TBMM'den çarpıcı Dink raporu!
TBMM İnsan Haklarını İnceleme alt komisyonu, 2008'de Hrant Dink'in ölümünü araştırdı ve hazırladığı raporda, “her kademedeki sorumluların ihmali” olduğu kanaatine vardı.
Komisyon, Hrant Dink'i ölüme götüren süreci “tehlike” olarak nitelendirmiş ve “Tehlikeyi önlemek için gereken tedbirler alınmadığından tehlike gerçekleşmiş ve Hrant Dink yaşamını yitirmiştir” görüşünü ifade etti.
Komisyon bünyesinde, 2008 yılında oluşturulan alt komisyon, Hrant Dink'in ölümünü araştırarak, çalışmalarını raporlaştırdı.
Raporda, komisyonun; yaşam hakkının temel hakların en başında gelen hak olduğunu, kişinin başka kişiden ve toplumdan gelen tehditlere karşı korunmasının gerekeceğini ve bu koruma kapsamında devletlerin, kendi yetkisi içinde olan herkese etkin güvenceler sunmak zorunda olduğunu kabul ettiği kaydedildi.
Ölümle sonuçlanan olaylarda, fiil ne şekilde meydana gelirse gelsin, ölüm olayından haberdar olan devletin etkin ve resmi soruşturma yapmak zorunda olduğu belirtilen raporda, şu görüşlere yer verildi:
“Hrant Dink'in ölüm olayının gerçekleşmesinden 2 yıl öncesinde; İstanbul Valisi ve istihbarat görevlilerinin üstlerinin haberi dahilinde İstanbul Vali Yardımcısının odasına çağrılıp yapılan toplantının varlığı, Türkiye Ermenileri Patriği II. Mesrob' un 11 Ekim 2006 tarihinde İstanbul Valisi Muammer Güler'e Türkiye Ermenilerine ait tüm kurumların güvenliğinin sağlanmasını talep eden bir dilekçe ile müracaat etmesi değerlendirilmiştir. Trabzon Emniyet Müdürlüğü istihbarat şube müdürlüğünün kendi yardımcı İstihbarat Elemanı Erhan Tuncel'den almış oldukları bilgiler neticesinde İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazmış olduğu yazı ile Trabzon il Jandarma Komutanlığı görevlilerinin Coşkun İğci'nin Trabzon İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünce gerek kendisinin bildirdiğini ifade ettiği bilgiler ile Jandarma Kıdemli Başçavuş Okan Şimşek'in 20 Mart tarihli duruşmadaki ifadesindeki Coşkun İğci'den almış oldukları ve üstleriyle paylaştıklarını belirtmiş olduğu Yasin Hayal'in Hrant Dink'i öldürmek için silah teminine yönelik icrai hareketlere başladığı, kendisine para verdiği ve silah temin etmesini istediği ve bu durumdan jandarma görevlilerini bilgilendirdiği bilgileri değerlendirilmiştir.
Hrant Dink'e yönelik bir tehlike emniyet ve jandarma personelince öğrenilmiştir. Tehlikenin varlığı konusunda yazılan yazının akıbeti tam olarak araştırılamamış ve gereği yapılamamıştır. Coşkun İğci'nin İl Jandarma Komutanlığının kayıtlı bir haber elemanı olmasa bile kendisinden alınan haberin ve bilginin yeterince araştırılmaması ve değerlendirilememesi sonucunda, idari makamların bu tür bir riski bilebilecek durumda olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların ihmali sonucunda tehlikeyi önlemek için gereken tedbirleri almadığından tehlike gerçekleşmiş ve Hrant Dink yaşamını yitirmiştir. Dolayısıyla, yaşam hakkının korunmasına yönelik alınması gereken tedbirlerde eksikliklerin yaşanmasına neden olunduğu ve devletin pozitif yükümlüğünü yerine getiremediği gibi bir durumla karşı karşıya gelinebilecek bir ortam yaratılmıştır.”
Benzer olayların yaşanmaması için alınması gereken tedbirler
Raporda, tekrar benzer olayların yaşanmaması için alınması gereken tedbirler şöyle sıralandı:
-Mülki idare amirleri, sorumluluk alanlarında meydana gelen olayların sonuçlarını, kolluk kuvvetleri arasında problem olup olmadığını, varsa bunların sebeplerini araştırmalıdır.
-Jandarma mülki görevleri yönünden hukuken, sadece bakan ve valiler tarafından denetlenebilmektedir, kaymakamlarca denetlenememektedir. Valiler iş yoğunluğu açısından bu yetkilerini kullanamamakta ve bu durum jandarmanın fiilen mülki denetim dışında kalmasına neden olmaktadır.
-Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Merkez ve Taşra Üniteleri Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinin denetim-soruşturma başlıklı maddesinde, “İstihbarat Daire Başkanlığı; müfettişlerce, il ve ilçe istihbarat üniteleri, il valisi, il emniyet müdürü, İstihbarat Daire Başkanı veya İstihbarat Daire Başkanlığı rütbeleri tarafından teftişe tabi tutulabilir. Bunun dışında hiç bir makam ve kimse tarafından teftişe tabi tutulamaz” denilerek, istihbarat işlemlerinin neredeyse denetim ve teftişi imkansızlaştırılmıştır. Bu durum da istihbarat birimlerindekilerin genişlik içinde hareket etmelerine neden olmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlıklarının ve şube müdürlüklerinin, kendilerine verilen görevi yerine getirip getirmedikleri etkin olarak denetlenmeli, hiçbir iş ve işlem hangi gerekçe ile olursa olsun denetim dışında bırakılmamalıdır.
İstihbarat elemanı atılınca bir daha kullanılmamalı
-İstihbarat birimlerinin kullandığı yardımcı istihbarat elemanlarının (YİE) kaydı ve bilgilerinin tutulduğu ortak bir veri bankası sistemin oluşturulmalıdır. Elemanın işine son verildiğinde, diğer kolluk birimi tarafından tekrar haber elamanı olarak kullanılmamalı ve kolluk kuvvetleri arasında geçiş yapması önlenmelidir.
-İstihbarat birimleri arasındaki yazışmalarda, gizlilik dereceleri yanında önem ve ivedilik dereceleri de bildirilmelidir.
-Mülki idare amirlerinin kolluk birimleri üzerinde, kolluk birimine göre değişen yetkileri bulunmaktadır. Bu durum; inceleme konusu olayda da olduğu gibi (jandarma personelinin, emniyet personeli gibi görevden uzaklaştırılamaması ve bunun sonucu olarak jandarma personelinin korunduğu ve kendilerine dokunulamadığı vb.) kamuoyu tarafından yanlış değerlendirilebilecek ve kurumların imajını da haksız yere zedeleyebilecek bir kanaati oluşturmaktadır. Bu hususun düzeltilmesi için; mülki idare amirlerinin kolluk birimleri üzerindeki yetki farklarını ortadan kaldıracak mevzuat düzenlemesi yapılmalı ve askeri yapılanma içinde olan kolluk birimlerinin barış döneminde öncelikli görevleri ve bağlılıkları, tereddüte yer vermeyecek şekilde Teşkilat Kanunlarında yapılacak değişikliklerle belirlenmelidir.
-Kolluk görevlileri hakkında, başta insan hakkı ihlalleri olmak üzere eylemleri nedeniyle yapılan şikayetlerden dolayı yapılacak soruşturmalar, kolluk görevlilerinin hiyerarşisi dışındaki kişilerce yapılmalıdır.
-İstanbul'da polis sayısı son derece yetersizdir. İstanbulda polis sayısı arttırılmalı ve polisin İstanbul'da çalışması özendirilmeli; polis memuru ve emniyet amiri kadrosuna kadar olan personel için İstanbul özel hizmet tazminatı uygulanmalıdır.