'TSK bir örgüttür ama...'
Başbakan Erdoğan: "İlker Başbuğ'un tutukluluğunu 'terör örgütü mensubu' diyenleri tarih affetmez" dedi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: ”Başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere, diğer generallerimizin hiçbirine alışılmış anlamda ’terör örgütü mensubu’demek bir defa çok ciddi bir yanlıştır. Bu affedilemez”
”Bu tanımlamayı yapanlar şu anda bulundukları makam itibarıyla,kendilerini sağlamda görseler bile tarih onları affetmez”
”Türk Silahlı Kuvvetleri, bir örgüttür ama terör örgütü değildir, anayasal bir örgüttür”
”Tutuklama olayını son seçenek olarak düşünmeli. Hemen böyle geleni alayım atayım içeri olmaz. Bu adam terörist, tamam tutukla”
”Ama şimdi öyle şeyler oluyor ki teröristi bile bir kapıdan alıyorsun, diğer kapıdan bırakıyorsun. Ama kalkıyorsun Genelkurmay Başkanı’nı alıyorsun içeri atıyorsun”
”Genelkurmay Başkanı’nı niye içeri atıyorsun arkadaş, tutuksuz yargıla. Onu mahkumiyete taşıyacak bir şey varsa, bitir işi. O zaman kimse zaten konuşamaz. Bu bizi üzüyor, şahsen ben bir Başbakan olarak üzülüyorum”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere, diğer generallerin hiçbirine alışılmış anlamda ”terör örgütü mensubu” demenin çok ciddi bir yanlış olduğunu belirterek, ’Bu affedilemez. Bu tanımlamayı yapanlar şu anda bulundukları makam itibarıyla, kendilerini sağlamda görseler bile tarih onları affetmez. Türk Silahlı Kuvvetleri, bir örgüttür ama terör örgütü değildir, anayasal bir örgüttür” dedi.
Başbakan Erdoğan, Habertürk kanalında katıldığı ”Teke Tek” programında gazeteci Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı.
Altaylı, Başbakan Erdoğan’a ”Hapishanede tutuklu bulunan komutanlar, anladım ki ciddi biçimde sizde de sıkıntı yaratmış. Çünkü bu komutanların Genelkurmay Başkanı, sizin Genelkurmay Başkanı sonuçta. Nasıl ki MİT Müsteşarı’nı ’benim MİT Müsteşarım’ diye koruduysanız, Genelkurmay Başkanı sizin Genelkurmay Başkanınız. Her mevkideki insan suç işleyebilir ama terör örgütü üyesi olma sıfatı kendisine de çok ağır gelmişti. Bize de çok garip gelmişti. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bir amiral, sefere çıkamayacak yarın öbür gün ihtiyaç olsa çünkü yurt dışına çıkış yasağı var. Bu sorun nasıl çözülür? Bir süredir söylüyorsunuz ama sanki kimse bunu ’ne demek istiyor’ diye dinlemiyor. Herkes bir yargı paketi bekliyor, siz ’3. Yargı Paketi buna zaten yeterli, sorun çözülebilir’ diyorsunuz. Hapiste milletvekilleri var, bazıları neredeyse 5 senedir tutuklu. Ceza haline geldi tutukluluklar. Bu sorunun nasıl çözüleceğini düşünüyorsunuz? Diyelim ki mahkemeler bu konuda hareket etmediler, savcılar veya hakimler bu konuda yasaların kendilerine vermiş olduğu yetkileri tutuklular lehine kullanmadılar. Ne olacak?” sorusunu yöneltti.
Erdoğan, bu konunun dilhun eden bir konu olduğunu belirterek, şunları söyledi:
”Türkiye’de kuvvetler ayrılığı prensibi, yasama yürütme yargı olarak birbirlerinin alanına girmeye çok müsait. Daha önce biliyorsunuz Sezer’in döneminde de yargıyı adeta bu erklerin üzerine çıkaran bir meclis konuşması vardı. Çok da eleştiri aldı o ifadeler. Çünkü hiçbir zaman ne yargının yürütme üzerinde, ne yürütmenin yargı üzerinde, ne yasamanın diğerleri üzerinde üstünlüğü olamaz. Hepsinin kendi anayasanın tanımladığı o kategoride hizmetini vermesi lazım. Bu süreç içinde, başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere, diğer generallerimizin hiçbirine alışılmış anlamda ’terör örgütü mensubu’ demek bir defa çok ciddi bir yanlıştır. Bu affedilemez. Bu tanımlamayı yapanlar şu anda bulundukları makam itibarıyla, kendilerini sağlamda görseler bile tarih onları affetmez. Türk Silahlı Kuvvetleri, bir örgüttür ama terör örgütü değildir, anayasal bir örgüttür. Bu anayasal örgütün başıdır dersen eyvallah. Ama terör örgütüdür dediğin zaman, sen o zaman geliyorsun Türk Silahlı Kuvvetleri’mizi bu hale getiriyorsun. Bunun affedilir bir yanı yok, çok ciddi bir yanlış.”
”TSK’ya motivasyon noktasında çok ciddi kayıp verdiriyor”
Cezaevinde emekli kuvvet komutanlarının ve generallerin olduğunu ifade eden Erdoğan, ”Bu noktadaki yaklaşım tarzları bana göre çok yanlış. Olay şu; bir defa belli makamlarda olan insanlar, bazı insanları artık öyle hale getirmiştir ki bu kaçar mı durur mu? Bunu bilir. Muvazzaf olanların içinde yurt dışı görevdeyken gelenler olduğu gibi, emekli olduğu halde çağrıldı, gelip orada ifade verenler oldu. Yani sen kalkarsın, burada tutuksuz yargılanma kararı versen... Şu ana kadar bir kişi kaçtı. Art arda bu tür şeyler olmuş olsa böyle bir yola tevessül edebilirsin, ’kaçıyorlar kardeşim’ dersin. Böyle bir şey yokken bunu yaparsan, o zaman sen adeta sistemi farklı niyetlerle tehdit eder bir pozisyona giriyorsun. Bu Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de ister istemez motivasyon ve moral değerleri noktasında çok ciddi kayıp verdiriyor. İster emekli, ister muvazzaf olsun, buna doğru bakmak mümkün değil. Onu da geç, ver kararını. Niye geciktiriyorsun bu işi? Bu kadar geciktirmenin anlamı yok. Otur, çalış, gece gündüz çalış icabında. Benim şu anda 6 saat uykum var” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 3. Yargı Paketi’nde adli kontrolle ilgili üst sınırı kaldırdıklarını hatırlatarak, ”Hadi ver. Niye uzatıyorsun bu işi? Bir an önce bu işi bitir. Herkes bize fatura kesiyor ama bu işi bilenler bizim ne yapabileceğimizi zaten çok iyi biliyor. Ben şu anda yürütmenin başıyım. Aslında anayasamıza göre yürütmenin başı Cumhurbaşkanımızdır. Ben ikinci derecede bu işi yürüten kişiyim. Bu noktada hükümet olarak, elimizden geleni yasalar çerçevesi içinde, yasama içinde yer alanlar olarak yapıyoruz” dedi.
”Tutuklama, özellikle bizim için son seçenek olmalı”
Altaylı’nın, ”Adalet Bakanlığı’nın bu kişilerle ilgili bir soruşturma, denetleme yetkisi yok mu?” sorusuna karşılık Erdoğan, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun bu konuda atılması gereken adımları zaman zaman attığını söyledi.
İşin bununla da bitmediğine, şahsıyla alakalı yaşadığı şeylerin de olduğuna değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:”Örneğin benimle ilgili birisi takipsizlik kararı veriyor. Ondan sonra savcı tekrar müracaat ediyor, ikinci müracaatında gittiği diğer üst mahkeme benimle ilgili takipsizliğin kaldırılmasına diyor ve hemen yargılanma kararı veriyor. Bunları yaşadık, yaşıyoruz. Generallerimiz, subaylarımız için olan bu uygulamalar biz siyasiler için de oluyor. Burada kim kaçar, kim kaçmaz? Tutuksuz yargılama meselesinde bence çok daha hassas davranmaları lazım. Tutuklama, özellikle bizim için son seçenek olmalı. Cezaevi noktasında niye sıkıntıdayız? Bu kadar tutuklama olursa, buna cezaevi dayandırabilir misiniz? Tutuklama olayını son seçenek olarak düşünmeli. Hemen böyle geleni alayım atayım içeri olmaz. Bu adam terörist, tamam tutukla. Ama şimdi öyle şeyler oluyor ki, teröristi bile bir kapıdan alıyorsun diğer kapıdan bırakıyorsun. Ama kalkıyorsun Genelkurmay Başkanı’nı alıyorsun içeri atıyorsun. Genelkurmay Başkanı’nı niye içeri atıyorsun arkadaş, tutuksuz yargıla. Onu mahkumiyete taşıyacak bir şey varsa, bitir işi. O zaman kimse zaten konuşamaz. Bu bizi üzüyor, şahsen ben bir Başbakan olarak üzülüyorum. Anayasadaki amir hükmü de biliyorum. Bundan dolayı da üzgünüm. Niye? Ben de buradaki kanaatimi paylaşmak adına söylüyorum. Bunu yargıya müdahale olarak söylemiyorum. Bunun bir değerlendirmeye alınması noktasında söylüyorum. Çünkü benim baş başa oturup bunu onlarla konuşacak halim yok.”
”Aynı şeyi milletvekilleri için de düşünüyor musunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, ”Tutukluların geneli için böyle bir şeyi ortaya koyuyorum” dedi.
”MGK, şu anda sivil ağırlıklı bir yapıdır”
Altaylı’nın, ”Türkiye’de taşın altında eli olan insanların bir arada olduğu bir Milli Güvenlik Kurulu olsa, meclis üzerinde bir yetkisi varmış tablosu anayasada yapılacak düzenlemeyle de değiştirilse, Milli Güvenlik Kurulu’nu sizin hakikaten danışabileceğiniz bir yapıya getirmeyi düşünür müsünüz?” sorusuna karşılık Erdoğan, şu yanıtı verdi:
”Dünyada Milli Güvenlik Kurulları, genellikle bu tablo içinde oluştuğu için Türkiye’ye de bu şekilde gelmiş. Ama şu anda Milli Güvenlik Kurulu, sivil ağırlıklı bir yapıdır. Ama o iş değişti artık, şimdi karma oturuyoruz. Sayısal olarak da siviller lehine bir şey var. Böyle bir süreç içinde bu söylediğiniz kurumlarla biz zaten yoğun bir şekilde görüşmelerimiz devam ediyor. Bu çalışmaları ağırlıklı olarak ikinci başkan yapar. Mesela Ekonomik Sosyal Konsey diyelim, böyle bir toplantıya ben de başkanlık edebilirim ama ağırlıklı olarak bu tür toplantıları Ali bey yapıyor.”
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) bazen Türkiye’deki ekonomik durumu veya terör meselesini değerlendirmek istediğini dile getiren Erdoğan, ”Bundan bir ay kadar önce TOBB Başkanı, ’Güneydoğu ve Doğu bölgelerindeki oda, borsa başkanlarını getirsem, terörü beraber konuşsak’ dedi. Geldiler resmi konutta bir değerlendirme yaptık. Bu tür toplantıları zaten yapıyoruz. Yeter ki bu noktada elimizle, vücudumuzla kendimizi taşın altına koyduk desinler. Bu noktada hiçbir sıkıntımız yok. Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısı da göreve geldiğimizdeki yapı değil. Biliyorsunuz artık iki ayda bir toplanıyoruz. İki ayda bir toplanırken de buradan çıkan bir tavsiye kararıdır. Fakat buranın bir özelliği var, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği hem sivil, sivil olmanın ötesinde de sadece askeri konuları ele alan bir genel sekreterlik değil. Bütün meseleleri ele alan birimleri var. Bunu daha da ileri götürüyoruz. Geçenlerde Genel Sekreterimiz Muammer Bey’e onu söyledim; ben sizden artık danışmanlık
hizmeti bekliyorum. Bu hizmetleri bize verin dedik. Onlar da buna göre bir yapılanmanın içine giriyorlar. Başbakanlığın, Cumhurbaşkanlığı’nın bir ’think-thank’i olarak bize bu hizmeti vermeniz gerekir dedim. Ona göre bir yapılanmayı gerçekleştirecekler.”