Son isteği enginardı
Atatürk, hastalığının son günlerinde Kılıç Ali’ye doktorların niçin kendisine enginar yedirmediğini sorar. Bunun üzerine mevsimi olmayan enginar Hatay’dan sipariş edilir, ancak Atatürk o yemeği yiyemeyecektir...
Mustafa Kemal Atatürk’ün karaciğer rahatsızlığı, 17 Ekim 1938’de ağırlaştı. Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’ndaki odasında tedavisine başlandı. Müdavi hekimleri; Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Mim Kemal Öke, Dr. Nihat Reşat Belger idi. Müşavir hekimler ise Prof. Dr. Akil Muhtar Özden, Prof. Dr. Hayrullah Diker, Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter, Dr. Abrevaya Marmaralı ve Dr. Mehmet Kamil Berk’ti. Atatürk’ün 17 Ekim’den vefat ettiği 10 Kasım tarihine kadar hastalığının izlediği seyir bu doktorlar tarafından rapor altına alınacaktı.
Hatay’a sipariş edildi
Kılıç Ali, 1919’da milli mücadelenin başlangıcından ölümüne kadar Atatürk’ün en yakınında bulunan isimlerden biriydi. Hulusi Turgut’un, “Atatürk’ün Sırdaşı - Kılıç Ali’nin Anıları” kitabında, Atatürk’ün 8 Kasım 1938’de ikinci ağır komaya girmeden önceki hasta yatağındaki son günleri şöyle anlatılır:
“O günlerde Atatürk’ün canı enginar istemişti. Mevsimi olmadığı için HASAN Rıza Soyak, Hatay’dan telefonla enginar sipariş etmişti. İkinci ponksiyonun (vücuttan iğneyle sıvı çekme) ertesi Sabahı odasına girdiğimde bana sordu:
Yahu doktorlar bana niçin enginar yedirmiyorlar?
Ben de kendisine enginar mevsimi olmadığı için Hatay’a sipariş edildiğini ve bu günlerde geleceğini söyledim. Memnun oldu. Bu enginar yemeği Atatürk’ün yanında bulunduğum uzun yıllar içinde içten arzu ederek sipariş ettiği ilk ve son yemekti. Maalesef bunu yemek kendisine nasip olmadı.”
Bir tarih göçüyor
Kılıç Ali, Atatürk’ün vefat anını da şöyle anlatır:“Hayatına herhangi bir şekilde kastedilmemesi için icabında canımızı bile fedaya hazır olduğumuz Atatürk, gözümüzün önünde güpegündüz, fani hayata veda edip gidiyor, herkes ellerini kavuşturmuş, büyük bir acz içinde duruyor ve kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Aman yarabbi! Adeta dehşet içindeydik. Hasan Rıza Soyak ve İsmail Hakkı Tekçe ile birlikte ellerimizi kavuşturmuş, son saygı durumunda duruyorduk. Hasan Rıza dayanamadı, büyük üzüntü içinde şöyle dedi:
Kılıç bak, koskoca bir tarih göçüyor!
O güzel gözler
Saat tam dokuzu beş geçiyordu.
Atatürk birdenbire gözlerini açtı. O güzel mavi gözlerini son olarak bize yöneltti. Ve hemen kapadı. Başını hemen eski durumuna getirdi. O güzel gözler artık ebediyyen kapanmıştı. Atatürk’ün vefatı üzerine şu resmi ölüm raporu yayınlandı:
“Reisi Cumhur Atatürk’ün umumi hallerindeki vehamet dün gece saat 24.00’te neşredilen tebliğden sonra her an artarak bugün sabah saat 9’u beş geçe büyük şefimiz derin bir koma içinde terk-i hayat etmiştir.”