Son dakika: Bedelli askerlik ücreti belli oldu!
Milli Savunma Bakanı Akar yeni askerlik sisteminin detaylarını açıkladı. Şu anda 12 ay olarak uygulanan zorunlu askerlik 6 aya indiriliyor. Lise mezunları 6 ayı bitirdikten sonra sözleşmeli er olabilecek. Yeni askerlik sisteminde bedelli hesabı memur maaş katsayısına endekslendi. Bugün itibarıyla 31 bin 343 TL olan bedelli askerlik ücreti, her 6 ayda bir memur maaşına gelen zamma göre artacak.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Bugün İdlib'in dışındaki sınır bölgesinde Rusya'nın, silahtan arındırılmış bölgede de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) devriyesi başlayacak" dedi. Bakan Akar, konuk olduğu Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında kadın gazetecilerin sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Yeni askerlik sisteminin detaylarını açıklayan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, yeni askerlik sisteminde hem erbaş ve erlerin hem de bedelli olanların bir ay temel eğitim alacaklarını, bunun sonunda bedelliye ayrılanların askerlikle ilişkisinin kesileceğini bildirdi. Konu üzerinde üzerinde çok çalıştıklarını, ilgili kurum ve kuruluşlar ile ilgili bakanlıklarla yoğun çalışma yaptıklarını ve olabildiğince modern verileri kullandıklarını dile getiren Akar, "Burada birinci iş öncelikle risk, tehdit ve tehlikelere karşı Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkin, caydırıcı ve saygınlığına halel getirmeyecek şekilde fakat diğer taraftan da gençlerimizin eğitim, öğrenim ve mesleki ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde bir optimizasyona çalıştık." diye konuştu.
İŞTE BEDELLİ HESABI Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, bedelli askerlik yapacak olanların ödeyeceği ücretin hesaplanmasını şema üzerinden gösterdi. Şemada yer alan bilgiler ışığında, 40.000 gösterge X memur maaş kat sayısı x 6 işleminden çıkan sonuca göre bedelli askerlik ücreti belirlenecek. Buna göre, bugün itibariyle bedelli askerliğin ücreti 31 bin 343 lira ve her 6 ayda bir bu ücret artacak. (40.000 X 0,130597 X 6 = 31.343,28 lira)Memur maaşlarının değişmesinden dolayı 6 ayda bir bedelli askerlik ücreti güncellenecek. 2019 yılı için aylık memur maaş katsayısı 0,130597 olarak belirlenmişti. |
Pozitif ayrımcılıkla kadınların daima el üstünde tutulduğunu, tutulmaya da devam edeceğini belirten Akar, "Silahlı Kuvvetlerimizin mensupları olan subay, astsubay, sivil memur ve işçilerimize, tüm ülkemizdeki analarımız, bacılarımız, kardeşlerimize, özellikle ve öncelikle şehitlerimizin eşlerine ve annelerine saygılarımı sunuyorum. Kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Hepsine sağlık ve esenlikler diliyorum." ifadelerini kullandı.
"Soçi mutabakatıyla İdlib'deki silahtan arındırılmış bölgede ağır silahlar çıkarılmıştı. Son olarak 14 Şubat'ta Soçi Zirvesi'nde TSK'nın devriyesinin ardından İdlib'de Rusya ile ortak devriye yapılması karar altına alınmıştı. Bu kapsamda ortak devriyeler ne zaman başlayacak? İdlib'de ateşkese rağmen rejimin saldırıları devam ediyor. Bölgedeki son durum nedir?" sorusunun yöneltildiği Akar, İdlib'in şu anda hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem de TSK olarak çalıştıkları önemli konulardan biri olduğunu söyledi.
"Burada memnuniyetle belirtmek isterim ki hem Rusya Federasyonu hem de İran'la bu konuda gerekli koordinasyonu sağlıyoruz." diyen Akar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda önemli katkılar sağladığını, özellikle 17 Eylül'deki Soçi Mutabakatının imzalanması konusunda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile mutabık kalarak büyük bir felaketin önüne geçtiklerini vurguladı.
Bakan Akar, bölgede 3,5-4 milyon kişinin bulunduğunu, bunların sulh ve sükun içinde yaşamalarında 17 Eylül Mutabakatı'nın çok önemli bir rol oynadığının altını çizerek, şöyle konuştu: "Oradaki mutabakat çerçevesinde, silahtan arındırılmış bölge var 15-20 kilometrelik. Bu çevrede bizim 12 gözlem noktamız var. Rusların da 10 gözlem noktası var. Bu bölge içindeki aşırı grupların çıkarılması, ağır silahların buradan çıkarılması söz konusuydu. Bu konuda gerçekten Türkiye olarak biz, Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı elemanları, hep birlikte çok yoğun, ciddi bir çalışma yaptık. Oradaki ılımlı gruplarla radikal grupların birbirinden ayrıştırılması gerçekten çok zor bir iş. Bunu hala azimle, kararlılıkla yapmaktayız ve büyük ölçüde bu gerçekleşti. Zaman zaman farklı görüşler de çıksa biz burada yapmamız gerekenlerin büyük ölçüde gerçekleştiğini değerlendiriyoruz."
Burada Türkiye'nin dikkatli olması gereken hususların bulunduğunun altını çizen Akar, şunları kaydetti: "Çok ciddi provokasyonlar olmakta. Rejim bu konuda çok saldırgan bir şekilde. Siviller, masum insanlar dahil, onlara karşı çok acımasız bir şekilde bombardıman faaliyetlerini sürdürmekte. Biz de bunların durması ve durdurulması için Rusya ile sürekli temas halindeyiz. Önümüzdeki günlerde inşallah bunu da başarmak suretiyle oradaki insanların daha rahat ve huzur içinde yaşamalarını gerçekleştireceğiz. Çünkü burada herhangi bir şekilde bu saldırılar devam eder, göç başlarsa 3,5 milyon nüfusun göçünün sadece Türkiye'ye, Avrupa'ya değil Amerika'ya ulaşabileceğini değerlendiriyoruz. Bunun önlenmesi de bir insanlık görevi." Milli Savunma Bakanı Akar, insani yardımların ulaşması, can güvenliğinin sağlanması için çalıştıklarını belirterek, "Buradaki bizim iş birliğimiz devam ediyor. Radikal unsurların ayrıştırılması için de gayretlerimizi aralıksız sürdürüyoruz. Biz, Rus dostlarımıza da söylüyoruz, bu kolay, basit bir iş değil. Bütün arazide yayılmış vaziyette olan radikal gruplardan bahsediliyor. Mücadelemiz devam ediyor." diye konuştu.
"Taahhütlerimizin arkasındayız"
Rejimin bir bombardımanında 54 bin, bir başka bombardımanında ise 100 bin kişinin bölgede hareket ettiğini belirten Akar, Türkiye'nin gözlem noktaları etrafına çaresizlik içinde gelen insanların yardım istediğini aktardı.Akar, buradaki insani durumun normalleşmesi, ateşkesin gerçekleşmesi, istikrarın sağlanması bakımından Ruslarla rejime gerekli ikazı, baskıyı yapmaları, gerekli önlemleri aldırmaları için ABD'nin çekilme kararı sonrasında Türkiye ve ABD'nin gerçekleştirdiği ortak devriye ve eğitimlerin durumunun ne olacağı konusunda Akar, Mayıs 2018'de Münbiç ile alakalı güvenlik prensiplerinin, haziranda ise Münbiç yol haritasının belirlendiğini hatırlattı.Akar, 4 Eylül 2018 itibarıyla, bu çalışmanın tamamlanması gerektiğine, Türkiye'nin bu konudaki sorumluluklarını eksiksiz ve aksaksız yerine getirmesine rağmen takvimin çok gerisinde olunduğuna işaret ederek, defalarca bu konuyu muhataplarına ilettiklerini belirtti.
Bunun devam etmesini istediklerini vurgulayan Akar, şöyle konuştu: "YPG'nin özellikle buradaki insanlara zulüm ettiği, zarar ziyan verdiği Birleşmiş Milletler raporunda da kendini göstermektedir. Münbiç'te bize tehdit oluşturan, PKK'dan hiçbir farkı olmayan YPG'nin sürekli kalmasına müsaade etmeyeceğimizi, biz bu işlerin barışçıl yollarla görüşmelerle konuşarak diyalogla çözülmesinden ve taşların bu şekilde yerine oturmasından yanayız. Bunun dışında herhangi bir şey düşünülüyor ve planlar varsa bunların geçerli olmadığını, bunların yaşama şansının olmadığını, bizim burada sınırlarımıza bu kadar yakın bir bölgede bir PKK, YPG terörist grubunun yaşamasını biz kendi ülkemiz ve halkımız için bir tehdit ve tehlike olarak görüyoruz."
Türkiye'nin Kürtlere zarar vereceği şeklinde propaganda yapıldığının hatırlatılması üzerine Bakan Akar, "Bu konu hem telefon görüşmelerinde hem de yüz yüze görüşmelerde asker, sivil tüm muhataplarımıza, sürekli dile getirdiğimiz bir husus. Bu konu, çok önemli bir konu." dedi.
"Burada bilerek ve bilmeyerek yanlış bir tercüme var. Burada bir farklılaştırma var. Biz başından beri, YPG, PKK, DEAŞ, FETÖ, El-Kaide gibi teröristlere karşıyız." diyen Akar, şöyle konuştu: "Başta Kürt kardeşlerimiz, hiçbir etnik grupla problemimiz söz konusu değil. Bizim tek hedefimiz, teröristler. YPG dediğimiz zaman sadece ve sadece teröristleri kastediyoruz. YPG'nin ve PKK'nın içinde çok değişik unsurlar var. Avrupa'da, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde, yurt dışında, Kafkaslar'dan, Balkanlar'dan değişik unsurlar var. Bizim hedefimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri olarak terörle mücadele, teröristle mücadele. Bu YPG başlığı altında Marksist, Leninist, Komünist, teröristlerle bizim mücadelemiz. Onun dışında bizim kesinlikle Arapları, Kürtleri hedef almak gibi böyle bir şey söz konusu değil. Fırat Kalkanı harekat bölgesinde ve Afrin bölgesinde ülkemizde et ve tırnak gibi olduğumuz, aynı coğrafyayı paylaştığımız, aynı kaderi, ekmeği, sevinci paylaştığımız milyonlarca kardeşimizle beraberiz. Bu çok absürt bir şey. Kesinlikle, kabul etmiyoruz. Burada yanlış anlaşılma değilse burada başka niyetler aramak lazım."
Akar, ABD'nin çekilme kararı sonrası daha önce Türkiye tarafından ortaya konulan güvenli bölge oluşturulması talebinin yeniden gündeme gelmesiyle burada hangi ülkelerin askerlerinin bulunacağı ve kurulması planlanan güvenli bölgenin coğrafyaya ne gibi katkıları olacağına ilişkin soru üzerine, "Bunun cevabı çok kısa, Orada kim olacak? Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları olacak. Burası kesin." yanıtını verdi.
Buradaki sınırların Fırat'ın doğusundan Irak sınırına kadar 440 kilometre uzunluğunda olduğuna dikkati çeken Akar, "Bizim talep ettiğimiz derinlik de 30-40 kilometre, bunu çarpıp, böldüğümüzde ortaya 13 bin kilometrekarelik bir alan çıkıyor. Bu 13 bin kilometrekarelik alanın herhangi bir şekilde 300-500 kişiyle kontrolü mümkün değil." ifadelerini kullandı.
Oraya Amerikalılar ve koalisyon adı altında diğer Avrupa ülkelerinden bazı unsurlar geldiği takdirde onlara karşı YPG'nin tavrının önemli olduğuna işaret eden Akar, "YPG oradan çıkarıldığı için YPG onlara hasmane tutum içinde olacak, konvansiyonel olmayan birtakım eylemlere girişecekler. Bombalama vesaire, el yapımı. Bunlar olduğu takdirde oradaki az sayıda koalisyon varlığı adı ne olursa olsun, bunlarla mücadele etmesi mümkün değil, dolayısıyla oranın güvenli olması mümkün değil. Bizim de hudutlarımızın ve halkımızın güvenli hissetmesi mümkün değil." diye konuştu.
"Teröristler yeni birtakım yöntemler peşindeler"
Akar, dertlerinin hiçbir şekilde toprak işgali olmadığının altını çizerek, şöyle devam etti: "Biz başından beri söylüyoruz, başta Suriye ve Irak olmak üzere, tüm komşularımızın politik, siyasi, toprak bütünlüğüne son derece saygılıyız. Bizim amacımız, bizim dedimiz kendi ülkemizin, milletimizin, halkımızın güvenliği. Bunun için çalışıyoruz, bunun için mücadele ediyoruz. Bu manada da güvenli bölge konusunda 30-40 kilometre diyoruz. Niçin söylüyoruz. Çünkü şu anda teröristler yeni birtakım yöntemler peşindeler, bunlardan birisi de drone'ların kullanılması. Drone'lara patlayıcıları koyuyorlar. Bu patlayıcıları göndermek suretiyle karakollarımıza, insanımıza, sivil, asker demeden saldırılarda bulunuyorlar. Bunları def edebilmek için bunların bir şekilde 30-40 kilometre sınırlarımızdan uzaklaştırılması lazım, bizim talebimiz budur. Biz bunu yaptığımız zaman oradan teröristlerden bölgeyi temizlediğimiz zaman Münbiç'te olduğu gibi oraya yine oranın sahipleri olan Kürt ve Türk kardeşlerimiz Türkiye'de misafir ettiklerimiz kendi ülkelerine dönecekler, çalışmamız gayretimiz bundan ibaret." Akar, terör örgütünün drone'ları nereden temin ettiğine ilişkin sorusuna da "Bunlar tabii bir kısmını kendileri imal ettiklerini söylemekle beraber, yurt dışı destek olmadan bunların idamesi mümkün değil. Sonuçta teknik, teknolojik çalışmalar gerektiren hususlar ve bunları da yapıyorlar. Maalesef bazı ülkeler bu desteklerini halen sürdürüyorlar. Bunları da biz izliyoruz, takip ediyoruz. Bunu da istihbaratımız çok başarılı bir şekilde belgeliyor. İlgili kişilerle kurumlarla birimlerle bunları görüşüyorlar, söylüyorlar." yanıtını verdi.
"Kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumunda kalacağız"
Şu anda burada çelişkili bir durum içerisinde olunduğuna işaret eden Akar, "Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Trump'la yaptığı görüşme sırasında çok açık ve net bir şekilde Sayın Trump tarafından ifade edildi, takriben 30 kilometrelik mesafenin güvenli bölge olacağı konusu açık ve net tartışma yok. Şimdi bu mesafe de tartışılıyor aramızda. Gelen misafirlerimiz bize bu mesafe 'Şu olsun, bu olsun' diye bazı rakamlardan bahsediyorlar fakat bizim bunları kabul etmemiz mümkün değil. Bu konuda biz yapacağımız işleri planladık, hazırlıklarımızı tamamladık. Planlarımız, hazırlıklarımız var. Bunun barışçıl bir şekilde gerçekleşmesi için çalışıyoruz. Herhangi bir şekilde buna imkan olmazsa o zaman kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumunda kalacağız, daha önce olduğu gibi." diye konuştu.
Fırat Kalkanı Harekatı'nda beraber yapma konusunda muhattaplarla görüşüldüğünü ve bunun mümkün olmadığını hatırlatan Akar, "Bizim güvenlik ihtiyacımız var, bunu zevkten yapmıyoruz, yapmak durumundayız ve bunun için yapıyoruz. Bunu da yine gerekirse yapmaya hazır olduğumuzu her zaman söyledik." dedi.
ABD'li muhattaplarıyla telefonda ve yüz yüze görüştüklerini ve bu konuda bir mutabakat sağlanmasına gayret gösterdiklerini anlatan Akar, burada anlayış birliğine varmaya çalıştıklarını, yaptıkları çalışmanın da evrensel normlara, uluslararası hukuka uygun olduğunu, taleplerinde hiçbir aşırılık olmadığını da görüşmelerde tekrar dile getirdiklerini ifade etti.
Akar, burada barış ve istikrarı sağlama, ülke ve halkın güvenliği anlayışıyla çalıştıklarının altını çizerek, şöyle konuştu: "Bölgenin güvenli hale gelmesiyle buradan ayrılmak zorunda kalan Kürt, Arap, Suriyeli kardeşlerimizin evlerine dönmeleri için çalışıyoruz. Buradaki işkencenin, ezanın, cefanın, YPG'nin uyguladıklarının bitmesi için çalışıyoruz. İnsanlık noktası nazarında çalışıyoruz. Açlık, susuzluluk, zorla askere alma, eğitim hakkının elinden alınması gibi bir sürü orada uygulamalar var bunların son bulması için çalışıyoruz. Burada hiçbir Kürt kardeşlerimizle hiçbir problemimiz yok. Normal bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak herkesin ne problemi varsa onların da o problemi var. Dolayısıyla bunların hepsi normal hukuk devleti içinde çalışılıyor, çözülüyor, gelişiyor, değişiyor. Bizim bunun dışında bir mücadele şeklinde, TSK'nın hedefi şeklinde Kürtler diye bir şey söz konusu değil. Bu tamamen yalandır, yanlıştır. çelişkidir, böyle bir şey söz konusu değil. Bizim tek hedefimiz var teröristler. Kim bunlar FETÖ, PKK, YPG, DEAŞ ve diğerleri El Kaide vesaire gibi bunların türevleri bunlarla uğraşıyoruz, biz." Bir başka soru üzerine Akar, "Güvenlik hiçbir şekilde müteahhite verilemez. Dolayısıyla bizim ülkemizin güvenliği söz konusu olduğu zaman elimizden gelen neyse, yapmamız gereken neyse bunları yapmak zorundayız." diye konuştu.
Reyhanlı ve Kilis'te yaşanan olayları hatırlatan Akar, "Bunları görmemezlikten gelip de her şey güllük gülistanlık gibi 'Siz orada ne yapacaksınız?' Güvenliğimizi sağlayacağız. Dolayısıyla bunda çok kararlıyız, her şeyimiz hazır. Yeri ve zamanı geldiğinde Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetleri 'ölürsem şehit, kalırsam gazi' anlayışı içinde ülkesinin, milletinin güvenliği için yapılması gerekeni yapacak." diye konuştu.
Bir şekilde teröristleri etkisiz hale getireceklerinin altını çizen Akar, "Asıl problem bunların içerideki ve dışarıdaki hamileri. Problem sahası bu. Bunun üzerinde daha çok durmak lazım. Ülkemizin egemenliği, bağımsızlığı, güvenliği, bekası konusunda bu teröristlere yardım ve yataklık yapanlar aslında daha geniş bir alanda yer tutmakta bunlarla mücadelenin de göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyorum." değerlendirmesini yaptı.
Bu alanın güvenliğini Türkiye olarak tek başınıza temin edebilir misiniz? sorusuna ise Akar, "Evet, hazırız, bunu yapacağız. Bunu Fırat Kalkanı'nda, Afrin'de gösterdik, asil milletimizin, bize olan sevgi, güveni ve duasıyla inşallah bunu da görev verildiğinde yapmaya hazırız ve yapacağız." dedi.
Akar, Suriye krizinin başlangıcında NATO'ya yapılan müracaat çerçevesinde Amerikan, Alman ve Hollanda bataryalarının gelmesiyle, Türkiye'nin güvenliğine katkı sağlandığını belirtti. Akar, şu anda Türkiye'nin hava savunmasına katkı sağlayan ülkelerin İspanya ve İtalya olduğunu, bunların samp/t ve patriot bataryasıyla görevlerini yaptığını aktardı.
Akar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şunu gördük; biz bu uygulama sonucunda bizim mutlaka bunlardan tedarik etmemiz lazım. Dolayısıyla tedarik çalışmalarını yoğunlaştırdık. Nasıl ve ne yapacağımız konusunda da kriterler belirlendi. Bu belirlenen kriterler konusunda ilgili ülkelerle temasa geçtik. Rusya, Fransa, İtalya iş birliği olan samp/t ile ayrıca Amerikalılarla. Bu konuda gerekli yanıtları maalesef istediğimiz şekilde hem Fransa, İtalya ortaklığından hem de patriot çerçevesinde Amerika'dan alamadık. Hatta bundan önce 2017'de ikinci müracaat yapıldı o talebimize de 17 ay sonra cevap verildi." Bakan Akar, "Türkiye artık pazar olmaktan bıktı. Ortak üretim yapacağız, teknoloji transferi yapacağız, biz de üretici olacağız. Dolayısıyla biz de artık geldiğimiz noktanın bilincindeyiz." dedi.
Bu konuda Ruslarla mutabık kalındığını, imzaların atıldığını, tedarik sürecinin kesinleştiğini anlatan Akar, "(S-400'ler) Önümüzdeki günlerde bunlar gelmeye başlayacak. Ekimden itibaren kurulmaya başlanacak. Nerelerde olacağı konusunda Hava Kuvvetleri çalışmaları sürdürüyor. Yerleri belirlendiği zaman paylaşacağız. Bizim S-400 almamız bir tercih olmanın ötesinde zorunluluk. 82 milyon vatandaşımızı korumak ve kollamak zorundayız. Neye karşı? Hava ve füze tehdidine karşı. Bu nedenle yaptığımız bir çalışmanın ürünü ve sonucu bu." değerlendirmesinde bulundu.
"'Biz, size F35'i vermeyebiliriz' denilmesi ne hukuka ne de akla uygun"
Bunların başka başka konular olduğunu vurgulayan Akar, "Orada birtakım teknik gerekçeler söylenmekle beraber bir ortaklık söz konusu. Bu konuda Türkiye'nin yatırımları söz konusu. Sadece Türkiye'nin değil paydaşlar arasında kimin ne üreteceği belli. Kimin ne yapacağı belli. Dolayısıyla bizim buradaki ihaleler, vesairelerle bu parçalar yapılıyor." diye konuştu.
"S-400'den dolayı böyle bir noktaya gelinmesi üzücü"
Biz 'S-400'ü bağımsız, münferit çalıştıracağız' diyoruz. Bunun bazı örnekleri var. Bazı ülkeler, bunları kullandılar, kullanıyorlar. Dolayısıyla 'F35 ile S-400'ün etkileşemeyeceği bir ortamı beraber gelin bulalım, sağlayalım. Bunu bu şekilde götürelim.' diyoruz. Bunda bir noktaya kadar gelsek dahi hemen bunun akabinde bizim muhataplarımız, 'Biz bunları kabul etsek dahi bunu Kongre'den geçirmek mümkün değildir' cevabını veriyorlar. Bu konudaki çalışmalarımız, temaslarımız sürüyor. Biz, bunu iyi niyetle aşmaya çalışıyoruz. Diğer taraftan da 'Türkiye uzaklaşıyor, yakınlaşıyor' birtakım yorumlar var. Hayır, biz Türkiye olarak ilkeli bir şekilde bizim milli politikalarımız çerçevesinde dün neysek bugün de oyuz. Bunun da tipik göstergesi NATO'ya karşı sorumluluklarımızı, aksaksız yerine getiriyoruz. Sağ olsun NATO Genel Sekreteri de bunu her zaman teyit ediyor."
ABD Başkanı Donald Trump'ın S-400'ler konusundaki tavrına karşın Pentagon'un yaklaşımına ilişkin bir soru üzerine Akar, şunları söyledi: "Burada farklı anlayışlar, yaklaşımlar var. Onların biz iç politikalarına karışmıyoruz. Sayın Trump, bakan, generaller var. Bizimle konuşup, görüşüp bize bu konularda hak veren büyükelçiler var. Bunlar bir tarafa burada sonuçta bir bütün olarak böyle bir grup varken, diğer taraftan da 'Kongre bunu kabul etmez' diyenler, diye bir yorumları var. Biz, haklı olduğumuza inandığımız bu konuda, gerçekleri, bildiklerimizi, tezlerimizi masaya koymaya devam edeceğiz. Telefonla, yüz yüze, yazışmalarla aksaksız eksiksiz. Bizim ilkelerimizde herhangi bir sapma yok. Bunları tekrar tekrar gündeme getireceğiz. Umuyoruz, diliyoruz anlarlar. Biz, çözümden yanayız. Varsa bir teknik, teknolojik yapılacak bir şey, onu da yapmaya hazır olduğumuzu söyledik, söylemeye devam ediyoruz."
Akar, TSK'nin köklü gelenekleri bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: "Bu istikamette biz savaşçıyız, savaşı biliyoruz. Türk askeri, gerçekten artık bunu söylemeye de gerek yok, bu işi biliyor. Basit gibi görünmekle beraber önemli bir atasözü bana göre 'alet işler el övünür'. Dolayısıyla Silahlı Kuvvetlerimiz, personelimiz ne kadar güçlü, ne kadar eğitimli, ne kadar bilgili ve bilinçli, ne kadar savaşçı ruhuna sahip olsa da tabi alet edevat, harp silah araç ve gereçleri çok etkili bir husus.
Gerçekten Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsi gayretleriyle, şahsi liderliği çerçevesinde desteğiyle sürekli bu konuları takip etmesiyle şu anda savunma sanayinde yerlilik ve millilik oranı yüzde 70'lere dayanmış durumda. Bu bizim için son derece övünç ve gurur verici bir şey."
Çünkü devamlı dışarıdan alınmış araç gereç, silah kullanılmaktan, şimdi kullandığı araç gereç, silahların, mühimmatın dışarıya ihraç edildiğini, dışarıdaki dost, müttefik ve kardeş ülkelerin de aynı silahı, aracı kullandığının bilinmesi bizim personelimiz üzerinde müthiş olumlu etki yapıyor, ben dahil herkes için. İnşallah çok daha iyi olacak."
Askerlerin nazari olarak öğrendiği, münferit olarak eğitimini yaptığı konuların bir bütün halinde, bir senaryo dahilinde işlendiğini anlatan Akar, "Herhangi bir kriz, operasyon, savaş olduğunda herkesin görevi, Kara, Deniz, Hava Kuvvetlerimizin yapması gereken sorumluluklar nedir, bunların adeta bir orkestra ahengi içinde uygulanması lazım ki başarı, zafer olsun. Dolayısıyla bizim de bunları denememiz gerekiyor, deniyoruz." ifadelerini kullandı.
Akar, bu noktada hava ve arazi şartlarının önemli birer etken olduğuna dikkat çekerek, bu unsurların tanınması, bilinmesi, bireysel olarak buna hazırlanılması gerektiğini belirttti. Akar, tatbikata ilişkin şunları kaydetti: "Tatbikatlar bu çerçevede, takriben 5 yıllık bölümler halinde planlanıyor ve bu konuda herhangi bir gizlilik falan da yok. Bunları biz Yunanistan dahil muhataplarımızla paylaşıyoruz, konuşuyoruz, görüşüyoruz. Nitekim bu tatbikatı da biz daha önce yaptığımız çalışmalar sırasında Yunan mevkidaşlarımızla ve muhataplarımızla paylaştık ve bu faaliyetleri bu çerçevede icra ettik.
Bizim burada yaptığımız çalışmaların bir başka özelliği de herhangi bir şekilde gerçek coğrafya kullanılmıyor, ayağımız orada bir coğrafyaya basmakla beraber kağıt üzerinde, senaryolarda. Bunların hepsi bir jenerik, herhangi bir ülkeyi, kişiyi, grubu hedef almak söz konusu değil. Bu zaten zorunlu bir çalışma. Askerin işini yapabilmesi için mutlaka böyle bir çalışmadan geçmesi, böyle bir çalışmayı gerçekleştirmesi lazım."
Tatbikatta bazı askerlerin bir hafta boyunca arazide, karda yattığını, bir mumla ısınan iglolar yapıldığını aktaran Akar, "Gerçekten çok başarılı bir tatbikat oldu. Övünçle ve gururla belirtmek isterim, 15 ülkeden 258 kişi bu tatbikata gözlemci ve fiilen katılım şeklinde iştirak ettiler. Dost ve müttefik ülkelerle bu çalışmalarımızı paylaştık. Onlar da gerçekten çok övücü sözlerle tatbikattan ayrıldılar." değerlendirmesinde bulundu.
Akar, bu konuda hiçbir azalma ve eksilmenin söz konusu olmadığını, Silahlı Kuvvetlerin tamamının yargı mensuplarıyla, istihbarat mensuplarıyla bir bütün halinde çalışmalarını sürdürdüğünü belirterek şunları kaydetti: "Şu ana kadar 15 bin 621 kişi Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihraç edilmiş bulunuyor. Bunlardan 358'i çeşitli aşamalardan sonra tekrar Silahlı Kuvvetlere döndü. Burada, tarafsızlık ilkesinin uygulandığı görülüyor. Ankesörlü telefonlar, büfeden aramalar, bunlarla ilgili kurulan bu ardışık telefon konuşmaları, görüşmeleri... İrtibatlar sağlanıyor. Bunların hepsi istihbarat kuruluşlarımız tarafından çalışılıyor, tasnif ediliyor ve bu tasniflere göre yargı kararını veriyor. Bu yargı kararını da aksaksız ve eksizsiz uyguluyoruz."
Bakan Akar, "Hiçbir kuvvetin hiçbir kuvvetten, hiçbir birliğin hiçbir birlikten farkı yok. Türkiye Cumhuriyeti devletinin yasaları neyse, FETÖ ile mücadele konusundaki esaslar neyse, bu esaslar dahilinde Türk Silahlı Kuvvetlerinde bütün unsurlar aynı şekilde, aynı esaslar dahilinde mücadelesini sürdürüyor. Biz bu mücadeleyi de sonuna kadar, nereye kadar giderse, sürdürmeye devam edeceğiz." diye konuştu.
"Ankesörlü telefonlarından 3 bin 703 kişi ihraç oldu"
Akar, herkesin rahat ve huzur içinde, Türkiye'nin dört bir yanında yaşaması, çalışması, günlük, güneşlik havalarda kendi işlerine bakmasını sağlayacak ortamı gerçekleştirmek için gece, gündüz demeden, dağda, bayırda, kışta, kıyamette Türk Silahlı Kuvvetlerinin diğer güvenlik güçleri mensupları ile artan bir şiddet ve artan bir tempoda mücadelesini sürdürdüklerini aktardı.
"Herhangi bir şekilde yavaşlayamayız"
Özellikle Irak'ın kuzeyinde PKK ile mücadele devam ederken Türkiye'yi, milleti ve halkı korumak ve terör belasından milleti kurtarmak için burada mücadeleye devam ettiklerini vurgulayan Akar, hiçbir şekilde Irak'ın toprak bütünlüğüne, siyasi bütünlüğüne müdahale ve oraya farklı bir bakış açısının söz konusu olmadığını belirtti.
Türkiye'nin Iraklı komşulara ve Irak'ın toprak bütünlüğüne son derece saygılı olduğuna, ancak şu an içinde bulundukları nedenlerden dolayı bazı tedbirleri alamadıklarını bildiren Akar, bu nedenle Türkiye'nin bu tedbirleri ülkeyi ve Türk milletini korumak için almak mecburiyetinde olduğunu kaydetti.
Hulusi Akar, şunları kaydetti: "Hem Irak'ın kuzeyinde Sinat-Haftanin'de, Metina'da, Zap'ta, öbür taraftan da Avaşin-Basyan'da ve Hakurk'ta, onun gerisinde Gara'da, onun gerisinde Kandil'de ve Asos'ta yapılması gereken neyse bunları yapacağız, yapmak zorundayız. Niçin? Ülkemizin ve milletimizin güvenliği, egemenliği ve bağımsızlığı için, bekası için. Biz burada herhangi bir şekilde yavaşlayamayız, duramayız ve bunu sonuna kadar götüreceğiz ve bu götürme sırasında Sincar devamlı gözetlediğimiz, devamlı takip ettiğimiz bir yer. Mahmur takip ettiğimiz bir yer. Mahmur sanki Birleşmiş Milletler kampı gibi lanse ediliyor. Böyle bir şey yok. Hemen yanında yanı başında geçenlerde hava harekatı icra ettiğimiz yer, Karacak var. Orada teröristler kamp kuruyorlar. Hepsi açık ve seçik bir şekilde görülüyor.
Şu anki durum itibarıyla Iraklılar tedbir alamadığı için biz kendi güvenliğimizi almak mecburiyetindeyiz. Aldık, alacağız. Bu işte kendimizi görevli görüyoruz, sorumlu görüyoruz. Zaten esasen bu konuda Birleşmiş Milletler'in anlaşmasının 51. maddesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararları, bu meşru müdafaa çerçevesinde bu hakkı bize veriyor. Almak zorundayız, kendi ülkemizi korumak için, kendi halkımızı korumak için." Bakan Akar, etkisiz hale getirilen terörist sayısına ilişkin bilgiler aktararak, açıklamalarına şöyle devam etti: "1984'ten beri şu ana kadar kayıtlara göre, 66 bin 568 terörist etkisiz hale getirildi. Bu dönemdeki şu yapmakta olduğumuz terörle mücadelenin başlangıç tarihi olarak 24 Temmuz 2015'i kullanıyoruz. 24 Temmuz 2015'ten itibaren de 14 bin 800 terörist etkisiz hale getirildi. Günümüze geldiğimiz de 1 Ocak 2018'den bugüne kadar bin 795'i yurt dışı olmak üzere 2 bin 556 terörist etkisiz hale getirildi. Bu rakam anlamlı çünkü 2 bin 556'nın takriben yüzde 70'i yurt dışında etkisiz hale getirilen teröristler. Bunların büyük ölçüde ülkemizi terk etmek zorunda kaldıkları ve bunların Irak'ın kuzeyinde yuvalandıkları, oradaki mücadele sonunda da bin 795'nin etkisiz hale getirildiğini görüyoruz." Dolayısıyla Türkiye'nin yurt dışındaki varlığının bunun için gerekli ve zorunlu olduğuna işaret eden Akar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Onun için Irak'ın kuzeyinde bazı kontrol noktalarında teröristlerin gelişini, gidişini onların varlıklarını kontrol etmek zorundayız. Onları etkisiz hale getirmek için çalışmalarımızı sürdürmek zorundayız. Bu konuda gocunacağımız bir durum yok. Uluslararası hukuk konusunda tarafsızların, kurumların, kişilerin hepsi bunu açıkça söylüyor. Bu bizim için gereklidir. Bu bizim için zorunluluktur. Herhangi bir şekilde yapalım mı, yapmayalım mı diye tartışacağımız bir konu değildir. Bu mücadelemizi yurt içinde ve yurt dışında terörle mücadelemizi artan bir azim ve kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Ta ki en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar. Bu teröristler er ya da geç etkisiz hale getirilecek. Bunda kararlıyız, bunda hiçbir sorun yok. Bitireceğiz bu işi inşallah. Mesele bu teröristlerin yurt içi ve yurt dışındaki hamileri. Bunlar içinde mutlaka, gayret sarf edilmesi gerekir. Bunlar da önemli bir problem olarak karşımızda duruyorlar."
"Tüm anne, baba, eş, çoluk, çocuk ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize de başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Şehitlerimizin tek damla kanının dahi yerde kalmadığını, bırakılmadığını, bırakılmayacağını, şehitlerimizin sevdiklerinin gözyaşlarının da hesabının sorulduğunu, sorulmaya devam edileceğini de asil milletimizin bilmesini istiyorum." diyen Akar, şu ifadeleri kullandı: "Türk Silahlı Kuvvetleri, Atatürk'ün de her zaman dediği gibi aklın ve bilimin ışığında anayasa çerçevesinde, yasalar doğrultusunda, milletinin emrinde ve görevinin başında olduğunu bütün halkımızın bilmesini istiyorum. Şu anda yaptığımız çalışmalarla ülkemizin, egemenliği, bağımsızlığı, huzuru, güvenliği ve bekası için ne yapılması gerekiyorsa gece, gündüz demeden arkadaşlarımız, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, diğer güvenlik kuvvetleri ile omuz omuza çalışmalarını sürdürüyorlar. Şu anda bile biz bu konuşmaları yaparken, dağda, karda, kışta, çamurda, yağmurda yurt içinde ve yurt dışında arkadaşlarımız mücadelesini gerçekten mesleki ve manevi değerlerine saygılı bir şekilde yaraşır bir şekilde, yedi iklim, üç kıtada at koşturan, adalet için istiklal için, hak, hukuk için atalarına yaraşır bir şekilde aynı mücadeleyi benzer bir şekilde verdiklerini burada ifade etmek istiyorum. Onların da alınlarından öpüyorum."
Hulusi Akar, "Bir attan düşme meselesi var. Biz tabii elimizden geldiğince, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere çok yoğun, açık ve keskin bir şekilde Türkiye'nin tezleri her yerde ikili ilişkilerde ve temaslarda gerçekten bir Türk vatandaşı olarak bakıldığında övünülecek şekilde bunlar masaya konuluyor." yanıtını verdi.
"Fakat bunların tamamının anlaşıldığını da söylemek mümkün değil." diyen Akar, şöyle devam etti: "Bizim görevimiz, Türk tezlerini açık, uygun ve anlaşılır bir şekilde tekrarlamak. Bütün arkadaşlarımız Bakanlık olarak ben başta olmak üzere, bütün Genelkurmay Başkanımız, Kuvvet Komutanlarımız muhataplarına, bakan yardımcılarımız ve diğer ilgili personelimiz temaslar sırasında, telefon görüşmelerinde ve toplantılarda bunları dile getirdi, anlatmaya çalışıyoruz."
Milli Savunma Bakanı Akar, "İçinde olanlar anlıyorlar da o anlayanların da bunları kendi karar mercilerine iletmelerinde bazı zorluklar oluyor. Bazıları samimi olarak bazı şeyleri gördükten ve dinledikten sonra resimler, fotoğraflar ve videolarla anlattıktan sonra, 'gerçekten biz bunun böyle olduğunu bilmiyorduk' demek durumunda kaldılar. Bunlara rastladık. Ama biz devam edeceğiz bıkmadan, usanmadan tezlerimizi ülkemiz ve milletimiz için tekrar tekrar her ortamda panellerde, sempozyumlarda, ikili görüşmelerde, çoklu görüşmelerde uluslararası konferanslarda dile getirmeye devam edeceğiz." değerlendirmesini yaptı.