Silah satışına sınır yok ama mülteciye var!
Milliyet Gazetesi yazarı Abbas Güçlü, tüm dünyanın konuştuğu Aylan'ın ölümü ve sınırdan geçmek isterken hayatını kaybeden mülteciler hakkında 'suçlu kim' sorusunu soruyor. İşte Güçlü'nün yazısı;
Sadece bizim gazetelerde değil, dünya medyasının manşetinde de Bodrum Akyarlar’da özgürlüğe kulaç atarken, yaşama veda eden Aylan’ın fotoğrafı vardı. Annesi ve kardeşi de aynı yolculukta can verdi.
Peki, kabahatlisi kim?
Dünyayı savaş alanına döndüren ve yarattıkları bu cehennemi uzaktan izleyenlerden başkası değil.
İşte asıl onlar, insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında, savaş suçlusu olarak, uluslararası mahkemelerde yargılanmalılar...
Dünyayı yönetenlerden biri olan İngiltere, bugüne kadar sadece 30 mülteci almış.
Yani bir otobüs dolusu kadar bile değil!
Yuh olsun.
Diğer Batılı ülkeler de onlardan farklı değil.
Silah satarken hiçbir kural ve sınır tanımayan, dünyayı cehenneme döndüren bu ülkeler, mülteci alırken, bağış yaparken, kota üzerine kota koyuyorlar.
Bin kez daha yuh olsun onlara...
Bize de yuh olsun.
Size, bize, hepimize.
Bu kaçıncı ölüm ve hâlâ seyrediyoruz.
O ölenlerden biri, sizin, bizim, hepimizin bir yakını ya da çocuğu olabilirdi.
O zaman da mı böylesine duyarsız kalacaktık?
Vah, vah deyip geçecek, bu fotoğrafı niye bastı diye gazetelere, niye yayınladı diye televizyonlara mı kızacaktık!
Elbette ateş düştüğü yeri yakar.
Peki, bunu anlamak için ille de bu ateşin, sizi, bizi, hepimizi yakmasını mı bekleyeceğiz?
Biz yetişkinler sanki hiç çocuk olmadık.
Onların etnik kimliği, dini, dili, ideolojisi olmaz.
Onlar dünyanın en masum varlıkları.
Onları büyüdükçe canavarlaştıran da bizleriz, ölüme gönderen de.
Ne olur artık hiç olmazsa onların üzerinden elimizi çekelim!
Herkes ama herkes, özellikle de çocuklar artık hiç ölmesin!..
Göç Bakanlığı
Geçenlerde de yazdım.
Hiç zaman geçirmeden bir an önce bir Göç Bakanlığı kurmak zorundayız.
İç ve dış göçler, içinde bulunduğumuz yılların en önemli sorunu.
Giderek daha da büyüyecek.
Ve göç alan, göç veren ülkelerin en başında da biz geliyoruz.
Avrupa ve Amerika da bu konuda büyük sıkıntılar yaşadı, akılları başlarına ancak ondan sonra geldi.
Mülteciler konusunda bu kadar katı olmaları biraz da bu yüzden.
Görünen o ki önümüzdeki on yıllarda göç yine en önemli iç ve dış sorunlardan biri olmaya devam edecek.
Bizim de ona göre artık bir duruş sergilememiz gerekiyor.
Şu ana kadar her şey el yordamıyla gerçekleşti ve sanki öyle de devam edecek.
Göç konusundaki politikamız ne, bilen var mı?
Pek çok sahil kentimiz gibi Bodrum da mülteci kaynıyor.
Ve her ne koşulda olursa olsun, karşı sahile geçmek istediklerini bilmeyen yok.
Yani bir anlamda göz göre göre ölüme gitmelerine hepimiz seyirci kalıyoruz...
Ölünce de vah vah diyoruz!
Oysa her şeyden önce onlar da insan. Ve Allah kimseyi, yersiz, yurtsuz, vatansız bırakmasın!
Özetin özeti: Doğaya karşı acımasızlığı tescillenen insanlık, artık kendi soyuna da aynı vahşilikte davranıyor. Peki ama nereye kadar?..