Suriye’de Türkmenler ‘Artık biz de varız’ diyor
İç savaş süresince Suriye’de belki de en büyük zararı gören topluluk Türkmenler. Suriye’nin ikinci büyük topluluğu olan Türkmenler’in ülkedeki nüfusunun 3.5 milyon civarında olduğuna dikkat çeken Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Emin Bozoğlan, Soçi’deki ‘Diyalog Kongresi’ne katılmak için resmi başvuru yaptıklarını belirtti
Suriye’de DEAŞ sonrası siyasi çözüm çabaları hızlanmaya başladı. Özellikle Astana ve Soçi süreci ile Rusya (Rejimle birlikte), İran ve Türkiye’nin çözüme katkıları belirginleşiyor. Ancak bölgedeki kırılgan denge ve değişim gösteren çıkar ilişkileri Türkiye açısından alternatif geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Türkiye’nin kırmızı çizgisi olan PYD-YPG konusunda ne ABD ne de Rusya güven endeksinde istenen düzeye ulaşamıyor. Türkiye bir yandan Afrin için hazırlık yaparken bir yandan da Rusya-Rejim ve ABD-Koalisyon arasında yeni çıkış yolları arayan terör koridorunu bertaraf edebilmek durumunda. Bu kapsamda Suriye iç savaşında belki de en çok zarar gören topluluk ülkenin asli unsuru olan Türkmenler. Türkiye sahada soydaşları ile belirli bir etkileşim kuruyor olsa da bu önemli potansiyel gücünü ne kadar harekete geçirebiliyor? Türkmenler Suriye için ne ifade ediyor? Ne bekliyorlar? Sayıları ne kadar? Gelecekte Türkiye için önemleri nedir?
Bu sorulara cevap bulmak için Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Dr. Emin Bozoğlan’la bir araya geldik.
İşte bu önemli röportajdan geriye kalanlar...
- Suriye Türkmen Meclisi’nden kısaca bahseder misiniz?
Suriye’de yoğunluklu olarak 5 ilde olmak üzere ülkenin genelinde Türkmenler vardır. Bu bölgelerden ve Türkiye’ye gelen Türkmenlerden 360 delege, 42 meclis üyesini seçimle belirliyor. Bu 42 kişi de Suriye Türkmen Meclisi Başkanı’nı seçiyor. 2016 Mayıs’ından itibaren bu bayrağı ben taşıyorum. Biz şu anda olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz halde seçim yapılmasını istedik. Zira insanlarımıza Suriye’ye yeniden döndüğünde neler yapmaları gerektiğine yönelik örnek teşkil ediyoruz. Mesela her ilde Türkmen nüfusuna göre delege belirliyoruz.
- Bugüne nasıl gelindi?
Suriye Anadolu’nun bir parçasıydı Osmanlı döneminde. 402 yıl kesintisiz Osmanlı toprağı oldu. Osmanlı’yı yıkmak isteyen güçler bunu başardılar. Biz Türkmenler de nasibimiz aldık. Fransa mandasına karşı yine mücadeleye Türk kimliğini koruyarak devam ettik. Bu süreçte perişan olduk. Daha da fakirleştik o yıllarda. Fransa’dan sonra 10 yıllık Suriye Cumhuriyeti ve ardından Baas rejimi geldi. Suriye Arap Cumhuriyeti adı altında azınlıkların hakları verilmedi. Sözde paylaşıma açık bir düzendi ama Suriye’de ideolojik azınlığın bir kısmını içine alan bir ayrımcılık söz konusuydu. Bunlar bahsettiğim Fransız manda zihniyeti ile yetişmiş bir gelenekten geliyorlardı. Bu süreçte Türkmenler de diğer bazı topluluklar gibi dışlandılar. Baas Rejimi’nin Suriye halkı ve Türkmenler üzerinde kurduğu baskı nedeniyle 2011 yılında başlayan iç savaşta bizler de doğal olarak muhalefetin yanında yer aldık.
1.5 milyonu Türkçe konuşuyor
- Suriye’de Türkmen nüfusu ne durumda?
2011’den önceki dönemde bir takım siyasi gerekçelerle ülkedeki etnik dağılımı tespit etmek mümkün değildi. Herkes Arap kimliği içinde yaşamak zorundaydı. Ancak sahada yaptığımız gayri resmi çalışmalarda, edindiğimiz bilgilerde Suriye’de toplam 3.5 milyon civarında bir Türkmen olduğunu ve bunların 1.5 milyon kadarının Türkçeyi doğrudan konuştuğunuz biliyoruz. Türkçeyi son 50 yıl içerisinde unutanlar ise daha çok ülkenin iç kesimlerinde (Hama-Humus-Şam bölgelerinde) Arap kimliği altında ve onun kazanımları ile yaşamak zorunda kalanlardır. Buradaki insanların yakın geçmişte Türkiye ile iletişimi, etkileşimi de olmadığı için kültürel bir unsur alması da mümkün olmuyordu. Bu sebeple Türkçe hızla asimile oluyordu. Dillerini koruma fırsatları olmuyordu. Mesela ne kadar iyi Arapça bilirlerse o kadar iyi okuyup, iş imkanı bulabiliyorlardı. Ancak bunların istisnası olarak Golan Türkmenleri, iç kesimde olmasına rağmen Türkçeyi çok iyi konuşuyorlar. Suriye halkı ile aynı inancı ve benzer kültür öğelerini paylaştığımız için, bazı bölgelerde adaptasyon daha kolay olmuş ve bu zamanla asimilasyona yol açmıştır.
- Türkmenler en çok hangi vilayetlerde?
Türkmenler yoğun olarak Halep, Humus, Bayırbucak, Şam, Golan ve Rakka’da bulunmaktadır.
- Türk mü Türkmen mi?
Biz kendimize Türkmen diyoruz, aslında biz özbeöz Türk’üz. Oğuz Türklerindeniz. Ama bu söylemimizin bir sebebi var. Uzun yıllar Suriye yönetimleri bize şunu diyordu. “Madem Türk’sün burada ne işin var?”. Bu şekilde yaşamamız mümkün olmayacaktı. Düşünün ki sınır hattında hattın bir yanındaki ile diğer yanındaki insan iki ayrı kimliğe sahip ama aynı dili konuşuyor. Siyasi baskı yapılacaktı. Bu bakımdan Türkmen ifadesini kullandık; böylece üzerimizdeki baskıyı hafifletmeye çalıştık.
‘İki kırmızı çizgimiz var’
- Suriye’de Türkmenler ne İstiyor?
Bizim mücadelemiz ister bireysel ister örgütsel ister devlet düzeyinde olsun zulme ve baskıya karşıdır. Yarın iç savaş bitip yeni bir düzen geldiğinde bu zulüm devam ederse bizim duruşumuz yine değişmeyecektir. Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlayarak, kendi kimliğimizi korumanın çabası içindeyiz. Bütün etnik ve mezhepsel yapılarla birlikte, onurlu bir şekilde yaşamak istiyoruz. Bizim iki büyük kırmızı çizgimiz var bu konuda. Birincisi kimliğimizi korumak ve geliştirmek. İkinci kırmızı çizgimiz bu yeni yapı içerisinde terör gruplarının yer almamasıdır. Bu hem Türkiye hem Suriye için oldukça önemlidir. İki ülke uzun sınır hattında terörün varlığına son vermelidir. Bundan sahada en çok Türkmenler etkilenir. Bugün PYD-YPG var. Yarın başka örgütler de olabilir. Bu hat esasında Türkmeneli denilebilecek bir yerdir. Bizler birileri gibi kanton vb. özlemler içinde değiliz. Haklarımızı yasal olarak tescillenmesini istiyoruz. Özel okullar, Gazeteler, anadilin serbest olması, soyadlarının değiştirilmemesi, köy adlarının aynı kalması, değiştirilenlerin geri verilmesi gibi...
- Peki Soçi ve Cenevre... Ne bekliyor Türkmenleri?
Biz Astana ve Cenevre zirvelerinde bulunduk. Ama müzakereci değildik. Çalışmalardan elde edindiğimiz kadarıyla Cenevre’de elde edilmiş somut bir netice yok. Ayrı ayrı odalarda BM Özel Temsilcisiyle karşılıklı talepleri vardı. Sekizinci tur dahil çözüm çıkmadı. Tıkanan yer ise geçiş yönetimi nasıl olacak konusuydu. Muhalefetin ara döneme ilişkin talebi Esad’ın olmaması fakat Suriye rejiminin temsilcisi Caferi ise ilk gündeki tutumu neyse sekizinci tura kadar söylemleri hep aynıydı. Muhalefeti terör olarak suçluyor, böyle bir geçiş sürecini kabul etmiyor. Onların istedikleri anayasa yapımına geçilmesi. Elbette bu muhalefet için bir tuzaktır. Muhalefetin sıkıştırılması anlamına geliyor. Muhalefetin diğer istekleri çatışmasızlık bölgelerinin korunması, saldırıların olmaması, tutukluların iade edilmesiydi. Yani Cenevre’den somut netice çıkmazken Astana’dan bazı somut neticeler çıktı. Örneğin çatışmasızlık bölgeleri buradan çıktı. Soçi’de yapılması planlanan Suriye Halklar Kongresi’nde somut sonuçlar beklentisi vardı. Suriye Türkmen Meclisi olarak, muhalefet ile beraber, Soçi’de yapılacak olan kongreye katılmak istediğimizi duyurmuştuk. Ancak bizim açıklamamızdan 7-8 saat sonra ertelendiği duyuruldu. Astana ve Soçi’de üç garantör ülkenin attığı adımlar daha somut olmakla birlikte muhalefetin beklentilerini tam anlamı ile karşılamamaktadır. Bizim endişemiz budur. Burada daha çok rejimin lehine adımlar söz konusudur. Bir de şurası çok önemlidir. Öğrendiğimiz kadarıyla atılan adımlarda sürüncemede bırakılmaya yönelik iradeler mevcut.
350 bin Türkmen Türkiye’de
Türkiye’de Suriyeli Türkmenler ne durumda?
Şu anda Türkiye’de 350 binin üzerinde Suriyeli Türkmen var. Kamplarda olan Türkmenler ise 35 bini buluyor. Türkmenlerin sayısının sağlıklı bir şekilde tespitine yönelik hali hazırda bir çalışma içerisindeyiz. Sayımı tam olarak gerçekleştirip hizmet imkanını artıracağız.
Sıkıntılar Yaşanıyor mu?
Savaştan sonra Türkiye’ye sığınarak sıkıntılarını gidermeye çalıştılar. Bireysel göçler de yaşandı. Türkmenler zaten ekonomik durumları zayıftı. Olanlar da plansız biçimde evlerini, imkanlarını bırakıp bir anda geldiler. Ellerinde olanları da kaybettiler. O gün doğan bebekler bugün 7 yaşına geldi. Temel ihtiyaçları karşılanamaz durumdaydı. Türk Devleti kurum ve kuruluşları ile bunu karşılamaya uğraşıyor. Sivil toplum örgütleri de bunda etkin. Bu çerçevede hepsine çok teşekkür ediyoruz. Ancak şunu unutmamak gerek. Türkmenler diğer mültecilerden daha yüksek bir beklentiye sahipler. Bizim Türkmenimiz “Suriye’deyken bize Türk derlerdi, buraya geldik biez Suriyeli diyorlar.” Halbuki orada nasıl yaşıyorsa burada aynılar. Anadolu insanından farklı değiller. Bu beklentiyi karşılamakta zorlanıyor bence Türkiye. Fakat ne olursa olsun biz sitem ve isyan etmeyiz. Türkiye varsa biz varız, Türkiye güçlüyse biz güçlüyüz. Suriye bizim vatanımız ama Türkiye’de bizim bir vatanımız. Türkiye ve savaş sonrası yeniden şekillenecek olan Suriye iyi ilişkiler içinde olmalıdır. Aksi takdirde bedelini en çok biz Türkmenler ödüyoruz. Türkiye, Türkmenlere çifte vatandaşlık ya da mavi kart gibi uygulamalarla Türkmenlerin aidiyet duygusunu artırabilir.
Kürtler için ayrı başlık oluşturuluyor
- Siz Diyalog Kongresinde temsil edilecek misiniz?
Biz Suriye Türkmen Meclisi olarak yeterince temsil edilmediğimizi gördük. Suriye’de barışı, çözümü irdeleyen tüm temaslarda, müzakerelerde bulunmalıyız. Çünkü Suriye’nin ikinci büyük etnik topluluğu biziz. Araplardan sonra biz geliyoruz. %18 Kürt olduğunu iddia etseler de gerçek rakam %6.7’dir. Biz ise %12 oranında olduğumuza inanıyoruz. Tabi savaş olmadan önceki dönemde. Bize bugüne kadar temsil talebimizle ilgili bir geri dönüş olmadı. Zaman zaman Türk kamuoyunda gördük.
Şimdi duyuyoruz ki Sekizinci Cenevre görüşmelerinde muhalefetin talepleri arasında etnik gurupların kültürel hakları ile ilgili genel bir ifade var. Ancak Kürt nüfusu ile daha kapsamlı, ayrı bir başlık sayılabilecek bir düzenleme bulunuyor. Muhalefet bunu neden yapıyor anlamak mümkün değil. Kürtler, Suriye’nin bütünlüğünü düşünmedikleri halde onlara neden böyle bir ayrıcalık yapılıyor. Biz inanıyoruz ki, Suriye’ye adil bir barış ve kardeşlik ortamı oluşması için, Suriye’de yaşayan, Suriye’yi oluşturan tüm bileşenler eşit hak ve hukuka sahip olmalıdır.
- Türkiye’ye mesajınız var mı?
Biz Suriye Türkmenleri olarak Suriye’nin geleceğine ilişkin yapılacak tüm toplantı ve görüşmelerde aktif bir şekilde müzakereci olarak birden fazla kişi olmasını istiyoruz. Bir de Türkiye’deki yetkili makamlarla daha hızlı ve etkin görüşme fırsatı bulmalıyız. Tarih bize gösteriyor ki tüm savaşlar masada kazanılmış ya da kaybedilmiştir. Bu nedenle haklarımızı, hukukumuzu masada güçlü bir şekilde savunmak arzusundayız. Suriye’deki Türkmen varlığının bekası için, göçe zorlanıp boşaltmak zorunda kaldığımız köylerimize, toprağımıza geri dönebilmeyi, yaşam hakkımızı ve gelecek nesillerin refahını garanti altına almak durumundayız. Yeri gelmişken şunu da ifade etmek gerek. Suriye’de Türkmenlerin güçlü bir şekilde var olması, milli kimliğini, dilini, kültürünü koruyarak toplumsal olarak gelişmesi aynı zamanda Türkiye’nin milli güvenliği için de elzemdir. Hatta sadece Suriye değil Irak Türkmenleri için aynı durum söz konusudur. Türkiye’nin Suriye ve Irak sınır hattı boyunca uzanan coğrafyada güçlü Türkmen varlığı olması Ortadoğu gibi kırılgan bir güvenlik yapısına sahip olan bir bölgede Türkiye için bir milli güvenlik garantisidir. Nitekim bu coğrafyada tecrübe ile sabittir ki güvenlik hatları sınırın ötesinden başlıyor. Bu nedenle biz diyoruz ki Halep, Rakka güvendeyse, Halep’te, Rakka’da Türkmenler güçlüyse Türkiye’nin güney sınırları güvendedir; Bayırbucak güvendeyse, Bayırbucak’ta Türkmenler güçlüyse Hatay güvendedir...