var, "Paris’in gettolarında entegre olamadılar; rap yaptılar olmadı; rock yaptılar olmadı; uyuşturucu aldılar olmadı; tamam o zaman ben artık gidip IŞİD’e katılayım." Ben bunun çok eksik ve sakat bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. IŞİD açısından baktığımızda ise şöyle bir resimle karşılaşıyoruz, "Bir devlet kuracağım, benim inancıma göre dünyadaki mükemmelliğe ulaşacağım, barışa ulaşacağım, gerçek barış budur" diyor. Aslında bir ütopya sunuyor; o inanışta olan insanlar için bir ütopya sunuyor. İnsanlar oraya bu ütopyaya katkı için bir anlamda göç ediyor. IŞİD infazlarına bile baktığınızda belli bir norm vardır. Benim hukuk kurallarım var ve bunları bir kural içinde uyguluyorum; onun gerektirdiğini yapıyorum mesajını vermeye gayret ediyor. İnsanların başlarını keserek ya da yakarak bize göre dehşet infazlar yapıyor; ama 50 kişi bir kişinin üzerine üşüştüğü bir görüntüyü çoğunlukla vermiyor. İnfazlarından belli bir düzene göre yapılan görüntüleri sosyal medyada yayımlamaya çalışıyor. Biz IŞİD’i terör örgütü olarak algılıyoruz, doğrudur; ama kendilerinin vermek istedikleri mesaj ise bu kapsamda.

"Batı Türkiye’yi IŞİD’e müdahaleye zorladı"

Türkiye sınırındaki bu oluşuma ne kadar tahammül etmeli? Ya da etmemeli mi? Ne dersiniz? 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı sonrası 2013’de IŞİD bir devlet iddiası ile ortaya çıktı. Aynı dönemde 2014’te ABD’nin yeni stratejik doktrini ortaya çıktı. Özetle "Havadan saldırırım, ama kara askerinin politik maliyeti var bunu yapmam" dedi. O andan itibaren Batı şunu istedi, "Nasıl Libya'da Fransa liderliği aldı, oraya müdahale etti, Türkiye de buraya müdahale etsin." Kanımca uzunca bir süre Türkiye’nin kara orduları ile buraya müdahale etmesi istenmekteydi. Ama Türkiye bunu tercih etmedi, çünkü orası bir bataklık.

Türkiye buna zorlandı mı?

Evet. Hatta "Türkiye IŞİD’e destek veriyor söylemleri" bu çerçevede düşünülmelidir. Türkiye’nin oraya kara birliği göndermesi dünyanın geri kalanının işini çok kolaylaştıracaktı. Ama, eğer bu bataklığa girseydik, biz sizinle bu söyleşiyi kum torbalarının arkasında yapıyor olurduk. Türkiye IŞİD’in üzerine yürüseydi, ülkemizin her tarafı terörize olurdu. Türkiye’nin menfaati girmemekti, doğru olan yapıldı. Türkiye IŞİD’e şu mesajı hep veriyor: "Bu coğrafyada şiddetin bana bulaşmaması adına başıma gelen her eyleme misliyle karşılık vereceğim ve bunda kararlıyım." Tabii İran ve Rusya’nın bölgedeki varlığı düşünüldüğünde Türkiye’nin bu coğrafyaya müdahalesi kısıtlıdır ki bu da Türkiye’yi bataklıktan uzak tutmaktadır.

"Şiddetin yayılma ihtimali var"

Peki, IŞİD askeri anlamda bitirilebilir mi? Rakka, Musul geri alınabilir mi? Elbette mümkün; askeri anlamda hedefler belirlenir, harekât yapılır. Ama maalesef kısa sürede bu muhtemel değil. İran ve Rusya’nın işin içinde olması önemli. Onlar bu bataklığa girdiler. Ne olacağını göreceğiz. Mamafih, tek başına IŞİD’i yok etme hedefi şiddeti tamamen ortadan kaldıramaz. Şiddeti ortadan kaldırabilmek için IŞİD ile beraber yabancı terörist savaşçılar olgusu da ele alınmalı. Yoksa vücuttaki kötü huylu bir tümörün patlatılıp içindeki zehirin tüm vücuda yayılması gibi şiddetin her yere yayılma ihtimali var. Sorunun kalıcı çözümü IŞİD’in tek başına bitirilmesi değil el Nusra gibi diğer Selefist cihatçı örgütlerin de bitirilmesi gerekiyor. Tabii bu sadece fiili olarak bitirme değil; bu düşünceyle de mücadeleyi kapsaması gerekir. Bunu bu teröristlerin ve bu düşüncenin dünyanın geri kalanına yayılmasını engelleyecek şekilde yapmak gerekir. Tüm dünyanın hazırlık yapması gerekir. Kapsamlı düşünmek gerekir. Yoksa dünyanın her yerinde büyük eylemler olabilir. Bunları hesaba katınca en az 10 yıllık bir süreç gerektiği tezine katılmamak elde değil.